Kitap Ve Sünnet Perspektifinde
1. Aksiyon ve Amel
Dikkat ve teemmül isteyen bir beyanlarında, amel ve aksiyon adına Allah Rasûlü (sav) şöyle buyurur:
Allah elinden iş gelen sanatkâr mü’min kulu sever”44. Evet, böyle. Zira, başka türlü demesi mümkün değildir. Çünkü Allah Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurur:
“De ki: İstediğinizi işleyin; Allah, peygamber ve mü’minler işlediklerinizi görecektir”
(Tevbe, 9/105). Yani bir kısım kriterlerle, kıstaslarla, işlediğiniz şeyler değerlendirmeye tâbi tutulacaktır. Mahşerde yapılan bütün işler sergilenecek ve herkes gelip, buna bir iş denir mi denmez mi diye teftiş mahiyetinde bakacaktır. İşte insanlar, bu mülâhaza ile amel etmeli. Bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulur: “İş yaptığınız zaman, Allah o işte itkan etmenizi yani sağlam, ârızasız ve kusursuz yapmanızı severÆ”45 Söz konusu ettiğimiz âyet, ilme teşvik prensipleri adına üzerinde durulması gereken mu’cizelerdendir.. ve bence her kitaba sermeşk edilecek bedahettedir. Bu bedahetin bir buuduna; Allah Rasûlünden gelen ses:
“Allah sanatkâr, mü’min kulu sever.” şeklindedir.
Diğer bir zayıf hadis ki, vecizesidir.. evet, çoğumuzun çerçeveletip ev ve dükkanlarımıza astığımız bu zayıf hadis: “Çalışıp kazanan Allah’ın sevgilisidir” ma’nasına gelmektedir.
Evet Allah, şeriat-ı fıtriyeye uygun ve meşrû dairede çalışan, didinen, yorulan ve kazananları sever. İsterseniz mes’eleyi bir de
“Asr Sûresi”nin gölgesinde ele alabiliriz. Akif, bu sûrenin muhtevasını şöyle mısralaştırır:
“Hani, Ashab-ı Kiram ayrılalım derken
Mutlaka “sûre-i ve’l-asrı” okurmuş, neden?
Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh.
Başta îman-ı hakiki geliyor sonra salah
Sonra hak, sonra sebat işte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.”
İman, amel-i salih, hakka bağlılık, hakkı tavsiye, sabır, sabra bağlılık, sabrı tavsiye bunların hepsi birer amel ve aksiyondur.. bunları yapan da Allah’ın sevdiği insandır. Hz. Muhammed (sav)’ın dünyasında ve O’nun amel ve aksiyon anlayışı içinde çalışma, amellerin en faziletlisi ve Allah sevgisine en çabuk ulaştıranıdır. O asla, “rahipler gibi kiliselere kapanın, evlenmeyi terkedin, yemeyi içmeyi bırakın, dünyayı boş verin, tâ Allah’a vasıl olasınız” dememiştir. İnsandaki şehevî gücü almış ve onu makbûle, meşrua tevcih etmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Birbirinizi sevebileceğiniz doğurgan kadınlarla evlenin.”46 Başka bir hadislerinde de şunu ihtar etmiştir:
“Evlenin, çoğalın, kıyamet gününde ben sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar ederim.”47 Yani, siz ne kadar çok olursanız beni o kadar memnun edersiniz. Dönüp arkama baktığımda, arkamda rükû edenleri, secdede kıvrananları,
“Allahuekber, Allahuekber” sesleriyle coşup kendinden geçenleri görmek beni mesrur ve müreffeh eder. Allah Rasûlü, insanlardaki evlenme ve hemcinsine alâka duyma duygusunu güdükleştirmemiş, saptırmamış, hapsetmemiş dolayısıyla da depresyonlara sebebiyet verecek yollara girmemiştir. O, bu hissi, müsbete, meşrua kanalize etmiş ve bu noktada dahi, Ümmet-i Muhammed’i, Allah’ın rızasına ve hoşnutluğuna ulaştıracak yollar vaz’etmiştir. O’nun terbiyesi; fıtratı, tabiatı yönlendirme ve ona yaratılış gayesine uygun hedefler bulma istikametinde olmuştur.
2. Ticaret, Ziraat ve Cihad
İşleri dengeleme mevzunda da O’nun eşi menendi yoktur. Bir hadis-i şeriflerinde O şöyle buyurur:
' Siz kendinizi îne alışverişine saldığınız; sadece ziraatle iktifa ettiğiniz; sığırlarınızın ardına takılıp gittiğiniz (yani sadece hayvancılıkla uğraştığınız) ve cihadı terkettiğiniz zaman, Allah sizin başınıza öyle bir mezellet indirir ki tekrar dininize dönmedikçe de bu mezelletten kurtulamazsınız.” 48 buyurmaktadır. Îne alış verişi: Bir şahsın, diğer bir şahıstan veresiye birşey satın alıp, sonra da aynı adama onu çok daha ucuza satması şeklinde ta’rif edilmiştir ki, birçok tarifinden sadece bunu vermek yeterli olur, zannederim. Bu ister kapalı bir faiz sayılsın, ister başka bir spekülasyon, sahib-i şeriata göre mahzurlu... Zannediyorum bu hadisin bize anlattığı, işaret ettiği hususları ancak, sanayî inkılâbı ve sanayî hareketlerinden sonra anlayabildik.. onu da doğru anlayabildi isek.. cihadı, zaten unutmuştuk; sanayî derken ziraat ve hayvancılığı da ihmal ettik ve kendimizi bir başka dengesizliğin berzahında bulduk.
Oysaki, yapılacak şeyi, hem de 14 asır evvel Allah Rasûlü haber veriyordu. Ve O, her meselede olduğu gibi, bu meselede de fevkalâde dengeliydi.
Elbette ki, ziraat ve hayvancılık olacaktır. Nitekim bu tür çalışmaları teşvik eden hadis-i şerifler de vardır. Ancak, bütün himmeti bunlara hasretmek, işte doğru olmayan budur.
Şehir hayatına karışmadan, bir dağa çekilip, kendi füyuzât hisleriyle baş başa kalmayı arzulayan insandan tutun da, teşebbüs gücünden mahrum ziraatçı ve hayvancıya kadar şümulü olan bu ifade, bize mühim bir iktisat ve ekonomi dersi vermektedir. Ayrıca, devletler muvazenesinde yerinizi almak için, gerekli caydırıcı gücü elde tutmadığınız, cihadı terkettiğiniz veya cihadı terkedip de, devletler muvazenesindeki yerinizi kaybettiğiniz zaman Allah, size altından kalkamayacağınız bir mezellet musallat edeceğini.. tegallüpler, esaretler, tahakkümler altında kalıp ezileceğinizi de hatırlatmaktadır ki, bu durum, yeniden dine dönüp, İslâm’ı hayata hayat kılacağınız âna kadar da devam edecektir. Verdiğimiz misâl,anlatma darlığı da mahfuz deryadan bir katredir ve Allah Rasûlü’nün bu hususta daha nice sözleri var. Ne var ki biz, bu biricik misâlle iktifa edeceğiz. Allah Rasûlü, nasıl ki, istidat ve kabiliyetleri tahdid edip sınır altına almamış, öyle de bedenî güç ve kuvvetleri dahi hakir görmemiştir. Görmemiş ve aksine şöyle buyurmuştur:
“Kuvvetli bir mü’min, (beden sıhhatine sahip olan bir mü’min) Allah indinde zayıf mü’minden daha hayırlı ve sevimlidir.”49 Allah indinde sevimli olmak isteyenler, kalb sıhha-tiyle beraber beden sıhhatine, cisim sıhhatiyle beraber ruh sıhhatine de sahip olmalıdırlar. Görülüyor ki, Allah Rasulü (sav):
“Zayıflayacaksınız, perhize gireceksiniz, bedenî güç ve kuvvetinizi kıracaksınız ki Allah indinde makbul olasınız” demiyor. Belki ruhbanlığa, keşişliğe ve papazlığa karşı realiteyi, fıtrî ve tabiî olmayı öne çıkarıyor ve meselelere, tabiatı içinde bir mecra araştırıyor; ve bizi o istikamete kanalize ediyor.
M.Fethullah Gülen