Yitik insanın portresi
İmanını kaybetmiş insandır, yitik insan.. İmana dayalı bütün moral değerlerini bir bir kaybedendir.. İnsanlığını kaybedendir böylece, “belhüm edal” damgasını yiyendir.. İmansızlığın insana kaybettirdiği, imanla kazanılan değerlerin bütünüdür. Bu cihetle de iman insanı cennete layık hale getirirken, küfür onu cehenneme müstahak duruma düşürür. İnsan küfür sebebiyle mahiyetindeki sanat inceliklerinin hepsini kaybeder. Cenab-ı Hakla olan irtibatını yitirmesi sebebiyle, kalbindeki nur kaybolur. İnsanın kalbi ve ardından da bütün mahiyeti koyu bir karanlığa bürünür. O artık kimsenin ilgi ile izleyeceği bir sanat değerine sahip değildir. Onu başkası okuyamadığı gibi, kendini kendisini de okuyamaz. Çünkü onun mahiyeti kendisine de karanlık görünür. Neticede inançsızın bütün değeri maddi varlığından ibaret kalır.
O da geçici bir süre için geçerlidir. Çünkü öldüğünde, tek sermayesi olan maddi vücudundan da ayrılacaktır. Onun gözünde bu maddi vücut da o kadar adi ve değersizdir ki, kendi varlığını basit sebeplerin var edişine bağlayabilmektedir. Bu da yine inançsızın kendi küfrüne yenik düşmesinin bir neticesidir.
İnsan, mahiyetinde bütün alemleri barındıran, bu alemlerde tecelli eden esma ve sıfatın bütününün tecellisine mazhar olan tek varlıktır. Ne ki onun bu kıymet ve değeri ancak iman ile açılır, ancak iman ile görünür hale gelir. Küfür, böylesine kıymet ve değeri hiçe indiren bir zulmettir..
İmanın insana kazandırdığı en önemli değerlerden biri de hiç kuşkusuz Cenab-ı Hakk’a muhatap olma konumudur. Her insan, iman sayesinde her an Rabbiyle görüşme, buluşma ve konuşma imkanına sahiptir. Namaz böylesi bir buluşma, dua böylesi konuşma, tefekkür böylesi bir görüşmedir. Ayrıca, seyr ü suluk yoluyla evliyanın, asfiyanın Rableriyle, görüşmeleri, buluşmaları ve konuşmalarını temin eden ve besleyen de yine imandır. Peygamberler, imanları sayesinde vahye mazhar kullar olmuşlardır. Onları kendi miraçlarına taşıyan da başta yine imanlarıdır. İşte iman her insan için böylesine önem arz eden en zaruri ihtiyaçtır. Öyle ise insanın en önemli meselesi onu kazanmak ve ömrünün sonuna kadar onu koruyup inkişaf ettirmektir.. Diğer bütün meseleler iman meselesi yanında tali meseleler cümlesindendir..
İnsanın mahiyeti ve bu mahiyeti meydana getiren her bir his, duygu, meleke, Cenab-ı Haktan gelen bir mektup, bir mesaj gibidir. Okumasını bilenler için insan, aynen kainat kitabı muhtevasında büyük bir kitaptır. “Yasin” kelimesi içine Yasin Suresi’nin, “Kuran” kelimesi içine bütün Kuran’ın yazılması misali, kainatta büyük harflerle yazılı her şey insan mahiyetine küçük harflerle kaydedilmiştir. Ancak nasıl ki, insan denilen kitabı okuyabilmek için iman nuruna ihtiyaç varsa, kainat kitabını okuyabilmek için de aynı nura ihtiyaç vardır.
İman ve küfür, kendi sahiplerine ayrı ayrı bakış açısı kazandırır. Bakış açıları farklı olduğu için de yorumlar farklı, hatta birbirine zıt olur. Aynı hakikat, iman gözüyle bakıldığında içinde binlerce hikmet dürülü bir vaka olarak görülürken, inkarcının gözünde bütün hikmetler gizlenerek abese inkılap eder. Dolayısıyla kafir, kendi bakışının çarpıklığı sebebiyle ne kendinde ne de dış dünyada ibret alacak bir hikmet bulamaz. Mümin, makro ve mikro alemlerin holografik bütünlüğünde nice ilahi mesajlar okurken, kafir her şeyi tesadüfe veren bakışıyla, gördüğüne, gördüğü dışında bir anlam yükleyemez.
Dünya ve berzah hayatı arasına kurulu bir hayat yaşıyoruz. Bu hayatın bir geçmişi bir de geleceği bulunuyor. Kafirin gözünden bakıldığında, mazi her canlının içinde gömüldüğü yekpare bir kabirdir.
İstikbal ise, tesadüflerin oyuncağı kapkaranlık bir kaostur. Eşya ve hadiselerin ne oldukları ve ne olacakları tamamen bir bilinmezlik içindedir. Musibetler, belalar, hastalıklar, insanın üzerine hücuma geçmiş ejderhalar, canavarlar, yırtıcı ve öldürücü hayvanlar suretinde şekillenmektedir. Ufuk, zifiri karanlıkları yüklenmiş kara bulutlarla doludur. Bakılıp da görülecek hiçbir olumlu gelişme yoktur.
Benlik denen ene, kendi yorumlarıyla baş başa kalıp olayları analiz etmeye kalkarsa, durum daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Çünkü, küfrün karanlık bakışına, bir de enenin cep fenerine benzer mecalsiz ışığı ve bu ışığın hasıl ettiği anlamsız gölge oyunları eklenecektir.. Titrek gölgelerin karanlıkta aldığı şekiller ve bu şekillerin insanın içindeki vehim ve vesveseyi depreştiren oynak halleri eşya ve olayları aydınlatmadığı gibi, olan karartıyı daha da korkunç hale dönüştürecektir..
İman ışığı imdada yetiştiğinde ise her şey değişecektir. Çünkü varlık sahasına çıkan ve varlık sırasını bekleyen her şey belli bir nizama tabidir. Hayatta tesadüfe ve abese yer yoktur. Olan her şey bir hikmete dayalı olarak gerçekleşmektedir.
Belaların, musibetlerin, hastalıkların, ölüm ve ayrılıkların zahiri görüntüsü ne kadar ürkütücü olursa olsun, sonuçları hep sevimli ve güzeldir. Çünkü her olan bir ismin tecellisi ile olmaktadır. Cenab-ı Hakk’ın bütün isimleri güzeldir; güzelin mazharı ve güzelin yansımaları da elbette güzel olacaktır
alıntıdır