Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 Arkadaşları:32 Cinsiyet:Bay Memleket:İst Yaş:39 Mesaj:
3.185 Konular:
1383 Beğenildi:174 Beğendi:17 Takdirleri:216 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Ana Konularıyla Kuran [Ünit 11 Ders Özeti] (Dokuz Eylül) Ana Konularıyla Kuran [Ünit 11 Ders Özeti] (Dokuz Eylül) 11.ÜNİTE / KURANDA ÖLÜMDEN SONRAKİ HAYAT
Ahiret hayatı, adil ve hakim olan bir ALLAH inancının olmazsa olmaz neticesidir. (A‘la 87/16-19),,, (Taha 20/15, 16)
israiloğullarını uyarıcı nitelikte olan ırkçılıklarını yüzlerine vuran şu ayet yer almaktadır.
“(Ey Muhammed, onlara ġayet (iddia ettiğiniz gibi) ahiret yurdu ALLAH katında diğer insanlara değil de yalnızca size aitse ve bu iddianızda doğru iseniz haydi
ölümü temenni edin (bakalım), de. Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları iĢler (günah ve isyanları) sebebiyle hiç bir zaman ölümü temenni
etmeyeceklerdir. ALLAH zalimleri iyi bilir. And olsun ki, onların hayata diğer insanlardan ve hatta ALLAH'a eĢ koĢanlardan da daha düĢkün olduklarını görürsün.
Her biri ömrünün bin yıl olmasını ister. Oysa uzun ömürlü olması onu azabdan uzaklaĢtırmaz. ALLAH onların yaptıklarını görür.‖ (Bakara 94)
ALLAH Teala Hristiyanlara ahiret inancını doğrudan Hz. Ġsa üzerinden bildirmiĢtir: ―Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona
selam olsun!... «Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.»‖ (Meryem 19/15, 33)
Bu iki semavi dinin mensupları cenneti kendilerine has kıldıkları için bu ayetlere muhatap olmuşlardır.
Allaha şirk koşan Cahiliye Arapları da ahirete inanmış ve dünya hayatını sonsuz kabul etmişler.Kendilerini yok eden şeyin dehr(zaman ) olduguna
inanmışlardır.Kuran bu topluma inerken hem ALLAH’ın varlığı birliği hem de ahret inancını yerleştirmeye çalışmıştır.Bunu yaparken somut varlıklardan
müşahadelere yer vermiştir. KURANDA AHİRET İLE İLGİLİ KAVRAMLAR
BA’S/ بعث : Sözlükte asli olarak ‗harekete geçirmek‘ anlamına gelen bu kelime, ‗ بعد البعث
الموت /el-ba‘s ba‘de‘l-mevt‘ Şeklindeki kullanımıyla ölümden sonraki yeniden diriliŞi ifade eder.
NEŞR/ نشر : Sözlükte asli olarak ‗genişlemek‘ anlamına gelen bu kelime, dünya bağlamında vakti geldiğinde bitkilerin topraktan çıkıp büyümesini ve geliŞmesini,
ahiret bağlamında ise ölüp toprak olan insanın kıyametin kopmasıyla birlikte yeniden dirilip hayat bulmasını ifade eder.
iHYÂ/ إحیاء : Sözlükte asli olarak ‗yeniden can verip harekete geçirmek‘ anlamına gelen bu kelime, dünya bağlamında hem yağmur sayesinde kurumuş toprağın
tekrar yeşermesini, hem de insanın ilk defa dünyaya gelişini, ahiret bağlamında ise ölüp toprak olmuş kimselerin yeniden canlanıp diriltilmesini ifade eder.
NEŞET/ نشأة - İNŞÂ’/ إنشاء : Sözlükte asli olarak ‗yükseltmek‘ anlamına gelen bu kelime, dünya bağlamında bir temel üzerinde yükseltip geliĢtirmek suretiyle varlık
sahasına çıkarmayı, ahiret bağlamında ise kıyametle birlikte yıkılıp yok edilen varlık aleminin ahirette yepyeni bir dizayn ile tekrar yaratılıp varedilmesini ifade
eder.
HALK/ خلق : Sözlükte asli olarak ‗farklı unsurları birleştirip yeni ve güzel bir bütün oluşturmak‘ anlamına gelen bu kelime, dünya bağlamında insanın ruh ve beden
olarak ilk yaratılıŞını, ahiret bağlamında ise varlık aleminin ahirette yeniden yaratılmasını ifade eder.
AVDET/ عودة - iÂDE/ إعادة : Sözlükte asli olarak ‗bir şeyi geri döndürmek‘ anlamına gelen bu kelime, Kıyametin kopmasıyla yok olan mevcudatı ikinci bir yaratmayla
yeniden varetmeyi ifade eder
BA’SERA/ بعثرة : Sözlükte asli olarak ‗üstü kapalı olan bir şeyi açığa çıkarmak‘ anlamına gelen bu kelime, ölüp toprak altına gömülen varlıkların Kıyametin
kopmasıyla birlikte kabirlerinden kalkıp yeniden diriltilmesini ifade eder.
HURÛC/ خروج - iHRÂC/ إخراج : Sözlükte asli olarak ‗açığa çıkarmak‘ anlamına gelen bu kelime, dünya hayatında ölüp gidenlerin Kıyametten sonra diriltilip yeniden
ortaya çıkartılmalarını ifade eder:
KIYÂM/ قیام : Sözlükte asli olarak ‗ayağa kalkmak‘ anlamına gelen bu kelime, ‗ یو
القیامة /Kıyamet günü‘ şeklinde isim tamlaması olarak ölüp giden her şeyin Kıyametin kopuğuyla birlikte yeniden dirilip ayağa kalkmasını ifade eder.
RÜCÛ’/ رجوع : Sözlükte asli olarak ‗geri dönmek‘ anlamına gelen bu kelime, dünya hayatını yaşadıktan sonra ölüp giden kimselerin ahirette ALLAH‘ın huzuruna geri
döndürülmelerini ifade eder.
RADD/ ردَّ : Sözlükte asli olarak ‗bir şeyi geri döndürmek‘ anlamına gelen bu kelime, dünya hayatına imtihan için gönderilen insanoğlunun ahirette ALLAH‘ın
huzuruna geri döndürülmelerini ifade eder.
MASÎR/ مصیر : Sözlükte asli olarak ‗aslına dönüş‘ anlamına gelen bu kelime, dünya hayatını yaşayıp ölen kimselerin ahirette ALLAH‘ın huzuruna dönüşlerini ifade
eder.
İYÂB/ إیاب – MEÂB/ مآب : Sözlükte asli olarak ‗dönüp dolaşıp varacağı yere ulaşmak‘ anlamına gelen bu kelime, insanoğlunun dünya hayatında farklı işlere
yöneldikten sonra ölüp ahirette ALLAH‘ın huzuruna varıp ulaşmasını ifade eder.
HAŞR/ حشر : Sözlükte asli olarak ‗toplamak‟ anlamına gelen bu kelime, yaratılıp yeryüzüne gönderilen ve burada bir ömür geçiren insanoğlunun öldükten sonra
Rabbinin huzurunda toplanıp bir araya gelmesini ifade eder
iNKILÂB/ انقلاب : Sözlükte asli olarak ‗dönüşmek‟ anlamına gelen bu kelime, belli bir yapıyla dünyaya gelen ve burada farklı tecrübeler yaşayan insanın ölümünden
sonra ahirette yepyeni bir yaratılışla Rabbine dönüp ulaşmasını ifade eder
MÜNTEHÂ/ منتھى : Sözlükte asli olarak ‗bir şeyin son bulduğu nihai nokta‘ anlamına gelen bu kelime, insanoğlunun ölümden sonra Kıyametle birlikte ulaşacağı
son varış yerinin Rabbinin huzuru olmasını ifade eder:
LiKÂ/ لقاء : Sözlükte asli olarak ‗karşılaşıp buluşma‘ anlamına gelen bu kelime, insanoğlunun ahirette Rabbine kavuşup onunla buluşmasını ifade eder. III. KUR’AN’IN MEKKi VE MEDENi AYETLERiNDE AHiRET iNANCI
Ahiret inancı, Kur‘an ahlakının temel zeminini oluşturmuştur. bu dünyada ALLAH tarafından bildirilen ahlaki ilkelere bağlı yaşayanlar bunun karşılığını fazlasıyla
alacakları gibi, uymayanlar da cezasını eksiksiz çekeceklerdir. Medine dönemiyle birlikte ahiret inancı temel bir akide haline gelmiŞtir. Bu bağlamda ahiret
inancıyla ilgili Ehli Kitab‘a ve münafıklara ait yanlış anlayış ve yaklaşımlar gündeme getirilip eleştirilmiştir:
Bu dönem islam dininin kurumsallaşıp bir devlet yapısını alma dönemidir.Bu nedenle ayetlerde cennet cehennem merkezli sakındırma özendirme uslubuyla
toplumsal hukuki mevzulara deginilmiştir. IV.KUR’AN’DA AHİRETİN VARLIĞINA DAiR ORTAYA KONAN DELiLLER:
a) AKLİ DELİLLER: Tamamen maddeci bir düşünce yapısına sahip Mekke müşriklerine yeniden diriliş, öncelikle onları ikna edip susturacak mantıki delillerle ortaya
konmuştur:
1. İlk defa yoktan yaratan, ikinci kez diriltmeye de kadirdir
2. Zorunu yaratan, daha kolayını yaratmaya da kadirdir
3. Zıddını yaratan, benzerini yaratmaya da kadirdir
b) TECRÜBİ DELİLLER
Kur‘an‘da Kıyamet sonrası yeniden diriliş, ikinci olarak dünya hayatında herkesin yaşayıp şahit olduğu somut beşeri tecrübeler ışığında ortaya konmuştur:
Kışın solup kuruyan tabiatın baharla birlikte yeniden canlanması
Gece uykuya dalan insanın sabah kalkıp uyanması
c) TARiHİ DELİLLER: Yeniden diriliş, son olarak Kur‘an kıssalarında yer alan somut tarihi örnekler ışığında ortaya konup ispat edilmiştir:
1. Ashab-ı Kehf‘in mağarada uyutulması.
2. Hz. İbrahim‘in elinde kuŞların diriltilmesi
3. Hz. Musa‘nın öldürdüğü adamın diriltilmesi, ,
4. Hz. Musa kavminin diriltilmesi
5. İsrailoğullarından birinin merkebiyle birlikte diriltilmesi
6. Hz. Musa ve yol arkadaşı/Hızır‘ın azığı olan balığın diriltilmesi
8. Hz. İsa‘nın kuş ve ölüleri diriltmesi V. KUR’AN’DA AHİRET HAYATINI ANLATAN AYETLERİN MAHİYETİ:
Bildiğimiz üzere içinde yaşadığımız dünya hayatı zaman, mekan ve sebeplerle kayıtlı maddi bir alemde gerçekleşmektedir, gayb alemi ise, bu gibi kayıtlardan
bağımsız olup, dünyadan tamamen farklı bir boyut ve mahiyete sahiptir.
Kur‘an bizlere hem gayb alemine, hem de dünya hayatına dair bilgi ve haberler vermektedir. Genel olarak Kur‘an‘da, gayb alemine dair bilgi ve haber içeren
ayetler müteşabih, dünya hayatına dair bilgiler içeren ayetler ise muhkem kabul edilmiştir.
Dolayısıyla zaman ve mekan boyutundan uzak olan bu alana yaklaşımda, Ehli sünnet alimlerinin müteşabih ayetleri ele almada belirledikleri esas ve ölçüleri bilip
buna uygun bir yaklaşım tarzı benimsemek elzemdir.
Teşabüh‟, sözlük anlamı itibarıyla ‗benzemek, benzeşmek, kapalı olmak‘ gibi anlamlara gelmektedir. Buradan türeyen ‗müteşabih‟ ise, birbiriyle benzeşen, bu
nedenle birbirinden ayırt edilmesi zor olan, aralarındaki güçlü benzerlik nedeniyle birbirinden ayırt edilmesi, dolayısıyla anlaşılması güç olan iki şeyden her birini
ifade etmek için kullanılmıştır.
Bu bağlamda Yüce ALLAH, Kur‘an‘da gayb alemine ait hususları bize asli halleriyle değil, bunların bizim anlayabileceğimiz tarzda benzerleriyle anlatmıştır.
Başta Hz. Peygamber olmak üzere sahabe ve onlardan hemen sonra gelen selef alimleri bu hususları olduğu halleri üzere bırakıp kendilerine iman etmekle
yetinmişlerdir.
İslam‘ın fetihler yayılması ve farklı kültürlerle etkileşim içine girmesi sonucunda ortaya birbiriyle tezat arzeden uç yaklaşımlar çıkmıştır. Bunun üzerine sonraki
dönem Ehli Sünnet anlamaya tevile yönelmiş.Netice itibarıyla müteşabih ayetlerdeki gaybi hususlarla ilgili olarak bir uçta teşbih ve tecsim, diğer uçta nefy, ta‘til
ve tahyil ve bu ikisi arasında müteahhirun Ehli Sünnet alimlerinin te‘vile dayalı yöntemi olmak üzere üç farklı yaklaşım tarzı ortaya çıkmıştır.
Bunlardan ilki, ALLAH Teala‘yı sonradan yaratılan varlıklar düzeyine indirgediği, ikincisi yine pek çok ayetin hilafına gayb alemini tamamen soyut düzeye indirgeyip
cismani haşrı inkar, vb. noktalara götürdüğü gerekçesiyle reddedilirken, te‘vile dayalı üçüncü en mutedil yaklaşım tarzı olarak kabul görmüştür.
Ayetlerde çevremizdeki somut nimetlerden yola çıkarak cennettekilerle benzer ama aynı olmadığı vurgulanmıştır. Bu nedenle Yüce ALLAH ve onun elçisi, bizlere
onları arada bir teşabüh/benzerlik kurmak suretiyle bizim bildiğimiz nesneler üzerinden temsili tarzda anlatmıştır.
Maturidi‘ye göre Kur‘an‘da yer alan Cennet ve Cehenneme ait tasvirlerde öncelikle Arapların arzu ve temayülleri dikkate alınmıĢtır. Nitekim “(Onların mükâfatı),
içine girecekleri Adn cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.‖ (Fatır 35/33) VI. KUR’AN’DA YENİDEN DİRİLİŞİN KEYFİYETİ
Gayb alemine ait haşr/yeniden dirilişin keyfiyeti hakkında da birbirinden farklı görüş ve yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bunları şu üç başlık altında toplayıp ele almak
mümkündür:
1. RUHANi HAŞR
Yunan felsefesinden devşirilmiş çoğu görüşe göre Platon’a göre de; gayb alemine ait olan ruh ile maddi aleme ait olan bedenin birleşmesinden oluşmuştur.
Bunlardan ilki olan ruh, basit, biçimsiz, boyutsuz bir cevher/öz olup; bileşmez, görünmez ve değişmez bir yapıya, beden ise bileşen, görünen ve değişen bir yapıya
sahiptir. Tanrısal bir öz içeren ruhun, beden üzerinde mutlak bir üstünlüğü vardır. Dünya hayatında ruh, beden içinde hapsolmuştur; ölümle birlikte hürriyetini
elde ederek tanrısal niteliğinden dolayı ebediliğine yeniden kavuşur. Dolayısıyla ahiret hayatındaki yeniden diriliş, ruhun gelip geçici olan maddi kayıtlarından
kurtulup kendi alemine geri dönmesidir. Ayrıntıda bazı farklılıklar olsa da bu yaklaŞım tarzı, ana hatları itibarıyla Farabi, İbn Sina ,İbn Tufeyl ,İbnü‘l-Arabi ,Mevlana
,vb. pek çok Müslüman alimin dünya ve ahiret hayatına bakışını belirlemiştir. Şöyle ki ‗Elest bezmi‘ Şeklinde meşhur olan anlayışa göre, önce manevi alemde
ruhlar yaratılmıştır. Ardından ALLAH Teala, insanın bedenini topraktan yaratıp şekillendirdikten sonra ona kendi ruhundan gelen bu ruhtan üflemek suretiyle
insanoğluna can vermiştir. Gayb alemi, zaman ve mekan boyutundan beri olduğu için buradaki diriliş cismani değil, ruhani olacaktır. Zira insanı insan kılan onun
bedeni değil, ruhudur.
2. CiSMAN HAŞR:
Kur‘an-ı Kerim‘de ahiret hayatını anlatan ayetler, yeniden diriliĢi büyük ölçüde maddi yani cismani olarak tasvir etmektedir.
Ehli Sünnet alimleri, cismani haŞr üzerinde ittifak etmiş olmakla birlikte, bunun keyfiyeti hususunda ihtilafa düşmüşlerdir. Bu noktada karşımıza şu iki farklı
yaklaşım tarzı çıkmıştır:
a) ESKİ BEDENLE CiSMANi HAŞR
Bu noktada et-Taberi (ö.310/923), İbn Hazm (ö.456/1063), el-EŞ‘ari (ö.324/936), Fahreddin Razi (ö.606/1210), vb. alimler, eserlerinde bu ayetleri tamamen zahiri
üzere kabul eden görüş ve yaklaşımlar ortaya koymuşlardır. Buna göre karşımıza dünya hayatıyla hemen hemen özdeş bir ahiret hayatı çıkmaktadır. Dolayısıyla
ahiret hayatı, bu dünya üzerinde bizim bugün için bildiğimiz tarzda gerçekleşecektir.
b) YENİ BiR BEDENLE CİSMANİ HAŞR:
İslam alimlerinin bir kısmı, cismani haşrı kabul etmekle birlikte, bunun bizim bugün sahip olduğumuz bedenle değil, mahiyeti gayb alemine uygun başka bir
bedenle olacağını ifade etmişlerdir. Aralarında İmam Gazzali (ö.505/1111), ibn Rüşd (ö.594/1198), İsmail Hakkı Bursevi (ö.1137/1725) gibi alimlerin yer aldığı bu
kesim, ruhani haşr ile cismani haşr arasında orta ve mutedil bir tutum geliştirmişlerdir.
Buna göre her ne kadar ahiret hayatı Kur‘an‘da büyük ölçüde maddi bağlamda ele alınmışsa da, öncelikle gayb aleminin mahiyet itibarıyla bu dünyadan farklı
olduğu bilinen bir gerçektir.
―O gün dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir.‖ (24/24) Dünya hayatı itibarıyla dillerin şahitlik yapması bildiğimiz
bedene ait bir özellik olmakla birlikte, el ve ayakların şahitliği mahiyeti farklı başka bir bedene ait olmalıdır.
―İnsan, kendisi kemiklerini biraraya toplayamayacağımızı mı sanır? Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.‖
(75/3-4) VII. KUR’AN’DA AHiRET HAYATININ MERHALELERİ:
Kıyamet, sözlükte kalkmak, dikilmek, doğrulmak ve dirilmek gibi anlamlara gelir. islam alimleri, Kur‘an ayetlerinden hareketle kıyâmeti şu üç aşamada
değerlendirmişlerdir.
a) KIYAMET-İ SUĞRÂ:
Her insanın kendi ölümünü ifade eder. Bu konuda Hz. Peygamber, Ģöyle buyurmuĢtur: ― تمایق ◌ُ ◌ْ دقف تماق ◌َ نَم تام ◌ْ و◌ُ /Ölen kimsenin kıyâmeti kopmuş demektir.
Kişi için bu durum, ölüm ile başlamaktadır. Nitekim ölüm ile kiŞinin imtihanı sona ererek amel defteri kapanmaktadır.
KABİR HAYATI:
Ölümden sonra bedenin yeniden dirilişe kadar kabirde geçirdiği devredir. Kabir hayatına dünya ile ahiret arasında geçişi oluşturduğu için berzah alemi de
denmektedir. Berzah; iki şey arasındaki mânia/engel anlamındadır. Kur‘an‘da açıkça yer almamasından dolayı olsa gerek ki, Mu‘tezile gibi bazı kesimlerce kabir
hayatının varlığı reddedilmiştir. Ehli Sünnet alimleri ise, bunu bir iman meselesi olarak görmüştür. Onlar, bu konuda, mevcut hadisler dıŞında Kur‘an‘da geçen
―uyuma yeri/merkad/ مرقد ‖ (Yasin 36/52), ―mezar/kabr/ قبر ” (Tevbe 9/84) ve çoğulu ―mezarlar/kubur/ قبور ” (Hacc 22/7), ―mezarlar/mekabir/ مقابر ‖ (Tekasür
102/2), ―mezarlar/ecdas/ أجداث ” (Yasin 36/51) gibi kavramlar ile konuyla irtibatlandırılmıştır.
b) KIYAMET-İ VUSTÂ:
Tarihin belli bir döneminde yaşayan bazı kavimlerin, bir takım maddi ve manevi sebeplerle toptan helak olup tarih sahnesinden çekilmesine denir. Kur‘an‘da
bizlere bunlardan bir kısmının haberi verilmektedir. Nitekim küfür, zulüm, yalanlama, fısk, fesad ve ahlaksızlık gibi nedenlerle Âd ve Semûd kavmi, Lût ve Nûh
toplumları, Eyke, Ress ve Tuba halkları toptan helak edilmiştir. Bu gibi toplumlar, sünnetullah dairesinde ALLAH Teala tarafından gönderilen değişik afetlerle helak
edilmişler ve tarih sahnesinden silinmişlerdir
c) KIYAMET-İ KÜBRÂ:
Kur‘an ıstılahında kıyamet, dünya hayatının sonunda gerçekleşip bütün evrenin yok olup ardından yeniden diriltilmesini ifade eder. Kur‘an‘da kıyâmeti ifade
etmek için es-Sâat, el-Vakıa, el-Hâkka, el-Kâria, es-Sâhha, el-GâĢiye, et-Tâmmetü‘l-Kübrâ gibi kavramlar kullanılmıĢtır.
c.1. KIYÂMETiN VAKTi: Gaybî bir husus olup, sadece ALLAH tarafından bilinmektedir.
c.2. KIYAMET ALAMETLERİ
a) Kıyametin Küçük Alametleri: Kur‘an‘da herhangi bir bilgi yer almayan bu konuda, hadislerde şu gibi hususlar yer almaktadır: İlmin gerileyip cehaletin artması,
içki ve zina gibi haram fiillerin yaygınlaşması, kadın sayısının erkeklerden çok olması, cinayetlerin artması, emanetin ehline verilmemesi, Müslümanların
birbirleriyle savaşması, sadaka verecek fakir bulunmayacak derecede zenginliğin artması.
ibn Hacer el-Askalânî ve Bedreddin el-Aynî gibi alimler bunları, ahlâkî dejenerasyon sebebiyle toplumların ölümüne işaret eden ilahi yasalar olarak
yorumlamışlardır.
b) Kıyametin Büyük Alametleri: Kur‘an‘da yer alan Ye‘cüc ve Me‘cüc, Dabbetü‘l-Arz, Duhan vb. bazı hususlar, bu bağlamda değerlendirilmişti
c.3. KIYAMETİN AŞAMALARI: Kıyamet, birbiriyle bağlantılı iki farklı aşamada gerçekleĢecektir:
a) es-Sâat; ALLAH‘ın dünya için belirlemiş olduğu sürenin sonunda kâinat ve dünya düzeninin bozulması, her şeyin alt üst edilerek yok olması ve dünya hayatının
sona ermesini ifade eder.
b) Yevmü’l-Kıyâme/DiriliŞ Günü; İnsanların hesap vermek için yeniden dirilerek kalkmaları demektir.
Kıyametin her iki aŞaması da, sura üflenmesiyle baŞlayacaktır:
a) Nefhatü‟l-Fezâ/ilk üfleyiş: Bu esnada bütün varlıkları şiddetli bir korku saracak ve ardından hepsi ölecektir.
b) Nefhatü‟l-Kıyâm/ikinci üfleme: Bu esnada, bütün insanlar kabirlerinden doğrulup kalkarak dirilecek ve ilahî mahkemeye doğru yürüyeceklerdir.
c.4. KIYAMETİN AHVÂLi:
Kur‘an‘da kıyametin kopuşu esnasında yaşanacak hadiseler, şu şekilde tasvir edilir:
a) Kur’an’da evrenin yok oluşu:yerdeki gökteki canlıların tabiat olaylarının düzenini değiştirdiğinden ,insanların şaşkınlıgından korkusundan bahseden ayetler
vardır.
―Kıyameti gören her emzikli kadın emzirdiğini unutur.‖ (Hâc 22/2)
-Denizlerin kabartılması: ― سُجّْرَتْ الْبِحَا ر وَإِذَا ‖ ―Denizler kaynaştırıldığı zaman.‖ (Tekvîr 81/6)
d) BA’S/YENİDEN DİRLİŞ VE HAŞR:
Sura ikinci üfleyişle başlayan Kıyametin ikinci aŞamasında, ilk aşamada yok olan varlık alemi yeniden dizayn edilir ve ba‘a yani ikinci diriliş ve bir araya toplanma
aşaması başlar:
d.1. BA’S/YENiDEN DİRiLiŞ: ‗Ba‘s/ بعث ” sözlükte, uykudan uyandırmak, kaldırmak, harekete geçirmek gibi anlamlara gelir. Istılahta ise, Kıyametin kopmasıyla
birlikte tamamı ölen insanoğlunun ikinci sure üflenmesiyle birlikte yeniden diriltilmesini ifade eder.
d.2. HAŞR: Sözlükte toplanıp bir araya gelme anlamına gelir. Istılah olarak Kıyamet vakti yeniden dirilişten sonra insanoğlunun Mahşer veya Arasat olarak
adlandırılan yerde ALLAH Teala‘nın huzurunda toplanmasını ifade eder. Mahşerde insan ve cinler birlikte toplanacaktır, Herkes şahidiyle gelir ,kimse kimseye
müdahale edemez,müşriklerle şirk koştukları şeyler ayrışır.
e) HESABA ÇEKİLME: Mahşerde bir araya toplanan insanlar, Rableri huzurunda hesaba çekilecektir.
. Her insan amel defterini görecek ve durumunu anlayacaktır,amel defterinde iyi kötü, küçük büyük her amel mevcuttur insanların yaptıklarına, bizzat kendi
uzuvları şahtilik edecektir,
ümmetleriyle birlikte peygamberler de hesaba çekilecektir,mahkemede son karar ALLAH Teala‘ya aittir,hesap sonunda herkes yaptıklarının karşılığını eksiksiz
alacaktır,hesap ve kitabın ardından iyilerle kötüler birbirinden ayrışır,İyiler sevinir,Kötüler üzülür
f) ŞEFAAT: Sözlükte ‗af dileme, bağışlama, yarımcı ve aracı olma‘ gibi anlamlara gelir. Bu bağlamda Kur‘an‘a Ģu gibi hususlar yer almaktadır:
Hesaba çekildikten sonra herkes Cehennem‘e uğrayacaktır,Kafir ve münafıklar için hiçbir af ve şefaat söz konusu değildir,ALLAH‘ın izni dışında kimsenin şefaat
yetkisi yoktur
g) Mükafat ve Ceza: Ahiret hayatında hesap görülmesinin ardından İlahi adaletin tecellisi için mükafat ve ceza dönemi başlayacak, iyilikleri fazla olanlar Cennet‘e,
kötülükleri fazla olanlar Cehennme‘e girecekler:
g.1. Cennet: Sözlükte ‗sık bitki ve ağaçlarla kaplı yer‘ anlamına gelir. Kur‘an‘da ‗Cennetü‘n-naim, Adn, Firdevs, Hüsna, Daru‘s-Selam, Daru‘l-Mukame, el-
Makamu‘l-Emin‘ gibi değişik isimlerle anılmıştır. Cennet, Kur‘an‘da şu gibi yönleriyle tanıtılır:genişliği hudutsuzdur, havası mutedildir,meskenleri güzel ve
rahattır,orada güzel doğal içecekler vardır, orada güzel meyveler vardır,güzel yiyecekler vardır,güzel giyecekler vardır
çalışkan hizmetliler vardır
g.2. Cehennem: Kur‘an-ı Kerim‘e göre inkarcıların, münafıkların ve günahkarların ahiret hayatında azap çekeceği yer için kullanılan özel bir isimdir. Kur‘an‘da
Cehennem için onun farklı yönlerini ortaya koyan altı değişik isim daha kullanılmıştır: Cahim, Haviye, Hutame, Leza, Sair, Sakar.
Cehennemin, her birinden farklı kesimlerin gireceği yedi ayrı kapısı vardır
Cehennemliklerin yiyeceği zehirli zakkum veya dikendir,cehennemliklerin içecekleri kaynar su ve irindir, cehennemde kıvılcımlar saçan ateş vardır,bu ateşin
uğultusu çok uzaklardan duyulur, günahkarlar, elleri kolları bağlı cehenneme atılırlar,cehennem ateşi onları kuşatır ve yakar.
Cehennem ehli azabın,Cumhur ulemaya göre Cehennem azabı sonsuzdur,
İbn Kayyım el-Cevziyye gibi bazı alimlere göre ise, Cehennem azabı sonlu olabilir.
g.3. A’raf: A‘raf Cennet ile Cehennem arasını ayıran surun yüksek kısmını ifade eder. Kur‘an‘da burada bulunacak bir takım kimselerden bahsedilir. Bunların; a)
iyilik ve
kötülükleri birbirine eşit kimseler, b) Kendilerine tebliğ ulaşmayan kimseler, c) Teklife muhatap olmayan küçükler veya zihinsel engelliler olduğuna dair farklı
görüşler ileri sürülmüşse de, bu konuda Kur‘an‘da net bir bilgi bulunmamaktadır |