Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28 Aralık 2013, 14:37   Mesaj No:1

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:342
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart sakarya ilitam islam hukuk usulu 2.hafta özeti

sakarya ilitam islam hukuk usulu 2.hafta özeti

İSLAM HUKUK USULÜ II
Hafta 2
1)İcmanın Sözlük Anlamı Nedir?
Sözlükte icmâ ( ع____ ا) kelimesi, tek kişiye ait bir eylem olarak kullanıldığında “bir şeye niyet etmek, azmetmek”; birden fazla kişi hakkında kullanıldığında ise “bir hususta fikir birliği etmek”anlamına gelir.
2)İcmanın Terim Anlamı Nedir?
“İcmâ, Hz. Muhammed ümmetinden müçtehitlerin onun vefatından sonraki herhangi bir zamanda, dini bir meselenin hükmü üzerinde fikir birliği etmeleridir.”
3)İcma,Her Türlü Meselede İttifak Etmek Anlamına Gelir Mi?
icmâ, her türlü meseledeki ittifakı değil, sadece amelî bir meselenin dinî hükmü üzerinde oluşan fikir birliğini ifade eder. Ayrıca bu, belli nitelikleri haiz belli bir alanın mensuplarına ait bir fikir birliğindir.
4)İhtilaf Ve Hilaf Ne Demektir?
 İhtilaf: Herhangi bir hususta müçtehitler arasında oluşan fikir birliği demek olan icmânın karşıt anlamı ise ihtilaftır.
 Hilaf: Oluşan ittifaka tek kişinin görüşü muhalif kalmışsa buna da hilâf denir.
5)İcmayı Delil Olarak Kabül Eden Cumhura Göre,İcma Delil Sıralamasında Kaçıncıdır?
(Cumhur) icmâı şer’î delil kabul eder ve ona şer’î deliller hiyeyarşisi içinde Kitap ve Sünnet’ten sonra yer verir.
6)icmayı delil olarak kabül etmeyenler kimlerdir?
İcmâı kabul etmeyenler Mu’tezile’den İbrahim en-Nazzam ve Kâşânî ile Haricîler ve İmamiyye şeklinde gösterilmektedir.
7)İcmayı Delil Olarak Kabül Etmeyenlerin Dayanak Gösterdikleri Ayet Ve Hadis Hangisidir?
“İhtilafa düştüğünüz meseleyi ALLAH’a ve Resûlü’ne götürün” (Nisa Suresi 4/59) ayetini ve Hz. Peygamber’in Muaz b. Cebel’e(18/640) saydırdığı kaynaklar arasında icmâın yer almayışını gerekçe göstererek icmânın hiçbir türünün kaynak olmadığını söylerler.
Karizmatikİcmayı Delil Olarak Kabül Etmeyenlerin,Kabül Etmeme Gerekçeleri Nedir?
• İcmâyı kabul etmeyenler hataya düşme noktasında ümmetin tamamı ile tek tek bireyler arasında bir fark bulunmadığını ileri sürerler.
• Kimlerin müçtehit olduğu kesin olarak bilinemez, bilinse bile tamamının görüşlerine muttali olma imkanı yoktur.
• Ayrıca icmânın bir senede dayanması gerekir. Bu senedin, sübut ve delalet yönünden kat’î olması durumunda bunu herkes bilebilir, dolayısıyla bunun hükmü herkese açık olur. Bu durumda gerçekleşecek bir icmâ da yeni bir işlev görmez, çünkü zaten bu konuda başka kat’î delil/deliller vardır.
• Senedin zannî olması durumunda ise müçtehitlerin sayı olarak çokluğu, farklı mizaç ve karaktere sahip oluşları, hüküm çıkarmada esas alınacak delillerin çokluğu gibi nedenler onların bir ittifaka varmalarına fırsat vermez.
9)İcmayı Delil Olarak Kabül Edenlerin Etme Gerekçeleri Nelerdir?
İcmâyı bir kaynak olarak kabul eden Cumhur ise meseleyi bir taraftan çeşitli ayet ve hadislerle temellendirmeye, diğer taraftan da icmânın fiilen vuku bulduğunu örneklerle göstermeye çalışırlar.
İcmânın Kaynak Olduğuna Dair Nakli Deliller
a) Kur’an’dan getirilen bellibaşlı deliller
İcmâın Kur’an’daki delili olarak başta Nisa Suresinin 115. ayeti olmak üzere birçok ayet gösterilmektedir. Bu ayetlerden bir kısmı şunlardır:
1- “Kendisine doğru yol belli olduktan sonra Resûl’e muhalefet edip müminlerin yolundan başka
bir yola uyanı yöneldiği yolda yalnız bırakır ve onu cehenneme atarız. Cehennem ne kötü varılacakyerdir” (Nisa 4/115). Bu ayet müminlerin yoluna ittiba etmeyi gerekli kılmaktadır.
Onlara muhalefet etmeyi de yasaklamaktadır. Dolayısıyla ayet, onların icmâının geçerli olduğuna delalet etmektedir.
Gazalî delil getirilen ayetler içinde en kuvvetli olanının bu olduğunu, ama yine de ayetin bu yöndeki
anlamının zâhir düzeyinde kaldığını, başka ihtimallere açık olmaktan kurtulamadığını ifade eder.
2- “Siz diğer insanlara, peygamber de size tanık olsun diye sizi bu şekilde tarafsız bir ümmet kıldık”
(Bakara 2/143). Bu ayette geçen “tarafsız” diye çevrilen “vasat” kelimesi çerçevesinde birtakım yorumlar yapılmaktadır. Buna göre bundan maksat adil demektir. ALLAH’ın bu ümmeti adil olarak nitelemesi sözünün kabul ve görüşünün geçerli olduğunu gösterir. “Siz diğer insanlara, peygamber de size tanık olsun diye” ifadesiyle ALLAH, Hz. Peygamber’i sahabeye tanık yaptığı gibi sahabeyi de kendinden sonrakilere tanık kılmıştır. Bu özellik başta sahabe kuşağı olmak üzere İslam ümmetinin ayrıcalıklı bir yere sahip göstermektedir.
3- Yukarıdaki ayeti desteklemek üzere benzeri anlam içeren şu ayete de atıfta bulunulur: “Daha önce de bu sefer de size Müslümanlar adını O verdi ki Resûl size, siz de diğer insanlara tanık olasınız”(Hac 22/78). Bu ayete dayalı olarak Cessas, Müslüman topluluk dine dair bir görüş açıkladığında bu görüş sonradan gelenleri bağlar ve kimsenin buna muhalefet etmesi caiz olmaz şeklinde bir yorum yapar.
4- Siz insanlar için çıkarılmış en iyi topluluksunuz; zira siz iyiyi emreder, kötüyü yasaklar ve ALLAH’a
da iman edersiniz.” (Âl-i İmran 3/110). Bu ayet de bu ümmetin insanlar arasında özel ve ayrıcalıklı bir
konumunun olduğunu ifade etmektedir.
5- “Bana yönelenlerin yoluna uy.” (Lokman 31/15). Bu ayet ise inananların genelinin izlediği yolun
hak ve doğru olduğuna işaret etmektedir.
İcmâyı savunan cumhurun icmâın gerçekleşmesinin mümkün hatta bilfiil vuku bulduğunu kanıtlama bağlamında getirdiği meselelerden bir kısmı şunlardır: Ninenin mirastan 1/6 pay alacağı,gıdadan oluşan mebiin (satım konusu gıda malının) kabzdan önce satımının yasak oluşu, Müslüman bir kadının gayri Müslim bir erkekle yaptığı evliliğin batıl olduğu, mehir miktarı tespit edilmeden
yapılan nikahın geçerli olduğu vb.
b) Sünnetten getirilen deliller
İcmâın hüccet olduğunu savunan usulcülerin çoğu, bu konuda en kuvvetli delilin sünnette yer aldığını söyleyerek birçok hadis zikretmektedir. Bu hadislerin birleştiği nokta, İslam ümmeti içinde daima doğru üzerinde bulunacak bir grubun var olacağı, dolayısıyla bu ümmetin hata ve dalâlet üzerine birleşmeyeceği ve cemaatten (topluluk) ayrılmamanın gerekli olduğu esaslarıdır.
Meselâ Hz.Peygamber’in “Benim ümmetim hata üzerinde birleşmez” (İbn Mâce, “Fiten”, Karizmatik, “Benim ümmetim bir sapıklık üzerinde birleşmez” (İbn Mâce, “Fiten”, Karizmatik, “ALLAH’tan ümmetimin sapıklık üzerinde
birleşmemesi dileğinde bulundum; bana dilediğimi verdi” (Ebû Davûd, “Fiten”, 1), “Müslümanların iyi
gördüğü şey, ALLAH katında da iyidir” (Ahmed b. Hanbel, I, 379) buyurduğu rivayet edilmiştir. Bu anlamda daha birçok hadis vardır.
İcmâı savunanlar şöyle derler: Bu hadisler güvenilir râviler tarafından rivayet edilmiştir. Bunlar, her ne kadar lâfız olarak mütevâtir değilse de, ifade edilen ortak anlam bakımından mütevâtirdir.
Buradaki ortak anlam “ümmetin topyekün hataya düşmeyeceği”dir. Manevî mütevâtir ise, delâlet ettiği hususta kesin bilgi sağlama açısından lâfzı mütevâtir gibidir. Bu sebeple, Hz. Peygamber’in ashabı ve onlardan sonra gelen müslümanlar, en-Nâzzâm ve benzerlerine kadar bu hadislere dayanarak icmâyı kaynak kabul etmişler, deliller arasında bir çatışma halinde icmâyı diğerlerindenüstün tutmuşlardır.
10)İcmayı Kabül Edenler,özellikle nakille görüşlerini desdeklemekteki temel amaçları nelerdir?
Akıl, Müslümanların da Yahudi ve Hıristiyanlar gibi hataya düşebileceğini ihtimal dışı görmez. Zira normal şartlarda hiçbir dinî topluluğun bir ayrıcalığı olamaz. Bu şartları dikkate alan İslam bilginleri icmâın kaynak oluşunu mantıki bir zorunluluk gereği değil nakle borçlu olduğunu ifade etme gereği duymuşlardır. Bu nedenle onlar icmâı nakli delillerle temellendirmeye girişmişlerdir.
11)İcmayı Delil Olarak Kabül Eden Cumhura Göre,İcmanın Zorunluluk Olduğuna Dayanak Gösterdikleri Bir Takım Uygulamalar Nelerdir?
İcmâyı savunan cumhurun icmâın gerçekleşmesinin mümkün hatta bilfiil vuku bulduğunu kanıtlama bağlamında getirdiği meselelerden bir kısmı şunlardır:
Ninenin mirastan 1/6 pay alacağı,gıdadan oluşan mebiin (satım konusu gıda malının) kabzdan önce satımının yasak oluşu, Müslümanbir kadının gayri Müslim bir erkekle yaptığı evliliğin batıl olduğu, mehir miktarı tespit edilmeden yapılan nikahın geçerli olduğu vb.
12)İcmanın Gerçekleşme Şartları Nelerdir?
1. Belli bir dönemde fikir birliği edenlerin müçtehit olması.
2. Fakihlerin çoğunluğuna göre icmâa katılacak alimde özel anlamıyla adalet, yani itikadi bakımdan açık bir kusur taşımama ve bidatlardan kaçınma şartı aranır
3. İlgili dönemdeki müctehitlerin tamamının fikir birliği etmiş olması.
4. Bu müctehitlerin Hz. Muhammed ümmetine mensup olması.
5. Fikir birliğinin Hz. Peygamber’in vefatından sonra gerçekleşmiş olması.
6. Fikir birliğinin vücub, hürmet sıhhat ve fesâd gibi bir meselenin şer’î/amelî hükmü üzerinde gerçekleşmiş olması.
7. İcmânın kesinleşmesi için, çoğunluk, söz konusu asrın sona ermesi gerektiğini bir şart olarak görmez.
 İcmanın gerçekleşme şartlarıyla ilgili sorular
Soru:Herhangi bir devirde müctehit bulunmasa icma gerçekleşir mi?
Çoğunluğu teşkil eden usûlcülere göre herhangi bir devirde müctehid bulunamasa, icmâ gerçekleşmeyeceği gibi, sayıları kaç olursa olsun bir gurup müctehidin varlığı halinde, onların fikir birliği ile icmâ meydana gelir.
Soru:müctehid sayıları konusunda hangilerinde ittifak,hangilerinde ihtilaf vardır?
Bazı usûl bilginlerine göre ise, icmânın meydana gelebilmesi için, fikir birliği eden müctehidlerin sayısının tevatür sayısına ulaşmış olması gerekir. Bazılar üç müctehid şartı ile yetinmiştir. İki müctehid hususunda ise ihtilâf edilmiş, kimi olur kimi olmaz demiştir. Bir devirde sadece bir müctehid bulunursa, onun görüşü icmâ olarak nitelenemez. Zira bu görüşte ne ittifak ne ihtilâf söz konusudur.
Soru:ilgili dönemdeki müctehidlerin tamamının fikir birliği etmesi icma için şarttır.peki karşı görüş çıkarsa bu icmanın durumu ne olur?
Alimlerin cumhuruna göre çoğunluk bir hüküm üzerinde ittifak etse, karşı görüş sahiplerinin sayısı ne kadar az olursa olsun, bu icmâ sayılmaz.
Dolayısıyla sadece Ehl-i beytin veya dört halifenin veya Şeyhayhn’ın (Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer) veya Medine ehlinin veya Kufe ehlinin ittifakları icmâ sayılmaz. Çünkü doğru, -bir kişi bile olsa- çoğunluğa muhalefet eden tarafta olabilir. Bazı bilginler ise, müctehidlerin çoğunluğunun fikir birliği etmesi ile icmânın gerçekleşeceği kanaatindedir
Soru:Gayri müslimin icma ehliyeti var mıdır?
Diğer geçmiş peygamberlerden birinin ümmetinin müctehitlerince yapılan fikir birliği icmâ olarak nitelenmez.
Soru:Hangi konularda icma olmaz?
İtikadi meselelerde, mesela, ALLAH Teâla’nın varlığı, peygamberliğin hak olduğu gibi konularda icmâ söz konusu olmayacağı gibi sadece aklın alanına giren, tecrübelere dayanan fiziki hadiselerde de icmâ olmaz.
Soru:peki icma hangi konularda olur?
Şer’î/amelî hükmü üzerinde gerçekleşmiş olması gerekir.
13)İcma Türleri Nelerdir?
1. Sarih İcmâ
Herhangi bir zamanda bütün müctehidlerin bir meselenin hükmüne dair görüşlerini tek tek açıklaması suretiyle ortaya çıkan fıkir birliğidir.
Meselâ:İctihad ehliyetine sahip olanlar bir yerde toplanır, hükmü bilinmek istenen mesele kendilerinin incelemesine sunulur; o mesele hakkında hepsi aynı kanaati belirtirlerse, sarih icmâ meydana gelmiş olur. Veya herhangi bir devirde ortaya çıkan bir fıkhî olay hakkında bir müctehid görüşünü belirtir, bir başka müctehid aynı olayla ilgili olarak aynı yönde kanaatini açıklar ve o devirdeki bütün müctehidler aynı şeyi yaparlarsa sarih icmâ tamamlanmış olur.
2. Sükûtî İcmâ
Sükûtî icmâ, herhangi bir meselede bir veya birkaç müctehid görüş belirttikten sonra bu görüşe muttali olan o devirdeki diğer müctehidlerin açık şekilde bir katılma veya itiraz beyanında bulunmaksızın sükût etmeleriyle oluşan icmâdır.
Bir sükûtî icmânın varlığından söz edilebilmesi için aşağıdaki şartların birarada bulunması gerekir:
1. Sükût, gerek katılmaya gerekse muhalefete işaret teşkil edecek belirtilerden uzak olmalıdır.Şayet katılmayı gösteren bir belirti varsa, bu, sükûtî değil sarih icmâ olur. Buna karşılık muhalefeti gösteren bir belirti varsa, icmâ asla gerçekleşmez.
2. Söz konusu görüş hakkında bilgi sahibi olduktan itibaren normal olarak o meseleyi incelemeye ve bir görüş oluşmasına yetecek kadar zaman geçmiş olmalı ve bu süreden sonra sükût edilmelidir. Şu var ki bu sürenin belirli bir zamanla sınırlandırılması mümkün değildir. Zira meseleler açıklık-kapalılık bakımından hep aynı değildir. İctihad etme ve görüş belirtme işinin süresi meseleden meseleye değişiklik gösterir. Müctehidler de, çabuk veya ağır karara varma açısından birbirlerinden farklıdır.

14)İcmanın Kaynak Değeri Nedir?
Alimlerin çoğunluğu sarih icmânın kesin hüküm ifade ettiği, ona uymanın vacip, muhalif davranmanın ise haram olduğunu savunmaktadır.
Usulcülerin çoğunluğu sükûtî icmâyı da geçerli sayar. Hanefilerden Kerhî ve Şafiîlerden Âmidî (631/1233) de bu tür icmâyı kaynaksayar; çünkü onlara göre, çeşitli ihtimallere açık da olsa sükut, ağırlıklı olarak muvafakate delalet eder. Ancak bu iki alime göre sükutun yapısı bu tür icmâyı sarih icmâdan farklı değerlendirip onu zannî bir delil saymayı gerektirir.
Buna mukabil Malikîler ve İmam Şafiî sükûtî icmâyı, bir icmâ türü olarak kabul etmezler.Gerekçeleri şudur: Görüşlerini açıkça belirtmeyen müctehidlerin bu sükutu onların açıklanan görüşe katıldığını gösterebileceği gibi, başka bir sebebe de dayanabilir. Henüz o mesele ile ilgili ictihadî kanaate varmamış olması, görüşünü açıklayan müctehidden çekinmesi veya görüşün belirttiğinde zarara maruz kalma korkusunun bulunması gibi. Bu ve benzeri ihtimaller varken, sükut eden müctehidlerin bu sükutu rıza ve muvafakata delil olamaz. İttifak gerçekleşmedikçe icmâ da gerçekleşmez.
15)İcmanın Senedi Nedir?
İcmânın Senedi, Müctehidlerin Üzerinde İcmâ Ettikleri Hükme Varırlarken Dayandıkları Delil Demektir.
16)İcmada Senedin Zorunlu Olduğunu Söyleyenler Bunu Niçin Önemli Görürler?
Çünkü senedsiz icmâ, ALLAH’ın dininde kişisel görüşe göre hükmetmeye ve Hz.Peygamber’den sonra yeni bir din ortaya koymaya götürür ki, bu kabul edilemez.
17)Bir İçtihad İcma Derecesine Ulaşmadan Önce Hangi Aşamalardan Geçer?
icmâ özü itibariyle kişisel bir içtihattır. İçtihad-ı beyânî, içtihad-ı kıyâsî veya içtihad-ı ıstıslahî şeklinde ortaya çıkan kişisel görüş genel kabul görüp diğer bütün müçtehitlerin onayına mazhar olduğu anda icmâ düzeyine yükselir.
18)İcmanın Temelinde Yatan Düşünce Nedir?
icmânın temelinde bir nassın yorumu, bir kıyas veya bir maslahat (genel fayda) düşüncesi yatar.
19)Şaz Görüş Nedir?
Halka bir yarar sağlamadığı için onların beğenisini kazanamayan bir içtihat ise şâz bir görüş olarak kalmaya mahkum olur.
20)Ahmed B.Hanbel İcma İle İlgili Hangi Hususa Karşı Çıkar?
İcmânın gerçekleşmesi vetespitinin zorluğu nedeniyle Ahmed b. Hanbel uluorta icmâ iddilarına tepki gösterir. Ona göre, emin olunmadıkça, “ilgili meselede farklı düşünen olduğunu bilmiyorum”şeklinde bir ifade kullanmak ihtiyat gereğidir.İbnü’l-Kayyim’in belirttiğine göre, Ahmed b. Hanbel hadis karşısında ne sahabe kavline, ne de bir uygulamaya, ne bir re’ye, ne bir kıyasa ve ne de muhalifini bilmediği sahabe kavline bir değer vermez. Muhalifi olduğu bilinmeyen sahabi kavlinin pek çok kimse tarafından icmâ olarak görülüp sahih hadise tercih edilmesini şiddetle eleştiren Ahmet b. Hanbel, bu tür icmâ iddiasında bulunanları yalancılıkla suçlar. Böyle bir fikrin sabit olan bir hadise tercihini de asla tecviz etmez.
Ahmed b. Hanbel’in bu yöndeki ifadeleri onun icmânın kaynak olduğunu reddettiği şeklinde anlaşılmamalıdır. Onun pek çok meselede icmâya dayandığı ve onu delil getirdiği bilinmektedir. Onun bu sözleri “hakkında ihtilaf bilinmeyen her hüküm” için “icmâ” adının kullanılmasına karşı çıktığını göstermektedir.
21)İbn.Hazm’ın İcmaya Yönelik Eleştirileri Nelerdir?
O, gerçek anlamda icmâ niteliği taşımadığı halde çeşitli anlayışlarınbu kapsama katıldığını belirtir. Ona göre bazıları çoğunluğun görüşünü, bazıları ise farklı düşünen bulunup bulunmadığından emin olmadıkları konuları icmâ sayar. Kimileri de bir sahabînin yaygınlık kazınmış meşhur görüşüne, tâbiûn veya sonraki kuşakların farklı görüşünü araştırmaksızın icmâdemişlerdir. Yeter ki sahabeden kimsenin farklı görüşünü tespit edememiş olsun. Kimileri, şöhretkazanmasa bile, muhalifi olmayan sahabe kavlini icmâ sayar. Kimi Medine halkının görüşünü, kimileride Kufe halkının ittifakını icmâ olarak görür. Bu tür görüşleri tutarsız ve geçersiz sayan İbn Hazm,buna gerekçe olarak da, pek çok meselde bizzat ilgili kişilerin icmâ dedikleri anlayışa aykırı davranmalarını ve bu icmâya muhalefet edenleri tekfir etmeyişlerini gösterir. Oysa ona göre geçerli icmânın hükmü, ona muhalefet etmemeyi ve onu inkar edeni tekfir etmeyi gerektirir.Bu bağlamda İbn Hazm, din çerçevesinde mütalaa edilen bilgilerin ana hatlarıyla icmâ ve ihtilaf şeklinde iki kategoriye ayrılabileceğini ve İhtilafın ALLAH’tan değil insanlardan kaynaklandığını belirtir. Ona göre Peygambere verilen dine sahabe tanık olmuştur. Bir şeyin dine ait olduğunu belirleme işlevini görecek icmâ da ancak onların icmâıdır. Sonraki dönemler için savunulan icmâ dine bir şey katma iddiası taşır, oysa din tamamlanmıştır. Dolayısıyla uymakla yükümlü olduğumuz tek icmâ sahabe icmâıdır. Kaldı ki bir konuda sahabe icmâ etmişken sonraki kuşakların da ayrıca icmâ etmişolması ona bir güç katmaz. Aynı şekilde sonrakiler sahabenin ihtilaf ettiği bir konuyu icmâya dönüştürme imkanına sahip değildir. Hele hele sahabenin hiç konuşmadığı bir mesele üzerinde sonraki dönem müçtehitlerinin ittifaka ulaşmaları bir değer ifade etmez.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 33954 23 Mayıs 2015 21:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 4092 10 Mayıs 2015 16:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2745 10 Mayıs 2015 16:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 9033 30 Nisan 2015 14:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3353 19 Nisan 2015 15:45