Konu Başlıkları: Çeçenistanda Asrın Direnişi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Nisan 2013, 16:14   Mesaj No:18

ahmetmeydani

Avatar Otomotik
Durumu:ahmetmeydani isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 27144
Üyelik T.: 08 Nisan 2013
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Diyarbakır Ama Adana'dayım
Yaş:64
Mesaj: 255
Konular: 45
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi

ONBEŞİNCİ BÖLÜM

Bir rus devriyesi ile burun buruna geldi. Rus askerleri hain hain bakmaya başladılar.
İlk defa bu adamı görüyorlardı. Alarahman hemen sağır ve dilsiz taklidi yaparak ruslardan
para istedi. Ruslar Alarahman'ın numarasını yuttular. Yüz ifadeleri değişti. Alarahman yaka-
larına yapıştı bırakmıyor. En son rusların biri cebinden madeni bir para çıkardı, Alarahmana
uzattı ve devriye hızla oradan uzaklaştı. Hallerinden: "Nereden çattık bu adama yahu" der
gibi bir durum vardı. Alarahman için için gülüyordu. Ama bir dahaki seferi de böyle bir şeyi
yapmama kararı almıştı. Çünkü rusların hepsi bunun kadar ahmak ve cömert değildi. Ala-
rahman, Mir Hüseyin'in tarif ettiği yere vardı. Olcayto eve giriyordu. Alarahman bir köşeye
oturdu, dileniyormuş gibi yapmaya başladı. Epeyce bir müddet sonra adamın biri Olcayto'
nun evine geldi. Etrafına bakındıktan sonra kapıyı çaldı. Alarahman iyice saklanmıştı. Onu
herhangibirinin görmesi mümkün değildi. Olcayto kapıyı açtı, o da sağa sola bakındı ve
adamı içeri aldı. Olcayto'nun penceresinin yanında çalılık benzeri gür bir ağaççık vardı.
Bir adamı rahatlıkla gizleyebilecek durumdaydı. Etrafta da kimseler yoktu. Alarahman
seri bir şekilde o ağaççığın altına girdi. Olcayto ya tedbirsizdi ya da kendinden son derece
emin olacak ki pencereyi açık bırakmıştı. Konuşmaları rahatlıkla duyuluyordu. Konuşma-
lardan içeridekinin rus ve adının da Aleksander olduğu anlaşılıyordu.
Aleksander: Evet Olcayto ne gibi haberlerin var.
Olcayto: Efendim fevkalade bir durum yok. Mir Hüseyin'in evine biri geldi, kontrol etmeye
gittim ama korkulacak bir şey yok. Dünyadan haberi olmayan ahmak bir adam.
(Ben sana bunun hesabını sormaz mıyım Olcayto, dedi Alarahman. Ama ne fayda ki
Olcayto'nun daha yaşaması lazımdı. Dirisi ölüsünden daha gerekliydi şimdilik)
Aleksander: Gözünü dört aç Olcayto. Kuş uçmaması lazım. Başımıza gelenleri sen de bili-
yorsun. Son bir ay içerisinde yüzlerce ölü ve yaralı verdik. Bu nedenle çok dikkatli olmak
zorundayız. Asilerin içerisinde bir adamımız olacaktı ki köklerini çok kısa sürede kazırdık.
Neyse o isteğimiz de yakında olacak. Moskova'dan bir kadın geliyor, Çeçen asıllı ama tam
bir rus gibi yetişti. Onunla sen irtibata geçeceksin. Onu bir şekilde asilerin içine sokmamız
lazım. Sanırım bu çok zor olmayacak. Kendisine bir takım İslâmî bilgiler de verilmiş durumda.
Olcayto: Bu çok iyi olur. O zaman bu kadar sıkıntı çekmeye gerek kalmayacak.
Alarahman duyacaklarını duymuştu. Hemen oradan uzaklaştı. Mir Hüseyin'in evine geldi.
Mir Hüseyin'e durumu anlattı.
Alarahman: Mir Hüseyin, birinin karargâh'a gidip bu duyduklarımı komutana bildirmesi
lazım. Bunu yapabilecek kimse varmı?
Mir Hüseyin: Evet, Abdulkadir bunu yapabilir. Sen dinlen ben onu çağırmaya gidiyorum.
Mir Hüseyin çıktı. Bir müddet sonra geri döndü. Yanında 18-20 yaşlarında yağız bir delikan-
lı duruyordu. Alarahman'a:
İşte Abdulkadir. Ona ne yapması gerektiğini söyle.
Alarahman: Komutana git ve şu duyduklarımı ona teker teker anlat. Benim ne yapmam
gerektiğini sor ve komutan ne emrederse onun dediğini yap. Bunları yapabilecek misin?
Abdulkadir: Elbette, ben zaten bu işler için buradayım. Aslında savaşa katılmayı çok
istiyorum ama bana burada ihtiyaç olduğu için buradayım.
Alarahman, Abdulkadir'e dua edip onu gönderdi.

Kafilede Son durum

Askerler dağa gitmişlerdi. Meryem ve Svetlana ise etrafı kolaçan edip, dişe dokunur ne varsa
toplamışlardı, ebegümeci, yabani nane, yabani sarımsak, semizotu ve buna benzer daha bir
çok şey. Bir müddet sonra askerler döndüler bir tilki vurmuşlardı. Ateş yaktılar tilkiyi yüzüp
şişe geçirdiler. Tilkinin eti de mis gibi kokuyordu. Böyle durumlarda doğrusu kaplumbağa
bulsalar onu da yiyeceklerdi. Derenin suyu gittikçe düşüyordu. Böyle giderse ertesi gün
akşama doğru yola çıkabileceklerdi.

Çeçen Karargâhında

Komutan Mus'ab mücahidleri etrafına toplamıştı. Rutin derslerden birini yapıyordu. Konu
Sahabelerin Hayatıydı. Alt başlık Ashâb'ın Yiğitliğiydi. Komutan anlatmaya başladı.
Bezzâr'ın tahricine göre bir gün Ali (ra) (cemaata):
--Ey cemaat! Bana insanların en yiğidinin kim olduğunu söyleyebilir misiniz? diye sorar.
--Sensin, ey mü'minlerin Emiri! derler.
Hz. Ali:
--Filhakika ben, kiminle dövüşmüşsem ondan kâmilen hakkımı almışımdır. (Ama o ben
değilim) siz bana halknı en bahadırını söyleyiniz. Cemaat:
--Biz bilmiyoruz, kimdir?
Ali (ra):...





ONBEŞİNCİ BÖLÜMÜN SONU
Alıntı ile Cevapla