Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 Arkadaşları:8 Cinsiyet:Erkek Yaş:50 Mesaj:
3.071 Konular:
340 Beğenildi:1382 Beğendi:464 Takdirleri:10171 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | ANKARA İLİTAM Din ve Ahlak Felsefesi Özetleri ANKARA İLİTAM Din ve Ahlak Felsefesi Özetleri DİN VE AHLAK FELSEFESİ
ÜNİTE 1: FELSEFE VE DİN ** Din filozoflarına görevi, dini verimin felsefi açıdan değerlendirilmesidir. ** Anglo-Amerikan felsefe geleneğinde din felsefesi, dini inançların hakikat iddialarını incelemekle, dinin temel kavramlarının analizini yapmakla ilgilenmiştir. ** Din felsefesi teriminin felsefe literatürüne girişini Hegel’in Din felsefesi üzerine konferanslar başlıklı eseri sebep olmuştur. Türkiyede Din felsefesinden söz edilmesi; II. Meşrutiyet döneminde başlamıştır. Bu dönemde Memduh Süleyman, 1326 yılında Felfefe-i Edya adlı bir makale yazmış, Eşrefzade Muhammed Şevketi, 1329 yılında, Darulfünunun Ulum-u Şer’iye şubesi, kelam kısmında “din felsefesi” dersinin okutulmasını önermiştir. Darulfünunun Ulum-ı Şeriye şubesi, 1926 yılında İlahiyat fakültesine dönüşmüştür, programına da din felsefe dersi konulmuştur. Felsefe ve Din Kavramları: Felsefe ile din arasındaki ilişkiyi ortaya koymak için ‘felsefe’ ile ‘din’ irdelemek gerekmektedir. Bu yolla din ve felsefe arasındaki benzerlikler ve farklılıklar daha kolay belirlenebilir. “Hikmet sevgisi” olan felsefeyi “varlık, bilgi ve değere ilişkin bir takım temel ve nihaî soruları akla dayanarak yanıtlama çabası olarak tanımlanabilir”. ** Felsefe bir takım meseleleri özümleme çabası içerisine girerken çoğunlukla eleştirel bir yol izler ve kendi temel varsayımlarını, yöntemini ve çıkarımlarını da böyle bir akıl yürütme ve eleştiriye tabi tutar.(*) ** Doğal olarak, felsefî bir düşünce sisteminin dayandığı temel varsayımlar ile yöntem onun söz konusu temel/ nihaî sorulara ne tür cevaplar vereceğini önemli ölçüde etkileyecektir. Bu yüzden aynı sorular karşısında farklı felsefî yanıtların/ düşünce sistemlerin ortaya çıkması son derece doğaldır. Buna rağmen, denilecektir ki, bir düşünceyi/ düşünce sistemini en temelde ‘felsefî’ yapan şey onun doğruluk iddialarını eleştirel bir çözümlemeye açık tutması; deyim yerindeyse, bunu “hikmet sevgisi”nin vazgeçilmez temel bir peşin kabulü olarak görmesidir. ** Felsefeyi belli bir filozofun veya akımın düşünce ve yaklaşım tarzıyla özdeşleştirmek de doğru olmayacaktır. ‘Din’ kavramı da farklı anlayış ve yorumlara açıktır Dinin birçok yorumu bulunsa da, HİCK’in de dediği gibi iki temel yaklaşım altında toplanır 1-Dini bütünüyle beşeri bir olgu olarak yorumlayan, yani dinin kaynağını insan olduğunu savunan tabiatçı yaklaşımlar 2-Diğer bütün dinleri kendi bakış açışıyla yorumlayan ve belli bir dini geleneğe bağlı olarak geliştirilen dinî yaklaşımlar. Dinleri “Nihai Gerçeklik”gibi bir kavram etrafında bir araya getirmek mümkün görünse de bu kavramın tam olarak nasıl bir içeriğe sahip olduğu ve buna bağlı olarak nasıl bir varlığa delaleti öngördüğü açıklanmadığı/ belirtilmediği sürece pek açıklayıcı olmayacaktır. Benzer şekilde, din “Nihai Gerçeklik” etrafında-bireysel ve toplumsal olarak bir araya gelmiş inançlar, tecrübeler ve pratikler toplamı olarak da görülebilir. Sonuçta, bütün dinlerin üzerinde ittifak edebilecekleri bir “Nihai Gerçeklik”ten de bahsetmek pek mümkün görünmemektedir En önemli farklılıklardan biri teistik ve teistik-olmayan yaklaşımlarda kendini gösterecektir. Böyle bir Nihâî Varlık Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi dinler tarafından mutlak bilgi, irade, kudret gibi zati sıfatlara sahip yaratıcı bir Tanrı olarak tasavvur edilmiştir. Bu dinlerin bir diğer ortak özelliği de ‘iman’, ‘vahiy’ ve ‘peygamberlik’ gibi temel bir takım hususları ihtiva etmeleridir. Buna rağmen teistik dinler arasında da önemli farklılıklar bulunmaktadır. Felsefe ve Din ilişkisi: ** Felsefe ile din arasında müspet bir ilişkinin kurulamayacağı, onların tabiatları gereği birbirlerini dışlayacak yapılara ve yaklaşımlara sahip oldukları yaygın sayılabilecek bir düşüncedir. ** Felsefe ile din arasında kimi önemli farklılıkların bulunduğu doğrudur, ancak bu farklılıklar, onların birbirlerini dışladıkları veya dışlamaları gerektiğine düşünmek yeterli görünmemektedir. Felsefe ile din arasında nasıl bir ilişkinin kurulabileceği önemli ölçüde felsefe ve dine yükleyeceğimiz anlam ve işlevlere bağlıdır. Her şeyden önce, hem felsefenin hem de dinin nihâi anlamda yanıtlamaya çalıştıkları belki de en önemli soru, insanın kendisinin de bir parçasını oluşturduğu varlığın kaynağının ve mahiyetinin ne olduğu sorusudur. İster varlığı anlamaya/ açıklamaya, isterse böyle bir açıklama çabasının odağında yer alan insanın varlığını, ne liğini ve geleceğini/ kaderini anlamaya/ anlamlandırmaya yönelik verilebilecek/ varılabilecek herhangi bir yanıt felsefenin olduğu gibi dinin de ilgi alanında öncelikli bir yere sahiptir. Geleneksel felsefe ile din arasındaki önemli ortak noktaların başında her ikisinin de gerçekliği bir bütün olarak ele alarak kuşatıcı bir dünya görüşü ortaya koymaya çalışmaları olmuştur. ** Felsefede varlık ve değer hakkında bir yargıya varmak için varlığın farklı boyutlarını tutarlı ve kuşatıcı bir şekilde ilişkilendirme yoluna giderek çoğunlukla tümevarımsal bir yol izlerken, din çoğunlukla varlığın ve değerin kaynağına ilişkin soruları doğrudan Tanrıdan başlayarak tümdengelimsel bir şekilde yanıtlamaya çalışır. (*) ** Ayrıca dinin Tanrı’sı ile filozofların Tanrı anlayışları da zaman zaman birbirinden etkilenebilmektedir. Ancak dinin Tanrı’sı kendisine inanılan ve ibadet edilen bir varlık olmasına karşın filozofların Tanrı’sı daha çok ****fiziksel ve düşünsel bir sistemin en temel unsuru olarak görülmektedir. ** Tarihsel açıdan bakıldığında, felsefede ve dinde çeşitli eğilimler görülse de, onların bir açıklama getirirken genel olarak birleştirici bir ilkeye dayandıkları veya en azından böyle bir arayış içinde oldukları söylenebilir.(*) ** Felsefe ile dinin pratik noktasında da ortak bir eğilim sergiledikleri düşünülebilir, felsefenin daha çok teorik meselelerle ilgilenmesine karşın dinin daha çok pratik(ameli) boyutuyla kendini gösterdiği bir ölçüde doğrudur. (*) ** N.Uygur’un dediği gibi dinin; hem kuramsal hem de eylemsel bir yön vardır. Kuramca içerdiği, eylemce ortaya koyduğu birbirinden ne kadar çok ayrılırsa ayrılsın, her din kuram ile eylemin birlikte yoğurduğu bir anlam bütünüdür. ** Her dinin bir felsefesinden söz edebiliriz ama her felsefenin,düşüncenin bir dininde yada Tanrısından söz etmek mümkün değildir.Felsefenin Tanrısıyla, dinlerin Tanrısı arasında da önemli fark vardır. ** Felsefenin ilk dönemlerinden itibaren birçok filozofun evreni açıklamak için böyle birleştirici, açıklayıcı bir ilke arayışına gittiklerini gözlemlemekteyiz, mesela antik Yunan felsefesinde Sokratesten önceki filozofların evreni açıklamak için öngördükleri ARCHE anlayışı bir çok açıdan bu arayışın güzel bir örneğini oluşturmaktadır. (*) ** Nihai varlık anlayışları değişik teistik geleneklerinin Tanrı tasavvurlarının yorumlanması üzeninde bazı etkilemelere neden olmuştur, bu düşünceler Orta çağda Tanrının varlığıyla ilgili kim kanıtların ortaya konmasında etkili olmuştur. örneğin; Aristotelesin İLK MUHARRİK veya hareket etmeyen hareket ettiricisi gibi.(*) ** Felsefe ile din arasındaki farklılıklar söz konusu olduğunda ilk dile getirilen hususlardan belki de en önemlisi akılve imanarasında var olduğu düşünülen çatışmadır.Felsefe genel olarak kesinliği yada doğruluğu için bir kanıta veya gerekçeye dayanan inançların dışındaki inançlara şüpheyle yaklaşır.Aklın eleştirel süzgecinden geçirilmemiş bir inanç gerçekten akıl-dışı ve zararlı olabilir. İman çoğu kez aklın çıkarımlarına dayanmak yerine vahye ve otoriteye dayanabilmektedir. (*) **Dini pratik boyutunun onu felsefeden ayırdığı doğrudur, ancak bu dinin teorik bir zeminden yoksun olduğu anlamına gelmez. Ancak böyle de olsa özellikle teistik dinler ile felsefe arasındaki şu önemli bir farka işaret edilmelidir: din kaynağı itibariyle İlâhî olmasına karşın, felsefe beşeri bir entelektüel etkinlikten ibarettir. Bir başka deyişle, din en temelde varlığını aşkın bir bilgi kaynağı olan vahye borçlu iken, felsefi bir yolla edinilen bilgilerin kaynağı insan bilişsel faaliyetleridir. Yani, eğer bir din gerek vahiy anlayışını gerekse vahyin içeriğini akli bir muhakeme ve gerekçelendirmeye açık tutuyorsa doğal olarak onun felsefi bir etkinliği dışlamadığı sonucuna varılmalıdır.(*) ** Din ve felsefe ilişkisi konusunda bir kimsenin felsefe tasavvuru, ona yüklediği anlam ve işlev de önem arz etmektedir.İbn Rüşdün bu bağlamda dile getirdiği düşüncelerin din-felsefe arsındaki ilişkiye İslam bakış açısından ışık tuttuğunu düşünebilir. Din Felsefesi Din felsefesi genel olarak , “din hakkında felsefî düşünme” “dinin tabiatı, anlamı, önemi ve geçerliliğine dair bir araştırma” olarak tanımlandığında,onun felsefenin ilk dönemlerine kadar götürebileceği açıktır.(*) ** Felsefe tarihide “din felsefesi” deyimimi ilk kez kulanı HEGEL dir. (*) ** Din felsefesi doğal teoloji olarak adlandırıldığı için “den hakkında felsefi düşünme” olarak tanımlanmaktadır. (*) ** Din felsefesini ‘felsefenin dini’ olarak görmek yanlış olacağı gibi, onu ‘dinî felsefe’ olarak yorumlamak da doğru olmayacaktır. Ne de din felsefesinin ilgi alanı sadece bir dinle sınırlanabilir. Bu yüzden din felsefesinin alanı geleneksel olarak Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya çalışan doğal teolojiyle de sınırlı değildir. Din felsefesi değişik dinlerin Tanrı tasavvurlarını ve teolojik doğruluk iddialarını dikkate aldığı gibi, Tanrı’nın varolmadığını (yokluğunu) bir şekilde gerekçelendirmeye çalışan ateist yaklaşımları da konu edinir. (*) Din Felsefesi ve Epistemoloji Dini inancın ve Tecrübenin mahiyeti, bilişselliği, doğruluğu ve nihayet bilgisel değeri, iman, tecrübe ve akıl ilişkisi, vahyin bilgisel statüsü gibi geleneksel din felsefesi konularının ele alınışı felsefi açıdan bilginin mahiyetini, imkanını, kaynaklarını ve sınırlarını ele alan epistemolojinin bilgi kuramının ilgi alanıyla iç içedir. Bilgiyi daha çok duyu tecrübesiyle temellendirmeye çalışır.(*) Din felsefesi ve ****fizik Temle bir felsefe disiplini olan ****fiziğin geleneksel olarak üzerinde durduğu ontolojik VARLIKBİLİMSEL sorunlar din felsefesinin en temel konularıyla iç içedir.(*) ** Felsefi teolojinin konuları olarak bilinen Tanrının varlığı ve mahiyeti, zatı ve sıfatları gibi konular da ontolojinin geleneksel konuları olan tümeller-tikeller, cevher ve nitelik, öz ve özdeşlik gibi konularıyla yakından ilişkilidir. ** Teizmin Tanrıya atfettiği sıfatların nasıl anlaşılacağı, ilahi sıfatlar ile yaratılan varlıkların nitelikleri arasındaki ilişkinin tasavvuru da din felsefesinin ****fiziksel nitelikli tartışmalarını içerir. Din Felsefesi ve Etik ** Ahlak ****fiziği ile din felsefesi arasında da yakın bir ilişik vardır. Ahlak ****fiziğinin Tanrıya dayandırılıp dayandırılamayacağı, ahlakın varlığının tanrının varlığı için bir kanıt oluşturup oluşturmadığı ve yine ahlaki doğrular ile ilahi emirler arasında nasıl bir ilişki kurulabileceği vb. din felsefesinin ahlak felsefesi ile ortaklaşa ele aldığı sorunladır.(*) ** Din felsefesinin değişik konularını, bilim felsefesi, dil felsefesi, zihin felsefesi, mantık felsefesi, matematik felsefesi vb. hemen hemen diğer felsefe disiplinleriyle ilişkilendirmek mümkündür. ** Din felsefesi kelam, dinler tarihi, din sosyolojisi, din psikolojisi gibi din bilimleriyle yakından ilişkilidir. Din felsefesini bu disiplinlerden ayıran en önemli husus, onun din olgusuna yaklaşırken Felsefi yönteme bağlı kalmasıdır. ** Din olgusunu anlamakta ve değerlendirmekte din felsefesi daha çok “felsefi” yöntemin beklentilerine öncelik vermekle birlikte dinlerin tarihsel ve toplumsal gelişimi ve etkileşimini de sistematik bir yaklaşım açısından gerekli bulur. ** Din disiplinleri arasında din felsefesinin belki de en yakından ilişkili olduğu disiplin kelâmdır. (*) ** Felsefî kelâm ile sistematik kelâm arasında net bir ayrıma gitmek her zaman kolay olmamakla birlikte sistematik kelâmın daha ziyade belli bir dinin inanç esaslarını kendi bütünselliği içinde ele alıp temellendirmeye çalıştığı söylenebilir. ** Kelâmı din felsefesinden ayıran onun izlediği ‘felsefî’ yöntemdir. ** İslam kelam düşüncesi hem akli hem de nakli temellendirmelere giderek islamın inanç esaslarını sistematik bir şekilde savunmaya çalışmıştır.
__________________ Büyükler fikirleri, Ortalar olayları, Küçükler kişileri tartışır.
|