Kur'an'ı anlamak emek ister
Adil olan, hakedene hakettiğini mutlaka veren, fakat işlerinde acele etmeyen Allah’ın adıyla.
1976’da hayatımda ilk kez Türkçe mealli Kur’an’ı okurken, neredeyse çıldırıyordum. Okuduğum bir ayet bana öyle anlamsız gelmişti ki (haşa) geceler boyu uyuyamadım. Özellikle hatemallahu ile başlayan ayet cüzü. Neredeyse Kur’an’ı elime almaz ediyordu beni.
Malum ayetin tam metni, meal olarak şöyle: “…Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş ve onların gözlerine perde çekmiştir. Ve onlar için çok büyük bir azap vardır.”(El-Bakara Suresi ayet 6,7) Büyük bir hışımla yerimden kalktım, o anda zangır zangır titreme geçirdim. Öyle felaket titriyordum ki, dişlerimin birbirine vurduğundan çıkan sesi salondan duyan babam geldi.(Benzer bir olay da summun bukmunde olmuştu.) Korku dolu gözlerle ne olduğunu sordu. Canım babacığım, saatlerce yanımdan ayrılmadı.
Ertesi gün ve haftalarca hatta aylarca sorunun cevabını aradım. Kur’an’ın nasıl okunacağını bilmek bir san ’attır ya ben de sanatkar olmadığım için zorlanıyormuşum meğer.
Allah Rasulü, rahmetellilalemin(Bir cümlecik soru: Şefaat etmeyecek olsaydı, ahirette bize nasıl rahmet olurdu?) Kur’an’ın nasıl okunacağını ve nasıl anlaşılacağını öğretmişti. Sonra o öğretme görevi, Kur’an’a emek verenlere havale edildi. Alimler, imamlar, müftüler, hocalar, Kur’an ilmi hakkında bilgisi olan herkese sorumluluk verildi. Şimdi, onlar öğretiyorlar. Fakat bana hiç kimse bir şey öğretmemişti. Sibak ve siyak ne demekti, ben değil bilmek bu isimleri duymamıştım bile.
Biz örf anane dinindendik, nereden bilecektik Kur’an’ı anlama ilmini san’ atını yöntemini!
Burada anlatamayacağım kadar çok acı çektim. “Kur’an bu mu?” diyordu içim. (Haşa) diyordum “Allah’ım sen yardım et, ben sapıtıyorum galiba.” diyordum. Fakat içime engel olamıyordum. Orada felaketler oluyordu.
Nasıl olduysa, öğrendim o ayetin sebebini. Bir cümle yukarıdaymış cevabı, kalbin mühürlenmesine, gözlerin perdelenmesine takmıştım. Üst ayet açıklıyormuş. Konumuz olan, Saf suresi beşte; Allah’ın iman konusunda prensibi ilan ediliyormuş. “…Onlar sapınca, Allah kalplerini saptırdı. Allah fasık bir kavme hidayet vermez.”
Üst ayetle alttaki ayetin bağlantısını anlamak içinde kültürel bir seviye gerekiyor.
Döktüğüm onca gözyaşından sonra, bana göre alim sayılan biri duymuş ızdırabımı. Bana dedi ki: “Bahsettiğin El-Bakara-6 ayetinin başlangıcını okur musun?” Okudum. “Muhakkak ki o kafirler için eşittir, sen onları (dini konularda) uyarsan da uyarmasan da onlar iman etmezler. ( Bu sebepten dolayı ) Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir.”
Aman Allah’ım! Aylardır, üzüntüsünü çektiğim sorumun cevabı bu kadar kolay mıydı? Yani Allah kimsenin kalbini mühürlemez, iman etmeyen kalpleri mühürler.
Sordum: “Peki onlar iman etmek isterlerse ne olacak?”
Soruyu sorduğum şahıs gülümsedi: “Merak etmeyin Emine Hanım, Allah bizden daha adil daha merhametlidir. Onlar iman etmek isterlerse Allah mührünü açar.”
Bizden habersiz, bilinçaltımız gasp edilmişti, kolay değildi o korkunç bilinçaltını aşmak.
Sonra ne yapsam iyi. Cahilce ama çocukça duygularla sevinçten uçarken. “ Canım Allah’ım sen sen sen adaletsizlik yapar mısın affet beni biricik Allah’ım.” Allah’ı temsilen yanından geçmekte olduğum ve çok sevdiğim Akasya’yı öptüm. İçimden de, Allah’a “Seni Öpüyormuşum gibi öptüm onu. Çünkü o senin eserin.” dedim.
Taşkın duygular cehaletle birleşince ortaya ilginç manzaralar çıkabiliyor!
***
Kur’an’ın harikalığını anlatmak için aslında bir kitapta ben yazmak isterdim. Öyle enteresan ayetler yakalıyorum ki, deniz dibinde mercan bulan dalgıçtan daha farklı bir coşku sarıyor beni. Bulduklarımın hepsini değil ama tadımlık kadar bir kaçını sizlerle paylaşayım inşallah.
*Müşriklerin ( Allah’a inanır, Allah’ın dinine inanmaz. Ya da dinin bir kısmına inanmaz.) bir kısmına çağımızda deist diyorlar. Her neyse, kelime içinden açılım isteyen kelimeler çıkıyor, konuya döneyim.
Müşriklerle, acımasız olan Yahudiler, (insani ahlak taşıyan Yahudilerde var.) Müslümanlardan aşırı nefret ederler. Ve İslam’ın ışığını, pardon nurunu söndürmek için uğraşırlar. Fakat özellikle müşrikler, onlarında durduğu umutlarının bittiği bir yer varmış demek ki. O da Müslümanların yıkılamayacak kadar güçlü ve birlik olması halinde olacak bir şey tabii ki. Ayetin bir cümlesi şu:
“Bu gün kafirler, dininizin hakim olmasını engelleyebileceklerine dair umutlarını kestiler. Artık onlardan korkmayın benden korkun.” (El-Maide Suresi ayet 3) (Bu ayetten Müslümanların zayıf dönemlerinde kafirlerden korkması caizmiş gibi bir şey hissettim. Bunu ayetteki “artık” kelimesinden çıkardım.) Umudu kesene değil kestirene bakmalı.
O sahabe öyle çalıştı öyle çalıştı ki, o çağın azgın, kural tanımaz, merhamet etmez, iftira etmekten utanmaz, Allah’tan korkmaz müşriklerine, İslam’ın yayılmasını engelleyebilecekleri umutlarını yokettirmiştir. Çok asil bir mücadelenin, çok haklı bir sinerjisi onlara dönen.
*Müşriklerin bir özelliğini anlatıyor Allah. “..Allah’ın indirdiği Kur’an’ı çekemediler…” (El-Bakara Suresi ayet 90 dan bir cüz)
Gerçekten İslam’ı müthiş kıskanıyor müşrikler. Durmadan İslam’da hata arıyorlar. Ayetleri evirip çevirip, çarpıtıp kaldırıp farklı bir yorum çıkarıyorlar ortaya.
Demek Kur’an’ı kıskandılar.
Kur’an’ı kıskananlar, haliyle Kur’an’a iman eden başarılı ve sevilen insanları da kıskanıyorlar. Halbuki, Kur’an’ı gerçekten anlayan ve iman eden kişilerden onlara zarar gelmez. Ne ki, bunu iman etmeyen bilmez.
* “Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz. (A.g.s.174ten bir cüz)
Demek ki Allah sevdiği kullarla konuşacak.
Bu ayet buna delildir. Nasıl?
Bu nasıl’ın cevabı, Allah Azze ve Celle’nin Allahlığına aittir, kul cevaplayamaz. Bazı soruların cevapları Allah katındadır.
* “Ey iman edenler! Hepiniz toplu halde iman ediniz. Hepiniz toplu halde barışa gidiniz.”(A.g.s 208den bir cüz)
* “Fitne katilden daha büyüktür.” ( A.g.s. 217 den bir cüz)
* “Kur’an’ın tevilini, Allah’tan başkası bilmez.” (Al-i İmran 7den bir cüz)
* İnsanların çoğu kötü. Hiç kimseye kötülük yapmasa bile eşine, çocuğuna kötü. Bu insanlar iyi olamazlar mı? Cevabı şu ayetin derinliklerinde: “Sizler sevdiğiniz şeylerden, infak etmedikçe(Başkasına vermedikçe) asla iyiliğe nail olamazsınız.” (Al-i İmran92den bir cüz)
Ben bu ayetten şunları anlıyorum. İyi insan olmanın ilk işareti sevdiklerinden vermek. İkinci anladığım, kişi sevdiklerinden infak ederse, kötü karakteri iyileşir.
İnsanın sevdiği eşyayı vermesi zordur. Kaç kişi sevdiği bir takısını fakir bir kadına verir? Ya da kaç erkek en sevdiği kıyafetini… vb.
Demek ki infak etmekle insanın karakteri değişir.
* “İman edenler Allah yolunda, küfredenler tağutun yolunda savaşırlar. O halde siz, şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz, şeytanın hilesi zayıf olur.” Nisa Suresi
* “…ve insandan önce, cinlerin ilk atasını da biz yarattık.” (El-Hicr 27den bir cüz)
* “O gün biz, bütün insan topluluklarını, önderleriyle beraber çağıracağız.” (El İsra 71den bir cüz)
Farkına varmadan çok yazmışız.
Konuyu burada virgülle sonlandıralım.
Selam olsun Kur’an’ı anlamak isteyenlere.
EMİNE ŞENLİKOĞLU