08 Ağustos 2008, 15:14
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 2609 Üyelik T.:
12 Temmuz 2008 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Yaş:36 Mesaj :
550 Konular:
114 Beğenildi:9 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Ölüm de var.. Ölüm de var.. “Ne olur ya Rabbi! Bu yollar Senin himayen olmadan aşılmaz. Bizi özden kopmadan,
pişmanlık bataklıklarından muhafaza eyle ve bizi, rızan istikametinden ayırma...”
Hayatımızda bazı dönüm noktaları ve onlarla başlayan bazı dönemler vardır. Doğum,
çocukluk, gençlik, evlilik, yaşlılık gibi. Her insanın dönüp mazisine baktığında
bazen buruk bir tebessüm, bazen gözyaşı çeşmesini açan bir hüzün.. bazen kaçırılan
fırsatlar için gönülden kopan bir pişmanlık ifadesi “keşke”, bir başka zaman da
manasını bulmuş dakikaların içte hasıl ettiği neşe ile anacağı “hey gidi günler”i
vardır.
Yıllar su gibi akıp gidiyor ve her an büyük hesap
gününe bir adım daha yaklaşıyoruz. Adım adım yaklaştığımız bu büyük güne acaba ne
kadar hazırız? Yaş hanesine eklenen her rakam, günlük hayatın içindeki koşturmaca,
sosyal alanda edinilen çevre, makam, şan-şöhret ve her türüyle büyüme, insandaki pek
çok his ve düşünceyi değiştirebiliyor. Bazen onları bütün bütün alıp götürüyor.
Farkına varmadan insan bambaşka birisi haline gelebiliyor. Gelen günler dünya
sevgisi ve dünyevilik getiriyor. Büyüyen yaş, malumat ve makamla beraber ukalalık da
boy atıyor, serpilip gelişiyor. “Kendime yeterim” şeytani duygusu bünyeyi sarıyor.
Ve ara sıra insan bu keşmekeşten sıyrılıp mazisinin o kirlere bulaşmamış apak bir
iki sayfasına baktığında dün ile bugün arasında bir mukayese yapıyor. Belli bir müddet cennet beratını alacağımız bir imtihan salonu olarak gördüğümüz bu
dünya, zamanla cazibe oklarıyla gönlümüzü yaralayabiliyor bizi kendine
mahkum ediyor.. zevk, şatafat, lüks, itibar görme, sayılan ve hürmet edilen biri
olma, daha iyi yaşama, daha yukarılara çıkma arzularının esiri köleler haline
getirebiliyor. [B][COLOR=#76923c] Oysa Bediüzzaman Hazretleri’nin çok güzel ifade ettiği bir gerçek var: “Ölüm, o
kadar kati ve zâhirdir ki, bu günün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm
başımıza gelecek. Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor, elbette bu
ecel celladının elinden ve kabir haps-i münferidinden kurtulmak çaresi varsa,
insanın en büyük ve her şeyin fevkinde bir endişesi, bir meselesi bu olmalıdır.”
İşte aldanmamış bir insan olarak ölümle yüz yüze gelebilmek için ara sıra maziye
dönme, dünün hatıralarını yâd etme, ölümü tefekkür etme ve böylece bugünün bağrında
gelişen nefsani ve şeytani tuzaklara karşı tetikte olma bir yoldur. Fakat bundan
daha emin bir yol vardır ki o da,
sürekli her şeyin sahibi Cenab-ı Hakk’ın rahmetine sığınma ve O’na el açıp merhamet
dilenmektir. [/I] Gelin şu duaya hep beraber amin diyerek yazımızı noktalayalım: “Ne olur ya Rabbi! Bu yollar Senin himayen olmadan aşılmaz. Bizi özden kopmadan,
pişmanlık bataklıklarından muhafaza eyle ve bizi, rızan istikametinden ayırma...” |
| |