Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Aralık 2013, 05:28   Mesaj No:1

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.071
Konular: 340
Beğenildi:1382
Beğendi:464
Takdirleri:10171
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İSLAM DÜŞÜNCE EKOLLERİ TARİHİ--ÜNİTE 8-9 özet--

İSLAM DÜŞÜNCE EKOLLERİ TARİHİ--ÜNİTE 8-9 özet--

ÜNİTE 8:TASAVVUF DÜŞÜNCESİNİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ


Tasavvuf İslâmî disiplinler arasında tanımı en zor olanlarından biridir. Bunun en önemli sebeplerinden biri onun genellikle subjektif bir alanı konu almasından ileri gelmektedir. Bu itibarla tasavvuf, tek bir tanımı olmayan ve tanımı çok fazla olan alanlardan biridir. Diğer bir deyişle hemen her sufi tasavvufu kendi mertebesine, makamına hatta sosyal durumuna göre tanımlamaktadır. Hatta aynı şahsın farklı zamanlarda değişik tanımlamalar yaptığına bile rastlamak mümkün olmaktadır.



Cüneyd bağdadi ye göre: tasavvuf Allahtan başka her şeyle ilgiyi kesmek ve yalnız Allahla beraber olmaktır.
Maruf Kerhi ye göre; tasavvuf, gerçeğe sarılmak ve halkın elindekilerden ümidi kesmektir.
Ali B Ahmet Büşenci ye göre: hürriyet, fütüvvet ahlakta güzellik ve cömertliktir.
Gazaliye göre: tasavvuf kalbi yalnız Allaha bağlayıp masivadan ilgiyi kesmektir
Günümüzde Tasavvuf; İslamı Hz.Peygamber gibi yaşama gayretinde olmaktır.


Tasavvuf kelimesinin kökeni hakkında da muhtelif rivayetler olmasına karşın, tasavvuf tarihinde genellikle bu kelimenin yün anlamına gelen sûf’tan türediği görüşü ağırlık kazanmaktadır. Aslında mahiyet itibariyle bu konu sadece bir isimlendirmeden öte geçmemekte ve tasavvuf bir hâl ve ahlâk ilmi olarak yaşantıya dayalı bir mahiyet arzetmektedir.
Tasavvuf ve sufi kelimesinin kökeni hakkında ileri sürülen belli başlı görüşler
1- tasavvuf kelimesinin yunanca sophia kelimesinden geldiğini ileri sürenler. Bunlar genelde batılılardır. Bu görmüş kabul edilmez.
2- tasavvuf kelimesinin ashabı suffadan geldiğini söyleyenler de vardır. Bu da dil açısından mümkğn değildir.
3- cahiliye döneminde kendini Allaha vermiş ve kabeye hizmetten başka meşgalesi olmayan gavs b nur adlı bir şahsın lakabıydı. Bazılarına göre sufilein hali bu zatınkine benzediğinden onlara da sufi mesleklerine tasavvuf denmiştir derler. Bu görüş de kabul edilmez.
4- tasavvuf kelimesinin temizlik anlamına gelen safa dan türediğini söyleyenlerde vardır. Bu görüşe göre sufi dünyevi kirlerden arındırıp saflaştırılmış olduğu için bu adı almıştır. Ancak bu safa nın çoğulu safi olduğundan bu görüş geçerli değildir.
5- sufi ve tasavvuf kelimesinin suftan gelişmiş olması uygundur. Tasavvuf kelimesinin suf (yün) tan ürediği genel kabul görmüş bir anlayıştır.
Tasavvuf; hakkın rızasını kazanmak ve sonsuz saadete ermek için nefsi terbiye etme, ahlaki güzelleştirme, insanın suret ve siretini tezkiye etmeden bahseden bir ilimdir
Tasavvufun konusu Sûf kelimesinden geldiği bilinen tasavvufun konusu da insanın yaratıcısının rızasını kazanması yolunda sûret ve sîret olarak ilk safiyetine dönme mücadelesidir. Bugün ki ifadelerle söyleyecek olursak, tasavvuf modern insanın manevî ve ruhî ihtiyaçlarını gidermede bir metot ve yol göstermektedir.
insan ve insanın ruhu ahlaki ve pskolojik yapısı teşkil etmektedir. İman ihsan ve marifatullah da onun konusu içine girer. Tasavvuf ilmine ait özel kavramlarda onun konuları arasındadır. Nefsini bilmek kalbini tasfiye etmek, mükaşefe etmek, müşahede makamlar haller fena-beka, işaret, ilham keşf vs. diğer taraftan vahdeti vucut, vahdeti Şuhut ta onun konularındandır. Tasvvufi ekollere, tarikatlar, bunların kurucuları ve görüşleri de tasavvufun konusudur.
Günümüz açısından söylenecek olursa tasavvuf; çağdaş tasavvufi akımlar, modern insanın manevi ve ruhi ihtiyaçları bunların tasavvufdaki izdüşümleri yine günğümğz insanı özellikle mistik yönelimleri tasavvufun konularından sayılabilir.
Tasavvuf amacı; dinin dışsal kuralları yanında iç dünyasında oluşacak manevî hastalıkları tedavi etmek ve kişiyi Allah’a ulaştırmaktır. Doğal olarak bu amacı gerçekleştirirken kendine özgü metotlar kullanacaktır. Tasavvufun Metodu; vahiy, keşf, ilhâm ve akıldır. Ancak bunların sırası zaman zaman değişebilir.
** sufiler keşf ve ilhamı vasıtasız doğrudan bilgi olarak tanımlarlar
Tasavvufun karakteristikleri: bir tür dinî ve İslâmî mistisizimdir. Ancak diğer din ve mistik akımlardan en büyük farkı Kur’ân ve sünneti temel değerler kabul etmesidir. Bu çerçevede sufî Kur’ân ve sünnet çerçevesinde özgür iradesi ve amelleriyle varoluşa katılır ve kendini gerçekleştirir.ameli bir karakteristliğe sahiptir, Tasavvuf tam bir aksiyondur.
Seyrü Sülük;Tasavvufta nefsi terbiye ederken yol alma, yola devam etme.


Tasavvufun kaynakları yukarıda da ifade edildiği gibi başta Kur’ân ve sünnettir. Hatta bu iki kaynağa uymayan her davranış ve tutum merdud kabul edilir.




Tasavvufun sınıflandırılması(Kaynakları)
1-Tasavvuf zühddür. Zühd dünyaya karşı tavur koymaktır. Masivadan yüz çevirip Allah a yönelmektir. ilk tasavvuf tarifi yapan MARUF KERHİ dir.Ona göre Tasavvuf hakikatleri almak, insanların elindekinden ümidini kesmektir.
** Zühd, tasavvufun gerçekleştirmeyi amaçladığı ruhi olgunluğa götüren bir vasatadır. Bizzat gaye değildir.
2-Tasavvuf güzel ahlaktır. Tasavvufun konusu tahalluk ve tahakkuk tur. Tahalluk İslam ahlakını öğrenmek demek olduğuna göre tasavvufla ahlak iç içedir.
3-Tasavvuf tasfiyedir, kalp temizliğidir.
4-Tasavvuf tezkiyedir. Nefs ile mücahededir. Oda ittiba ve imtisal ile olur, yani Allah Rasülüne uymak ve onu örnek almakla gerçekleşir
5-Tasavvuf kitap ve sünnete sarılmak ve edebe riayettir. Mutasavvıfların sahibini utanılacak şeylerden muhafaza eden sağlam bir his ve irade olarak tarif ettikleri edep onların şeriat sınırlarının korumada önem verdikleri hususlardan biridir ve istikameti korumaya yarar.
6-Tasvvuf islamın ruh hayatıdır.


İlmül Veraset; Peygamberimizin ve ashabının yaşadığı ruhani hayat, yaşanarak ve in’ikas yoluyla kalpten kalbe hal yoluyla intikal şeklinde gelmektedir. Tecrübe ve yaşama yoluyla intikal ettiği için bu ad verilir.


Tasavvufun Doğuşu
Zühd Dönemi; doğuşunun iyi anlaşılması için onun üzerine temellendirildiği Zühd döneminin iyi irdelenmesi gerekir. Zühd dönemi bilindiği gibi Hz. Peygamber ve ashabının yaşadığı, daha sonra tabiûn’a kadar uzanan bir dilimi içerir. Bu manada zühd anlayışı İslamî olup Hz. Peygamber’le birlikte Ebû Zerr el-Gıfârî, Huzeyfe el-Yemân, Selmân-ı Farisî ilk temsilcilerinden kabul edilir.
Zühd; bir şeye meyletmemek, rağbet etmemek yüz çevirmek terk etmek anlamlarına gelir bu terk etme işi küçümsemekten günah saymaktan veya azlığından dolayıdır.Zühd, dünyaya, onun sesine, arzu, istek ve tatlarına, nefse ve onun tamahlarına karşı özel bir tavırdır,insanın çeşitli ruhi ve bedeni riyazet ve macahedelerle nesini dizginlemesidir.
Başka bazı sebepler de varolmakla birlikte, genel anlamda Müslümanlar arasındaki bu zühd hareketinin doğuşundaki en önemli ve ilk faktörün İslâmın temel öğretileri olduğunu söyleyebiliriz. Bu genel kabul görmüş görüşe göre bu ilk iki asırdaki gücünü Kur’ân ve Hz. Peygamberin örnek yaşantısından almaktadır. Kur’ân’ı ve Hz. Peygamberin yaşantısını iyi bir şekilde tetkik eden herkes, Zühd döneminde aynı izlere rastlamakta güçlük çekmeyecektir.


İlk asırda zühdün temeli, şeriatın emir ve yasakları ile edeplerine riayet etmenin yanı sıra fakirlik, benliği inkar etmek, dünyayı terk etmek, yani önemsiz görmek idi. Bu manada Hz. Peygamber (s.a.)’i, sahabe-i kirâm’ı ve tabiûn’u da zahidlerden sayabiliriz. Ancak bunların zühdü, masiyetlerden olabildiğince uzak durma, Allah’tan ve azabından korkma, O’nun cennetini ve sevabını umma özellikleri ile dopdolu, yukarıda bahsettiğimiz özelliklerin dışına taşmayan basit ve sade bir zühd idi.


İslâm’ın bu erken devresinde zühd, ne dinî bir hareket, ne de bir mezhep ne de sosyal bir sistemdi. Aksine sadece dinin, Kur’ân’ın ve Hz. Peygamber’in sünnetinin önderlik ettiği ferdî bir eğilimdi. Öyle görünüyor ki, Müslümanlar bu asırda kendilerini zühd ve itikaf hayatına vermekten ziyade, Allah yolunda cihad ve ilâ-yı kelimetullah’a vermişlerdi.


Yeni zühd telakkîsinin belirgin özelliklerinden biri, şu iki noktadaki büyük dikkatidir: Kendini, nafile ve zikirde gösteren ibadet noktası ile, kendini daha çok bütün sufiyâne özelliklerin (ahlâk) esasını teşkil eden tevekkül’de gösteren ahlâkî yön.
Züht hareketini hristiyan menşeli olarak görenlerNicholsan, İgnaz Goldziher
Nichoson, islamdaki zühd ve takva eğiliminin,Hıristiyanlığın ortaya koyduğu nazariye ile uyum halinde bulunduğunu ve bu nazariyeden beslendiğinin açıkça bilindiğini iddia etmektedir.


Tasavvufun ahlaki yönü;Dünyaya rağbet etmeme, sadece Allah ile hemhâl olma, bütün düşünce ve amellerinde daima O’nu göz önünde bulundurma; kazanmayı, nefsanî hazlardan, insanların övmesinden veya yermesinden hiç etkilenmeme özellikleri bu ahlâkî yöne girer.


Ebul ala el hafiye göre islamda züht hareketi 4 unsurun etkisiyle çıkmıştır.
1- İslami öğretiler, 2- Müslümanların mevcut siyasi ve sosyal düzene tepkileri, 3- Hıristiyan ruhbanlığı, 4- fıkıh ve kelama başkaldırı.
** Zühd hareketi ilk iki asırdaki gücünü, Kuran ve Hz. Peygamberin örnek yaşayışından almaktadır.
Ebul vefa Taftazani zühdün kaynağını nasıl görür.; islamın ve Müslümanların mevcut siyasi ve sosyal düzene başkaldırılarının kabul edilebileceğini ancak Hıristiyanlığın ve fıkıh ve kelama karşı başkaldırının züht hareketine tesir etmesinin mümkün olamayacağını savunur ona göre zühtün kaynağının 1. derecede kuran ve hadis olduğunu 2. olarak da hz Osman ın hilafetiyle birlikte ortaya çıkan siyasi ve sosyal çalkantıların bu hareketin çıkmasında büyük rol oynadığını söyler.


Zühd hareketini ortaya çıkartan en önemli etkenler;
1- İslami öğretiler. İlk ve en önemli faktör budur. Kuran hem cenneti imrendirme ve cehennemden de korkutma yönlerinin hakkını tam olarak vermiş olur.
2- Müslümanların mevcut siyasi ve sosyal düzene tepkileri. Fethedilen yerlerin çoğalmasıyla Müslümanların çoğu dünyaya yönelip ona meyletmeye başladı. Bu tepkiler içinde Hasan Basri ve Haris el Muhasibinin Müslümanların zalime ve adaletsizliğe karşı ayaklanması da vardır
3- fıkıh ve kelama başkaldırı. Takva sahibi Müslümanlar fıkıhçılarla kelamcıların İslam anlayışlarında dini heyacanlarını doyuracak bir şey bulamayınca bu heyacanı tatmin etmek için tasavvufa sığınmışlardır.
Hasan-ı Basri; Korkuya dayalı zühd anlayışının ilk temsilcisidir.Geçici olan dünya hayatından yüz çevirip yalnız Allaha yönelik dayanmak ve ondan korkmaktır.
Rabiatül Adaviyyenin hareket noktası; Cehennem korkusu ve cennet arzusu değil doğrudan doğruya Allah aşkıdır. İlahi aşk mefhumunu ilk kullanan kişi olmuş ve sonraki devirlerde tasavvufi düşüncede büyük bir yer işgal edecek konuma gelmiştir.Tasavvuf tarihinde ilahi aşkı ilk kullanan kişi dir. Rabiatül adaviyyenin ilahi aşkı; maruf kerhi, zünnun ı mısrı, Beyazıt bistani, seriyyüssekati, cüneyd bağdadi, hallac ı Mansur, haris muhasibi gibi kişileri etkilemiştir


Tasavvuf Dönemi;
İlk tasavuffi eserler: Arkasından Hicrî III ve IV. asırlarda tasavvuf tarihinde sonra ki yüzyıllar boyunca kendilerine bağlanılan ve örnek kabul edilen mutasavvıflarla doludur. Bu yüzyıllar her yönden son derece hareketli ve velûd bir dönemdir. Bu dönemde ilk defa Sufi kelimesini zikreden Ebu Haşim el-Kufi (sufi) dir.
Yine bu dönem tasavvufun müstakil bir ilim alanı olduğu bir süreçtir. bu yüzyıllarda kaleme alınmaya başlandığı gibi, ilk tasavvufî kavramlar da bu dönemde kullanılıp yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu dönemde, Tasavvuf ilminin ana konuları tespit edilip eşlenmiş,sufiler toplum içerisinde müstakil bir sınıfı temsil eder hale gelmiştir, belli merkezlerde Tasavvuf ekolleri teşvik etmiş, tasavvuf İslam toplumunda yerini almaya başlamıştır.
İtikadi ve ameli mezhepler hep bu asırlarda ortaya çıkmıştır, yani bu yüzyıllar hem siyasi, hem içtimai, hem de dini açıdan son derece hareketli dönemlerdir.
tekâmül devresi Bu asırlar tasavvufun fıkıh, kelâm ve hadis gibi ilimlerden ayrılıp inkişaf ettiği tekâmül devresidir. İlk tasavvufî eserler bu dönemde kaleme alındığı gibi, ilk tasavvufî kavramlar da bu dönemde kullanılıp yaygınlaşmaya başlamıştır.
Tasavvuf, tahâlluk (eğitim) ve tahakkuk (keşf ve marifet) boyutuyla bu dönemde büyük bir gelişme göstermiştir. Bu dönemin mutasavvıfları insan ruhunu tahlil etmekte; ona arız olan hâlleri beyan ederek geçeceği makamlardan bahsetmekte, kalp tasfiyesi ve nefs tezkiyesi gibi konular gündeme gelmektedir
**Rabiatül Adeviye ile başlayan sevgi ağırlıklı tasavvufi düşünce Maruf Kerhi ile gelişmiş, hicri 3. ve 4. asırlarda tasavvufi telakkilerin ağırlıklı konusu haline gelmiştir.Hicri 2. asırda Hasanı Basri ve talebelerince temsil edilen Basra Mektebinin hüzün ve korkuya dayalı tasavvuf telakkisi 3.asırda yerini aşk ve muhabbete bırakmıştır. 3 asırda yetişen Haris Muhasibinin de sevgi üzerine eser yazmıştır.
** Tasavvuf alanında ilk sistematik eserlerin müellifi Hâris Muhasibî’nin dir.


Tasavvuf ekollerinin doğuşu
1-Nişabur Mektebi; Bâyezid-i Bistamî’nin başını çektiği Nişabur ekolünü görüyoruz.Horasanla birlikte Nişaburunda fütüvvet ve melamet özellikleriyle tanınan bir merkez haline gelmiştir. Bu bölgede yetişen mutasavvıflar Beyazıt Bistami, Yahya b muaz errazi, ebu hafs hattad ve hamdun kasardır.
2-Mısır ekolü Zünnûn-ı Mısrî’nin başlattığı Mısır ekolü ile Şam ve Bağdat mekteplerini görmekteyiz. Bu ekoller bir farklılaşma değil, bir tür zenginlik meydana getirmiştir.
3-Şam Mektebi; Genellikle açlıkla eğitimi ve gece ibadetini öne çıkaran ve bu yüzden Cuiyye ve ehlül-leyl adıyla anılan sufilerce temsil edilmiştir. Başlarında Ebu Süleyman Darani ve talebeleri, Ahmet Ebil-Havari ile Ahmet bin Asım Antaki gelmektedir.
4- Bağdat mektebi; tasavvufun en büyük temsilcileri ve eser sahipleri burada yetişmiştir. Basra mektebinin izlerini taşımaktadır. İlk defa sufi adıyla anılan ebu Haşim sufi ile ilk tasavvuf tarifi yapan maruf kerhinin önemli bir yeri vardır.




Hicri 5. asır tasavvufunu özellikleri ve bu dönemde yetişen ünlü mutasavvıflar
Bu asır bağdatta bulunan Abbasi hilafetinin nüfuzunun azaldığı İslam dünyasının doğu bölgelerinde selçuklularla diğer bazı beyliklerin mısırda fatimilerle endülüste emevilerin hakim olduğu yıllardır. Bu dönemin mutasavvıfları; Çok değişik mutasavvıfların yetiştiği dönemdir, Tasavvufun teorik yönden gelişmesine katkıda bulunmuş tasavvuf klasiklerinin kaleme alındığı bir zaman dilimidir. Tasavvuf mektepleri ortaya çıkmasa da ferdi olarak pek çok müellif mutasavvıfın yaşadığı bir dönem olarak göze çarpar.
1-Ebu abdurrahman sülemi. İlk sufi tabakatını o yazmıştır. Kurana yazdığı tasavvufi tefsir sahasının ilklerindedndir. Ebu nuaym isfehani ve kuşeyri gibi sufilerin yetişmesini sağlamıştır.
2-Ebu nuaym isfahani: muahddis ve sufi kimliği ile hz peygamber ve ashabından başlayarak en geniş zahit ve sufi tabakatını kaleme alan muatasvvıftır. Ebu abdurrahman süleminin talebesi kuşeyrinin hocasıdır.
3-Ebu said el hayr: aşık tabiatlı sohbete önem veren ve halkın arasına çok karışan celvet ehli bir mutasavvıftır. Vahdeti vücut anlayışını yaymaya çalışan tekke ve dergahların adab ve yöntemine dair prensipleri vaaz eden kişi olarak tanınır.
**Ebul kasım abdül kerim kuşeyri: ERRİSALE adlı eseri vardır


** 5./11. asır daha önceki asırlara göre tasavvufun şiirle ifade edilmeye başlandığı dönemdir.Tasavvuf ŞiiriBu asırdan itibaren mecaz, kinaye, teşbih ve istiare gibi edebi sanatlarla süsül tasavvufi remz ve mazmunları taşıyan sanat eserleri haline dönüşmeye başlamıştır.Bu devir, sufilerin genellikle eserleriyle tasavvufu hakim kılmaya çalıştıkları ve mezhep tartışmalarına girmedikleri bir dönemdir. Sufilerin münzevi hayatları ve nezih tavırları, halkın ve idarecilerin sevgisini kazanmalarını sağlamıştır.İranda yetişen şairlerin çoğu şiirlerinde tasavvufi sembolleri ve mazmunları kullanmışlardır. Bu devir sufilerinden ebul hasan harakaniye gazneli sultan mahmudun büyük bir saygı duyarak rey şehrindeki hankahında kendisini ziyaret etmesi ve Selçuklu sultanı Tuğrul beyin hemedanda bulunan baba uryanı ziyareti bunu teyid eder.


Şiir-tasavvuf Tasavvuf döneminin tarîkatlar dönemine yerini bırakacağı H. VI. Yüzyıl öncesinde ise, tasavvufun daha ziyade şiirle ifade edildiği zengin bir dönem göze çarpar. Özellikle Horasan ve İran bölgesinde Fars kültüründe yetişen mutasavvıfların tasavvufî düşünce ve yaşantılarını edebî sanatlarla süsleyerek anlattığı, zengin bir dönem görülmektedir.


Tasavvufun teorik yönünün kayda alındığı ve ilk defa klasiklerin ayrılmaya başlandığı dönem
4./10. asırdır. Bu asrın bir başka özelliği de ilk kez tasavvufun sistematik ve belgelenmiş tarihçeleriyle karşılaşıyoruz. Bu maksatla ilk kez çalışma yapan Ebu Said el Arabidir. Tabakatünnüssak eseri günümüze ulaşmamıştır. Aynı şekilde Ebu Muhammet el huldi tarafında yazılan hikayetül evliya adlı eserin kayıp olduğunu biliyoruz ancak bu eserlerden yapılan alıntılar günümüze gelmiştir.
** Ebu Bekir el kelabazinin eserinin adı; Ettaarruf li Mezhebi ehli Tasavvuf. Özelliği; bu eserde İslam teolojisinin temel unsurlarını bir bir ele almaktadır.
** Hucuvviri; Eseri Keşfül Mahcub dur. Özelliği Kalıp bakımından risaleye benzer.
** Tasavvufun ehli sünnet ve fıkıh kelamıyla uzlaştırılması; Tedricen önce çok sayıda kısa eserler halinde daha sonra da 1099/1102 arasında gazalinin ıhyau ulumiddiniyle olmuştur.


Başlıca tasavvuf kaynakları hangileridir?
1-Haris b esed el muhasibi. Erriaye lil hukukilleh tasavvuf klasikleri arasına girebilecek konumundadır.
2-Hakim tirmizi- hatmül velaya adlı eseri vardır
3-Ebu nasr esserrac: el luma tasavvuf ilminin kaynakları ve çıkışı hakkında bilgi veren ve tasvvuf kavramlarını en geniş biçimde ele alan ilk eserdir dilimize çevrilmiştir.
4-Ebu Bekir kelabazi: ettaarruf adlı eseri vardır. Dilimize çevrilmiştir.
5-Ebu talip el mekki: kutul kulub adlı eseri vardır. Dilimize çevrilmiştir.
6-Abdülkerim kuşeyri: Sünni tasavvufu sistemleştiren bir müellif olarak bilinir. Eseri er-risaledir. Dilimize çevrilmiştir.
7-Ali b Osman el hucviri: eserlerini Farsça olarak yazdı. Keşfül mahcub adlı eseri vardır. Dilimize çevrilmiştir.
8-Muahhmet gaazli: ihyauulumiddin
9-ebu hafs ömer sühreverdi: bağdatta şeyhler şeyhi olan sühreverdi tarikat dönemi tasavvufun kaynaklarından olan avariful maarif in ayazarıdır dilimize çev.
10-muhittin Arabi. Tasavvufi tefekkürün en önemli etms. Vahdeti vucut konusunu sistemleştirmiştir. Füsusul hikem ve el fütühatül mekkiyeye eseridir.
11-Mevlana celaleddin rumi: aşk ve vecd şairirdir. Mesnevisi vardır.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medine-web 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medineweb Görsel ve Slayt arşivi( kaybolmaması... Medineweb.net Videolar Medine-web 4 147 23 Eylül 2024 20:24
Mustafa İslamoğlu Sözler Medineweb.net Videolar Mihrinaz 2 343 30 Nisan 2023 16:51
Şirk Hakkında Kuran Ne Diyor? Medineweb.net Videolar Medine-web 0 250 29 Nisan 2023 18:52
DÜNYA KABE'NİN NERESİNDE Hacc-Umre-Kurban Medine-web 0 1092 27 Nisan 2020 21:40