Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 Arkadaşları:8 Cinsiyet:Erkek Yaş:50 Mesaj :
3.062 Konular:
340 Beğenildi:1480 Beğendi:490 Takdirleri:11305 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Mezhepler tarihi 1.2.VE 3.hafta Mezhepler tarihi 1.2.VE 3.hafta 1.HAFTA A. Mezhepler Tarihi Biliminin Tanımı Mezhepler Tarihi kavramı “mezhep ve tarih” şeklinde iki terimden meydana gelmektedir.Sözlükte mezhep “gidilen yol, benimsenen görüş ve anlayış, farklı tutum ve davranış” gibi anlamlara gelen Arapça bir kelimedir. Mezhep terimini,Müslümanların yaşadıkları sosyal, kültürel ve siyasi çevrenin etkisiyle dinin ana kaynaklarını anlama ve yorumlamada ortaya çıkan farklı görüşlerin zaman içinde taraftar bulması ile meydana gelen zümreleşme hareketi şeklinde tanımlamak mümkündür.Yine Arapça kökenli olup takvim bilgisi ve hikaye (history) anlamına gelen tarih ise, toplumları ve milletleri etkileyen olayları, birbiriyle ilişkileri ve sonuçları açısından bir sistem içerisinde inceleyen bilim dalının adıdır. Mezhep ve tarih terimlerinin bir araya getirilmesi ile oluşan “mezhepler tarihi” kavramını,toplumların tarihinde meydana gelen fikir ve düşünce akımlarından bahseden bir bilim dalı olaraktanımlayabiliriz. İslam mezheplerine dair bilgiler bazı metot farklılıkları olmakla birlikte erken dönem İslam kaynaklarında yer bulmuştur. Bununla birlikte İslam Mezhepleri Tarihi biliminin tanımını çok daha sonra kaleme alınan eserlerde görebilmekteyiz. Burada konuyla alakalı bazı tanımları kronolojik sırayı dikkat ederek şöylece verebiliriz: Taşköprüzade, Mezheper Tarihi İlmini (İlmu Makâlâti'l-Fırak), “Dini inançlarla alakalı sapkın mezhep ve görüşleri nakleden bir ilimdir.”1 şeklinde tanımlamıştır.. Onun bu tanımı dikkate alındığında Mezhepler Tarihi İlminin sadece sapkın gruplar ve fikirleriyle meşgul olduğu düşünülebilir. Böyle bir anlayışın günümüz Mezhepler Tarihi bilime uygun düşmediği aşikârdır. Ethem Ruhi Fığlalı ise Mezhepler Tarihini, “İslam düşüncesinin veya başka bir ifadeyle “fırkalaşma” veya “zümreleşme” faaliyetlerin gelişme seyrini göstermeyi esas alan bir bilim dalıdır”2 şeklinde tanımlamıştır. Bu tanıma göre, İslam Mezhepleri Tarihi, fikirlerle, fırkalaşma vezümreleşmelerle ilgili süreçleri inceleyen bir bilim olarak görülmektedir. Mezhepler Tarihi'nin bir bilim olarak daha kapsamlı bir tanımı Hasan Onat tarafından şöyle yapılmıştır: “İslam Mezhepleri Tarihi, siyasi ve itikadi gayelerle vücut bulmuş “İslam’ın Düşünce Ekolleri” diyebileceğimiz beşerî oluşumları, bilimsel yöntemlerle inceleyen bir bilim dalıdır.”3 Fığlalı ve Onat’ın tanımlarını esas alan Kutlu ise İslam Mezhepleri Tarihini şöyle tanımlamıştır: “İslam Mezhepleri Tarihi, geçmişte ve günümüzde siyasi ve itikadi gayelerle vücut bulmuş İslam Düşünce Ekolleri diyebileceğimiz beşeri ve toplumsal oluşumların; doğdukları ortamı, doğuş sebeplerini, teşekkül süreçlerini, fikirlerini, mensuplarını, edebiyatını, yayıldığı bölgeleri, İslam düşüncesine katkılarını kendi eserlerinden hareketle zamanmekan bağlamında ve fikir-hadise irtibatı çerçevesinde betimleyici bir metotla ve tarafsız bir gözle inceleyen bir bilim dalıdır.” Buna göre mezhepler “beşerî vetoplumsal oluşumlar” olarak tanımlanmaktadır. Bununla tarihi süreçte ortaya çıkan mezheplerin ilahi kaynaklı olmadıklarına ve dinin temsilcileri olarak görülemeyeceklerine vurgu yapılmıştır. Bu itibarla İslam tarihinde ortaya çıkan ya da günümüzde halen var olan hiçbir mezhep İslam dini ile aynileştirilemez, dinin kendisi yerine konulamaz. Çünkü mezhep denilen yapı beşerî bir oluşumdur; pek çok faktöre bağlı kalınarak dinin anlaşılması şeklidir. Burada İslam mezheplerinin belli bir dönemve coğrafyanın ürünü olduklarını, kendilerini ortaya çıkaran hadiselerle fikirler arasında ilişkilerinkurulması gerektiğini belirtmek gerekir. B. Mezhepler Tarihi Biliminin Amacı Mezhepler Tarihi Biliminin amacı, İslam Düşünce Ekolleri olarak isimlendirebileceğimiz mezheplerin ortaya çıkış süreçlerini incelemek; hangi şart ve ortamlarda ne tür fikirlerin doğup geliştiğini tespit edebilmektir. Böylece dinin farklı anlaşılmasının sebeplerini tespit edip niçin bu şekilde anlaşıldığını izah etmektir. Ayrıca İslam Mezhepleri Tarihi bilimi, fırkaların doğuş sebeplerini ve siyasetle ilişkilerini, ortaya çıktıkları toplumun dini ve siyasi hayatını ne yönde nasıl etkilediklerini aydınlatmayı amaçlar. Bunu yaparken kendi mensuplarına pratik bir fayda sağlamayı da hedefler. Çünkü Mezhepler Tarihi bilimi, sağlıklı ve güçlü bir İslam toplumu oluşturmak için geçmişte vuku bulan hadiseleri olumlu ve olumsuz yönleri ile doğru bir şekilde anlamamızı, geçmişte vuku bulan olumsuz hadiselerden ibretler alarak sağlıklı bir İslam toplumu oluşturmayı, hataya düşülen konuları dikkate sunarak benzer hataların işlenmesini en aza indirmeyi, bir bakıma insanların ibret almasını amaçlar. İnsanlık tarihinde ve özellikle İslam düşüncesi tarihinde ortaya çıkan ekollerin fikir, düşünce ve yaşayışlarını öğrenmenin bizlere sağladığı pek çok fayda bulunmaktadır. Bunların başında, toplumların hangi fikir ve düşünce sistemleri ile nereye vardıklarını öğreniriz. Örneğin Maturidî düşüncesini benimseyen toplumlar ile Eş’arilik ekolünü benimseyenlerin tarihi süreçte nasıl bir yol takip ettikleri, başarı veya başarısızlıklarında mezhebî görüşlerinin nasıl bir katkısının olduğunu görmek mümkündür. Bu konuda çok farklı örnekler vermek mümkündür. Öte taraftan İslam toplumları arasındaki tarihi tecrübeyi öğrenmek suretiyle birlik ve beraberliği güçlendirmeyi ve birlikte yaşama kültürünü geliştirmeyi sağlayabiliriz. Hepsinden önemlisi bu ders, mezhebî farklılıkların din yerine ikame edilemeyeceğini öğretecektir. Mezhepler Tarihi okumanın faydaları arasında İslam tarihinde dini hayatın tarihini, bazen kuvvetlenip bazen zayıflamasını, bazen da duraklamasının sebeplerini ortaya koymak, benzer şartların benzer sonuçlar doğurduğu genel kabulünden hareketle İslam ve toplum üzerinde çalışanlara ciddi bir malzeme sunmakta vardır. Mezhepler Tarihi bilimi, geçmişte ortaya çıkan ve İslam medeniyetinin teşekkülünde olumlu veya olumsuz katkıları bulunan siyasi ve itikadi mezhep yapılanmalarını eleştirel bir gözle değerlendirmemiz gerektiğini, yapılan hatalardan dersler çıkarmamız lazım geldiğini öğretecektir. C. Mezhepler Tarihi Biliminin Metodu Bilimsel araştırma yöntemini kendine rehber edinen İslâm Mezhepleri Tarihi “Betimleyici/Deskriptif Metotu” araştırmalarında esas almaktadır. Önyargılardan uzak bir şekilde tarafsız olmaya çalışmak, anlamaya ve tanımaya gayret etmek ve bilimsel bir bakış ortaya koymak onun metodunu oluşturmaktadır. Burada üzerinde önemle durulması gereken bir husus da, mezheplerin kabul ettiği görüş ve fikirlerin yanlış ya da doğruluğunu araştırmak ya da diğer mezheplere göre batıla/ küfre düştüklerini ileri sürmek değil, ancak var olanın bir resmini çizmektir. Bu itibarla İslam Mezhepleri Tarihinin amacı bir fikri doğrulamak veya yanlışlığını ispat etmek değildir. İslam Mezhepler Tarihi araştırmacısının yapacağı iş, her mezhep ya da ekolü kendi metinlerinden hareketle, tarafsız bir şekilde tanımaya çalışmak; mezheplerin ortaya çıkışı, ameli- fikri yapıları ve tesirlerini tasviri bir şekilde anlatmaktır. Erken dönem mezhepler tarihi kaynaklarında ortaya konulan metot ile çağdaş İslam Mezhepleri Tarihi biliminin metodu arasında çok ciddi bir farklılık olduğunu belirtmek gerekir. Eserlerin pek çoğu karşıt gördüğü mezhep ya da fikri reddetmek veya kendi görüşünün doğruluğunu savunmak amacı gütmüştür. Çoğu defa normatif bir yaklaşımla muhalif mezhepler fırka-i dâlle, ehl-i bid’at vb. ithamlara maruz kalmışlardır. Sosyal bir realite olarak mezhepler, yaşadığı dönemin coğrafi, ekonomik, siyasi ve fikri ortamında neşet etmiş olup ister reddiye amaçlı, isterse doğrulamak içerikli fikirleriyle olsun, onların özelliğini taşımak durumundadır. Yani bulunduğu ortamın şartlarından bağımsız olarak ortaya çıkmış değildir. Mezhepler Tarihi araştırmalarında karşılaşılan en önemli problemlerden birisi de tarihin belli bir döneminde kendi sosyal-kültürel şartlar içerisinde oluşan ve anlam yüklenen kavramların zaman içerisinde anlam daralması, genişlemesi hatta tam zıt anlamların değişmesi veya bugünün kavramlarıyla tarihi olayların anlamlandırılması anlam bozulmalarına sebep olmaktadır. Bir fikrin veya inancın varlığının ve sosyal, siyasî, ekonomik ve dinî hadiselerde bu fikrin tezahürlerinin “zaman-mekân bağlamı” göz önünde bulundurularak tespit edilmesi olarak tanımlanabilenfikir-hadise irtibatıMezhepler Tarihinde her hangi bir mezhebin tarih sahnesine çıkmasında etkili olarak gösterilen hadiselerle, o mezhebi diğer mezheplerden farklı kılan ilk fikirlerini ve onun etkilerini araştırılarak bu ikisi arasında bir ilişkinin var olup olmadığını, ya da fikrin o hadisenin sebebi olup olmadığını ortaya koymak demektir. Fikirden-hadiseye veya hadiseden fikre işleyen iki yönlü bir müşahededir. Mezhepler tarihçisi, araştırdığı mezheple ilgili fikirleri, olayları ve davranışları ortaya koyarken fikir ve hadise irtibatını kurmaya ve bu ilişkileri zaman ve mekân bağlamını da katarak derinlemesine analiz etmeye dikkat etmelidir. Bu yöntem başarıyla uygulandığı takdirde mezheplerin ideolojik tarih kurguları çözülebilecektir. Mezhepler Tarihinin İnceleme alanları diyebileceğimiz bu hususları maddeler halinde özetlemek mümkündür.5 1.Mezhep İsimlerinin Açıklanması: Mezhep isminin ilk defa kimler tarafından, ne zaman ve hangi maksatla kullanıldığı; söz konusu ismin grup tarafından benimsenip benimsenmediği; ismin tarihi süreçte ne tür anlamlar kazandığı vb. hususlar araştırılması gereken konulardır. 2. Mezhepleri Doğuş Sebepleri: Siyasi ve itikadi mezhepleri, içinde doğdukları dini, tarihi, sosyal, kültürel vb. sebeplerden soyutlayarak anlamak mümkün değildir. Burada incelenen mezhebin fikri ya da siyasi tartışmalardan doğup doğmadığının açıkça ortaya konulması önemlidir. 3. Mezheplerin Teşekkül Süreci . Araştırılacak olan mezhephakkında sağlıklı bilgilerin elde edilebilmesi için doğuş zamanı ve geçirdiği evreleri çok iyi takip etmekgerekir. Bu doğrultuda “nasıl ve ne zaman” sorularına cevap aranmalıdır. 4. Mezheplerin Coğrafya ile İlişkileri: Mezheplerle ortaya çıktıkları mekan veya coğrafya arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Bazı kültür ve yerleşim merkezleri belli görüş ve inanışların ortaya çıkmasında etkin rol oynamıştır. Mezhepler tarihi araştırmacısı “nerede” sorusuna cevap aramak zorundadır. 5. Mezhebin Kiminle Başladığı: Mezhepler, genelde kişiler veya fikirler etrafındaki zümreleşmeler olarak ortaya çıktığı için mezhebin kurucusu olarak bilinen kişi veya kişilerin yakından tanınması mezhebi anlamada önemlidir. Çünkü mezhebi kuran kişinin incelenip ortaya konulması, onun kimlerden ve hangi düşüncelerden etkilendiğinin bilinmesine yardımcı olacaktır. 6. Mezhebin Temel Fikirleri ve Kavramları Mezheplerin temel görüşlerini ortaya çıkarmakla onların iskeletlerini de ortaya çıkarmış oluruz. Unutmamak gerekir ki, mezhepler sistemli yapılar olup kendi içlerinde tutarlılık gösterirler. Her mezhep, ortaya koyduğu fikir ve düşüncelerini temel prensibiyle uyumlu bir şekilde açıklar. 7. Mezheplerin Edebiyatı: Bir mezhep hakkında sağlıklı bilgiler edinmemiz o mezhebe ait birinci el kaynaklarına ve kendilerine ait edebiyatına ulaşmakla mümkündür. Burada “edebiyat” terimi, belli bir mezhep hakkında bilgi veren her türden belgeyi ihtiva etmektedir. 8. Mezheplerin Fırkalara Ayrılması: Mezhepler, ortaya çıktıkları ilk dönemden itibaren sürekli bir değişim ve dönüşüm içinde olmuşlardır. Bu durum, zamanla kendi içlerinde pek çok alt grupların meydana gelmesine zemin hazırlamıştır. 9. Mezheplerin Yayıldığı Bölgeler: Mezhepler. Kimi bölgelerde güçlü kimilerin de ise güçsüzdür. Bu, sosyal yapı ve kültürel durumla ilgili olduğu kadar, orada yaşayanların dini ihtiyaçlarına cevap verip vermemesiyle de alakalıdır. 10. Diğer Mezheplerle İlişkiler. Zira belli bir mezhebe ait bir görüşün oluşmasında diğer mezheplerin olumlu ya da olumsuz bir etkisinin olduğu inkar edilemez. Mezhepler arası polemik konularının tespit edilmesi söz konusu mezhebin hangi görüşe ehemmiyet verdiğini ortaya koyacaktır. 11. Mezheplerin Günümüzdeki Durumu: Yaşayan bir mezhebin farklı coğrafyalardaki uygulamalarını tespit etmek, zamanla oluşan farklılıkların sebeplerini irdelemek, hangi ülkede ne kadar mensubu olduğunu belirlemek, bunların dini yaşantı ve anlayışlarını ortaya koymak da önemlidir. 12. Mezheplerin İslam Düşüncesine Katkıları: İslam tarihinde ortaya çıkan her tür fikir ve düşünce ekolünün İslam düşüncesine olumlu ya da olumsuz katkısı olmuştur. Klasik İslam Mezhepleri Tarihi kaynaklarında görmezden gelinen konuların başında mezheplerin İslam düşüncesinin gelişmesine ne tür katkılarının olduğu gelmektedir. 13. Mezheplerle İlgili Olarak Yapılan Çağdaş Araştırmalar: Bir mezhep çalışılırken, her şeyden önce bu konuda yapılan akademik çalışmaları ortaya koymak, bunlar hakkında bilgi vermek gerekir. Söz konusu çalışmaları görmeden yapılacak yeni çalışmaların eksik kalacağı kesindir. D. Mezhepler Tarihi Biliminin Diğer Bilim Dallarıyla iliskisi: 1.Mezhepler Tarihi – Kelam İlişkisi: İlk dönem mezhepler tarihi yazarlarının hemen hepsi kelamcı idiler. Kelam ilmi, konularına göre mezheplerin görüşlerini incelerken, İslam mezhepleri tarihi mezheplere ait fikir ve temel görüşlerin ortaya çıkış süreçlerini mercek altına alır. Kelam ilmi savunmacı bir anlayışla meseleleri ele alırken mezhepler tarihi tasviri anlatımı esas alır ve mezheplerin itikadi ve siyasi görüşlerinin hangişartlar içinde nasıl oluştuğunu kendi bütünlüğü ve insicamı içinde incelemeye çalışır. 2.Mezhepler Tarihi –İslam Tarihi İlişkisi: Builişkiyi; İslam tarihi Müslüman toplumların kurduğu devletlerin tarihini, Mezhepler tarihi iseMüslüman toplumlarda fikri ve siyasi ayrılıkların sonunda ortaya çıkan gruplaşmaların ve bunlarınzamanla mezhepleşmesinin tarihini inceler, şeklinde izah etmek mümkündür. 3.Mezhepler Tarihi –Dinler Tarihi İlişkisi: İlk dönem dinler tarihi çalışmaları Mezhepler tarihçileri tarafından yürütülmüştür. Bazı Müslüman araştırmacılar, sadece İslam toplumunda ortaya çıkan grup ve mezhepleri incelemekle kalmamış aynı zamanda temasta oldukları diğer din ve mezhepler hakkında da bilgiler vermişlerdir. İbn Hazm (ö.456/1064) ve Şehristanî (ö.548/1184) gibi meşhur mezhepler tarihçileri, günümüz Müslüman dinler tarihçileri olarak incelenmektedir. Öte taraftan mezheplerin ortaya çıkışında etkili olan pek çok faktörden biri de önceki din ve kültürlerin etkileridir. Bu itibarla mezhepler tarihi araştırmacısı, bir mezhebin kökenini araştırırken önceki din ve inançları da irdelemek zorundadır. İSLÂM MEZHEPLER TARİHİ 2. HAFTA A- Mezhep Sözlükte “gitmek” anlamındaki zehâb kökünden hem mastar hem de “gidecek yer ve yol, izlenen yol” manasında mekan ismi olan mezhep kelimesinin çoğulu “mezâhib”tir. Terim olarak“Mezhep, bir takım siyasî, ictimaî, iktisadî ve diğer hadiselerin tesirlerinin, mezhep kurucusu sayılaninsan ile, ona uyanlardaki fikrî, dinî ve siyasî tezahürüdür.”1 şeklinde tanımlanması mümkündür. Ayrıca “dinin aslî veya fer’î hükümlerinin dayandığı delilleri bulmakta ve bunlardan hüküm çıkarıp yorumlamakta otorite sayılan âlimlerin ortaya koyduğu görüşlerin tamamı veya belirledikleri sistem” diye de tanımlanabilir.2 Diğer bir ifadeyle mezhep, “imam ve müçtehid kabul edilen bir zatın anlayışve görüşlerinden meydana gelen itikâdî veya fıkhî yol (dinî ve şer‘î tarik)” diye tarif edilebilir.3 Buradamezhep kurucusu olarak kabul edilen “imam” veya “müçtehid”, yeni bir din veya şeriat kurucusu veyatebliğcisi değildir. Sadece o, İslâm dininin akâid ve fıkıh sahasında bazı meselelerin delillerini bulmak,bu delillerden hüküm çıkarmak ve meseleleri anlayıp yorumlamak suretiyle bir metot dahilinde birsistem ortaya koymuştur. Nitekim bazı İslâm âlimleri, farklı metot ve üsluplar ile kendi görüşleriniaçıklamışlardır. Onların bu görüşlerin toplamına “mezhep” denilmiştir. Buna göre mezhep, genelanlamda herhangi bir dinin daha özel anlamda ise İslâm dininin içindeki siyasî, itikâdî ve amelîsahadaki ekolleri ifade eden alt gruplardır. Din genel, mezhep ise belli bir dinin içindeki daha dar kapsamlı siyasî, itikadî veya amelî bir alanı ifade eder. İslâm dininin bir ilâhî boyutu, bir de insanların anladığı ve uyguladığı bir yönü vardır. Birinci kısım bütün Müslümanlarca değişmezlik gösterirken, ikinci yönü insanların sosyal, kültürel ve fikri birikimleri bakımından farklılık gösterebilmektedir. Mezhep denilen sosyal ve beşerî yön, bu ikinci kısımla alakalıdır. Bu itibarla mezhepler, yeni birer din olmayıp dini benimseyen toplulukların özellikleri sonucu ortaya çıkan olgulardır. Bunda sosyal çevrenin, siyasî olayların, eski inanç ve kültürlerin bazı izlerini görmek mümkündür. Nitekim İslâm coğrafyasının İran ve çevresini içine almasıyla birlikte Bâtıniyye gibi aşırı fırkaların ortaya çıkması bunun bir göstergesidir.6 İslâm dininin itikadî ve amelî sahadaki düşünce ekolleri diyebileceğimiz, ister siyasî ve itikadî, ister amelî yani fıkhî olsun, dilimizde müştereken “mezhep” adıyla anılmaktadır İslâm tarihi kaynaklarındabu gruplar, genel olarak “fırka/fırak”, bazen “nihle/nihal” diye isimlendirilmiştir. Türkçemizde isebütün bu farklı terimler mezhep kavramı içerisinde ifade edilmiştir. İslâm kültür coğrafyası içinde Havariç, Şia gibi siyasî mezhepler; Mu’tezile, Cebriyye, Mürcie, Eşariyye ve Mâtürîdiyye gibi itikâdî mezhepler; Hanefiyye, Şafiiyye, Malikiyye, Hanbeliyye, Zahiriyeve Caferiyye gibi fıkhî mezhepler bulunmaktadır. Mezhep kavramı ise günümüzde İslâm dininin tarihiçindeki siyasî, itikadî ve amelî (fıkhî) sahalardaki söz konusu ekollerin hepsinin müşterek adıolmuştur. İsimlendirme noktasında fıkhî mezheplerle siyasî-itikâdî mezhepler arasında belirgin birfark bulunmaktadır. Nitekim fıkıh mezhepleri, Hanefiyye, Şafiiyye, Malikiyye, Sevriyye gibi müçtehitâlimlerin kendi isimlerine nispet edilmiştir. Halbuki siyasî-itikadî mezhepler Mu’tezile, Cebriyye,Havariç, Şia, Mürice gibi belli zümre ve gruplara nispet edilmiş, bir topluluk ismi olmuştur. Ana itikadîsiyasîmezheplerin alt kolları olan fırkalar ise daha ziyade belli bir şahsın adına izafe edilmiştir. MeselâHariciler’den Hazımiyye, Hamziyye, Şeybâniyye; Mu’tezile’den Vâsıliyye, Nazzamiyye, Cübbaiyye;Mürcie’den Yunusiyye gibi. 1- Siyasî Mezhepler İslâm tarihinde ilk defa ortaya çıkan siyasî mezhep Haricilik’tir. Hz. Osman’ın katillerinin bulunup cezalandırılmaları hususuyla alakalı olarak Müslümanların halifesi ile Şam valisi arasında zuhur eden mücadelede Temim kabilesine mensup bazı kimseler, önce Hz. Ali’nin yanında yer almış, daha sonra olayların gelişip farklılaşması ile Hakem Olayını gerekçe göstererek “Hüküm ancak Allah’a aittir” sloganıyla ondan ayrılıp Harura’ya çekilmişlerdi. Sayıları on iki bini bulan bu grup kendi aralarında bir imam seçmiş, siyasî bir tavır sergileyerek ayrı bir grup oluşturmuşlardı. Bunlar, kısazaman zarfında siyasî görüşlerine dini kılıflar bulmuşlar, başlangıçta siyasî olan ayrılıklarını zamanladinî argümanlarla desteklemişlerdir. Dinin özünü kavramaya yatkın olmayan, bu sebeple nasslarınzahirine tutunan bu grup siyasî ve dinî konularda sert bir tavır sergilemiş; Hz. Osman ve Hz. Ali’yitekfir etmiş, onların görüşlerini benimseyenleri öldürmeyi mubah kabul etmişlerdir Günümüzde Umman’da İbâziyye mezhebi olarak varlıklarını devam ettirmektedirler.İslâm dünyasında ortaya çıkan diğer bir siyasî mezhep ise Şia’dır. Hz. Ali ve evladının imametinimezhebin temel esası olarak kabul eden bu fırka, zaman içinde özellikle imamların vefatından sonrahalefin kim olacağı meselesiyle alakalı olarak pek çok gruba ayrılmıştır. Mezhepler tarihi müellifleri,Şia’yı kendi içinde Keysâniyye, Zeydiyye, İsmailiyye, İmâmiyye ve Gâliyye şeklinde beş ana grubaayırmışlardır. 2- İtikadî Mezhepler İslâm tarihinde ortaya çıkan itikâdî mezhepler farklı biçimlerde tasnif edilmektedir. Örneğin Ebü’l-Hasan el-Eş’arî itikâdî mezhepleri; Şia, Hariciler, Mürcie, Mûtezile, Cehmiyye, Dırâriyye,Hüseyniyye, Bekriyye, Âmme, Ashâbü’l-hadîs ve Küllâbiyye şeklinde on gruba ayırırken,8 Abdülkâhirel-Bağdâdî ise Kaderiyye-Mûtezile, Mürcie, Neccâriyye, Cehmiyye, Bekriyye, Dırâriyye, Kerrâmiyye veMüşebbihe şeklinde sekiz gruba ayırmıştır.9 Bunlardan ayrı olarak tarihi süreç içinde ortaya çıkan Vehhâbiyye ve Kâdiyâniyye gibi hareketler de itikadî birer mezhep özelliği taşımaktadır. İslâm dünyasında teşekkül eden itikadî fırların ilki Kaderiyye’dir. Müslümanlar arasında ortaya çıkan siyasî karışıklıklar, Cemel ve Sıffin savaşlarının sonuçları, Emevîlerin bazı kötü uygulamalarını kadere yüklemeleri gibi sebeplerle Ma‘bed el-Cühenî ve Gaylân ed-Dımeşkî’nin önderliğinde irâdî fiillerin kadere yüklenemeyeceği düşüncesi etrafında bir hareket başlamış ve II. (VIII.) yüzyılın ortalarına doğru paralel görüşlere sahip olan Mutezile ile birleşmiştir. Diğer bir itikâdî fırka iseMuteziledir. Vâsıl b. Ata, büyük günah işleyen bir kimsenin dini konumuyla alakalı görüşü sebebiyle Hasan-ı Basrî’den ayrılmış ve kendi görüşlerini yaymaya başlamıştır. II. (VIII.) asırdan itibaren dört asır etkin bir şekilde varlığını devam ettiren bu fırka, imamet görüşü hariç fikirlerini Zeydiyye ve İmamiyye içinde devam ettirmektedir. İtikadî mezheplerden biri de Mürcie’dir. İslâm’ın ilk döneminde ortaya çıkan bu mezhep, Arap şovenizmine ve Harici mantığına karşı mutedil bir anlayışın taraftarı olmuş, zamanla etkin bir duruma gelmiştir. Özellikle Maveraünnehir bölgesinde önemli bir taraftar bulan fırka, çok geçmeden Ehl-i Sünnetin Mâtürîdiyye geleneği içinde erimiştir. Burada itikâdî fırkalar içerisinde Ehl-i Sünneti’in Selefiyye, Eş’ariyye ve Mâtürîdiyye kollarını da zikretmek gerekir. Kronolojik bakımdan yukarda zikredilen mezheplerden daha sonra teşekkül etmiş olmakla birlikte İslâm ümmetinin büyük ekseriyetini bünyesinde barındırmaktadır. 3- Mezhep Olmanın Kriterleri İslâm âlimleri, bir fikir hareketinin veya siyasî çıkışın mezhep sayılabilmesi için bazı şartlar taşıması gerektiğini ileri sürmüştür. Mesela İbn Hazm (384-457/994-1064), siyasî veya itikâdî bir hareketin müstakil bir mezhep olabilmesi için; tevhîd, kader, iman-küfür, imâmet ve ashabın fazileti meseleleri başta olmak üzere dört temel konuda farklı bir görüş ortaya konulması gerektiğini belirtmiştir. Şehristânî (ö.548/1155) de, itikâdî farklılıkların müstakil bir mezhep olarak nitelendirilmesi için belli şartlartaşıması gerektiğine vurgu yapmış ve ilgili eserinde bu konuyu ayrı bir başlık altında değerlendirmiştir. Biz, konuya açıklık kazandıracağı düşüncesiyle Şehristânî’nin bu konudaki görüşlerini örnek olarak vermek istiyoruz: Birinci Kaide: Tevhîd ve sıfatlar konusu. Bu konu, ümmetten bir cemaatin kabul ve ispat ettiği, diğer bir cemaatin benimsemeyip reddettiği ezelî sıfatları, zâtî ve fiilî sıfatların beyanını, Allahu Taâlâ için vâcip, câiz ve mümteni olan hususları ihtiva etmektedir. Bu konularda Eş’ariyye, Kerrâmiyye, Mücessime ve Mûtezile arasında birbirine zıt düşünceler mevcuttur. İkinci Kaide: Kader ve adalet konusu. Bu konu kaza, kader, cebir, kesb, hayrın ve şerrin irâde edilmesi, makdûr, malum gibi bir cemaate göre benimsenip kabul edilen, diğerine göre benimsenmeyip reddedilen konuları ihtiva eder. Belirtilen hususlarda Kaderiyye, Neccâriyye,Cebriyye, Eş’ariyye ve Kerrâmiyye arasında birbirine karşı zıt fikirler mevcut bulunmamaktadır. Üçüncü Kaide: Va’d, vaîd, esmâ ve ahkâm konuları. Bu konular imân, tövbe, vaîd, ircâ, tekfir, tadlîl gibi bir topluluğun bazı yönleriyle kabul, diğerinin kısmen reddettiği bir kısım meseleleri ihtiva eder. Bu hususlarda Mürcie, Vaîdiyye, Mûtezile, Eş’ariyye ve Kerrâmiyye arasında birbirine karşıt düşünceler bulunmaktadır. Dördüncü Kaide: Sem’, akıl, risalet ve imâmet konuları. Bu konular hüsün, kubuh, salah, aslah, lütuf, peygamberlerin masumluğu ve bir cemaate göre nassa diğerine göre icmâa dayanması gerektiği ileri sürülen imâmet şartları, ilk gruba göre imâmetin nasıl intikal edeceği, ikinci gruba göre imâmetin
__________________ Büyükler fikirleri, Ortalar olayları, Küçükler kişileri tartışır.
|