Durumu: Medine No : 43 Üyelik T.:
03 Temmuz 2007 Arkadaşları:2 Cinsiyet: Yaş:39 Mesaj:
316 Konular:
35 Beğenildi:16 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Din Eğitimi 4.5.6.Hafta Din Eğitimi 4.5.6.Hafta İSLAM EĞİTİMİNİN ESASLARI Din eğitimi denince, geniş ve genel anlamıyla insanda var olan inanma ve din duygusunun insan zihni ve onun yaşantıları ile ilişkisi anlaşılır. Bu bağlamda değişik dinlerin ve inanışların farklılıklarını bir tarafa bırakıp ortak noktalar ve ortak özellikler üzerinde durulur. İlâhi bir din olarak İslamiyet’in vahiyden gelen, Kitap ve Sünnet olarak bilinen kaynaklarında kendine özgü değer yargıları vardır. Vahyin yalnız bir zümreye veya bir devrin insanına değil, kıyamete kadar her çağın insanına hitap ediyor olması, İslam’ın bu anlamda evrensel nitelik kazanması onun özgünlüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Öte yandan tarihi seyir içinde insanların bilgileri, anlayışları, kültürleri ve yaşantıları değişmektedir. Bu değişiklik vahyin her devirde yeniden anlaşılması ve kavranması ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. İhtiyaçlara göre vahyin yeniden kavranıp yorumlanması bir değiştirme ve başkalaştırma değil, bilakis ondaki kapalı yönleri açığa çıkarma ve onun değişmez temel esaslarının canlılığını devam ettirmedir. İslam vahyinin bu şekilde yorumlanabilirliği, İslam’ın her devirde yaşanabilir dinamik bir din olmasının gereğidir, onun değişmez temel esaslarının korunması da evrenselliğinin gereğidir. Bütün bunlar İslam dinine özgü hususlardır. İslam dinini eğitim konusu yaparken onun dinamik özelliği, eğitim yöntem ve teknikleri konusunda bize genişlik ve zenginlik imkanı verirken evrensel özelliği de belli temel esasları ve ilkeleri daima göz önünde bulundurmamızı zorunlu kılmaktadır. İslam’ın her devirde uyulması gereken eğitimdeki temel esaslarının neler olduğu sorusunu önümüze koyduğumuzda buna cevap olacak genel geçer ilkelere ulaşmamız gerekir. Kitap ve Sünnet kaynaklarından hareketle din eğitiminin her kademesinde ve her türünde göz önünde tutulması gereken temel esasları üç madde halinde şöyle tespit edebiliyoruz: 1‐ Zihnin eğitilmesi 2‐ Kalbin eğitilmesi 3‐ Nefsin eğitilmesi İslam eğitimi açısından zihin, kalp ve nefis insan davranışlarını yöneten üç merkez olarak kabul edilir. Bu görüş ilk bakışta şaşırtıcı gelebilir. Çünkü modern eğitim anlayışında davranışları yöneten merkezin zihin olduğu (fizyolojik olarak beyin) kabul edilir, kalp ve nefis kavramları üzerinde durulmaz. Kalp, vücudun kan dolaşımının merkezinde pompa görevi yapan fizyolojik bir organdır. Nefis ise dini terminolojide kullanılan soyut bir kavramdır. Bu açıdan bakıldığında kalp ve nefsin insan davranışlarının merkezleri olmasına dair açıklama inandırıcı gelmeyebilir. Fakat İslam kaynaklarında ve İslam kültüründe bu kavramlara yüklenen anlamlar ve bu anlamlara dair açıklamalar, kalp ve nefsin insan davranışlarını yöneten merkezler olduğu fikrinin, eğitim açısından anlamlı bir yönü olduğunu göstermektedir. Peygamberimiz insanlara örnek olma bakımından, en ideal tutum ve davranışları yakalamak üzere şöyle dua etmiştir: "Allah'ım işe yaramayan bilgiden, ürpermeyen kalpten ve doymayan nefisten sana sığınırım" (Ebu Davud, Salat 367, hadis no. 1548) Bu hadiste üç olumsuzdan kaçınma, aynı zamanda üç olumlu talebi ifade etmektedir: İşe yarayan bilgi, duyarlı kalp ve doyan nefis (kanaat, tatmin). Bu üç noktadan hareketle olumlu tutum ve davranışların kazanılmasını eğitim açısından ele aldığımızda; ‐ işe yaramayan bilginin ,zihin eğitimini; ‐ ürpermeyen kalbin, tutum ve davranış (kalp) eğitimini; ‐ doymayan nefsin, duygu eğitimini öngördüğünü söyleyebiliriz. Bu üç temel yaklaşımla, İslam dininin üzerinde hassasiyetle durduğu üç temel hedefe ulaşılacaktır. Buna göre; ‐zihin eğitimi ile iman ve kanaat, ‐ kalp eğitimi ile amel‐i salih, ‐ nefis eğitimi ile güzel ahlâk hedeflenmiş olmaktadır. Bunlar salt iman,amel ve ahlak olarak değil; imanın kemal derecesi, amelin salıh olanı ve ahlakın makbul (ahlak‐ı hamide) olanı hedef alınmaktadır. Peygamberimiz bir hadisinde de şöyle buyurmaktadır: "Insanlar helak olur da ancak alimler (bilgililer) kurtulur, alimler de helak olur da ancak ilmi ile amel edenler kurtulur, ilmi ile amel edenler de helak olur da ancak ihlasla amel edenler kurtulur." 1 Bu hadiste de yine üç temel mesele üzerinde durulmaktadır: Bilgi, amel, ihlas. Bunlar da zihin eğitimi(bilgi), kalp eğitimi(amel) ve nefis eğitimi(ihlas) ile ilgili hususlardır. Kur’n‐ı Kerimde de kamil iman, salih amel ve güzel ahlak üçlüsünün müminlerden istenen üç temel husus olduğuna dair bir çok sayıda ayet mevcuttur. Modern eğitim biliminde öğrenme alanları olarak aynı yönde bir tasnifin yapıldığını görmekteyiz. Buna göre bir öğrenme eylemi şu üç alanda gerçekleşir: ‐ Bilişsel (Cognitive) alan ‐ Duyuşsal (Effective) alan ‐ Devinsel (psikomotor) alan Zihin Eğitimi Eğitim açısından zihin, insandaki bilme, bilgiyi yorumlama ve değerlendirme melekesidir. Insan duyuları yoluyla aldığı bilgileri zihninde değerlendirir, birbirleri ile ilişkilendirir, ayıklar, onlardan sonuçlar çıkarır ve kendine özgü kanaatlara ulaşır. Bazen de bir zihni faaliyette bulunmaksızın aldığı bilgileri olduğu gibi kabullenir. Bu ikinci durum Islam dininde makbul sayılmaz.; Allah'ın varlığı, birliği gibi temel itikat konularında bile müslümanın zihni bir faaliyetle kanaat sahibi olması istenir. "Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır; Allah her şeye kadirdir. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahipleri için kesin deliller vardır. Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler." (Ali Imran 3/191) Bu ayetler, Allah'ın varlığı ve kudreti hakkında düşünmeyi ve deliller üzerinde akıl yürüterek sağlam kanaatlere ulaşmayı insanlara öğütlemektedir. Kur'an‐ı Kerimde sık sık hikayeler, olaylar ve misaller anlatılır; bunlardaki ibret ve hikmetleri akıl sahiplerinin, düşünenlerin anlayacaklarına dikkat çekilir. "...şüphesiz bunda düşünen bir kavim için deliller vardır." (Nahl 16/11,69 Kur'andaki bu tabirler, öğrenilen bilginin zihni bir faaliyetle değerlendirilmesini öngörmektedir. İnsan sadece gören, işiten, hisseden bir varlık değil, aynı zamanda düşünen, değerlendiren ve yargılayan bir varlıktır. Allah insanın düşünme, değerlendirme yönünü aktif hale getirmesini istemektedir. Objeler üzerinde fikir yürütmeden onlara pasif bir algılama ile yönelmenin Kur'ana göre bir değeri yoktur. İnsan algılarını zihinsel bir değerlendirmeye tabi tutarak hakikate ulaşmalıdır. Zihinsel bir değerlendirmenin yapılmaması Kur'an’da açıkça kınanmaktadır: Din eğitimi, sadece bilgileri aktaran değil, zihinsel değerlendirmeyi harekete geçiren, hakikatin kavranmasını sağlayan bir görev yapacaktır. Eğitim alan insan mükemmel bir yaratık olarak Allah'ın kendisine verdiği akıl, zeka, zihin vb. üstün niteliklerini kullanacaktır. Bu özellikler, onun Allah ile ilişkilerini anlamlandırma ve hayatın manasını kavrama konusunda ayırıcı üstünlüğüdür. Allah insanın değerini, bu özellikleri iyi kullanıp kullanmamasıyla belirleyecektir: "Hayatı ve ölümü yarattı ki, hanginiz güzel işler yapıyor denesin." (Mülk, 67/2) Bütün bu ayetlerin ortaya koyduğu ana fikre göre İslam eğitimi, insanların düşünme ve değerlendirme özelliklerini dikkate almayı gerektirmektedir. "Insanların çoğu baktığı halde görmeyen, davranışta bulunduğu halde düşünmeyen kimselerdir. Din öğretiminin görevlerinden biri, insanların gördüğünü gerçekten görür, düşünür ve eleştirdikten sonra kabul veya reddeder hale getirilmesidir." (Bilgin,1988/19) Kişinin belli davranışları kazanması, belli hedeflere yönelmesi isteniyorsa onun zihni faaliyetlerini değişmez dini doğrular üzerinde canlı ve duyarlı hale getirmek gerekir. Temel değerler üzerinde sağlam kanaatlere ulaşılması her şeyden önce düşünmekle, kişilerin düşünür hale getirilmesi ile mümkündür. İşte zihin eğitimi, insanların düşünür, değerlendirir ve hakikati kavrar hale getirilmesidir. Bundan maksat; öğretilen bilginin sağlam kanaatler, değer yargıları, dünya görüşü olarak zihne yerleştirilmesidir. İslam eğitimi alanında çalışan her eğitici ve öğretici, kime hangi konuyu öğretiyor olursa olsun bu esası daima göz önünde bulundurmalıdır. Kalp Eğitimi Peygamberimizin "Vücutta bir et parçası vardır, o sağlam olursa bütün vücut sağlam olur; o bozuk olursa bütün vücut bozuk olur. Dikkat edin, o kalptir." (Buhari: 52; Mülim: 1599) anlamındaki hadisinde bütün vücudun sağlamlığı ve bozukluğundan maksat da dışa vurulan davranışlardır. İslam eğitiminde kalpeğitimi denilince anlatılan işte insanın bu dışa dönük davranışlarını yönetecek bir kişiliğin kazandırılmasıdır. ● İslam eğitiminde, bilginin sağlam kanaatler, değer yargıları, dünya görüşü olarak zihinde yerleşmesi yeterli görülmemekte, bunların yaşantılar halinde dışa aksettirilmesi de gözetilmesi gereken temel esastır. Buna, "ilmi ile amel etmek" denmektedir. ●Zihin ile hareketler arasında bir bağlantı mutlaka vardır. Bu bağlantının tereddütleri ortadan kaldıracak sağlıklı bir şekilde kurulabilmesinde kalp sanki ikinci bir yönetim merkezi durumunda görülmektedir Peygamberimiz zihindeki teorik değerlerle günlük hayattaki davranışlarının uyumlu hale getirilmesini istediği hadisinde şöyle buyurmaktadır: "İnsanlar helak olur da sadece alimler (bilgililer) kurtulur; alimler de helak olur da sadece ilmi ile amel edenler kurtulur; Amel edenler de helak olur da sadece ihlasla amel edenler kurtulur." Görülüyor ki, bilgi yeterli olmuyor; onun pratiğe dönüştürülmesi, fakat sağlıklı teori‐pratik bütünlüğünün sağlanması gerekiyor. İnsanın baktığı halde görmemesi, davranışta bulunduğu halde düşünmemesi nasıl makbul değilse, bildiği halde yapmaması veya aksini yapması da öğle makbul değildir. Amel iman ile ilişkilendirilmediği taktirde hurafelerle başlayıp, dinin özüne ters düşen, gizli şirk denebilecek tutum ve davranışların yayıldığı görülmektedir. Kur'an‐ı Kerimde kamil müminlerden bahsedilirken sıkça "iman edenler ve salih amel işleyenler" 3 ifadesi kullanılmaktadır. Bu bakımdan din eğitimi, dinin sadece inanış, düşünüş ve kavrayış yönünü değil, davranış biçimini de her faaliyetinde bir ölçü olarak göz önünde bulunduracaktır. Bu çerçevede kap eğitimi; insanın bilgileri, kanaatleri ve değer yargıları ile davranışlarının uyumlu hale getirilerek teori pratik bütünlüğünün sağlanmasıdır. Nefis Eğitimi Nefsani arzular, bazen güzel bir manzarayı, bir sanat esrini seyretmekle tatmin olur; bazen de mal ve servet edinme arzusu, makam ‐ mevki tutkusu, gurur, kibir, kıskançlık, cimrilik olarak kendini gösterir. Şehvet, şöhret, iyi yeme, iyi giyinme ve iyi yaşama da nefsin tabii arzularıdır. İslam dini insandaki bu dürtüleri yani nefsin arzularını yok etmeyi değil fakat iyiye ve doğruya yönlendirmeyi ister. İnsan istese de bu arzuları yok edemez, nefsin arzuları insanla birlikte daima var olmaya devam edecek, insan da onları hep olumlu kullanma çabası içinde olacaktır. Dünya hayatının, insanların iradelerini ne yönde kullanacaklarını belirlemek üzere bir imtihan sahnesi olmasının (Mülk, 67/ 2) anlamı budur. "Kişiye, onu şekillendirene, ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene andolsun ki, kendini arıtan kurtuluşa ermiştir." (Şems, 91/7‐9) anlamındaki ayet, insanların iyilik ve kötülük kabiliyetleri ile yani nefsi arzularla yaratıldığını, bu arzuları taşımakla beraber bunların kötü etkilerinden arınmaları ve kötü davranışlardan korunmaları gerektiğini bildirmektedir. Allah insana, arzuların yanında bir de onları denetleyen ve onlarla sürekli mücadele halinde olan irade vermiştir. İrade duyguların kontrol mekanizmasıdır. İradesini kullanarak duygularını kontrol eden kimseler daima daha olumlu davranışlar içinde olurlar. Nefis eğitimi bir yönüyle de iradenin güçlendirilmesi eğitimidir. Kuran'da nefisten gelen dürtülerle yapılabilecek yanlışlıklara dikkat çekilerek müminlerin bunlardan kaçınmak için kararlılık gösterilmeleri ve irade sahibi olmaları istenmektedir. İslam eğitiminin, insanı kemal derecesine yükseltme hedefine ulaşmada nefsin süfli duygularının törpülenip yüksek duyguların geliştirilmesi çok önemlidir. Bu husus, bireyin eğitiminin bütün kademelerinde bir temel esas olarak gözetileceği gibi başlı başına bir eğitimle ele alınabilir. Tasavvuf terbiyesi, nefis eğitiminin kurumsallaşmış en çarpıcı örneğidir. Bu açıklamalardan sonra nefis eğitimini şöyle tanımlayabiliriz: Nefis eğitimi; insan fıtratında mevcut olan duyguların düzene sokularak insanı ruhen yüceltecek düzeyde tutulmasını sağlayacak bilinç ve iradenin kişiye kazandırılmasıdır. ●●● Buraya kadar açıklamaya çalıştığımız, din eğitiminde gözetilmesi gereken üç temel esas arasında bir öncelik sıralaması yapmak gerekirse, bunları; 1) zihnin eğitimi, 2) kalbin eğitimi ve 3) nefis eğitimi şeklinde sıralamak mümkündür. Ancak bir din eğitimi faaliyetinde bu üç esasın birlikte gözetilmesi en doğru olanıdır. Bunlar birbirinin tamamlayıcısı olarak düşünülmelidir; birinin ihmal edilmesi, eğitimde arzulanan ideal sonucun alınmasını önleyecektir. |