Hüsn-i Muamelesi
Kendisiyle Peygamberliğinden önce münasebette bulunanlar, dürüstlüğüne hayran olduklarından O'na "el Emîn" diyorlardı. Peygamber olduktan sonra bile Kureyş mensupları, Resûlullah'! can düşmanı bildikleri halde emânetlerini muhafaza için O'na veriyorlardı.
Bir gün bir bedevî, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- 'den alacağını almağa gelmişti. Bedevî kabalığından Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- 'e gayet sert sözler söylemişti. Ashâb-ı Kiram kızarak bedevîyi şu sözlerle uyarmışlardı:
- Sen kime hitab ettiğini biliyor musun? Bedevî:
- Ben hakkımı istemeğe geldim dedi. Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- 'de:
- Siz onu tutacaktınız. Çünkü bu adam hakkını istiyor buyurdular.
Bundan sonra Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-, Bedevi'ye hakkını fazlasıyla takdim ettiler. (İbn Mâce)
Bir gün Sâib adlı bir arap taciri Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-e takdim edildi.
Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- :
- Ben onu sizden daha iyi tanırım dedi. Sâib de:
- Evet, ticârette arkadaşlık etmiştik. Bütün hesapların gayet mükemmeldi demişti.
Hz. Câbir, b. Abdullah bir sefer esnasında Resûlullah'la beraber bulunuyorlardı. Câbir -radıyallahu anh- 'in devesi yorulmuş ve işe yaramaz hale gelmişti. Peygamberimiz bu deveyi Hz. Câbir'den satın alarak parasını vermiş ve deveyi tekrar:
- Deve de para da senindir diye iade etmişlerdi. (Buharî)
Yine bir defa Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- birinden bir deve almış yerine de daha mükemmel bir deve vermiş ve
- Borçlarını daha iyi ve daha mükemmel ödeyenler faziletli kişilerdir buyurmuştu.
Yine bir gün Medîne hâricinde bir kervan konaklamıştı. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- kervanın yanından geçerken kırmızı bir deve görmüşler, fiâtını sormuşlar ve hiç pazarlık yapmadan deveyi alıp gitmişlerdi. Bir müddet sonra kervan halkından bir kaç kişi arasında endîşe başlamış ve deveyi, parasını almadan verdiklerinden pişmanlık duymuşlardı.
Kervanın içinden bir kadın:
- Üzülmeyin, bu havalide bu kadar nur yüzlü bir adam görmedik, böyle bir adam yalan söyleyip, bizi aldatmaz, demiş, kervan halkını teskîn etmişti.
Akşam üzeri Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-, devenin parasıyla birlikte kervanın yiyecek ve içeceğini de göndermişlerdi. (Darekutnî)
Huneyn gazasında Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- İslâm mü-cahidleri için ödünç zırh te'min etmek üzere henüz İslâm olmayan Safvan'a müracaat etmişlerdi.
Safvan:
- Benim mallarımı elimden alarak gasbetmek mi istiyorsunuz? deyince Allah'ın Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem- :
- Hayır bunları bize ödünç vermenizi istiyoruz. Kaybolan olursa derhal tazmîn edeceğiz, cevabını vermişlerdi.
Safvan da müslümanlara otuz-kırk zırh ödünç verdi. Savaştan dönünce zırhlar sayıldı bir kaçının kaybolduğu anlaşılınca Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- , tazminat teklif etti ise de Safvan -radıyallahu anh- :
- Yâ Resûlallah artık kalbim değişti, diyerek îmân etmişti. (Ebû Dâvud)
Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şahsına işlenmiş suçlardan dolayı asla öç almazdı, insanların en az kızanı, en çok razı olanı ve en yumuşak başlısı idi. Meclisine gelen yabancıların sözlerinde ve sorularındaki kabalık ve kırıcılığa aldırmaz, bağışlardı. Kendisiyle oturan veya gelip hacetini arzedenin herşeyine dönüp gidinceye kadar katlanırdı. Bir kimse, kendisinden bir hacette istekte bulununca, onu red etmez, verir, veremezse vaadde bulunurdu. Ashabına bir baba şefkatiyle muamele ederdi.