09 Aralık 2013, 22:01
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13855 Üyelik T.:
22 Mayıs 2011 Arkadaşları:3 Cinsiyet: Memleket:Güneşin Doğduğu YerdeN.. Yaş:37 Mesaj:
745 Konular:
254 Beğenildi:52 Beğendi:0 Takdirleri:160 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Bİr fİrakın ardından Bİr fİrakın ardından
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" derken boğazıma birşeylerin düğümlendiğini
ve titreyen ellerimle birşey yapamadığımı hissettim. Bu defa vefat eden her
zaman ölümü yakıştırdığımız ihtiyarlardan biri değildi. Gencecik hayatının
baharında her genç kız gibi hayalleri ümitleri olan deli dolu biriydi ruhunu
Rahman'a teslim eden. Maziye gömdüğüm çocukluk yıllarımın hayal meyal
hatırladığım o tatlı hatıralarında baş rolü paylaşanlar arasındaydı, hayat
sinemasında... Bir film şeridi gibi gözümün önünden geçen çocukluk yıllarım,
birlikte koşup oynadığımız kucaklaşıp hasret giderdiğimiz, gündüzleri
yetmezmiş gibi gece yarılarına kadar o tozlu topraklı köyümün sokaklarında
koşturduğumuz, geceleri korka korka saklanbaç oynadığımız günlerle doluydu.
Bir sene boyunca köyüme, sılaya kavuşmayı hayal eder, sonuçta onlarla
geçirdiğim bir ay göz açıp kapayıncaya kadar sona erer ve tekrar hasret dolu
günler başlardı. Yıllar geçip bizler büyüdükten sonra ise sadece taziyelerde
gider olmuştuk doğduğum memleketim olan o köye.
Apar topar başlayan üç saatlik, yolculuğun ardından köyümüze Cemilelerin
evlerinin önüne varmıştık. Belki de on yıl olmuştu bu eve gelmeyeli. Bir
zamanlar koşup oynadığımız bu koca bahçe şimdi bir matemhane idi içerden
gelen ağlaşma sesleri ve adeta bir filan şeridi gibi gözümün önünden geçen
çocukluk hatıraları beni gözyaşına boğmuştu. Aynı zamanda yakın akrabam
olan Cemile'nin ölümünü kabullenemiyor sanki kalabalığın içinden çıkıp
gelecekmiş gibi etrafa bakınıyordum, fakat o artık aramızda değildi. Boynuma
sarılan ablalarıyla ağlaşırken söylenen ağıtlar daha çok yürek yakıyordu. Tek
hayali gelin olmak olan Cemile'nin gelinlik yerine kefen giyeceği kimin aklına
gelirdi ki? Mezarlıkta yüzlerce insanın ardında onu son kez görebilmek için
çabaladım. Şiddetli esen rüzgâr beraberinde bir genç kızın ruhunu götürmüş,
yağan yağmur umutlarını silmişti ardında kalanların... Yürekleri titreten kışın
soğukluğu değil, acı ölümün soğukluğuydu bu gece... Evet o iki kişinin alıp
toprağın altına gömdükleri kefenlenmiş kızcağız Cemile'ydi. ``Mevt idam değil,
adem değil bir tebdil-i mekândır" diyen Üstadımız yüreklere su serpiyor, ebedî
mekaza göçüş olan ölümü dünya misafirhanesinden asıl mekânımıza dönüş
olarak anlatıyor, en başta Peygamberimiz (asm), sonra diğer bütün enbiyalar,
asfiyalar, evliyalar ve sevdiğimiz bütün zatlar orda ve burda olanların da oraya
göç ediyor olması ölüm acısını biraz dindirebiliyordu. Evet tek ölen o değildi.
Var oluşundan beri kafile kafile konaklıyor bu dünya hanında insanoğlu. Çoğu
zaman unutup dalıveriyoruz, dünyanın mülevves işlerine...
Ebedî kalacak gibi çırpınıyor, bir dakikasını bile garantileyemediğimiz
hayatımızda yıllar sonrasına yatırımlar yapıyoruz. O sıcacık tebessümleri
gözlerimin önünden gitmeyen Cemile'nin vefatı beni öylesine etkiledi ki her an
Azrail karşıma dikilecek, ruhumu kabzedecek gibi hissediyor, günlerdir
``Dünya lezzetlerini zir ü zeber eden mevti her an hatıra getirerek Baki âleme
hazırlanmayı kurtuluşu olmayan, ecel şerbetini imanla içmeyi nasib et Ya Rab'
diyerek Rabbime yalvarıyorum.. Zeynep Deniz,
03 Nisan 2001, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
| |