Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22 Aralık 2013, 21:12   Mesaj No:1

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.048
Konular: 340
Beğenildi:1445
Beğendi:482
Takdirleri:10622
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart 1. SINIF YENİ SİSTEM ARAPCA TERCÜMESİ 1-8 arası Üniteler(ANKARA İLİTAM )

1. SINIF YENİ SİSTEM ARAPCA TERCÜMESİ 1-8 arası Üniteler(ANKARA İLİTAM )

Ünite 1, Ders 1
METİN 1: ARAPÇA DİLİNİN PROBLEMLERİNDEN BAZILARI
Her bir dilin kendine has (özgü) problemleri vardir.Biz bu derste arapca dilinin problemlerinin en mühimlerinden iki tanesini okuyacagiz.Arap dili esasli bir kac problemle karsilasmaktadir. Bu problemleri söyle belirtebiliriz:Birinci problem halk dili ve fasih (gelismis) dil olmak üzere iki dilin mevcut olmasidir.Ikincisi de kisa harekelerle gösterilen harflerden yoksun oldugunda arapcanin yazilisi problemidir.
"Fasih Arap diliyle, genel olarak, yazıda, konferanslar vermek, hutbe vehaber yayınları gibi özel iliskilerdeki konusmada kullanılan dili kastediyoruz."Bu ayni zamanda kuran-i kerimin,edebin,bilginin ve kültürün de dilidir.Ve sanki her yerde bir ve ayni olur.Ister irakta ister misir da ister batida ve isterse de araplarinda bulundugu hicret edilen herhangi bir yerde ayni yazi kullanilir.Halk dili ise araplarin günlük yasamlarinda normal olarak konusmayi adet haline getirdikleri dildir.Bu sekildeki halk dili bazi kaide ve kurallarinda bazi müfredatinda ve bazi seslerinde gelismis fasih dile göre farklilik arzeder.Belkide ikisi arasindaki en belirgin fark şudur ki;Halk diliyle konusanlar gelismis fasih dilde bulunan irab harekelerini kullanmazlar.
"Bir baska yönden, halk dili tek degildir. Bilakis, her ne kadar pek çok sözcük, ses ve kuralda ortaklık olsa da, bir Arap ülkesinden digerine degisiklik gösteren çok sayıda lehçe lehçe vardır.""Sözü edilmesi gereken seylerden biri de, konusma ve yazı dilleri arasındaki farklılıgın dünya dillerinin çogunda bulunmasıdır."Bu sebeple araplar tabirlerdeki zorluklardan bazilarini haddi zatinda fasih dilde de bulurlar
Özellikle de konusma da kullanmaya calistiklarinda.Esasinda arapca yazisinin problemi fetha, kesra ve zamme (üstün esre ötre) gibi kisa harekelerle gösterilen harflerden yoksun olmasidir.Böylece kelime adeta harekesiz olarak meydana cikar.Bu ise arapcayi okuma isini zorlastirir.Okuyucunun harekelerden hangisini kullanmasinin icabettigini bilmesini gerektirir.
Mesela (harekesiz) بتك kelimesini ele aldigimizda bu kelimenin kütübün seklinde de veya ketebe veya kütibe veya kettebe seklinde de okunmasi mümkün olabilmektedir.Halbuki her bir kelimenin kendine has ve özel bir manasi vardir."Kahire’de, Sam’da ve Bagdat’taki Arap Dili Kurumları bu problemin önemini egitimsel, düsünsel ve ekonomik yönden algılamıstır."Bu arap dil kurumlarindan bazilari arap yazisinin kolayligi icin önerilerin en üstün ve güzelini ortaya koyan kisi icin ödül koydu.Ve aralarinda latin harflerinin kullanimi ve harekelere delalet etmesi icin harflere bitisik alametler konulmasi gibi bircok öneri sunuldu.
Ister kelimenin basinda ister ortasinda ve isterse de sonunda olsun her bir harf icin bir suret kullanimi önerildigi gibi.Daha sonra arap dil kurumlari kahire de bugün oldugu gibi kiraatin daha kolaylasmasina imkan veren projeyi onayladilar.Bu da bir cok durumda özellikle de kelimenin sonunda hareke kullanimiyla oldu.Ve son olarak bu projeyi ders kitaplarinda uygulanmasi icin egitim bakanligina gönderdi.
ANKARA İLİTAM 1. SINIF YENİ SİSTEM ARAPCA TERCÜMESİ
Ünite 1, Ders 2
Metin 2: ARAP KÜLTÜRÜNÜN İSLAM ÖNCESİ KAYNAKLARI
İslam öncesinde araplarin uygarliklari vardi.Diger uygarliklarla da sürekli iletisim halindeydiler.O uygarliklarda eser biraktiklari gibi kendileride o uygarliklardan etkilendilerAraplari etkileyen kültür kaynaklarinin en mühimleri su sekildedir:Birincisi romalilar (bizanslilar) ve iranlilardir."Onlarla (Romalılar ve iranlılarla) iletisim, Sam’daki Gassâniler ve Irak’taki Munzirler aracılıgıyla yapıldı."
"Gassâniler; islam öncesi asırlar boyu devam eden Sam’daki bir Arap devletini kuran Yemen asıllı Arap kabileleridir."Iste bu devlete, rumlara (bizanslilara) boyun egen krallar hükmederdi."528 yılında Hîra krallıgını yenen el-Hâris b. Cebele ve 614 yılında Bizans yönetiminden bagımsızlıgını isteyen en-Nu‘mân, onların en meshur krallarındandı."Gassaniler hristiyan idiler daha sonralari islamin zuhuruyla beraber cogu müslüman oldular."Lahmogulları veya Lahmîler olarak da bilinen Munzirlere gelince, onların, baskenti Hîra olan Irak’ta bir Arap devleti vardı."Iranlilara boyun egmislerdiMunzirler ile gassaniler arasinda bir cok anlasmazliklar ve harpler oldu
Krallarindan bir cogu birinci ikinci diye devam eden munzir isimleriyle bilinirlerdi.Sonunculari besinci munzir idi. (628-632)Munzirler de gassaniler gibi mesihi yani hristiyan idiler.Sairlerinden cogu meshurdurMesela iran krallarinin divaninda katiplikle mesgul olmus olan adiy bin zeyd gibi.(Araplari etkileyen kültür kaynaklarindan) ikincisi de araplari hind ve habesler gibi ümmetlerden bir cogu ile iletisim haline sokan ticarettir.Ve bu ümmetlerden uygarliklarinin bazi yönlerini aldilar.(Araplari etkileyen kültür kaynaklarindan) Ücüncüsü ise yahudi ve mesihiler yani hristiyanlardir.
Yahudi ve hristiyanlar arap yarimadasinin bazi bölgelerine yayilmislardi.Yahudiler yesrib (medine), hayber,yemen ve taif de, hristiyanlar ise necran, irak (munzirler), ve sam da (gassaniler) yerlesmislerdi.Iste bu iki din, tevrat ilimleri ve tevrattaki hesap günü, cennet,cehennem hadisi ve yaratilis tarihi gibi bilgilerin yanisira yunanlilarin felsefe ve edebiyat kültürlerini de arap yarimadasina tasidilar.sayilan kaynaklarin tamaminin etkisiyle araplarin daha önce bilmedigi yeni fikirlerden akillarin etkilendigi gibi arap diline bircok yeni kelime girdi.Hülasa sayilan bütün etkenlerin tamami; islamin, zuhurundan sonra kisa zamanda yayilmasina yardimci oldu
Ünite 2, Ders 1
Metin 3: İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAPLARDA TOPLUMSAL HAYAT:
Araplar arap yarimadasında suriye ve irakın bazı bölgelerinde ikamet ediyorlardı.İslamdan önce şehirli ve köylü olarak ikiye ayrılıyorlardı.bedeviler (köylüler )çöllerde yaşıyorlardı.suyu ve yeşilliği bulmak için bir yerden bir yere göç ediyorlardı.Şehirliler ise MEKKE ,MEDİNE, VE PETRA gibi şehirlerde ikamet ediyorlardı.(şehirliler)ziraat ,basit sanatlar ve ticarette çalişiyorlardı(meşgullardı)hayatlarında kabilecilik ruhu hakimdi.
Çok çeşitli kabilelerden oluşuyorlardı.Her kabile için emir ve şeyh diye seslenilen reisleri vardı.Kabilenin herbir ferdi onun (reisin.)idaresine boyun eğiyordu.Hürriyetlerine ve haklarına bir kötülük gördüklerinde ise reddediyorlardı.Araplar at biniciliği intikam almada cesaretli;ve ikram sahibi oldukları da biliniyor.Kadın kocasına işlerinde yardımcıydı.suyu hazırlar, hayvanları sağar ve diğer ev işlerini de yapardı.ve bazen savaşlara da katılıyordu.Araplar şiiri de çok seviyorlardı;ve her yıl bir ay boyunca Mekkeye yekın UKKAZ DİYE ANILAN ÇARŞIDA TOPLANIYORLARDI.Sinai(el yapımı malazemeleri)ve taze ziraii ürünleri satıyorlardı.ve şairleri dinliyorlar.
ONLAR(ŞAİRLER)KAHRAMANLIK KONULARINI BETİMLEYEN HOŞ KASİDELER SÖYLÜYORLAR.Betimlemeleri övgü,hiciv.ve değişik şekillerde oluyordu.Bu şairlerin meşhurları:UMRİL KAYSİ,ZUHEYR İBNU SELMA VE TURFETUL ABDBunlar ismi muellakat olan uzun meşhur şiirle biliniyorlardı.:herhalde islam öncesi çağın çahilliye çağı olarak adlandırılmasındaki sebeplerinden biride Arapların Allah a inamamaları ve bir çok puta inandıklarındandır.Onlardan bir kismi yahudi ve hiristiyan olarak iman etmişti.
ANKARA İLİTAM 1. SINIF YENİ SİSTEM ARAPCA TERCÜMESİ
Ünite 2, Ders 2
METİN 4: ARAPLARIN TARIHINDE ISLAM
İslam’a davet,Arap tarihinde önemli bir hadise olarak bilinir.Hz Muhammed (s.a.v) 7.yüzyılın başında İslam’a daveti bildiriyordu.Peygamberimiz (s.a.v) düşmanlarıyla arasında harp etti ve Arap yarımadasında yeni bir din yaydı.Sadece Arap yarımadasında değil İran ve Rumlar gibi etrafındaki bazı beldelere de İslam’ı yaymıştır.İslam’ın tesiri sadece dini yönlerden ibaret değildibilakis toplumsal,ahlaki,siyasi ve edebi yönleri de içine almıştır."Dini yönden ise, Islam; Arap yarımadasında egemen olan putperestligiortadan kaldırdı. Böylece Araplar, kendi ilerlemelerine, yasamlarınıdüzenlemelerine ve uygarlıklarını insa etmelerine sebep olan yeni dinîilkeleri ögrendi."
Bu yeni bilinclenme sayesinde Hakka ibadet,hürriyet ve eşitlik hususunda imanla ayağa kalktılar. İslamın toplumsal ve ahlaki yönleri; İslam,cahiliye dönemindeki birçok kabilelerden sonra Arapların bu yeni sloganıyla birlikte toplandı ve bu yenilik üzerine sabahladı.Arapları tek bir ümmet yaptı,Salih amel ve takva hariç kimsenin kimseye üstünlüğü söz konusu olmadı."islam dini; Araplara, insanlara saygı duymak ve insana hakkını vermek gibitoplumsal yasantılarını düzenlemelerine yardım eden yeni âdetler ögretti.Yardımlasma ruhunu yaydı. Kadına ve onun sosyal konumuna önem verdi."İçki,fal okları,faiz ve bunun gibi kötü adetlerin yasak edilmesi gibi yeni adetler kurallar geldi.İslamın siyasi yönleri; Araplar tek devlet halinde faziletli yeni bir dinle sabahladılar.İslamiyet kısa zamanda batıda Atlas beldesine hatta Arap körfezine,doğuda da Hint’e kadar uzandı.Hint tarafında da küçük Asya’ya kadar uzanmıştır.
Bu siyasi genişlemenin önemli ekonomik,sosyal ve kültürel sonuçları olmuştur.Çünkü Araplar din ve dil yönüyle kabileler halinde oldukları için birleşme hususunda etkili oldular.Diğer yönüyle de İslamiyetten ilim ve adet aldılar.Netice olarak İran,Hint ve Yunan gibi başka milletlerin uygarlıklarından etkilenmiş bir Arap-İslam uygarlığı ortaya çıktı.Ve bunun sonucu olarak İslam evrensel bir din olarak ortaya çıktı.Bununla birlikte dünyadaki birçok topluluk da İslamiyet’e inandiÇeşitli kıtalarda özellikle Asya ve Afrika’da yaygın olarak bugün Müslümanların sayısı 1 milyar 300 milyondan daha çoktur.İslamiyet; Araplar haricinde Türkiye,İran,Afganistan,Endonezya ve Pakistan’da da yayılmıştır.
İslamın edebi yönleri; İslamın arap dili ve kültüründe büyük etkisi olmuştur.Çünkü fasih Arapça dilinin yayılması hususunda Kuran-ı Kerim’den yararlanılmıştır.Iste bu Kuran-ı kerimin yazi uslübü ideal bir örnek olmuştur.İslamın Arap yarımadasının dışına yayılması Arap diline birçok farklı yabancı kelimenin girmesinesebep olmuştur.Bunun sonucu olarak özellikle de bazı eşyalara verilen adlandırmaları Arapların kendisi de anlayamıyorlardı.Sonuç itibariyle EDEBIYAT; İslamiyetin getirdiği yeni hayatla birlikte insanlara olumlu yönde tesir etmiştir.
Ünite 3, Ders 1
METİN 5 : BAGDAD
Bagdat, sadece bugün Irak’ın baskenti oldugu için degil, aynı zamanda Arap-Islam tarihindeki konumu nedeniyle de önemli bir Arap kentidir.Abbasi hakimiyetinden itibaren uzunca bir müddet islam uygarliginin merkezi oldu.(750-1258)Abbasilerin senelerce süren hakimiyetinden sonra 2. Abbasi halifesi olan Mensur Bagdat´i tesis etti.Ve ona Darul Islam adini verdi.
Fakat (kullanimda) Bagdat ismi Darul Islam ismine galip geldi.Denildi ki: Eski farsca sözlügüne göre Bagdat ismi Allah´in hediyesi demektir.Onun, Bagdat’ı baskent olarak seçme nedenlerinden biri de, Bagdat’ın Dicle nehrinde yer alması ve böylece bu nehrin geçtigi ülkelerle Bagdat’ıniletisim içinde olmasıydı.Sonra Bagdat, Firat ile Dicle (nehirleri) arasindaki en kisa mesafenin bulundugu bir konumdaydi.Bu sebeple Firat ve etrafinda bulunan bircok sehirle iletisimi oldukca kolaydi.
Onunda ötesinde Bagdat nehirlerin kendisini kusattigi bir konumdaydi.Böylece düsmanlari icin Bagdata ulasmak zor oluyordu.Bu sebeple de bagdatin savunmasi kolay idi.En nihayetinde bagdat bugünde bilindigi gibi islam aleminin tam ortasinda bir yerdeydi.Bagdat, kurulusunun üzerinden çok fazla zaman geçmeden, dünyanın her yanından Müslümanların ve gayr-i Müslimlerin akın ettikleri meshur bir uygarlık merkezi hâline geldi.(Dolayisiyla da) sairlerin, bilginlerin, doktorlarin, filozoflarin, din adamlarinin ve tercümanlarin (biraraya geldikleri) kavsagi haline geldi.Bazi tarihcilerin beyanina göre Harun Resit ve Me´mun zamaninda Bagdatta oturanlarin sayisi bir milyonu asti.
Bu sayi su asrimiza göre büyük bir sayidir.Dünyada Bagdat ismi yalnizca mektep ve medreseleri ile ve tercüme devri sayesinde degil ayni zamanda binbir gece masallarindaki pozisyonu sebebiyle yayildi.Edebiyat ve dünya müziklerinde de izlerini birakti.O, günümüzde Arap dünyasındaki en büyük sehirlerden biridir. Turist; orada hem geçmisin izlerini, hem de caddelerinde, binalarında, yazlıklarında, yüksek okullarında, müzelerinde ve camilerinde modern kentin görüntülerini bulur.Bugün Bagdatta ikamet eden kisilerin sayisi 1 milyondan fazladir.
Bagdatta iki üniversite vardir.Birisi Bagdat ÜniversitesiDigeri ise Abbasiler zamaninda da ayni isimle bilinen medresenin ismini tasiyan Müstensariyye Üniversitesidir.Ayni zaman da Bagdat dogu karakterini tasiyan kapali carsilariyla da ünlüdür.Ziyaret edenler oralarda bir cok el sanatlarini bulabilirler.Bagdatin en mühim sokaklarindan birisi Resit Sokagidir.Bu sokak ticaret hareketinin merkezidir.Bir diger önemli sokagi ise kafeleri, eglence mekanlari, ve dicle nehri üzerinde bulunan lokantalariyla ünlü Ebu Nüvas sokagidir.
Bir cok halk bahceleri ve hurma (meyve) bahcelerinin olmasi Bagdatin güzelligini artiran seylerdir.Aynı zamanda, Bagdat’ta Imam Ibn el-Hanbel, Seyh Abdülkadir Geylânî ve Imam Kâzımların kabirleri gibi kutsal mekânlar da vardır. Hâlâ bu yerler, dünyanın dört bir yanından gelen Müslüman toplulukların ziyaretgâhıdır.
ANKARA İLİTAM 1. SINIF YENİ SİSTEM ARAPCA TERCÜMESİ
Ünite 3, Ders 2
METİN 6 : ARAP DÜNYASINDA GAZETECİLİK TARİHİ
Gazetecilik, Arap dünyasındaki modern kalkınmanın önemli bir faktörü olarak sayılır.İlk olarak Mısır’da ortaya çıkmaya basladı, sonra diger Arap ülkelerinde yayıldı.Yazi yöntemlerinin gelistirilmesi ve yeni fikirlerin ortaya cikmasinda yardimci oldu.
Arap alemi 19. Yüzyilin basindan itibaren fikri kalkinmaya sahit oldu.Bu Rönesans´in olusmasinda gazete, baski, te´lif,tercüme ve cesitli asamalariyla egitim gibi bircok etken katkida bulundu.Bu kalkinmanin patlamasinda ise gazetecilik cok önemli bir rol oynadi.
İlk Arap gazetesi; 1800 yılında Mısır’da, Fransız isgali sırasında Napolyon’un Mısır’ın haberlerini, hükümetin emirlerini halkın arasında yaymak için, «Tenbîh» adı verilen bir gazete çıkarma emri verince dogdu.Misir valisi Kavalali Mehmet Ali Pasa zamaninda 1828 yilinda misirdaki olaylari (anlatan) bir gazete meydana geldi.Bu gazete resmi olarak devlete aitti.Arap yazisinin gelisiminde bu gazetenin büyük etkisi oldu.Bu gazetenin olusumunda büyük katkisi olan yazarlardan bazilari sunlardir; Rifaa Tahtavi, Imam Muhammed Abduh, Sa´d Zeğlül ve digerleri.Resmi gazete gibi bugüne kadar yayinlanmaya devam etti.
19. yüzyılda Mısır’da ortaya çıkan ve günümüze kadar da hâlâ yayımlanmaya devam eden gazetelerin en önemlilerinden biri, ilk basta İskenderiye kentinde 1875’de beliren Kahire’nin el-Ehrâm gazetesidir.Ahmet Faris Şidyak´in 1860 yilinda Istanbul´da yayinladigi ´´cevanib´´ (taraf) gazetesi gazetelerin bir cogundan daha tesirli ve arap yazisina isik tutan en güzel gazetelerden birisi idi.Bu gazette arap ve islam dünyasinin dogusunda cok yayginlasmisti.Ve bu gazeteyi araplarin hekimleri, alimleri, ve edebiyatcilari bölgelerinin tamaminda okuyorlardi.Ta ki 1883 yilina kadar yayinlanmasi devam etti.Iste bu gazetecilik alanindaki kalkinma arap bölgelerinin tamamina yayildi.Suriye ve Lübnan da Hadikatül Ahbar (Beyrut, 1858), Nefiri Suriye (Beyrut, 1860), Suriye (Şam, 1865), Arabistan yarimadasinda El-Mübeşşir (1847), Irak´ta Ez-Zevra´ (Bagdat, 1869) ve Filistin´de Kudüs (1907) gazeteleri gibi bircok gazete yayinlandi.Ehram, Cumhuriyet, Kahire, Sevre, El-Cumhuriyet (Bagdat), Nehar, Hayat (Beyrut), Amel (Tunus), Kalem (Ribat) ve Mücahit (Cezayir) bugün bile genis bir cografya da yayini devam eden bazi arap gazetelerindendir.Dünyadaki diger gazeteler gibi arap gazeteleri de cesitli konular ve haberler ile muhtelif ilanlari icerirdi.Bu arap gazetelerinde ´´İftitahiyyat´´ diye bir bölüm vardi ki; bu bölümlerde siyasi ve iktisadi faaliyetlerin yorumlari, yerel ve dünya haberleri ile hükümetin ülke ici ve disindaki siyaseti tartisilirdi.Ayni zamanda bu gazeteler, edebiyat, tiyatro, sinema, radyo ve televizyon programlari, kadin, calisanlar, ciftciler, ögrenciler ve okuyucu mektuplari gibi belli basli konular icin köse tahsis ederlerdi.Sözü edilmesi gereken seylerden biri de, gazeteciligin, Arap dünyasında partisel yasama aktif olarak katıldıgıdır.Her siyasi parti, ilkelerini yaymak için kendi siyasetini anlatan bir veya daha çok gazete yayınlamayı adet edinmisti.
Ünite 4, Ders 1
METİN 7 : EĞİTİM ÖĞRETİM
Egitim-ögretim, herhangi bir toplumun ilerlemesi için temel faktördür.Arap ülkeleri, yurttaslarına egitim-ögretimin yaygınlastırılması ve kolaylastırılması için gayret ettiler ve hâlâ da gayret etmektedirler.Diger devletler gibi bircok problemin cözümüne yöneldiler.Bu da bugün o problemlere bir cözüm bulmayi sagladi19. yüzyıldan önce, Arap ülkelerinin tümünde egitim-ögretim sınırlı idi ve modern anlamda okullar yoktu.Belki orada dini ilimler, dil ilimleri ve bazi hesap ilkeleriyle alakali bilgilerin ögretildigi dini karakterli okullar vardi.
Mescitler, egitim enstitüleri gibi mühim rol oynamaktaydi.Bunu kahiredeki Ezher Camii, Fas´in dogusundaki Karaviyyin Camii, Tunus´daki Zeytüne Camii´nde bulabilmek mümkündür.Egitimin, bu enstitülerde erkeklerle sinirli olup, kizlarin bundan büyük nasibinin olmamasi sözü edilmeye degerdir.19. yüzyil basinda arap ülkeleri, cesitli asamalariyla egitime samil olan bir kalkinmaya sahit oldular.
Misir, dil egitimi ve cesitli ilimler icin modern okullar insa etmekte, ilk ve ortaögretim kurumlarini tanzim etmekte ve kizlara mahsus okullar insa etmekte diger arap ülkelerini geride birakti.Misir da üniversitelerin meydana cikmasi, bugün Kahire Üniversitesi ismiyle bilinenMisir Üniversitesi kurulana dek 1908 senesine kadar gecikti.Daha sonra İskenderiyye Üniversitesi (1938), Ayni Şems Üniversitesi (1950) ve Esyut Üniversitesi (1957) gibi üniversiteler tesis edildi.Diger Arap ülkelerine geçtigimizde, Mısır’a oranla geri durumda da olsa, benzer bir yenilesme hareketi gözlemlemekteyiz. Arap ülkeleri, yurttaslardan mümkün olan en fazla sayıya ulasması için, egitim-ögretimin özellikle de ilk ve orta ögretimin yaygınlastırılması ve kolaylastırılmasına çaba göstermistir.Özel yüksek enstitüler kurmakla, ve derslerinde basarili ögrencileri (ister arap ülkesi ister yabanci ülke olsun) baska ülkelere göndermekle üniversite egitimini saglamaya calistiklari gibi.
Egitim-ögretim, farklı asamalarında (ilk, orta ve yüksek ögrenim)neredeyse ücretsizdir. ilk ögretim ise, zorunlu hâle gelmistir.Egitimin Yüksek okullarda, egitim bakanligi ve bazi diger özel bakanliklarin denetimiyle devletin kontrolünde olmasi sözü edilmeye degerdir.Ama orada, Bagdat´taki Hikmet Üniversitesi ve Kahire´deki Amerikan Üniversitesi gibi egitim rönesans´ina katkida bulunan yabanci enstitüler oldugu gibi bazi özel yerel okullar da vardi.Böylece arap ülkeleri teknik ve profesyonel egitimdeki azgelismislik problemlerinin cözümüne yöneldiler.Ögrenci toplulugunun el sanatlarini kücümsemeleri ve teorik egitimi hükümet idaresindeki mühim noktalara ulasmaya vesile olarak görmeleri bunun bas sebeplerindendir.Arap hükümetleri bu cesit bir egitime ancak son yillarda önem verebildi.Arap hükümetleri bugün ziraat, ticaret ve sanayi egitimi gibi cesitli kisimlariyla teknik ve profesyonel egitimi tesvik icin caba sarfediyorlar.
Bu da teknik okullarin sayisini yükseltmekle, bunun icin ugrasanlarin maaslarinin yükseltilmesini saglamak ve profesyonel egitimin öneminin yükseltilmesi noktasinda ögrencilere rehberlik yapmakla olur.
ARAPÇA ÜNİTE:4 DERS:2
MEYYİ ZİYADE(1941-1886)
Arap dünyasının edebiyat rönesansı ve kadın rönesansı liderlerinin en önemlilerindendirAsıl adı Mariya'dır.Lübnanlı bir babanın ve filistinli bir annenin kızıdır.Filistinde doğdu ve 13 yaşına gelinceye kadar oradaki okulda (filistin) öğrenim gördü.1904 yılına kadar kaldığı Lübnanda bir rahibeler okulunda ders aldı.1908 yılında anne ve babasıyla birlikte Mısıra taşındı.Babasının geliri az olunca Mey ailenin geçimini sağlamada babasına yardım etmek için çalışmayı uygun gördü ve zenginlerden birinin çocuklarına öğretmen gibi ders verdi.Meyyin ilk edebi eseri 1911 yılında fransızca olarak ortaya çıktı.Bu kasideleri içeren 'Rüya Çiçekleri'isimli bir eserdi.Bunda şaşılacak birşey yok.
Fransız kültürüne sahipti fakat o mısırdayken arapçayı daha kapsamlı bir hale getirdi ve Arapça tercih ettiği yazı dili oldu.Böylece arap edebiyatçıları arasında yüksek bir yere ulaştı.Kahirede her çarşamba günü büyük edebiyat,fikir ve sanat adamlarının katıldıkları,aralarında edebi konuşmaların ve kültürel tartışmaların yapıldığı bir edebiyat kulübü açtı.Burada Doktor Taha Hüseynin(bu kulüp hakkında) anlattıklarını aktarmam yeterli olacaktır.
O şöyle diyor:Meyin kulübü demokratikti.Ben bu kulüple 'Ebu-l Ala'hakkındaki doktora tezi savunmasından(münakaşası)sonratanıştım.Mey bu savunmayı (münakaşa) izlemişti ve o zaman arkadaşlarımın benim için yaptıkları bir törene de şahit olmuştu.Böylece benim de onun da hocası olan Lütfi Seyyid'den,kendi kulübünde beni göstermesini istediİşte onu bu kulüpte tanıdım.
Avrupaya gidinceye kadar salı günleri bu kulübe gidip geldim.Bu kulübe devam edenler arasında farklı milletlerden,Mısırlı,Suriyeli,Avrupalı kadınlar ve erkekler vardı.Bunlar her türlü konuda konuşuyorlardı.Özellikle ingilizce olmak üzere fransızca,arapça gibi çeşitli dillerle konuşuyorlardı.Bazen söylenen bir kasideyi,okunan bir makaleyi,çalınan bir müzik parçasını veya kalplere nüfuz eden bir şarkıyı dinliyorlardı.Büyük kalem ustalarından ve fikir öncülerinden Lütfi Seyyid,şairlerin emiri Ahmed Şevki,Taha Hüseyn,Abbas el-Akkadı bu kulübe devam edenlerden sayabiliriz.El-Akkadın,Meyin kulübü hakkındaki söylediği şu söz zikre değerdir:Şayet Meyin kulübünde meydana gelen konuşmalar toplansa,Abbasi ve Endülüs kültürlerindeki Ağani kütüphanesi ve İkdul Ferid kütüphanesine denk bir Mısır kütüphanesi oluşur.Birinci Dünya savaşından sonra edebiyat alanındaki çalışmaları(gayreti)arttı.Ve Arap dünyasının kadın edebiyat önderi oldu.Nereye giderse gitsin,onun için törenler düzenlenirdi.Fikir ve görüş alışverişinde bulunduğu edebiyatçılar arasında cibman halil.......'in yazılarından haberdar olunca,onların edebi cazibesine kapıldı.Onunla karşılıklı yazışmalarda bulundu.
Bağlantıları görüşmemelerine rağmen bir zaman sürdü ve muhabbete dönüştü.Bu alakadan bugün edebi servetimizden sayılan risaleler ortaya çıktı.Mey yabancı kültüre sahip olmasına rağmen doğu ruhlu birisiydiOnun hakkında meşhur edebiyatçılardan Aişe Teymuriyye şöyle demiştir:O kültürlü,gelişen doğulu genç kızlar için en güzel örnekti.Elbette o,benden Arap kültürünü,ilgi çekici şeylerini,yönelişlerini aldı.Ancak bu ona vatanının ve milletinin (ehlinin) hakkını unutturmadı.
Doğunun tamamı onun vatanıydı.halkının adetlerini unutmadı ve kavminin geleneklerini küçük görmedi.Kadın haklarını savunmak için Mısırdaki kadın hareketine katılmış ve sözlerinde,yazılarında ve konferanslarında kadınla erkek arasında çalışma konusunda eşitliğin sağlanmasını istemişti
5. Ünite 1. Metin Hacer Noyan Tuncel
ARAP ÜLKELERİNİN EKONOMİ KAYNAKLARI
Arap Ülkeleri,farklı ekonomik kaynaklara sahiptir.Ve onlar çeşitli alanlarda,sanayi ve tarım rönesansını sağlamak,vatandaşlarının yaşam seviyesini yükseltmek için bu kaynaklardan yararlanmaya çalışıyor.Arap ülkeleri ilk olarak doğal servetleri ve ekonomi kaynaklarının zenginliğiyle bilinirler.Üç kıtanın kesiştiği noktada bulunurlar: Avrupa,Asya ve Afrika.
Ve Arapların bir dizi denizlere kıyıları bulunuyor; Kızıldeniz,Akdeniz ve Okyanuslar (Hint ve Atlantik okyanusu ) gibi.Bu durum Arap ülkelerini önemli ticari değeri olan bir merkez yeri yapıyor.Buna ek olarak,Araplar bu denizlerin sadece doğal güzelliklerinden değil,bu denizlerden, turizmin merkezi olarak da faydalanıyordu.Ayrıca Mısır’da Firavunların eserleri yanında,kökleri Firavunların uzak tarihine kadar uzanan kültürel etkileriyle de tanınmıştır.Irak’ta Babilliler, Lübnan’da Fenikeliler, Kuzey Afrika ,Ürdün ve Suriye’de Romalılar’ın sayesinde,bu ülkeler dini önemi olan yerler oldular.Çünkü bu ülkeler üç dinin beşiği haline gelmiştir:Yahudilik,Hıristiyanlık ve İslam.
Diğer doğal zenginlik kaynakları ile birlikte taşınan,bizim dikkate almamız gerekenlerden biride, Arap Ülkelerinin çoğunda önemli bir kaynak olan tarımdır.Bu tarımın temelini oluşturan suyun üç kaynağı vardır: yağmur,nehirler ve kuyular.Bir ülkeden diğerine çeşitlilik gösteren bu kaynaklar en önemlilerindendir.Örneğin; Birleşik Arap Cumhuriyeti,sulama konusunda, kendi topraklarında üretim ve tarımsal alanda,yüksek baraj yapısını beklenenden daha fazla ve en iyi şekilde işletmek için Nil’in suyundan yararlandı.
Irak’ta tarım nehirlere ve yağmurlara bağlıdır.Bunların arasında Fas,Cezayir ve Suriye’yi de bulabilirsiniz.Bu ülkeler tarımda yağmur suyundan çok,benimsedikleri nehir suyuna bağımlıdırlar.Tarım esasen Afrika’nın kuzeyinde çölde ve Arap yarımadasında,dağınık vahalarda bulunan su kuyuları tarafından yapılır.
Suudi Arabistan, Sudan, Irak ,Suriye ve Mısır gibi Arap ülkeleri,sondaj ve kanalların yapımına,barajları tesis etmeye,düzenli su dağıtımına,su deposu yapımına dikkat ediyor ve önem veriyor.Arap ülkelerinde çok sayıda bilinen tarım ürünlerinden ön planda olanları şunlardır: pamuk, Mısır’da ve büyük bir miktarda Sudan’daPirinç,Irak’ta ve Mısır’da özellikle yetiştiriliyor.Hurmalar ise, Irak’ta ve çevresinde bulabiliriz.dünya hurmalarının % 75 ini buralar üretir.Tütün Cezayir’de Ve Arap dünyasının yarısında üretilir.Suriye ise buğday üretimiyle bilinir.Yemen ihracatının büyük bir kısmını kahve oluşturur.
Diğer doğal kaynaklara petrol de dahildir.petrolü dünya üretiminin %25 nden daha fazlasını Arap ülkeleri üretmektedir.Bu üretimde ise arap ülkeleri içinde Kuveyt,Suud krallığı,Libya,Cezayir,Irak, birleşik arap emirlikleri,katar meşhurdur.Tunus’ta,Ürdün’de ve Fas’ta çok fosfat var.dünya üretiminin %40 ını eşit şekilde,1967 yılında Fas ihraç etmiştir.Fas, Mısır,Cezayir gibi arap ülkelerin de bir miktar demir hammaddesi bulunur ve demir ihracatında dünya devletleri içinde Cezayir dördüncü sıradadır.Bu doğal kaynaklar ve diğer kaynakların bir kısmı toplumsal yahut,bilimsel ya da ekonomi gibi çeşitli alanlarda çağdaş rönesansın gelişiminde kullanılmıştır.Arap ülkelerin bazısında,kişi başına düşen gelir ve yaşam seviyesi arttı.Bazı ağır sanayiler ve hafif sanayiler çok gelişti.Tüketici toplum işbirliği,ticaret ve sanayi ,tarım projelerinin finasmanı gibi kooperatifler kurulmuştur.Bu işbirliği üzerine,mesleki ve teknik eğitim gelişmiş ve genel olarak eğitim yaygınlaştırılmış,limanlar genişletilmiş ve havaalanı inşası,taşıma ve taşıma araçları gelişmiştir.
Söz etmeye değer;Arap devletleri,ticaret ve sanayi de,tarımsal projeleri koordine etmenin,ekonomik işbirliğin önemini kavramıştır.Bunun için konferanslar düzenlemiş ve ortak planı koymuş (hareket etmiş) amaçları için uzmanların değişimini teşvik etmiş,mükemmel ekonomik büyümeyi araştırmıştır.
5. ÜNİTENİN 2. METİN
Diğer toplumlar gibi Arap toplumunun da, insanların toplumsal yaşamları ve bayramlarıyla ilişkili âdetleri ve gelenekleri vardır.Vatandaş; genel olarak günlük isine, ister fabrikada veya tarlada, ister ticarî mekânlarda veya devlet daireleri ve şirketlerde olsun, gündüzün erken bir saatinde baslar.
Eğer hükümet görevlisiyse altı saat mesai yapar. Bazen de diğer işlerde akşam saat beşe kadar çalışırlar. Öğleden sonra saat 2-3 civarlarında işlerinin bitiminden sonra evlerinde istirahat ederler. Sonrasında da Arap dünyasının ana öğünü olan öğle yemeğine giderler.
Akşam olunca toplumsal yaşantılarında diğer bir hayat başlar ki bu da ; kendi aralarındaki ziyaretler ve gece sohbetleridir. Erkeklerin çoğu vakitlerini kafelerde veya üye oldukları kulüplerde geçirirler. İster lunapark, ister park, ister sinema isterse de kulüpte olsunlar sohbetleri kendi aileleri ve yaşantıları hakkındadır. Doğrusunu söylemek gerekirse kafeler, Arap toplumunun yaşantısında önemli rol oynar. Bu kafeler arkadaşlar için buluşma noktasıdır. Burada arkadaşlar kendi aralarında değişik sohbetlerde bulunurlar veya günlük kitap okurlar veya tavla ve satranç gibi eğlence araçlarıyla eğlenirler. Bu faaliyetler Arapların hayatında radyo dinlemek veya tv izlemek gibidir. Bu mekânlarda çay, Arap kahvesi alkolsüz içecek çeşitlerinden içerler bazıları ise nargile içer. Bazıları da övünlük yemeğini yerler. Anlaşıldığı üzere Arap toplumlarının çoğunda hafta sonu tatilleri süresince insanlar umuma açık olan lunapark, kafe ve bunun gibi yerlerde yoğunluk oluştururlar.En büyük ziyaretleri aile içinde olanıdır. Bu Arap toplumumun yapısında ve aile hayatında önemli yer kaplar. Bunun sebebi akrabalar ve aileler arasındaki yakın ilişkidir. Arap devletlerin genelinde münasip olan ev halkının çeşitli yiyecek tatlı türleri ve alkolsüz içecek çay kahve ve benzeri içeceklerin olduğu yerlerdir. Bu tür ziyaretler geçmişten beri yapılır.
İster kendi ligleri olsun ister ulusal olsun futbol maçlarını statta veya televizyondan izlerler. Gazete ve dergiden de ayrıntılarını takip ederler. Arapların en sevdikleri sporlar futbol, basketbol ve yüzmedir.Okullarda derslerin tamamen kesilmesi ve okulların uzun sereli tatil olması sebebiyle Arap ailelerinde yazın tatile büyük itibar vardır. Tatilde bazı şehirleri veya kendi şehirlerindeki tarihi mekanları veya yakın Arap ülkelerini özellikle dağlık ve denizel bölgeleri ziyaret ederler. Bilinen toplumsal özelliklerinden biride özellikle köylü kesim arasında yaygın olan; erken yaşta evliktir
Genel olarak aileler çocuklarını evliliğine teşvik ederler. Mesela onlara “evlenmenden mutlu oluyorum veya senin mürevvetini görmek istiyorum†gibi sözler söyleyerek evliliğe teşvikte bulunurlar.Kız istemek için gelen ziyaretçiler kahve ikram olunmasını isterler ve “şu sevinçli günümüzde çay içelim “ derler. Anne ve baba çocuklarının eş seçimlerinde yardımcı olurlar. Her iki tarafta evlilik konusuna büyük önem verilir. Taraflar arasındaki sosyal denklikte önem arz eder. Ama bu denklikte ekonomik şartlar dikkate alınmaz. Bir aile evladını evlendirecekken karşı tarafın sosyal statüsünü , ahlakını, makamını ve zenginliğini göz önünde bulundurur. Fakir bir kimse illa da çocuğunun zengin birisiyle evlenmesini istemez.
Nişan, söz, düğün günü, kısacası evliliğe dair her türlü hususu kararlaştırmak üzere kız ve erkek aileleri birbirlerine yaptıkları ziyaretlerle önemli adımlar atmış olur.Kısacası evlilikler taraflar ister Müslüman ister mesihi olsun, amca kızı ve amca oğlu arasında olabilir. Akraba dışı evlilikler ise şehirler arasına kadar ulaşabilir. Arap halkı dini ve resmi bayramları kutlar. Ramazan sonundaki fıtır bayramı da bulardan birisidir. İslamın beş şartından biri olan oruç farziyyetini eda ettikleri için kalplerinde bir ferahlık meydana gelir. Ve bundan dolayı fıtır bayramına küçük bayram da denilebilir. Kurban bayramını ise büyük bayram olarak adlandırırlar. Hac günlerinde Müslümanlar bu bayramı kendi aralarında kutlarlar. Bilindiği üzere bu ( kurban ) islamın rükunlarından birisidir.
Efendimizin doğum gününde Müslümanlar, camilerde bir araya gelerek efendimizin hayatını dinler ona methü senalarda bulunarak bu geceyi ihya ederler.Hıristiyan vatandaşlar ise yılbaşı, kızıl haç ve diğer kendi bayramlarını kutlarlar.Bu tür bayramlardan dolayı insanlar yeni elbiseler alıp tatlılar ve pastalar hazırlarlar. Akraba ve arkadaşlarına ziyaretler düzenlerler. Uzaktakilere de üzerinde “ nice bayramlara “ yazısı bulunan tebrik kartları gönderip birbirleri için güzel temennide bulunurlar. Kurban bayramı münasebetiyle fakirlere de et dağıtılır.
Dini bayramların yanı sıra Arap toplumunda ulusa ve yöresel kapsamda kutlanan bayramlar da vardır. Mesela bağımsızlık veya bazı mevsimlere ait bayramlar (nevruz) bunlardandır. Birde mısırlıların bahar başında kutladığı bayram vardır ki bu umumi olarak Araplar arasında yaz başlangıcı olarak kabul görür. Bu bayramlarda Araplar genel olarak beyaz et ve tuzlu balık yerler. İnsanların boş alanlara ve umumi parklara çıkmaları da bu bayramlarda yapılanlardır.
RAPÇA ÜNİTE:6 DERS:1 DOĞU VE BATI
Doğu ve batı medeniyetleri arasındaki fark nedir?Kanımca bu fark tek birşeyden ibarettir.Muhakkak ki o (fark) doğu medeniyetinin tarımsal,batı medeniyetinin endüstriyel olmasıdır.Bundan dolayı doğudaki durağanlık batıdaki hareketlilik bir batılı olgusudur.Çünkü tarımın tabiatı durağandır.İlerlemez ya da çok yavaş ilerler.Bu yüzden biz şimdi bin sene önce atalarımızın işlediği gibi işliyoruz toprağı.Fakat endüstrinin tabiatı hareketlidir.İcat ve keşif için olanaklıdır.Bu yüzden tarımsal doğu milletleri daima durağan olmasına karşın,endüstriyel batı milletleri devamlı ilerlemektedirler.Zikre değer bir husus da şudur:
Doğuda yaygın kültür edebiyattır.Edebiyat doğudaki yaygın olan tarım gibidir.Edebiyat da ya ilerlemeyi hiç kabul etmez ya da çok yavaş ilerler.Mesela biz, bin sene önce Abbasi Devletinde yaygın olan edebiyattan çok fazla ilerlemiş değiliz.Fakat endüstri ortamının mevcut olduğu batıda yaygın kültür bilimdir.Bilim tıpkı endüstri gibi sürekli ilerleyen bir devinimdir.Bin seneden beridir edebiyatta atalarımıza muhalefet etmedik(farklı düşünmedik).Ancak on ya da yirmi sene önce bizzat kendimizin içinde bulunduğu bilime karşı muhalefet ediyoruz.(yani farklı bilimsel tezler öne sürüyoruz)Doğu ve batı arasındaki temel fark:doğu uygarlığının tarımsal,batı uygarlığının endüstriyel olmasıdır.Doğunun kültürü edebiyata,batının kültürü de bilime özgüdür.
Bundan dolayı doğu durağandır.Çünkü durağanlık tarım ve edebiyatın doğasıdır.Batı ilerleyici,devingendir.Çünkü bilimin ve endüstrinin doğası devinim ve ilerlemedir.Şu anda Avrupaya karşı biz doğuluların ne yapması gerekiyor?İlk görevimiz kültürümüzü bilimsel hale getirmek veya bilimi bu kültürde önemli bir unsur kılmaktır.Ve tarımın ihmal edilmesi söz konusu olsa bile medeniyetimizi endüstriyel hale getirmektir...
ÜNİTE:6 DERS:2 BİLİM ADAMLARININ YURTDIŞINA GÖÇÜ
Son zamanlarda bilim adamlarının ve uzmanların yurtdışına göçü arttı.Bu durum,bu ülkeler açısından sonuçları kötü olan büyük bir problemi ortaya çıkardı.Bazı batı devletlerinin özellikle de Amerika Birleşik Devletlerinin doktorları,mühendisleri,uzmanları,araştırmacıları ve diğerlerini istihdam için dürtü yöntemini kullanması bu problemin kötü bir şekilde artmasının nedenlerindendir.Bunun bir sonucu olarak Amerika Birleşik Devletlerinde dünyanın dört bir tarafından ithal edilen çok sayıda beyin toplanır.Bu göçe yol açan en önemli nedenin maddi kar olduğu kabul edilir.Zira Amerika Birleşik Devletlerinde memur maaşı herhangi bir Asya veye Arap ülkesindekinden kat kat daha fazladır.
Buna ek olarak uzmanlar için Amerika'daki iş fırsatları Asya ve Arap dünyasındakinden çok daha iyidir.Söyleyebileceğim başka nedenler de vardır.Siyasi ve ekonomik istikrarsızlık,eğitim projesinin olmayışı,Asya ve Arap ülkelerinin bir çoğunda bilim adamlarına ve düşünürlere yeterli saygının gösterilmeyişidir.Son yıllarda bilim adamları ve düşünürlerin göçünü sınırlamak için zorunlu bazı icraatler yapmaya başlayan Doğuda gelişmekte olan bazı ülkelere rağmen,hala Amerikan ülkelerinde mezun olan Doğulu öğrencilerden büyük bir oranın geri dönmediğini görüyoruz.
ÜNİTE 7 ders 1
metin: 13
MODERN (YENİLİKÇİ) ARAPLARDA YENİLEŞME HAREKETİNİN ÖNCÜLERİ
Her yenileşme hareketinin temellerini atan ve düşünce yapısının belirlenmesinde büyük rol oynayan liderler vardır.Modern Araplardaki yenilik hareketi diğer ümmetlerden farkı yoktur.(farklılık göstermemiştir).Bununla birlikte liderler(öncüler) ilerlemek ve gelişmek amacıyla fikri alanda,dini alanda,siyasi ve edebi alanda Araplara özgü farklı toplumsal yenilikler yapmışlardır.
Bu liderler şunlardır; Rifa’a Rafi et-Tahtavi,Butrus El-Bustani,İmam Muhammed Abduh dur.Arap dünyasındaki modern yenileşme hareketinin en önemli öncülerinin isimlerini söylemek istersek,onların en başındaRifa’a Rafi et-Tahtavi (1801-1873 mısır) ,Butrus El-Bustani (1819-1883 lübnan) ,İmam Muhammed Abduh’u (1849-1905 mısır) zikretmemiz gerekir.Tahtavi’ nin hayatı 3 ana merhalede incelenir 1. Kısım Ezheri şerifteki ders vermesi2.kısım pariste geçen yerleşimi, oturması 3. Merhalesi ise mısıra dönüşündeki iş ve üretim. 1826 yılında Mısır valisi mehmet ali nin onu fransaya fikir, düşünce elçisi olarak gönderdi.. onun bu yolculuktaki gayesi gönderilen öğrenciler liderlik, önderlik yapmasıydı. Fakat o önünde ilim öğrenme fırsatı gördü. Büyük bir iştiyakla eğitimi kabul etti. Modern avrupa’nın fenlerini ilimlerinin çoğu yanı başında bitti. Fransızcadan arapçaya(çeşitli) tercümeler gerçekleştirdi. Pariste kitap telif etti ismini de ’fransa da hayat’ diye büyük bir incelikle vasıflandırdı. Sonra mısıra mısır toplumunu islah etme zaruretine inanarak döndü. Kendini telif ve tercüme işlerine verdi.
İlmi kitapların çoğunun arapçaya nakillerinde önemli bir rol oynayan dil okularının veya mütercim okullarıyla şereflenmiştir. Eğitim ve farklı yayıncılık (gazeticilik)la meşgul oldu. Fikirde yenilik(nehda) sadece tercüme hareketlerinin üstünlüğünde değil yeni fikirlerinde yayılmasında demokratikleşme gibi halkın temsili seçimi, kadınalrın okuması ve sosyal hayata dini ve fikir hareketlerde katılma, kişiler arası eşit olmasında büyük bir etki olmuştur.Butrus bustaniye gelince ki, o, muallim lakabıyla bilinir. Bazıları onu 3.Hoca diye adlandırmıştır.Bu lakap bustaninin önemine ve konumuna işaret eden bir lakaptır.Çünkü hatırlamaktayız ki arap tarihinde ‘’ARİSTO’’ birinci hoca,’’FARABİ’’ ikinci hoca ismiyle tanınırdı. Bustaninin sayısız meydanlarda katkısı, payı olmuştur: eğitim, gazetecilik, dil,siyaset. Kalemini vatanın hizmetine vermiştir. O ilk defa kadını öğretime çağırmış, (kadının) yerini yükseltmiştir.Onun 1863 yılında beyrutta oluşturduğu ‘vatan mektebi’ (okul-ekol) en büyük vatani iş olduğu umulur. Bu dini (itar)ın dışında suriyede yapılan ilk hazırlık (mağhed) işidir. Bustani, yolunu, yüce prensipler olan dinsel hoşgörü ve vatan sevgisiyle yaymaya çalışmıştır.
Arap dünyasında 1870den 1884 yılına kadar yayın hayatı süren kültür ve edebiyat dergilerin başı olarak adlandırılan ‘habbaz’ (ekmekçi- fırıncı) dergisi yayıncılık işlerinden biridir.Onun farklı fikir ve dil çalışmalarına baktığımızda 2 ana başlık gözümüze ilişir (bariz). Onlardan biri kamusu, sözlüğü olan ‘muhitul muhit’ diğeri mevsuati ‘dairetül mearif’. Zikre layık olan dairetül mearif yeni arapça mevsuaya hazırlık için birinci ilk tartışmalar(muhavele)dır. vefatından önce 6 cüz fasikülü tamamlayabilmiştir. Sonraları ailesi 1900 yıllarına kadar 11 fasikülünü çıkarmaya devam etmiştir.
İmam Muhammed Abduh,19.yüzyılın en büyük Arap dini reformisti olarak kabul edilir.O,Ezher diplomasını elde etti.Ardından da Darul Ulum (bilimler akademisi),Medrasetül Elsun (diller okulu ) gibi meşhur yüksek okullara edebiyat ve tarih hocası olarak atandı.O’na,resmi gazete ‘’el-Vaka’i’ul-Mısriyye ‘’ nin editörlüğü görevi verildi.
Ünite 7 Metin 14 Nermin Arkan çalışkan
ÇAĞDAŞ ARAP ÖYKÜSÜ
Cahiliye döneminden beri Araplar, önemli günlerini ve savaşlarını ele alan öyküler, makâmeler ve bin bir gece masalları gibi öykü edebiyatının çeşitli türlerini tanımışlardır. Ancak batılı anlamda öykü modern Arap edebiyatında yeni bir türdür. 19.asrın ortalarına doğru ortaya çıkmaya başlamıştır. Onun gelişimine, Arapçaya tercüme edilen Batılı öykü ve romanlar katkı sağlamıştır ve bir çok aşamadan geçmiştir. Bu öykü aşamaları şunlardır;1- Makâmeler Aşaması: ‘Makâme’ Seciye ( nesirde kafiye) ve anlatıcı ile kahraman olmak üzere iki ögeye dayanan eski bir Arap sanatıdır. Toplum yaşantısının değişik yönlerini anlatmak için 19.yüzyıl yazarlarından bir kısmı bu üslubu kullanmıştır. Muhammed Muveylıhı’nın "İsa Bin Hişâm’ın sözü" (1898) çalışması (Makâmenin) üslûbu ve (Makâmedeki) şahısların gelişmesinde çağdaş Arap rivayetçiliği için giriş kabul edilir.
2- Ta’rib ve Türcüme Aşaması: (Ta’rib) Batı öykülerinin Arapçaya çevrilme gayretlerinin ve bu öykülerin Arap havasına konulduğu ve Arap isimlerinin kullanıldığı aşamadır. (Tercüme ise) bu öykülerin kendilerinde temel bir değişiklik yapılmadan Arapçaya tercüme edilmesidir. Öykü bu aşamada makâmatın özellikleri olarak biline zuhruf ve seci (nesirde kafiye)’den hür oldu. Sanat açısından güzelleşti.
3- Çağdaş Arap Öykü Yazma Aşaması: İlk çalışmalar arap dili ile gerçekleştirilen asıl öykü çalışmalarının ortaya çıkmasına yardım etmiştir bu çalışmaların arasında tarih ile sosyal yapı ile ve aşk ile ilgili öyküler yer almaktadır.
Sayısı 21’e ulaşan tarihi öyküler yazma konusunda Corci Zeydan (1861-1948) meşhur olmuştur. Onun bu öykülerinde mısır ve İslam tarihi ile ilgili aşamalar yer almaktadır.Cubrân Halil Cubân (1883-1931 Lübnan) yapısı itibari ile sembolik ve romantik olarak bilinen öykülerden birkaç tane yazmıştır.1912 yılında Muhammed Hüseyin Heykel’in yazdığı (Zeynep) öyküsünde, edebiyat tarihçileri yazarın bu öyküsünde birçok sanat unsurları içerisinde bulundurması bakımından Arap öykücülüğünde bir dönüm noktası olarak kabul edilmesi gerektiği eğilimindedir.
Bundan sonra öykücülük çeşitli Arap bölgelerinde özellikle Irak, Lübnan,Suriye,Mısır’da büyük bir gelişim gösterdi. Renkleri ve konuları çoğaldı. İşte tarihi öyküler psikanalize dayanan analitik öyküler, sosyal öyküler bunlardandır. Bu öykücülüğe örnek olacak yazarların sayısı çoktur.Çağdaş öykücülüğün en meşhurlarından sayılan Mahmut Teymûr (1894-1973 Mısır) bunların başında gelir. Onun öyküleri salt yaşanmış olaylardan kişilerin incelenmesine doğru bir gelişim gösterir.Tevfik el-Hakîm’in(1898-1987 Mısır) öyküleri "Ruhun Dönüşü"nde sosyal çatışmayı ele alması "Doğudan Bir Serçe" de ruhî tahlilleri ile öne çıkar.Öykünün tarihinde Tahâ Hüseyn’in üstün bir konumu vardır. Beklide onun en önemli eserlerinden biri,kendi yaşamının evrelerinden ikisini ele aldığı el-Eyyâm(günler) adlı otobiyografisidir. Bu iki evreden ilki köy ikincisi ise eserdeki öğrenimdir.Necib Mahfuz (1911-2006 Mısır) Arap fünyasındaki öykü yazarlarının en önemlilerinden biri kabul edilir. Onun eserleri, sadece sanatsal yaratıcılığından dolayı değil, aynı zamanda evrensel mesaj taşıyan konuları ele almasından ötürü uluslar arası bir şöhret elde etmiştir.(Necib Mahfûz) 1956-1957 yıllarında yayınlanan "şekerlik","gayret köşkü","iki köşk arasında" özellikle üç çalışma şekliyle meşhur olmuştur. Eselerin içinde Mısır’ın ruhî, fıkrî ve kültürel değerleri ile sosyal ve siyasal bütün oları görürüz.
Diğer Arap öyküleri yazarlarından bazıları şunlardır; Süheyl İdris(1925-2008 Lübnan) , Halîm Berakât(1933 - Lübnan), Tayyîb Salîh(1929-2009 Sudan), Şâkir Habâk(1930-Irak), Nihat etTekerli (1922-Irak)


8. Ünite 1. Ders Aliye Cere aslan
"Büyük şair Dr. Ahmed Zeki Ebû Şâdi. vatanı Mısır’dan, 1946 yılında Amerika’ya göç elti. New York’la ve daha sonra da Washington’da yaşadı. Orada. Amerika’nın Sesi Radyosu’nda çalıştı.""Samimiyetle uğrunda yaşadığı vatanı Mısır’ı unutmaksızın. yaşamak için ve canı ile malını yoluna adadığı insani mesajını verine getirmek için çalışıyordu."Barisin,huzurun.kültürün ön planda tutulduğu bir toplumun olusturulmasinda(Misir"in) yeniden rol almasini umarak,insanligin onuruna ve yasama olan katkilarini müdafaa ederek 0"nun prensiblerini destekliyordu.
Ebi Sadi hicret ettiği yerde,cok kiymetli bir cok eserler ortaya koymuştur, "islami dersler,, ve „edebi dersler „ gibi....Yine o neyruzul hurri",„enesidil hayah", el insanil cedid","izis"gibi aralarinda siir dergilerinin bulunduğu,yayinlanmamis eserlerde birakmistir.Bütün bu calismalarinda insanlarıgüzel.hayirli ve hak yolda yürümeye cajiran.duraganliga harb acan ve yüksek değerlere ve insan onurunu savunan,akla inanan,örnek yeni bir felsefeye cağri buluruz.
"Gerçek şu ki; Hbu Şâdi. bir şâirden, bir yakardan, bir edebiyatçıdan, bir sanatçıdan, bir eleştirmenden, bir gazeteciden, bir müelliften, bir doktordan çok daha fazlasıydı. İnsanlık için iyiliği seven, tâ ki düşmanlarına varana kadar insanlann tümünü de seven bir insandı."1932 yilinda „Ebullu" grubunu ve „ebullu „ dergisini kurduğundan beri Arabülkelerinin doğusunda ve Misirda caedas edebi cigirin acilmasinda bütün gücüyle rol alan büyük bir düsünürdü.Ve arabyeni edebiyat tarihinde bu önemlisiir hareketinin bayraktan sayjlmiştir.
Ebu sadinin şiiri renkliliği vefarkli konuları' ile seçkinlik kazanir.Cünkü onda gazeKdogatasviri.felsefİ siir.ulusal ve ilerici siir.dramatiksiir vardir.Yine o arab edebiyatında yeni gerçekçi tohumlar ekerlerken cagdasarab şirinde rumensi okullarinin bayraktarı' sayilir..E bu sadinin,10 ciltlik tiyatro eseri ve hikayeler ve 23 ciltlik divani cok zengin edebi eserleri temsil eder.Sairimiz kültürde, insancilliga inaniyordu.Bu nedenle Arab edebiyat şaheserlerini ,eski yunan edebiyatini.dogo ve batiedebiyatlarin okunduğunun şiirinde ulusalcılığa yöneliş egemen olmasına rağmen. O, bilimsel eğilim ruhu ve insani kardeşliğe çağrısı ile tanındı. Dûşünce özgürlüğü savunucuları ile en ön safta durmaktaydı.Sairimiz 12 Nisan 1955 yilinda Washingtonda vefat ettigi zamanher yerde Arablar üzüldü.Ve onun vefatiyla insanlık, insanligin ilerlemesi ve aydinlanmasi için ve insanlarinin tümünün hayri için ihlasla ve inançla calisan ileri görüşlü ve cesaretli bir davetçiyi kaybetti..
8. Ünite 2. Metin Bi himmeti piran
ANKARA İLİTAM ARAPCA YENİ SİSTEM
8. Ünite, İkinci Ders
Metin: 16 EDEBİYAT
Bilginler, edebiyatın tanımı ve sınırlandırılmasında görüs ayrılıgına düstüler. Edebiyat bilimi onların terminolojisinde, sentaks, dil, morfoloji,arûz, kâfiye, siir sanatı, Arapların haberleri ve nesebleri gibi Arapçanın bilimlerinden daha çogunu kapsamaktadır.Bu ilimlerin tamami veya birisine sahip olani edib diye isimlendirdiler.Dediler ki: ‘Edebiyatçı ile âlim arasındaki fark sudur: Edebiyatçı her seyden en güzelini alır ve onu derler. Âlim, tek bir bilime yönelir ve onda uzmanlasır.
Fakat ilk tarif anlatilmak istenene daha yakindir.Bu yüzden onlar, edebiyat biliminde amacı, nesir ve nazım sanatlarında en iyiyi yapmak olarak belirlediler. Bu adlandırma, bu bilimlerin belirginlesmesinden ve birbirlerinden bagımsızlıgını kazanmasından önce yaygınlastı.Ilk anda karisik ve icinden cikilmaz bir haldeyken, sonra yavas yavas bagimsizlasarak genisledi ve her bireri yükselme ve evrim (olusum) sonrasinda bagimsiz hükümleri olan birer ilim haline geldiler.Islâmın baslangıcında edebiyatla kastedilen sey, Arapların sözlerini,siirlerini, haberlerini, atasözlerini Kur’ân-ı Kerim’in yorumunda, lafızlarının yazıya geçirilmesinde ve üslûbunun kavranmasında kullanmak üzere bir araya getirmekti.
Bunu hicretin birinci asrindan aldilar.Ibn-i Abbas buyurdu ki:Allahin kitabindan bilmediginiz bir seyi okudugunuz zaman onu araplarin siirlerinde arayiniz.cünkü siir araplarin divanidir.Daha sonra ebu esved-i düeli manalari zaptetmek icin nahvi olusturdu.böylece i´rab ve sarf ilimlerinde kendileriyle delil getirmek icin araplarin sözlerine ve siirlerine olan ihtiyac daha da fazlalasti.Emevi Devleti arap dil ve edebiyatinin canlanmasi icin özen gösterdi ve emevi halifeleri cahiliyye devrindeki edebiyati muhafaza etmeye basladi.Ve onlari ezberleyenleri yakinlastirip, naklediyorlar , rivayet ediyorlar ve onlara bahsis veriyorlardi.
"Özellikle Abbasilerin ilk asrında dil ve edebiyata olan ilgi, ilk halifelerinin ve Bermekî vezirlerinin bilim, edebiyat ve siire ilgi duymalarından dolayı,Abbasi Devleti ile özdes hâle geldi.Onlarin ragbetleri sadece siirle sinirli degildi.Lakin edebiyat icin topyekün topyekün gayret ettiler Dinlemek icin, veya cocuklarina arap dili , dilbilgisi ve siiri ögretmeleri icin Kufe ve basra´dan edebiyatcilari getirdiler.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medine-web 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medineweb Görsel ve Slayt arşivi( kaybolmaması... Medineweb.net Videolar Medine-web 5 221 23 Eylül 2024 20:24
Mustafa İslamoğlu Sözler Medineweb.net Videolar Mihrinaz 2 397 30 Nisan 2023 16:51
Şirk Hakkında Kuran Ne Diyor? Medineweb.net Videolar Medine-web 0 266 29 Nisan 2023 18:52
DÜNYA KABE'NİN NERESİNDE Hacc-Umre-Kurban Medine-web 0 1111 27 Nisan 2020 21:40