Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Ağustos 2013, 16:08   Mesaj No:9

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:erkek
Yaş:38
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:342
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: TDV İslam Ansiklopedisi '' Allah'' Maddesi

ALLAH
D edebiyat. Allah laftı, esmâ-i hüs-nâyı meydana getiren diğer isimler ve genel olarak ulûhiyyet bahisleri müslü-man milletlerin dinî hayatında önemli bir yer tuttuğu gibi onların edebiyat, kül­tür ve sanat hayatına da büyük çapta tesirler icra etmiştir. Bu konuda gün­lük konuşma dilinden başlayarak müs­takil edebî nevilere ve edebî mazmunla­ra kadar çok geniş bir alanda pek çok eser meydana getirilmiştir. Allah lafzı­nın Arapça dışında en çok Türk dilinde kullanıldığı şüphesizdir. Sadece bugünkü Türkçe'nin orta hacimdeki bir sözlüğü in­celendiği takdirde bile Allah kelimesinin yer aldığı deyimlerin 150 civarında oldu­ğu görülür (bk. ML, "Allah" md.; krş. TDK, Türkçe Sözlük, "Allah" md.) Bunlara bir o kadar da atasözü eklenebilir. Bilhassa Osmanlı Türkçesiyle yazılmış dinî ve ta-savvuft mahiyetteki manzum ve mensur eserlerde yer alan diğer birçok deyim ve atasözü İse bu sayının dışındadır.
Türk edebiyatında Cenâb-ı Hak'la il­gili konulan, halk ve divan edebiyatıyla yenileşme devri Türk edebiyatında yer alan konular olmak üzere üçe ayırmak mümkündür.
Halk edebiyatında ilâhi, nefes, nutuk* ve devriye* lerde, semailer, bazı teker­lemeler ve türkülerde, mâni ve ninniler­de, ağıt ve nasihatlarda Allah lafzıyla birlikte Cenâb-ı Hakk'ın diğer isim ve sıfatları yer almış, O'nun yücelik ve kud­reti konu edilmiştir (geniş bilgi için bk.
HALK EDEBtYATI)
Divan edebiyatında ise Cenâb-ı Hak'la doğrudan ilgili olarak müstakil neviler mevcuttur. Allah'ın âyet ve hadislerde yer alan İsimleriyle tanınması, bilinme­si, bunlarla anılması (zikir), yine bunlar­la övülüp yüceltilmesi ve bu isimlerin ihtiva ettiği engin ilâhî rahmet ve mu­habbeti vesile kılarak O'na dua ve niyaz edilmesinin gereği ve fazileti hem nas-larda yer almış, hem de bu husus Hz. Peygamber'den, hatta daha önceki pey­gamberlerden itibaren Allah'ın sâlih kul-larınca uygu lanagel mistir. Bu sebeple bilhassa Türk edebiyatında, kısmen de Fars edebiyatında esmâ-i hüsnâ etrafın­da birçok eser kaleme alınmıştır (geniş bilgi için bk. esma-i HüsnA) Ayrıca tev-hid, münâcât, İlâhi, zikir, teşbih ve sathi­ye* gibi müstakil nevilerin yanında Türk edebiyatının manzum - mensur çeşitli ör­neklerinde Allah ile ilgili pek çok maz­mun bulunmaktadır (bk. mesela elif, hû,
VAHDET).
Tevhid ve münâcâtlar muhtevaları ba­kımından konu ile doğrudan ilgili eserler
olup bunların bütün edebiyatımızda çok zengin örnekleri vardır. Tevhidler Cenâb-ı Hakk'ın varlığını, birliğini, kudretini, isim ve sıfatlarını anlatan, O'nu övüp yücel­ten eserlerdir. Muhtevaları bakımından tasavvufî olan ve olmayan diye ikiye ay­rılan tevhidler umumiyetle Allah'a hitap şeklinde, bazan da tahkiye üslûbunda genellikle kaside, terkibibend, terciibend, mesnevi ve gazel tarzında yazılmıştır. Klasik tertibe riayet edilerek düzenle­nen divanların baş taraflarında önce tev­hid, sonra münâcât yer alır. Mesneviler­le diğer manzum-mensur birçok eserde de rastlanan bu türün en meşhur ör­nekleri arasında, XV. yüzyıl şairlerinden Şeyhinin manzumesi zikredilebilir. Fu­zûlî, Niyâzî-i Mısrî, Seyyid Nizamoğlu, Nâ-bî. Yenişehirli Avni'nin tevhidleri de ba­şarılı örneklerdir. Ayrıca Sinan Paşa'nın nesir ve nazımla karışık olarak kaleme aldığı Tazarru'nâme'si tevhid ve münâ­cât türleri için nesir alanında en mü­kemmel eser kabul edilir (geniş bilgi için
bk. TEVHİD).
Münâcâtlar ise insanoğlunun aczini id­rak ile beşeriyet icabı vâki olan hata­larının bağışlanmasını Allah'tan dileye­rek O'na karşı samimi yalvarışlarını içi­ne alan eserlerdir. Birçok şair tarafın­dan işlenen Hz. Musa'nın münâcâtı meş­hurdur. Ayrıca Mevlânâ, Yûnus Emre ve Fuzûirnin münâcâtları ilk akla gelen ör­nekler arasındadır (geniş bilgi için bk. MÜnAcAt ).
Ayrıca bir grup eser daha vardır ki bunlarda sadece Cenâb-ı Hakla ilgili ko­nular genellikle mesnevi şeklinde, ba­zan da mensur olarak ele alınıp işlen­miştir. Abdürrahim Karahisârfnin Vah-detnâme'si ile Rûşenrnin Kaiemndme'si bu tür eserlere örnek olarak zikredile­bilir.
Yenileşme devri Türk edebiyatında da aynı konular işlenmiştir. Ancak bunlar divan edebiyatı şekilleri içinde ele alındı­ğı halde yeni bir ifade ve üslûpla ortaya konulmuştur. Bu eserler muhteva bakı­mından geleneksel çerçeveden ve maz­munlardan ayrılarak konular daha ser­best bir şekilde ve daha yeni bir takım unsurlarla birlikte işlenmiştir. Akif Pa­şa'nın "Adem Kasidesi'yle başlayan bu yeni dönem Şinâsi'nin tahmid, münâ­cât, ilâhi, tehlil, tevekkül, beyt-i murassa ve müfredinde. Ziya Paşa'nın Hârâbat mukaddimesindeki tevhidi ile "Sübhâne men tahayyere fî sun'İhi'l-ukül / Sübhâne men bi-kudretihî yu'cizü'l-fuhûT naka­ratlı terciibendi ve ayrıca terkibibendin-
de, Abdülhak Hâmid ve Recâizâde Ek­rem'in münâcâtlannda, Mehmed Akif in tevhidinde en değişik ve güzel örnekle­rini ortaya koymuştur. Yenileşme devri Türk Edebiyatı sahasında Allah inancı­nın ele alınması ve bunun felsefi bakım­dan incelenmesi hususunda iki önemli çalışmayı burada belirtmek gerekir. Ab­dülhak Hâmid'in şiirleri üzerinde yapı­lan bu çalışmalardan ilki Rıza Tevfık'in Abdülhak Hamid ve Mülâhazât-ı Fel-sefiyesi adlı incelemesi, diğeri ise M. Kaya Bilgegil'in Abdülhak Hâmid'in Şi­irlerinde Ledünnî Meselelerden Al­lah İsimli eseridir.
Sonuç olarak, Türk kültür ve edebiya­tında Allah'ın varlığını, birliğini, isim ve sıfatlarını, bunların çeşitli tecellilerini, O'nun yüceliğini ve övgüsünü konu edi­nen çeşitli edebî türler meydana gelmiş ve bu alanda çok zengin örnekler ede­biyat tarihindeki müstesna yerini al­mıştır.


ALLAH
D MÛSİKİ. Türk kültür ve edebiya­tında Allah'ın büyüklüğü, yüceliği, kud­reti, isim ve sıfatları ile O'na yapılan dua ve niyazları içine alan manzum ve men­sur metinler Türk dinf mûsikisinde bazı formların ortaya çıkmasına vesile olmuş ve bu eserler dinf mûsiki repertuarının seçkin ve zengin örnekleri arasında ye­rini almıştır. Farklı özellikleri bakımın­dan cami ve tekke mûsikisi olmak üze­re iki kısımda incelenen Türk dinî mûsi­kisinde Cenâb-i Hak'la ilgili her iki tür­de de pek çok eser mevcuttur. Bunlann başında, namaz vakitlerini bildirmek için çeşitli makamlarda irticalen okunan ve Allah'ın yüceliğini ifade eden cümlelerle başlayıp biten ezan gelmektedir. Cuma hutbesinden Önce okunan iç ezan ile her farz namazdan evvel, imamı kıldıracağı namazda okuyacağı makama hazırlaya­cak şekilde ve bu makamın karakteris­tik seslerini vermesine dikkat edilerek getirilen kameti de bu grupta saymak gerekir. Ramazan aylarında sahurdan sonra minarede müezzinler tarafından okunan temcidler Allah'a dua ve niyazı ifade eden eserlerdir. Bunların arasın­da, Allah'tan af ve mağfiret dileklerini
Kelime-1 Tevhîd Zikri
(J — 104) Gittikçe hızlanır ve okunan refakat ilâhfsine göre makamı da değişir.
Lâ i la he il lal lah Ism-i Celâl Zikri
(J - 104) Gittikçe hızlanır
terennüm maksadıyla okunan Türkçe ve Arapça münâcâtlarla Allah'a şükür ve hamd için okunan teşbihler de yer alır. Cami mûsikisini tamamlayan ben­zer örnekler içinde bulunan ve daha çok cumhur müezzinliğine ait sanatlı icralar olarak namaz sonlarındaki teşbihlerle, dua sırasında "âmin çekmek" tabir edi­len bazı ibarelerin okunmasından mey­dana gelen mahfel sürmesi de konu ile ilgili eserlerdendir.
Tekkedeki icraatta ise ana tema zikir olduğundan, bu sırada okunan pek çok eserde Cenâb-ı Hakla ilgili konular işlen­miştir. Tarikatlara göre farklı isim ve şekillerde yapılan zikirleri, genel olarak Mevlevîler'in icra ettikleri âyîn-İ şerifler­le, diğer büyük tarikatlara ait tekkeler­de kelime-i tevhîd. ism-i a'zam, ism-i ce­lâl gibi adlarla anılan, çeşitli isim ve sı­fatların tekrar edilmesi suretiyle yapı­lan zikirler olmak üzere iki kısımda ele almak mümkündür. Mevlevi" âyinlerinin çoğu Farsça olan ve Hz. Mevlânâ'nın şi­irlerinden seçilen güftelerinde, başta Al­lah aşkı olmak üzere ele alınan konula­rın hemen hepsi Cenâb-ı Hak'la ilgilidir. Az sayıdaki Arapça ve daha da az rast-
Ism-i Hay

İÜ
Hay Hay Hay Al lah
Kıyamda Kefime-İ Tevhîd Zikri
j-r 104)
Al lah Al lah
İllallah Zikri
( i - 104] Gittikçe hızlanır.
İl lal lah....... İl lal lah
Yâ Allah Zikri
(J - 104) Gittikçe hızlanır.
Lâ i |â he il lal lah İsm-i Hay
(i — 104) Dudaklar yarı kapalı, hançere ile çekilir.
Hay Hay Hay Al lah İsm-i Hû
(J — 108) Dudaklar kapalı olarak sfne savtı ile çekilir.
^
Yâ Al lah ism-i Hû
[J-104]
Yâ Al lah
Hû Hû

Notaya alınmış çeşitli zikir örnekleri
lanan Türkçe güftelerde de aynı konu lar islenir. Birkaç âyinin birinci selâmın da yer alan "illâ hû" redifli "Âteş ne ze-ned der dil-i mâ illâ hû/Kûteh ne kü-ned menzii-i mâ illâ hû/Ger âlemiyân cümle tabîbân bâsed/ Halli ne küned rnüşkil-i mâ illâ hû" kıtası ile, yine bir­kaç âyinin çeşitli selâmlarında tekrar­lanan. "Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imişsin/Tenlerde vü canlarda ni-hân hep sen imişsin/Senden bu cihan içre nişan ister idim ben/Âhir bunu bildim ki cihan hep sen imişsin" kıta­sı buna Örnek gösterilebilir. Mevlevîlik dışında kalan tarikatlarda yapılan zi­kirlerde ise, cami ve tekke mûsikisinin ortak formlarından olup zikir sırasın­da okunan ve Allah'ın yüceliği, kudre­ti, sıfatları ve bunlann tecellilerinden bahseden ilâhiler bu vadideki en önem­li ve zengin eserler grubunu meydana getirmektedir. Ayrıca zikir aralarında okunan duraklar, aynı konulan Arapça olarak işleyen ve daha çok kıyam zik­ri esnasında okunan şuğuller de bu sa­hada anılması gereken başlıca eserler­dendir.







bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur..alıntı yapanlar kaynak bildirmezlerse kul hakkına girmiş olurlar
Alıntı ile Cevapla