Durumu: Medine No : 20510 Üyelik T.:
01 Ekim 2012 Arkadaşları:24 Cinsiyet: Mesaj:
1.012 Konular:
166 Beğenildi:82 Beğendi:1 Takdirleri:187 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Farkında olmadan Allah’a muhalefet edenler!! Farkında olmadan Allah’a muhalefet edenler!! Durumunuzu düşünüp gözden geçiriniz.... Kardeşlerim! İnsanların Allah-u Zülcelal’in istediği şeylerden hoşlanmadıklarını, ahirette kendi menfaatlerine olacak şeyleri kerih gördüklerini gördüğünüzde, derhal Allah-u Zülcelal’i hatırlayınız, O’nu murakabe ediniz ve bu hususlarda insanların aksine davranınız! Allah Azze ve Celle’nin sevdiği şeyleri sevme konusunda gayret ediniz. Gerçek şu ki bazı insanlar, Allah-u Zülcelal’in sevdiği şeyleri sevdiklerini sanmakta oldukları halde, durum bunun tam tersidir. Çünkü onlar Allah-u Zülcelal’in istediği birçok şeyi kerih görmekte, ahirette kendi menfaatlerine olacak şeyleri hor görmektedirler. Bu yüzden, sizler de kendi durumunuzu iyice düşünüp gözden geçiriniz. Düşünsenize! Allah-u Zülcelal’in kendisine ilim nasip ettiği kimse, bu ilim ile hep Allah-u Zülcelal’in sevdiği şeylere yönelir, kendi kusurlarını görüp düzeltmeye çalışırken; cahil kimse kusurlarından söz edilmesini istemez, hatalarının başkaları tarafından bilinmesinden hoşlanmaz. Kendisine nasihatte bulunan üstadının, kendisi için bir rahmet olduğunu bilmez; aksine, aldığı nasihatlerden, adeta rahatsızlık duyar; fakat gerçeğin farkında değildir... ‘Adı bilinmezlik nimeti’ Diğer taraftan bazı kullar da vardır ki, kendilerine yönelmiş bir ilahi rahmet olan “adı-sanı bilinmezlik nimetini” kabul ederler. Bu nimet, onlardan şöhret fitnesini uzaklaştırır, insanlar arasında parmakla gösterilen meşhur biri olmalarına engel olur. Onlar da bu rahmete boyun eğerler, varlıkları yoklukları belli olmayan kendi hallerinde insanlar olurlar. Bu durum, onlar için dinlerini sağ salim muhafaza etmenin en iyi yoludur. Dolayısıyla bu Allah-u Zülcelal’in bir nimetidir. Oysa fitneye kapılmış olan kişi, insanlar arasında sahip olduğu konumu beğenmez, adı sanı bilinmediği için üzülür, Allah-u Zülcelal’in kendisi için yaptığı tercihleri hoş karşılamaz; çünkü bunları, Allah-u Zülcelal’in bir imtihanı olarak değil, tamamen kendi fiilleri olarak görür. Malın azlığı kötülük müdür? Hâlbuki Allah-u Zülcelal’in kendisine ikram ettiği kişi, mal fitnesinin kendisini ele geçirmesinden, onu ahiret işlerinden alıkoymasından muhafaza edilmiş olur. Allah (cc) onun malını az, fakat dinini sağlam kılar, malında haram karışımı olmaz, ilahi rızaya nail olur, hesap gününde bekletilmez, kolay bir hesap verir ve sıratı çabucak geçer. İşte bunlar, Allah-u Zülcelal’in bir rahmetidir. Rivayete göre; Allah-u Zülcelal şöyle buyurmuştur: “Kul, kendisinden dünya malını uzaklaştırdım diye üzülür, hâlbuki bu durum, onun bana en yakın ve en sevimli olduğu durumdur.” Kul, adeta Allah-u Zülcelal’in sevgisini kerih görürcesine, dünyanın kendisinden uzaklaştırılmış olmasına üzülür; fakat aslında ne yaptığının farkında değildir. Malının azlığını kötülük olarak görür, Allah-u Zülcelal’in kendisi için seçtiği durumu “uğursuzluk” olarak niteler. Kendisine verilmiş olan şeyi hiç düşünmez. Allah-u Zülcelal’in sevdiği böyle davranışlar çoktur, ayrıca Allah Azze ve Celle bunları sevenleri de sever; fakat kul, bütün bunları kerih görür. Allah cümlemizi, sevdiklerini kerih görmekten muhafaza buyursun. Allah'ın razı olmadığı şeyleri yapanlar Kardeşlerim! İnsanların Allah-u Zülcelal’in sevmediği şeyleri sevdiklerini gördüğünüzde, onlara uymayınız. Bazı insanlar kendilerince, dinlerine zarar verecek şeylerden uzak durduklarını, böyle şeyleri kerih gördüklerini sanırlar, oysa durum hiç de öyle değildir; çünkü onlar, Allah-u Zülcelal’in gazabına neden olacak ve dinlerine zarar verecek şeyleri sevmektedirler. Sizler onların tam tersini yapınız. Düşünsenize; Allah Azze ve Celle, kullarının dünyada üstünlük taslamalarını, tazim ve hürmet sevdalısı olmalarını sevmediği halde, böyle şeyleri seven insanlara ne dersiniz? Cahil kimse, adeta Allah-u Zülcelal’in gazabını istercesine, O’nun sevmediği bu tür; şan-şöhret ve hürmeti arzular. Oysa farkında olmasa da bu davranışı ile Allah-u Zülcelal’in gazabını üstüne çekmektedir. Allah cümlemizi böyle bir şeyden muhafaza buyursun. (Âmin) Benzer şekilde, Allah-u Zülcelal’in, hem bu davranışları hem de bunları yapanları kerih görmesine rağmen, kendisini dünya sevgisine kaptırmış, dünya hayatında çokluk, nüfuz ve süs peşinde koşan kimseye ne dersiniz? Bu durumda olan kul, farkında olmadan Allah-u Zülcelal’in gazabına maruz kalmak istercesine bu tür şeyler peşinde koşar. Allah'ın gazabına neden olacak böyle davranışlar çoktur ve Allah, bunları yapanları sevmez; fakat kul, bunlara aldanır ve kendini kaptırır. İşte, şu iki adam arasındaki fark budur; biri Allah-u Zülcelal’in kendisine olan nazarından memnun olur, O’nun sevdiğini sever, sevmediğini sevmez. Diğeri ise Allah-u Zülcelal’in sevdiği birçok şeyi sevmez, O’nun sevmediği birçok şeyi ise sever, dünya menfaatlerinin çoğuna kendini kaptırmıştır. Allah-u Zülcelal’in kendisi için takdir ettiği şeylere üzülür, böylece başına ne geleceğini ise hiç akıl etmez. Sabah akşam bütün vaktini, Allah-u Zülcelal’in gazabını çekecek şeyleri severek, O’nun sevdiği şeylerden uzak durarak ve bu tutumunda ısrar ederek geçiren kimse için bu durumdan daha büyük musibet olamaz. Fitnenin ateşine düşmüşsün! Yazık sana! Bir düşünsene! Eğer böyle olan adam aklını çalıştıran, dinin fıkhını bilen biri olsaydı, Allah’a muhalefet ve kendisine düşmanlık etmeye bir son verirdi. Kardeşlerim! Allah-u Zülcelal’i her daim murakabe ediniz, bir yandan ibadet ederken, diğer yandan O’nun gazabını çekecek şeyleri yapmakta ısrar etmeyiniz, heva ve hevesinize muhalefet etme ve sevdiği ve sevmediği şeylerde Allah’a muvafakat etme hususunda, bütün gücünüzü harcayınız. Biliniz ki bu, muhakkak yapılması gereken bir iştir ve sevabı da çok büyüktür; ancak ihlal edildiğinde ortaya çıkacak olan tehlike de çok büyüktür. Bir şeyi Allah sevdiği halde, senin onu sevmemen veya Allah sevmediği halde senin onu sevmen, günah olarak yeter de artar! Çünkü bu, yaratılmış olanın Yaratıcı’ya muhalefet etmesidir. Allah bütün bunları, daha kulun kalbinde iken bile, bilir. O çok yücedir. Bütün bunları anlayan ve gönlüne iyice yerleştiren kişiye ne mutlu! Diğer taraftan, bu saydığımız musibetlerin birçoğuna düşen kişinin içinde bulunduğu fitne, ne büyüktür! Allah, tıpkı evliya kullarını muhafaza ettiği gibi cümlemizi de bu tür şeylerden muhafaza etsin. (Âmin) “Onlar, kalpleri, Rablerinin huzurunda hesap verecekleri gününün endişesi ile dolu bir şekilde, kendilerine rızık olarak verilmiş nimetleri infak ederler.” (Mü’minun, 60) HARİS EL-MUHASİBİ -R.A-
__________________
Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur...
|