Kantolu Ramazan, Rakkaseli Kandil !
Kantolu Ramazan, Rakkaseli Kandil !(1)
“
ALLAHIM! RECEP VE ŞABANI BİZE BEREKETLİ KIL VE BİZİ RAMAZAN’A ERDİR” (HADİS-İ ŞERİF)
Ramazan ; Rabbimizin sonsuz lûtuf ve merhametinin tecellisi olarak kuluna tenezzülü, vahyin nazil olmaya başladığı mübarek ay.
İçinde bin aydan hayırlı gök sofrasının ilk kurulduğu gece olan Kadir Gecesi’ni barındıran ay.
O sofranın başına “
bismillah” deyip oturanların ömrünü bereketli, emin kılan, yücelten muazzam rızk.
İndiği geceyi bin aydan değerli, bir insanın tüm ömrüne bedel kılan Kur’an’la tanışıp,hayatına dahil eden kişiye katacağı değeri,yükselteceği makamı bir düşünsenize!
Yine insanın cismini,maddi yönünü denetim altına alıp, manevi yönünün,ruhunun cismani tüm ağırlıkları atıp özgürleşmesini,Rabbine yükselişini sağlayan oruçta bu ayın ziyneti, hediyesi.
Kur’an’ın ifadesiyle “
Ramazan ayı, içinde insanlara doğru yolu gösteren, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan, bir rehber olmak üzere Kur’an’nın indirildiği aydır. Sizden kim o aya erişirse oruç tutsun(Bakara/185)
Efendimizin (sav) hayatına baktığımızda Recep ve Şaban aylarını Ramazan’a hazırlık dönemi olarak yaşadığını görürüz. Ruhunu, aklını, bedenini, gönlünü Ramazan bereketinin istifadesinin had safhaya ulaşması gayretini müşahede ederiz.
Nafile oruç ve namaz başta olmak üzere tüm nafile ibadetlerinde bir çıta yükseltme, zirveye varış, kamp dönemi(toplumdan tecrit anlamında değil) yaşadığını görürüz.
Gaye; 11 ayın sultanı Ramazanı hediye eden, Sultanlar Sultan’ını (cc) gönül sarayına temiz-pak, misk kokuları içinde buyur etmektir.
Vahiy gerçek amacı ve emirlerini yozlaştırıp onu kültür haline dönüştürenlerin elinde, dilinde ve gönlünde Furkan olma özelliğini yitirmektedir. Böylece hakla batılın mihenk taşı olan Kur’an ayı Ramazan’da diyet, festival ve reklâm ayına dönüşüyor.
“
Direkler arasında” Allah’ın kelamı, uzattığı dosdoğru ipi “
hoş geldin ya şehr-i ramazan” görüntülerinin asıldığı ipe dönüşüyor. O ipin ucunda da ruhu boşaltılmış, kendi elleriyle ilmikleri boğazına geçirilmiş cesetler sallanmakta.
Macuncuların, meddahların, filanca artist, şarkıcının, kurduğu iftar çadırları önünde arzı endam eden görüntüleri eşliğinde sömürü aracı kılınıyor.(Allah rızası için kurulup, yolda kalan, fakir-fukaraya hizmet verenler müstesna)
Bu kadar vur patlasın, çal oynasın zihniyetine düçar olmuş, düğünü, derneği, eğlencesi, açılışı dansözsüz olamayan toplumda olunurda Ramazanı dansözsüz düşünülebilir mi?
Ramazan’a istinaden ad değiştirip Kantocu olarak göbek atıyor.”
Efendim, yedi düvele nam salmış atalarımızın dininde ki bu tür sanat ağırlıklı(!) Ramazan kutlamalarını diriltmek ayrı bir güzellik” miş!..
İslamcı yazar (ne demekse!) lardan birisi hararetle, gözleri ışıl ışıl anlatıyor;
”
Bu yıl Almanya’dan tüm avrupaya Osmanlı dolayısıyla Türk kültüründeki Ramazan etkinliklerini Köln’den duyuracağız. Hazırlıklarımız tamam. Bende şu an Türkiye’de meddah ve kantocu olarak çalışacak sanatçılarımızla (!) kontrat imzalamak üzere bulunuyorum. Osmanlının tüm ramazan etkinliklerini Köln’de ki gurbetteki vatandaşlarımıza ve gayri Müslimlere tanıtıp, sevdireceğiz”
Kolay gelmesin inşallah, Rabbim cümlemize basiret ihsan etsin diyorum kendi kendime. Bu gazeteci, dergi editörü (sanırım 3 dergi çıkartıyorlarmış), İslamcı yazarı(!) dinlerken gözlerindeki ışığın Kur’an’ı, orucun faziletini anlatıp, tanıtıp, yaşatıp, yaşayacağız diyeceğinden kaynaklandığı zannına kapıldım. Sevincim kursağımda kaldı.
”
Rabbim bizlere Osmanlının değil asr-ı saadet döneminin Ramazanlarını idrak etmek bilinç ve muhabbetini ihsan eyle..(Amin..)
…//… (1)
(duaekseni) Kantolu Ramazan, Rakkaseli Kandil! (2)
“
Kim bizim üzerinde bulunmadığımız ameli işlerse, o amel merduttur” (Hadis-i Şerif)
Her ne kadar Kadir Gecesi hariç, Kandil kutlamalarına yaklaşımım müspet değilse de birkaç gün önce kutlanan Miraç Kandilinde ki bir” ilk “ dikkatimi çekti. Kadir Gecesi malum Kur’an’la sabit. Rabbimiz kesin gününü belirtmemiş. Sanki bizlere tüm Ramazan’ın kadrini, kıymetini bilin. Bir güne, bir geceye sıkıştırıp ta, Ramazanın diğer günlerinden gafil olmayın dercesine.(Allahualem)
Hatta ben şöyle düşünüyorum. İnsanın vahiyle gerçek manada, hayatına yaşam biçimi olarak girip tanışması o kişinin kıymetini, kadrini arttıran günü/gecesi o kişinin Kadir Gecesidir.
Yazacağım husus Kandillerin bid’at oluşu değil, bu yıl ilk kez alternatif bir Kandil Kutlama şekli.
Elhamdulillah 3 yıla yakındır haberler dâhil TV izlemiyorum. Kanallar arasında dolaşırken kanalizasyona düşüp, karışma tehlikesinden korktuğumdan.
Miraç Kandilinin olduğu gün zorunlu bulunduğum ortamda bir kanal açık ve alışılmışın dışında ( eskiden mevlit okunurı, Kur’an tilavet edilirdi-hoş mevlit'i de onayladığımdan değil ya) bir Kandil Kutlanıyor.
Büyük bir salon hınca hınç dolu. İki bay sunucu. Türkücülerin, şarkıcıların biri gelip biri gidiyor. Bayan türkücüye (Ş.T) bay sunucu seslendirdiği ilahinin ardından hemen soruyor;
—Hayatınızda unutamadığınız bir Kandil anınız var mı?
—Tabii ki var. Sabahı oruçlu olduğum Regaip Kandili gününde annem kadar sevdiğim 83 yaşındaki Azimet teyzeyi defnetmiştik. O gece bu teyze için namaz kıldım(!) Bana hediye ettiği bu güzel ses için Allah’a şükrettim. Sonrada dua ettim. Allahım! Senin lütfun olan bu sesi bir gün Senin adının geçtiği ortamlarda ilahi söylemek için kullanmayı nasip et. İşte bu gün o duam gerçekleşti.
-….Hanım gerçekten o gece sizin miracınız olmuş.Allah’a yükselmişsiniz!
İşte böyle bir Kandil Kutlaması.
Bid’atlarin, Kuddûs olan makamdan geldiği gibi saf, katışıksız, tertemiz haldeki dine katıp karıştırıldığına canlı bir örnek.
Sorulabilir; Şarkıcıyı, türkücüyü anladıkta “Rakkase” hani nerde kaldı diye?
Kim bilir! O da bir sonraki Kandillerde yenilik adına, alternatif Kandil Kutlamaları adına “ fazla kıvırtmadan uslu uslu göbek at” tembihleriyle boy gösterebilir.
Asr-ı Saadet döneminde olmayan dine sonradan sokulmuş ne tür fazlalık ve eksiltme varsa hepsinin organizasyonunu şeytan planlar, nefsimiz uygulamaya koyar. Hem çoğu zaman samimi gözyaşlarımız eşliğinde.
Selam ve dua ile..
(duaekseni) ALINTI