12 Ağustos 2013, 16:08
|
Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 Arkadaşları:5 Cinsiyet:erkek Yaş:38 Mesaj:
4.833 Konular:
926 Beğenildi:342 Beğendi:0 Takdirleri:62 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: TDV İslam Ansiklopedisi '' Allah'' Maddesi HAT. Arap yazısının Arap dilini her bakımdan tesbite yeterli bir yazı sistemi hüviyetini kazanmaya başlaması İslâmiyet'le olduğu gibi sanat hususiyetlerini de İslâmiyet sayesinde elde etmiştir. Bunda İslâm dininin hattı ve kitabeti zaruri kılan, kullanma sahasını genişleten hususiyetleri beraberinde getirmesinin büyük rolü vardır. Arap yazısını bu iki noktadan geliştiren ilk ve en mühim âmil şüphesiz Kur'ân-ı Kerîmin yazıya geçirilmesi olmuştur. Allah (**>1) kelimesinin başlangıçta el-ilâh ( •>*' ) şeklinde olduğu, daha sonra harf-i ta'rifin kelimeye bitişmesiyle f *»1) imlâsının vücut bulduğu ve Nabat imlâsı hususiyetleri taşıdığı anlaşılmaktaysa da bu bitişmenin ne zaman meydana geldiği bilinmemektedir. Ancak İslâm Öncesi devre ait milâdî VI. asra çıkan ve Arap yazısının çok iptidai bir devresini 500 ALLAH fa 1b 1c M illi 4UL4J L «mı «uıı Lafza-i celâl yazımının bugünkü seklini alıncaya kadar geçirdiği değişme ve gelişmeler temsil eden Ümmü"l-Cimâl kitabesi laf-za-i celâl ile başlamaktadır. Arap yazısının Kur'ân-ı Kerîm'in yazılışına bağlı olarak geçirdiği ilk mühim merhalede aldığı sıfat "hicazı"dir. Bu üslûbu İbnü'n-Nedîm'in verdiği bir açıklama ve misal olarak naklettiği bir besmele yardımı ile tanımaktayız (el-Münec-cid, Dirâsât fi târîhil-hatti'l^Arabî, s. 24). Ancak bu besmelede yer alan lafza-i celâl tam olarak hicazı üslûpta değildir. Anlaşıldığına göre müşterisin yalnız elif-lerdeki meyle ve kıvrıma dikkat etmiş, kelimenin şeklinde zamanının tarz ve üslûbunun tesirinden kurtulamamıştır. Fakat hicâzî hatla yazılmış ve günümüze intikal etmiş mushaflar veya mushaf parçalarında (krş. el-Münecdd. a.e., s. 25; Meşâhifü San'â3, s. 42^5 |58-6l|, nr. 3, 4, 11; ayrıca bk. arap yazısı) lamların iki sütun halinde ve elif boyunda olduğu görülmektedir. Hicrî I. (VII.) asra ait taş kitabelerde de vaziyet aynıdır. Kahire'de İslâmî Eserler Müzesi'nde bulunan 32 (652) tarihli mezar taşında, 64 (684) tarihli Hafnetü'l-ebyaz kitabesinde {bk. el-Münecdd, a.e., s. 105), KubbetÜ's-sah-râ'nın 74 (693) tarihli kitabesinde, 125 (743) tarihli Emevî sarayı kitabelerinde (bk. el-Münecdd, a.e, s. 105, 107, 109; ayrıca bk. s. 112), Abdülmelik b. Mervân tarafından 170'te (786) yazdırılan mesafe taşlarında (bk. arap yazısı) lafza-i celâlin lamları uzun yazılmıştır; meskukâtta da ekseriya bu şekil tercih edilmiştir. Bu tarzda kelimenin son harfi olan nenin boyu bitişik bulunduğu ikinci lamın bazan yansına veya bazan üçte birine kadar yükselebilmektedir. Ya- zının seyrek olması istenildiği zaman iki lamın, bazan lamların, bazan da ikinci lâm ile henin arasının açık (keşîdeli) yazıldığı görülmektedir (bk. şekil la-d). Kelimenin yazılmasında en büyük hususiyet lamların normalden kısa oluşudur. Nitekim bu harfin uzun yazılışı göze hoş gelmemiş ve kelimenin lamlarından ilk kısaltılanı ikincisi olmuştur. Birinci lâm elif uzunluğunda yazılıyor, diğeri birinci lamın tepe noktasından son harfin yani henin çemberinin üst kenarına uzatılan meyilli bir hattı geçmiyordu (bk. şekil 2) Daha sonraki bir merhalede meyilli hattın başlangıcı, ilk harf olan elifin tepe noktası kabul edildi. Böylece birinci lamda elife nisbetle kısal-mış oldu (bk. şekil 3). Hicâzî hattın hususiyetlerinden olan sağ üstten sol alt köşeye doğru dik harflerin meyilli oluşu bir tarafa bırakılırsa kelimenin umumi heyeti, dik açının uzun kenarı üzerine oturtulmuş bir dik kenar üçgeni andırıyordu. Lafza-i celâlin yazılışı için daha başka şekiller de aranmıştır (meselâ şekil 4, 5), fakat bugün mevcut şeklini -herhalde-mensup hat devrinde İbn Mukle'ler ile (III/IX. asır baştan) almıştır. İbn Mukle'-lerden günümüze yazı gelmemişse de aynı üslûbun gelişmiş şeklini temsil eden İbnü'l-Bevvâb'ın (ö. 413/1022) yazısından numunelere sahibiz. İbnü'l - Bevvâb, selefi İbn Mukle'lerin tesbit ettiği nis-betleri çok daha hassas hale getirmiştir. Onun tarzının bariz hususiyetlerinden biri, kelimenin başındaki eliflerin çok uzun olması idi. Netice olarak lafzatullahta elif daima normal uzunlukta yazılmış, diğer kelimelerde elif boyunda olan lamlar ise kısaltılmış ve bu şekil daha sonra mensup hat devrinde gelişen hemen hemen bütün hat nevilerinde değişmeyen bir hususiyet halini almıştır. Yâkût (ö. 698/1298) gibi büyük sanatkârların kelimeyi hususi bir dikkat ve itina ile işledikleri muhakkaktır. Bununla beraber lafza-i celâl, bilinen şeklini ve ideal nisbetlerini Osmanlı hattatları eliyle Türk hat sanatında kazanmıştır. İstifli yazılarda riayet edilen bir husus. "Allah" kelimesinin istifin üst ve ortasında yer almasıdır (bk. şekil: 6, 7).
bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur..alıntı yapanlar kaynak bildirmezlerse kul hakkına girmiş olurlar
|
| |