ODTÜ’de yaşananlar ve ‘psikolojik güçlülük’
Psikolojik güçlülük”, kişinin zorda kaldığı bir sırada öfke kontrolünü koruyabiliyor olması ile kendini gösterir. Kişi, karşılaştığı zor bir durum karşısında öfkesini ne kadar kontrol altında tutabiliyorsa, psikolojik olarak o kadar güçlüdür
Karşılaşılan bir olayda öfke kontrolü ne kadar erken bozuluyorsa, psikolojik olarak bu kişi o kadar zayıftır. Psikolojik zayıflar gürültücü ve kavgacıdır, güçlüler uzlaşmacı…
Psikolojik zayıflar, kişilik bozukluklarına daha yatkındır. Dıştan güçlü gibi dursalar da yaşamda karşılaştıkları problemlere karşı “uyum güçleri” yoktur.
Başarılı bir “karakter eğitiminin” en önemli göstergesi, kişinin edindiği bilgiler ile psikolojik güçlülüğe erişmiş olmasıdır. Zira zayıflar saldırgandır.
Geçen hafta, ODTÜ’de psikolojik analize ihtiyaç duyulan “ötekini yok etme” üzerine kurgulanmış şiddet ortamı televizyonlara yansıdı.
Başörtülü iki genç kızın etrafı bir grup öğrenci tarafından sarılıyor. Ellerinde “Cemaat” yazılı dövizler ile bu genç kızlar taciz ediliyor. Yanlarında erkek öğrencilerin de bulunduğu bu olay, üniversitelerin psikoloji bölümleri tarafından defalarca izlenmeli, “saldırganlık psikolojisi” içinde bir “psikolojik zayıf”ın ruh hâli kare kare ve söylem söylem analiz edilmelidir.
Ancak bu görüntülerde dikkat çeken bir başka şey var. Kendisine kıyafetinden dolayı saldırılan, kamera görüntüleri ile üzerinde baskı kurulan, tahrik edici sözler ile zora sokulan iki genç kız, öfke kontrol bozukluğuna düşmüyor. Saldırgan davranışlı gençler her türlü baskıyı kursalar da başörtülü genç kızlar sinir krizi geçirmiyor, daha da ötesi, tebessüm eder hâllerini hiç bozmuyor.
Böylesi insanlara ne kadar da ihtiyacımız var toplum olarak.
Eğer bu genç kız, bir cemaat veya tarikata mensup olarak böylesi bir ruh hâli kazanmışsa, zorda kaldığı bir durumda kendisine saldıranlara dahi tebessüm edebilecek kadar büyük ruha erişmişse, ülkemizin Arap ülkeleri gibi neden bir kaosa sürüklenmiyor olduğunun ipuçları burada aranmalıdır.
Öyle ya, bu ülkede kargaşa çıksın diye on yıllardır bir sağdan, bir soldan canlar alınıyor, silahlar bir o tarafa bir bu tarafa sıkılıyor, bir ağaç bahane edilerek yüzlerce insan sokaklara dökülüyor, yaşam tarzı farklı insanların birbiriyle çatışması için zeminler hazırlanıyor ama olmuyor, olmuyor… Bu milletin öke kontrol sistemi bir türlü bozulmuyor.
Doğuda ve batıda yıllardır anneler çocuklarını kaybediyor, yasadışı örgütler “histeri nöbetleri” geçirircesine zaman zaman “hak ve adalet” adına sokakları ateşe veriyor, talan ediyor ama yine de insanlarında öfke kontrol bozukluğu yaşanmıyor, nefrete nefret ile karşılık verilecek tüm zemin oluşturulsa da ülkemiz bir cehennem atmosferine sokulamıyor.
Eğer bunca zorda kalmalara rağmen, kişilerin öfke kontrol sistemi bozulmuyor ve bu ODTÜ’de saldırgan gençlerin ellerinde tuttukları dövizlerde yazılı olduğu gibi bu kişiler “Cemaat” sayesinde bu “psikolojik iyi oluşa” erişiyorlarsa, böylesi cemaatler öpülüp başa konulacak değerdedir.
Sağımızdaki, solumuzdaki komşu ülkelerin üzerine “göktaşı” düşmüşçesine insanlar kan revan içinde kalmışlarsa, insanlar birbirlerini öldürerek kendilerine yaşam alanı açmaya çalışıyorsa ve bütün bunlar bizim ülkemizde yaşanmıyorsa, sanırım bunda en zor anlarında dahi tebessüm edebilecek genişlikte bir ruh hâli kazandıran cemaat ve tarikatların sağladığı katkı görmezden gelinemez.
ODTÜ’de yaşanan olaylar oldukça can sıkıcı görünse de, birileri birilerinin canını sıkmak için elinden geleni yaptığı hâlde, ülke olarak felaketlere neden düşmüyor olduğumuzun somut bir göstergesidir. “Psikolojik güçlülük”, kişinin zorda kaldığı bir sırada öfke kontrolünü koruyabiliyor olması ise, bu güçlülüğü ülkemize gönüllü olarak kazandıran kanaat önderlerinin, ruh mimarlarının kıymeti iyi anlaşılmalıdır.
alıntıdır
adem güneş