İslam Tarihi 9-14.haftalar(sakarya ilitam )
9. HAFTA
OSMANLI DEVLETİ’NİN DURAKLAMA DÖNEMİ
Sokullu Mehmed Paşa 1564'de vezir-i âzamlığa Kanunî tarafından getirilmişti. II. Selim zamanında Sokullu, devleti tek başına idare etmişti. III. Murat zamanında, ise bağımsız olarak iş yapmasına imkân verilmedi. Sonunda 1579'da hançerlenerek öldürüldü. Eyüp'te yaptırdığı türbesine defnedildi. Sokullu'nun vefatı ile Osmanlı Devleti, (1683)'teki İkinci Viyana kuşatmasına kadar sürecek olan bir Duraklama Dönemine girmiştir.
III. MEHMED (1595–1603)
1590 yılında Avusturya-Almanya ile anlaşma yenilenmişti. Avusturya ile Osmanlı Devleti'nin arası açılmış çeşitli tahriklerle Avusturya'ya savaş ilân edilmişti. Birinci yıl, Sinan Paşa bazı mevziî başarılar elde etmişti. Fakat Avusturya, Eflâk ve Boğdan'la ittifak yaparak üç koldan Osmanlı topraklarına saldırmışlardı. III. Mehmet’in tahta geçtiği sırada da Estergon ve Vişigrad'ı ele geçirmişlerdi (1595)
Eğri Seferi ve Haçova Zaferi:
Cepheye gitmek istemeyen askerin ve hocası Saadeddin Efendi'nin ısrarı üzerine III. Mehmed, Avusturya seferine çıktı. 1596'da Eğri kalesi alındı. Sonra Avusturya imparatorunun kardeşi Arşüdük Maximilien'in kumandasındaki Haçlı ordusu ile Osmanlı ordusu, Haçova'da iki gün savaştılar. Hoca Saadeddin Efendi'nin cesareti, telkini ve sebatı ile haçlılar mağlup edildi (26 Ekim 1596). Daha sonra Kanije fethedildi ve muhafızlığına Tiryakı Hasan Paşa tayîn edildi (1600).
III. Mehmet 21 Aralık 1603 tarihinde vefat etmiştir. Dokuz yıl kadar hükümdarlık yapmıştır. Kendisi çok terbiyeli, halim, vakarlı, sakin aynı zamanda vehimli ve mütereddit bir kimsedir. Devrindeki Celâli isyanları ve İran vaziyeti, kendisini çok müteessir etmişti.
I. AHMED (1603–1617):
III. Mehmet’in ölümü ile yerine geçen oğlu I. Ahmet, 14 yaşında idi. Devri karışıklıklar içinde geçmiştir. 1614 yılında Malta'ya bir sefer yapılmış fakat 49
alınamamıştır. Avusturya savaşı, I. Ahmet devrinde de devam etmiştir. Lala Mehmet Paşa, Estergon'u geri almış ve ardından 11 Kasım 1606'da yapılan Zitvatoruk anlaşması ile 13 sene süren savaş sona erdirilmiş oldu. Böylece 57 yıl devam edecek bir sulh devri sağlandı. Anlaşma Türklerin lehine idi. Anlaşmaya göre, bundan böyle imparatora gönderilen nâmelerde kral yerine imparator tâbiri kullanılacak, yıllık vergi kaldırılacak, Avusturya'nın eline geçen Yanık (Raab), İstolni Belgrad, Peşte Osmanlılara iade edilecekti.
I. Ahmet Kasım 1617'de 28 yaşında iken vefat etti. 14 yaşında hükümdar olan I. Ahmet, 14 yıl hükümdarlık yapmış, 28 yaşında da vefat etmiştir. Sultan Ahmet Camii’ni yaptırarak namını ebedileştirmiştir.
Celâli İsyanları: Anadolu'da Kanunî devrindeki iktisadî durumun bozulması, düşük akçelerin kesilmesi ve uzun süren İran ve Avusturya savaşları, merkezî otoriteyi yıpratmış, iç isyanlar baş göstermiştir.
I. MUSTAFA (1617–1618)
I. Ahmet’in vefatından sonra Kösem Sultan'ın da teşviki ile I. Ahmet’in oğullarının küçüklüğü sebep gösterilerek Osmanlı veraset sistemi değiştirilmiş ve tahta, aklî dengesi bozuk olan I. Mustafa geçirilmiştir. Hastalığı devam ettiği için de üç ay sonra tahttan indirilerek yerine I. Ahmet’in oğlu Osman getirildi.
II. OSMAN (1618–1622)
Genç Osman, tahta geçtiği zaman 14 yaşında idi. Genç olmasına rağmen Islahat ve yenilik taraftarı idi. Ancak devletin yapısını, işleyişini ve kuvvetler dengesini bilmiyordu. Hocası Ömer Efendi ile kızlar ağası Mustafa Ağa ve annesi Mahfîruz'un tesiri altında kalıyordu. Devlet işlerini çok çabuk kavramıştı. Fakat kendisine yol gösterecek değerli rehberlerden mahrum idi.
Kazakların denizden Boğaziçi’ne kadar gelip yağma yapmaları üzerine padişah 29 Nisan 1621'de Lehistan seferine çıktı. Sefer 8 ay sürdü. Lehistan ile Hotin kalesi önünde yapılan savaşta belli bir başarı elde edilemedi ve anlaşma yapıldı. (5 Ekim 1621). Büyük bir zafer kazanmış gibi merasimle gelen Genç Osman, hacca gitmek bahanesiyle İstanbul'dan ayrılmak, bozulan yeniçeri ve kapıkulu ocaklarını ortadan kaldırmak ve yeni bir ordu kurmak istiyordu. Bunu hisseden yeniçeri ocakları ayaklandılar. (18 Mayıs 1622)'de Genç Osman'ı tahttan indirdiler.
II. Osman, Lehistan seferine çıkarken arkasında yetişmiş bir şehzade bırakmamak için (1621)'de 16 yaşındaki kardeşi Mehmet’i öldürtmüştür.
IV. MURAT (1623–1640)
I. Ahmet’in hayatta bulunan oğullarının en büyüğü olan IV. Murat, on bir buçuk yaşında Osmanlı tahtına geçti (9 Eylül 1623). Annesi Kösem Sultan, Ona niyabet ediyordu. İstanbul'daki karışıklıklar, Anadolu'da Abaza Mehmet Paşa'nın, yeniçerilere karşı giriştiği hareketler devam ederken 1623 yılında, Bekir Subaşı adında bir zorba subay Bağdat’ta karışıklıklara sebep oldu. Bekir Paşa'nın oğlunun ihaneti ile İran Şahı Abbas, Bağdat'ı ele geçirerek Bekir Paşa'yı öldürdü.
1625'de vezir-i azam yapılan Hafız Ahmet Paşa, uzun süre Bağdat’ı kuşattığı halde, daha sonra askerin ayaklanması sebebiyle alamadan geri döndü (1626 Temmuz). 1630'da Bağdat üzerine giden Hüsrev Paşa da şehri alamadan döndü.
Çocuk yaşta tahta geçen IV. Murat, devlet işlerini kavramaya çalışıyordu. Devleti Kösem Sultan'la kızlar ağası idare ediyorlardı. Bazı tayin ve azillere kızan ve tahrikle harekete geçen yeniçeriler, Padişahı ayak divanına davet etmiş, söz dinlememiş ve Hafız Ahmet Paşa'yı gözleri önünde öldürmüşlerdir.
Revan ve Bağdat Seferleri (1635) :
Kanunî’den beri terk edilen padişahların sefere gitme âdetini yeniden dirilten IV. Murat, ordusunun başında sefere çıktı. Revan’ın kuşatılıp kalenin düşmesine rağmen yardım gönderilmediği için İran, Revan’ı geri almıştır.
Revan ve Bağdat fatihi olarak anılan IV. Murat, Şubat 1640'ta yirmi dokuz yaşında vefat etmiştir. I. Ahmet türbesine defnedilmiştir. Vezir-i azamı Kemankeş Kara Mustafa Paşa idi. Hükümdarlığı 16 yıl sürmüştür. Devlet nizamını kurmada epey mesafe kat etmiş, fakat vakitsiz ölümü ve değerli kardeşlerini öldürtmüş olması, işlerin aynı ölçüde devamını önlemiştir.
I. İBRAHİM (1640–1648)
IV. Murat’ın âni ve vakitsiz ölümü, yeniçeriler ve sipahilerle Kösem Sultan'a yaramıştır. I. İbrahim, Osmanlılardan hayatta kalan tek kişi idi. Bundan sonraki Osmanlı Padişahları onun neslinden gelmiştir. Vezir-i azam Kemankeş Kara Mustafa Paşa, devleti müstakil olarak idare ediyordu. Kendisine muhalif olanları bertaraf etmiş, nüfus ve emlâk sayımı yaptırmış, vergiler ve diğer gelirleri tanzim ettirmiş, israfı önlemeye çalışmış ve bütün bunlar sebebiyle de pek çok düşman kazanmıştı.
Sultan İbrahim, Dilâver Ağa'nın vezirliğini kabul etmeyen, Kethüda kadının odununu vaktinde göndermeyen ve Padişah'a karşı ileri geri konuşan Kemankeş Kara Mustafa Paşa'yı öldürttü (1644 Ocak)
Sultan İbrahim, asabî mizaçlı, sabırsız bir kimse idi. Hiç uğruna birçok devlet adamını öldürtmüştü. Bütün bu olaylar, ocak ağalarının harekete geçmelerine, Kösem Sultan'ın da yardımıyla Sultan İbrahim'in tahttan indirilmesine ve yerine 7 yaşındaki oğlu IV. Mehmet'in tahta çıkmasına sebep olmuştur (7 ağustos 1648).
IV. MEHMED (1648–1687
IV. Mehmet'in annesi Hatice Turhan 24 yaşındayken saltanat nâibesi oldu. Hatice Turhan Sultan, devletin bozulan nizamını düzeltmek, anarşiyi ortadan kaldırmak için vezir-i azamları birbiri ardınca değiştirdi. Fakat aradığını bir türlü bulamadı. 1656 yılı Şubatında Girit Serdarı Gazi Hüseyin Paşa sadârete getirildi. Fakat Hüseyin Paşa, daha Girit'ten gelmeden kendilerine düşük akçe verilen yeniçeriler ayaklandılar, 30 kişinin kellesini istediler. 14 yaşındaki padişah, bu istekleri mecburen yerine getirdi. Hüseyin Paşa, işe başlamadan azledilmiş ve daha sonra da Mimar Kasım Ağa ile Solakzâde Mehmed Hemdemî Efendi'nin İsrarla tavsiyesi üzerine, Sadârete Köprülü Mehmed Paşa getirildi (13 Eylül 1656).
Köprülü Mehmet Paşa'nın Sadâreti (1656–1661): Köprülü Mehmet Paşa, 80 yaşlarında geniş yetkilerle vezir-i azamlığa getirildi. Memleketin her tarafı IV. Murat'ın ilk yıllarında olduğu gibi isyan ve anarşi içinde idi. Erdel ve Lehistan meselelerini de halleden Köprülü Mehmet Paşa, Anadolu'daki asayişi temin etmek için harekete geçmiştir. Köprülü Mehmet Paşa Ekim 1661'de beş yıl bir buçuk ay sadaretten sonra vefat etmiştir.
24 Temmuz 1660 tarihinde İstanbul'da büyük bir yangın çıkmış, sur içindeki şehrin üçte biri yanmıştır.
Köprülüzâde Fâzıl Ahmet Paşanın Sadâreti(1661–1676) : Köprülü Mehmet Paşa'nın vasiyetine uyularak, yerine 25–26 yaşlarında bulunan oğlu Fazıl Ahmet Paşa, devletin en genç vezîr-i azamı olarak işbaşına getirildi.
Zitvatoruk anlaşmasının üzerinden 56 yıl geçmişti. Avusturya'nın Yeni Kale'yi yaptırması ve harp hazırlığı sebebiyle Fazıl Ahmet Paşa, 120.000 askerle sefere çıktı. Avusturya, yıllık vergi ve hediye teklif ettiyse de kabul edilmedi. Uyvar kalesi kuşatılarak 37 gün içinde alındı. Kışı Belgrat’ta geçiren Köprülü-zâde, Yeni Kale'yi alıp yıktırdı. Niyeti Yanık Kaleyi de almak ve Viyana'yı tehdit altında tutmaktı. Vasvar anlaşması imzalandı (1 Ağustos 1664). Anlaşmaya göre fethedilen kaleler, Osmanlılarda kalacak, Avusturya bir defaya mahsus olmak üzere harp tazminatı mukabilinde 200.000 altın florin verecekti.
Girit Fethinin Tamamlanması:
1645'de açılan Girit seferi 21 yıldır devam ediyordu. Bütün Avrupa Girit'e yardım gönderiyordu. Hazırlıklarını tamamlayan Fazıl Ahmet Paşa 3 Kasım 1666'da Girit'e çıktı ve 26 Mayıs 1667'de Girit'in merkezi Kandiye'yi kuşattı. İki yıl süren kuşatmada 1 Haziran 1669'da son taarruz başlatıldı. Sonunda Kandiye'yi müdafaa eden Morosini, daha fazla dayanamayacağını anladığından sulh istedi. 5 Eylül'de anlaşma yapıldı ve Kandiye, içindeki 1100 top ve diğer askerî malzemeyle birlikte Türklere bırakıldı.
Lehistan Seferleri:
Lehistan'ın, Osmanlılara tâbi Ukrayna'ya asker göndermesi üzerine, Lehistan'a savaş açıldı. Padişah da sefere çıktı. Tuna, Prut, Dinyester nehirleri geçildi. Lemberg alındı, Varşova'ya yaklaşıldı, sulh isteyen Lehistan'la Buçaş anlaşması yapıldı (1672), fakat Lehistan meclisi anlaşmayı kabul etmeyerek, Jan Sobiyeski'yi krallığa seçtiler. O da Hotin'i ele geçirdi. Ertesi yıl ve daha sonra Lehistan seferlerine devam edilip birçok yer alındı. Sonunda Zoravno anlaşması yapılarak dört buçuk yıldan beri devam eden savaşa son verildi. Ukrayna ve Podolya Osmanlı devletine, Galiçya ve Lublin Lehistan'a bırakıldı (1676).
Fazıl Ahmet Paşa 42 yaşında iken Kasım 1676'da vefat etti. Vakitsiz ölümü, devlet için bir büyük kayıp olmuştur. 15 yıl 4 ay sadarette kalmıştır.
Rusya Seferi: Rusya, iki asırdan beri toparlanmaya, Slavları idaresi altında toplamaya çalışıyordu. Rusya'nın Osmanlılara tâbi olan Ukrayna Hatmanı'nı kendi tarafına çekmesi üzerine (1678)'de Rusya'ya sefer açıldı. Padişah da bu sefere katıldı. Çaresiz kalan Ruslar, anlaşma istediler. 1681 Şubat'ında yapılan Edirne anlaşmasıyla; Ukrayna iki devlet arasında bölünüyor ve Rusya'nın, Kırım'a yıllık vergi vermeye devam etmesi kararlaştırılıyordu.
Ordunun Geri Çekilmesi ve Merzifonlu'nun İdamı:
Ordu, Yanıkkale'ye geldikten sonra Budin Beylerbeyi Damat Koca İbrahim Paşa, ihaneti sebebiyle idam edildi. Murat Giray, Osmanlılara, Kırım atlısının kadrini bildirmek gayesiyle yardım etmemesinden dolayı azledildi. Bilmiyordu ki Osmanlı'nın mağlûbiyeti ve yok olması, kendisinin de sonu olacaktır. Merzifonlu, Belgrat’a çekildi. Kışı hazırlık faaliyetiyle geçirerek baharla beraber bozgunu gidermek istiyordu. Kral Sobieski ile Loren 53
Dukası, Raab suyunu geçip Ciğerdelen'i, oradan Estergon'u, elli topu ve bin kental barutu ile ele geçirdiler. Kadın, çocuk dâhil bütün Müslüman ahaliyi katlettiler.
IV. Mehmet silâh kullanmak, ata binmek ve ok atmakta ustaydı. Devlet işlerini vezirlerine bırakmıştı. Asıl felâketini Merzifonlu'yu idam ettirmek suretiyle hazırlamıştı. 39 sene 3 ay bir gün hükümdarlık yapmıştır. Tahttan indirildiğinde 46 yaşındaydı. (6 Ocak 1693)'te vefat etmiştir.
II. SÜLEYMAN (1687–1691)
Sultan İbrahim'in oğlu olan Süleyman, 46 yaşındaydı. Cesur, dindar, merhametli bir hükümdar olmasına rağmen felâketi önleyecek güçte değildi.
Vezir-i azam olan Fazıl Mustafa Paşa devlet işlerini düzeltmeye girişti, fazla vergileri kaldırdı, servet yığanların servetinin bir kısmını aldı, gönüllü askerleri terhis etti. Kendi sarayında bulunan altın ve gümüşü darphaneye gönderip para kestirdi. Bunu gören Padişah ve bir kısım zenginler de onu takip ettiler.
13 Temmuz 1690'da Fâzıl Mustafa Paşa sefere çıktı. Niş, Semendire ve Vidin'i geri aldı. Belgrat'ı da tekrar zaptetti. İstanbul'a dönen Fazıl Mustafa Paşa, merasimle karşılandı. II. Süleyman sırtından kürkünü çıkarıp, ağlayarak vezîr-i azamın sırtına giydirdi ve ona duâ etti.
Belgrad'dan sonra Budin'i de geri almak isteyen Fâzıl Mustafa Paşa, 19 Ağustos 1691'de Salankamen'de Avusturya kumandanı Ludwig'le karşılaştı. Askeri teşvik için ön safta çarpışırken, alnına isabet eden bir kurşunla şehit düştü.
üzerine askerler, ağırlıkları bırakıp geri çekildiler. Türkler, bir türlü Tuna'dan öteye gidemiyorlardı. Üst üste vezir-i azamlar değiştiriliyor fakat netice alınamıyordu. Alman-Avusturya kuvvetleri Belgrat'ı kuşattılarsa da zamanında yetişen yardım dolayısıyla büyük zayiat vererek geri çekildiler.
22 Haziran 1691'de II. Süleyman vefat etti. Hükümdarlığı üç yıl sürmüş, yerine kardeşi II. Ahmed geçmiştir.
II. AHMED (1691–1695)
Vezir-i azam Bozoklu Mustafa Paşa, bu sırada bazı ıslahat işlerine girişti. Orduya katılmayan tımarlı ve ocaklıların adını defterden sildirdi. Araştırılınca da çoğunun öldükleri, başkalarının onların adına ulufe almakta oldukları tespit edildi.
II. Ahmet de 1685'de Edirne sarayında 52 yaşında vefat etti. Saltanatı 3 sene 7 ay sürmüştür.
II. MUSTAFA (1695–1703)
IV. Mehmed’in büyük oğlu olan II. Mustafa, tahta geçtiğinde 31 yaşındaydı. Amcaları zamanındaki vaziyetten üzüntü duyuyordu. Hükümdarlığının üçüncü günü, vezir-i azama gönderdiği Hatt-ı hümayun’da «Padişahların herhangisi zevk-ü sefa ve rahata düşmüşse tebaasının rahat yüzü görmediğini ve babası zamanından kendi hükümdarlığına kadar gelen pâdişâhların işteki ihmalleri sebebiyle düşmanların dört taraftan hücuma geçtiklerini, bundan dolayı eğlence ve rahatı kendisine haram edip sefere gitmeye azmettiğini» bildiriyordu. Erzurum'da bulunan Feyzullah Efendi'yi getirterek Şeyhülislamlığa geçirdi. Feyzullah Efendi de bu tarihten ölümüne kadar, devlet işlerine müdahale etmiştir.
II. Mustafa'nın Seferleri:
30 Haziran 1695'te sefere çıkan II. Mustafa, Lipve kalesini aldı, Erdel ordusunu yendi. Ardından Lugos kalesini de fethetti. Harbe bizzat kendisi de iştirak ediyordu. Hazırlık yaparak ertesi yıl, İkinci Avusturya seferine çıktı. Tamışvar'm imdadına yetişti ve Avusturya ordusunu yendi (1696 Ağustos). Kaleye gerekli levazım konularak geriye dönüldü.
Lehistan ile de yine 25 yıl üzerinden yapılan on bir maddelik anlaşmaya göre; Osmanlı Devleti, Podolya, Kamaniça ve Ukrayna'yı bırakıyor, buna karşılık, Lehistan'ın Boğdan'da zaptettiği kaleleri geri alıyordu.
Venedik'le yapılan 16 maddelik bir anlaşmayla da Korent hâriç Mora, Ayamavra ve Dalmaçya'da birçok kale bırakıldı. Venedikliler de İnebahtınm kuzeyindeki yerleri bırakıyorlardı. Edirne Vak'ası ve II. Mustafa'nın Tahttan İndirilmesi
OSMANLI DEVLETİNİN GERİLEME DEVRİ
Sokullu Mehmed Paşa'nm vefatından (1579), ikinci Viyana Kuşatması (1683) arasında Duraklama Devri geçiren Osmanlı Devleti, bu tarihlerde imzalanan Karlofça anlaşması (1699) ile düşmana ilk defa toprak kaptırmış ve böylece de gitgide gerilemeye başlamıştır. Bu sebepten kaynaklar, Karlofça anlaşması (1699) ile Yaş anlaşması (1792) arasında geçen zamanda Osmanlı Devleti'nin Gerileme Devri'ne girdiğini belirtirler. Çünkü bu zamanlar arasında devlet, her bakımdan gerilemiş ve büyük ölçüde toprak kaybetmiştir.
III. AHMED (1703-1730)
22 Ağustos 1703 tarihinde tahta geçen III. Ahmed devlet işlerine müdâhale eden âsîlerden bir kısmını ortadan kaldırttı, bir kısmını da sürdürdü.
Prut Muharebesi:
Anlaşmaya göre; Azak kalesi Türkler'e teslim edilecek, yeniden yapılan kaleler yıkılacak, Lehistan işlerine karışılmayacak, Osmanlı tebaası olan gayr-i müslimler tahrik edilmeyecek, Kırım'a yıllık vergi verilecekti. Kuşatmadan kurtulan Rus Çarı Deli Petro, anlaşmanın hiçbir maddesini yerine getirmedi.
Ruslar'a yeniden savaş ilânının düşünüldüğü sırada Azak'ı teslim etmişlerdir. İngiltere ve Felemenk'in araya girmesiyle, on bir madde üzerinden Ruslarla anlaşma yenilenmiştir
Ruslar'ın Karadağlılar'ı, Osmanlılar aleyhine tahrik etmesi ve ardından Venedik'in Karadağ asîlerini himaye ve müdâfaa etmesi fırsat sayılarak, Azak kurtarıldığı gibi Venedik'e bırakılan Mora'yı kurtarmak ümidiyle de Venedik'e savaş ilân edildi (1714). Avusturya'nın İspanya veraseti muhârebesiyle meşgul olması sebebiyle yardım yapamıyacağı da hesaplanmıştı. 1715 Nisan 'mda Mora üzerine denizden ve karadan hareket edilerek Mora'nın tamamı ele geçirildi.
Belgrad, ikinci defa elden çıktı. Niş, hudut kalesi oldu ve tahkim edildi. 1718'de sadârete Dâmad İbrahim Paşa geçti. Mevcud ordu ile hiçbir şey yapılamıyacağmı, ordunun Belgrad ve Varadin'de gösterdiği yılgınlık ve yağmacılık sebebiyle çekidüzen vermenin şart olduğuna inanmıştı. Avusturya'yla Pasarofça anlaşması yapıldı (21 Temmuz 1718). Buna göre; küçük Eflak arazîsi ile Banad dâhil Tameşvar, Belgrad ve Semendire, Avusturya'ya bırakılıyordu.
LÂLE DEVRİ (1718-1730)
İbrahim Paşa ve Faaliyeti:
Eski adı Muskara olan ve kendisi tarafından imar edilerek daha sonra Nevşehir ismi verilen köyde doğmuştur. Bilâhare Saraya alınmış, III. Ahmed'le şehzadeliğinde tanışmış, yükselerek, III. Ahmed'in kızı ile evlenmiş, sadâret kaymakamlığı yapmış ve Pasarofça sulhu için çalışmıştır.
Tarihe düşkün olduğu için, millî kütüphaneye değerli eserler kazandırmıştır. Aynî adıyle meşhur Antepli Bedreddin Mahmud (v. 1451)'un Ikdu'l-cumân fî tarih-i ehli'z-zaman isimli 24 cildlik büyük tarihini tercüme ettirmiştir. Teşkil ettiği ilim heyetine Devrinin en değerli bilginlerini tesbit edip dâhil etmiştir. İbrahim Paşa sahaflarda ucuz fiyatla satılan nâdîde yazma eserlerin satınalınıp yurt dışına kaçırılmasını da yasaklamıştır.
XVI. ve XVII. Yüzyıllarda büyük inkişaf göstermiş olan İznik ve Kütahya çiniciliği, XVIII. asırda eski hızım kaybetmişti. İbrahim Paşa, İznik'ten ustalar getirtmek suretiyle (1137/1725)'de İstanbul'da bir çini fabrikası kurdurmuştur. İstanbul'daki çuha fabrikasının yanma, hatâyı ismi verilen bir kumaş fabrikası daha tesîs ettirmiştir.
Bu sırada doğuda, Safevî Hanedanı çökme durumunda idi. Afgan Üveysî Hanedanı, İran'ın büyük bir kısmını işgal etmiş, Dağıstan, İran'dan ayrılıp Osmanlı Devletine tâbi olmuş (1722). Rusya Kafkasya'ya inmiş ve Devlet müdâhaleye mecbur kalmıştı. Osmanlılar, 1723'de İran'a savaş açıp, Tiflis, Gori, Güney Azerbaycan, Luristan, Kirmanşah, Hemedan'ı işgal ettiler. İran'ın büyük kısmına sahip olan Nâdir Han Avşar Osmanlılar'a cephe aldı. (1730)'da da Nihâvend, Hemedan ve Kirmanşah'ı geri aldı. İstanbul'da siyâsî bir kriz başladı.
Bu arada baş gösteren Patrona Halil İsyanı ile Damat İbrahim Paşa öldürüldü ve III. Ahmed tahttan çekilerek, hükümdarlığı kardeşi II. Mustafa’nın oğlu I. Mahmud’a bıraktı (2 Ekim 1730). III. Ahmed, 27 sene saltanat sürmüş, 6 yıl sonra (1736)'da 63 yaşında iken vefat etmiştir. İnce ruhlu, hassas, açık fikirli, sanatkar bir kişiliğe sahip ve iyi bir hattat idi. Tarihî çeşmesinin yazılarını bizzat kendisi yazmıştır.
I. MAHMUD (1730-1754)
Bu dönemde Nâdir Han'ın aldığı yerlerden Kirmanşah, Urmiye ve Hemedan geri alındı. 1732'de bir anlaşma yapıldı ve buna göre; Aras nehri hudûd oldu. Bir yıl sonra Nâdir Han, Bağdad'ı kuşattı. Alamadı ve 30.000 asker kaybetti. Fakat daha sonra Osmanlılara kaptırdığı toprakları geri aldı ve Kasr-ı Şîrîn anlaşması esas olmak üzere bir anlaşma yapıldı (1150/1737).
Ruslar, 1736'da iki koldan saldırarak 96 gün kuşatmadan sonra, Azak'ı ele geçirdiler.
Osmanlı Devleti'ni böylece oyalayan Avusturya, Rusya ile ittifak yapıp, 1737 Temmuz'unda Vidin, Niş, Eflak, Bosna taraflarından saldırıya geçti. Devlet gafil av-lanmıştı. Hekimoğlu Ali Paşa, Bosnayı çok iyi korudu ve Avusturya ordusunun yarısını imha etti. Belgrad kuşatılıp bir kere daha alındı (1739). Bunun üzerine anlaşmaya yanaşan Avusturya ile Belgrad sulhu yapıldı.
Rusya, Avusturya harbi devam ettiği sırada Boğdan, Yaş ve Hotin'i almıştı. Fransız elçisinin araya girmesi neticesinde Rusya ile de bir anlaşma imza edildi. Buna göre; Azak kalesi yıkılacak, arazisi boş kalacak, Rusya, Azak denizi ve Karadeniz'de savaş ve ticâret gemisi yapamıyacak ve kullanamıyacaktı. Buna ilâveten Ruslar Hotin kalesi ile Boğdan da işgal ettikleri yerleri de geri vereceklerdi (1739).
Birinci Mahmud devrinde, şehirde üst üste çıkan yangınlar büyük tahribat yapmıştı. Padişah yanan bütün ticarethaneleri, devlet parası ile yeniden yaptırmıştı (1750). 1752 ve 1754’de meydana gelen depremlerde şehrin büyük bir kısmı harap olmuş, bazı büyük camiler de hasar görmüş ve tamir edilmişti.
Karlofça'dan sonra başlayan askerî ıslâhat devam etmiş, topçu ve humbaracılar modernleştirilmeye çalışılmış, hududlar tahkim edilmiştir. I. Mahmud, Sarayın Hazîne Odası'nda duran kitaplar ve bağışlarla 4.000 cildden oluşan
Ayasofya kitaplığını kurmuş, Cağaloğlu hamamını yaptırıp buna vakfetmiştir. Belgrad ve Fâtih'de de birer kitaplık tesis ettirerek buralara değerli kitaplar temîn etmiştir. Öte yandan Yalova'da da bir kâğıt fabrikası kurdurmuştur.
III. OSMAN (1754-1757)
II. Mustafa'nın ikinci oğlu olan III. Osman, 56 yaşında tahta geçmiştir. III. Osman devrinde İstanbul, birkaç büyük yangın felâketi geçirmiştir. 27-28 Eylül 1755'de iki gün süren yangında, şehrin üçte ikisi yanmıştır.
İnşaatına I. Mahmud devrinde başlanan ve 7 yılda bitirilen camiyi III. Osman, “Nûr-u Osmaniye” adiyle ibâdete açtırmıştır. III. Osman 30 Ekim 1757'de vefat etmiştir. Hiç çocuğu olmamıştır.
III. MUSTAFA (1757-1774)
30 Ekim 1757'de 26. Osmanlı pâdişâhı olarak III. Mustafa, 41 yaşında iken tahta çıkmıştır. Saltanatının 1769'a kadarki bölümü huzur içinde geçmiştir.
Osmanlı-Rus Harbi:
1739 Belgrad anlaşmasından sonra Rusya, Osmanlı Devleti'ne savaş açmamış, ama Türk düşmanlığı siyâsetini devam ettirmiş, Ortodoksları tahrik ederek, Gürcistan'da huzursuzluk çıkarmış, Leh milliyetçilerini takip bahanesiyle Osmanlı topraklarına tecâvüz etmiştir.
III. Mustafa 16 yıl, 3 ay süren bir saltanattan sonra, 57 yaşında Ruslar'a
mağlûp olmanın verdiği teessür sebebiyle, 21 Ocak 1774’ de vefat etmiştir.
I. ABDÜLHAMİD (1774-1789)
III. Ahmed'in oğullarından olan I. Abdülhamid 47 yaşında, 21 Ocak 1774'de ağabeyinin yerine tahta geçti. Kendisi merhametli, nâzik, mesuliyetlerini bilen, devletin çöküşüne çâreler arayan bir pâdişâhtı.
Hanlığa getirilen Şahin Giray'ın bazı aşırı hareketleri karışıklıklara sebep oldu. Halkın galeyanı üzerine, Şahin Giray kaçıp, Ruslar'a sığındı. Ruslar Kırım'ı kontrollerinde tutuyorlardı. Aynalıkavak temliknâmesi ile (1193/Ocak 1779)'da Kırım işleri bir ölçüde anlaşmaya bağlandı.
Küçük Kaynarca anlaşmasını imzalamaya mecbur kalan I. Abdülhamid, ıslâhat taraftarı idi. Kara Vezir Seyyid Mehmed Paşa'yı, tam selâhiyetle sadârete getirdi (1779).
Avusturya ile yapılan savaşta Avusturya yenildi, Ruslar ise Yaş kasabasını aldılar. Buna mukabil olarak da Gazi Hüseyin Paşa, Rus donanmasını Karadeniz'de bozguna uğrattı. Bu arada Ruslar, Osmanlı hududunun kilidi durumunda bulunan Özi kalesini aldı (1788)
Özi kalesinin Rusların eline geçmesinden sonra kederinden hastalanan I. Abdulhamid'e, kısa bir zaman sonra nüzul inmiş ve bir daha da iyileşemeyerek 7 Nisan 1789'da vefat etmiştir. Vefatında 65 yaşında idi. Saltanatı 15 sene 2 ay I. Abdülhamid, Bahçekapı'da yaptırdığı türbeye defnedilmiştir.
III. SELİM (1789-1808) :
I. Abdülhamid'in ölümü üzerine, III. Mustafa'nın oğlu III. Selim tahta geçti. Bu arada Rusya ve Avusturya ile savaş devam ediyordu.
Avusturya 20 günlük kuşatmadan sonra Ekim 1789'da Belgrad'ı aldı. Sırbistan da tehlikeye girmişti. Avusturya ve Rusya'nın büyümesi üzerine Prusya, Osmanlı Devleti ile bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma gereği olarak Prusya'nın Avusturya hu-duduna asker yığması ve onları tazyik etmesi üzerine Avusturya, Osmanlı Devleti ile sulh yapmaya mecbur kaldı. Prusya heyetinin de katıldığı uzun ve çetin müzâkerelerden sonra 4 Ağustos 1791'de eski hudud üzerinden 50 yıllık Ziştovi anlaşması imza edilmiştir.
Yaş Anlaşması: Müzâkereler, Yaş kasabasında 1791 Kasım'ında başladı ve 1792 Ocak ayında bitti. 13 madde üzerinden yapılan anlaşma gereğince; Kırım ve Ta'man yarımadasının Ruslar tarafından ilhakı kabul ediliyor, Turla (Diııyester) nehri hudud kesilerek bunun solundaki arazî yani Aksu (Buğ) ve Turla arasındaki Özi, Ruslara veriliyor, Turla'nın sağındaki Bender, Akkerrnan, Kili, İsmail ve Rusların işgal ettikleri diğer kale ve şehirler de Türklere iade ediliyordu. Boğdan hakkında Kaynarca ve diğer anlaşmalar geçerli olacak, af ilân edilerek, iki yıl bu bölgelerden vergi alınmayacaktı.
Nizâm-ı Cedîd: Osmanlı Devleti'nde mevcud idarenin yerine yenisinin konulması olarak anlaşılmıştır. Dar manâda ise III. Selim devrinde Avrupa usûlünde yetiştirilmek istenen talimli asker teşkilâtı demektir. Geniş manâda Nizâm-ı Cedîd, yeniçeri ocağını kaldırmak, ulemânın nüfuzunu kırmak, Osmanlı Devleti'ni Avrupa'nın ilim, sanat, zirâat, ticâret ve medeniyette yaptığı ilerlemelere ortak olmak için giriştiği yenilik hareketlerinin bütünüdür.
III. Selim, 1792'de 22 devlet adamından ıslâhat hakkındaki fikirlerini lâyiha hâlinde vermelerini istedi. Bunların yirmisi Osmanlı ve ikisi de Osmanlı hizmetinde Avrupalı idi. Görüşlerde askerî ıslâhat ön plâna almıyordu. Üç yol tavsiye edilmişti.
1.Yeniçeri ve diğer askeri ocaklar Kâııûnî devrindeki kânûnnâmelere göre düzenlenmelidir.
2.Yeniçeri ve diğer ocaklara Kânûnî devri kâııûnnâmeleridir diye Avrupa eğitim ve öğretim usulleri kabul ettirilmelidir.
3.Yeniçerilerin ıslâhı ve kaldırılması mümkün olmayacağı için bunlar, bir tarafa bırakılıp yeni bir ordu kurulmalıdır.
Pâdişâh, bu üçüncü yolu seçti. Bunun üzerine 72 maddelik bir Nizâm-ı Cedîd programı hazırlandı. Askerî alanda ıslâhat üç maddede toplanıyordu.
1.Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
2.Avrupa usûlünde yeni bir ordu kurulması,
3.Savaş teknik ve müesseselerinin düzenlenmesi.
III. Selim devrinde, askerî ihtiyaçlar dikkate alınarak daha önce açılmış olan Mühendishâne-i Bahr-ı Hümâyûn'un yanında Mühendis-nâne-i Berr-i Hümâyûn (Topçu okulu) (1794)'de açıldı ve humbarahâne kuruldu. Bu okulların kurulmasında çoğu Fransız olan yabancı uzmanlardan faydalanıldı.
Kabakçı Mustafa İsyanı ve III. Selim'in Tahttan İndirilmesi: Nizâm-ı cedid programının yürütülmesi için kuvvetli bir ekibe ihtiyaç vardı. Pâdişâh, böyle bir ekibe sahip değildi. Ulemânın çoğu, Nizâm-ı cedîd karşıtı idi. Memleket içinde isyanlar giderek yaygınlaşıyordu. Bütün bu olayların suçu, pâdişâha ve onun etrafında bulunan az sayıdaki devlet adamına yıkılıyordu.
Askerin pantolon giymesi, yabancı subaylarla eğitilmesi, kötü ve dinsizlik olarak yayılmaya çalışılıyordu. Bu fikirler halktan da destek görüyordu. Dış kaynaklar ve devletler de bu durumu körüklüyordu.
Atâullah Efendi'nin fetvası ile III. Selim, tahttan indirildi. III. Selim, 18 sene, 2 ay, saltanatta kalmış, 46 yaşında hal edilmiştir. Makam sahibi ve beste yapan bir mûsikîşinastır.
IV. MUSTAFA (1807-1808)
I. Abdulhamid'in oğlu ve II. Mahmud'un büyük kardeşi olan IV. Mustafa, hükümdar olduğu zaman 28 yaşında idi. Asilerle yapılan anlaşmada Kabakçı isyânı sebebiyle yeniçeri ocağı hiçbir surette sorumlu tutulmayacak, buna karşı Ocak da devlet işlerine karışmayacaktı. Âsîler, sözlerinde durmadılar, yemlik taraftarları bertaraf edildi. Âsîlere mühim görevler verildi. Yeniçeri ocağı rakipleri olan Nizâm-ı cedîd'den, ahâlî de bunların vergilerinden kurtuldukları için memnun idiler.
Alemdar Mustafa Paşa:
Tuna boylarında savaşan orduda bulunan yeniçeri ve taraftarları, Nizâm-ı cedîd'e bağlı olanları öldürmeye başlayınca, bunlar da Rusçuk Ayanı Alemdar (Bayraktar) Mustafa Paşa'nın yanına kaçtılar. Alemdar, ocaktan yetişmiş, Rus harbinde gösterdiği kahramanlık sebebiyle kendisine vezirlik ünvanı verilmişti.
Pâdişâh ve vezîr-i a'zamın itimadını kazanan Alemdar Mustafa Paşa, adamları ve ordu ile İstanbul'a gelmiş, Kabakçı ve adamlarını ortadan kaldırmış, ihtilâlde rolü olan ulemâyı sürdürmüş, sadareti ele geçirmişti. Rumeli askeri ile Kubbealtı’na kadar gelen Alemdar Mustafa Paşa, III. Selim'i tahta çıkarmak istiyordu. Durumu fark eden IV. Mustafa, amcası olan III. Selim'i öldürtmüş, arkasından II. Mahmud'un da derhal öldürülmesini emretmişti. Alemdar Mustafa Paşa, bu olaydan sonra IV. Mustafa'yı derhal tahttan indirerek, yerine II. Mahmud'u çıkarmıştır. Böylece amca katili IV. Mustafa, tahtta ancak bir yıl iki ay kalabilmiştir.
II. MAHMUD (1808-1839)
Sened-i İttifak:
Bu işler görülürken, vezîr-i a'zam Alemdar Mustafa Paşa, Ru-meli ve Anadolu'nun bütün ayanlarını İstanbul'a çağırdı. Hepsi de askerleriyle birlikte geldiler, “Meşveret-i Âmme” adıyle, devlet adamları ve ulemânın da katıldığı bir toplantı yapıldı ve şu kararlar alındı: Pâdişâh emirleri mutlak olarak yerine getirilecek, vezîr-i a'zamın emri, pâdişâh emri gibi yerine getirilecek ancak vezirin kânun ve taahhüt dışındaki emirleri olursa elbirliği ile karşı çıkılacak, ayanlar devletin asker almasına karşı çıkmayacakları gibi Hazine geliri de devletin koyduğu kânun ve esaslara göre alınacaktır. “Sened-i İttifak” denilen bu kararın meşru olduğuna Şeyh'ul-İslâm fetva verdi Padişah da tasdik etti.
Sekbân-ı cedîd: Alemdar, askerî ıslâhata girişti. Sekbân-ı cedîd adıyla bir asker ocağı kurulup talimlere başlandı. Yeniçeri esâmelerinin alım satımı yasaklandı. Ellerinde esâme bulunanların esâmeleri satın alındı. Yeniçeri ortalarına bağlı, fakat askerlikle alâkası olmayan zanaatkarların askerliği öğrenmeleri kararlaştırıldı. Bu işleri başaran Alemdar, gurura kapıldı. Bu yüzden de arkadaşları dağıldı. Düşmanları, bu fırsatı değerlendirerek, sarayını kuşattı. Sonuna kadar dayanan Alemdar Mustafa Paşa, başka bir kurtuluş yolu olmadığını anlayınca, sarayının altındaki cephaneliği ateşliyerek, 400 kadar yeniçeri ile havaya uçtu.
Tepedelenli Ali Paşa ve İsyanı:
Ali Paşa ve oğulları, mutasarrıflık ve valilik yoluyla Yunanistan ile Güney Arnavutluğa sahip olmuşlardı. Tepedelenli ve oğullarının Rus harbinde hizmetleri görülmüştü. Fakat Halet Efendi'nin entrikaları ile âsî durumuna getirilen Tepedelenli, fermanlı ilân edilip, üzerine denizden ve karadan kuvvet sevkedilmişti. Bunun üzerine Yanya'yı tahkime başlayan Ali Paşa, Etnik-i eterya ve diğer ihtilâl cemiyetleri ile işbirliğine kalkışmış, isyanlar çıkarttırmış, daha sonra gelen kuvvetler ise Yanya'yı kuşatmıştı. Ali Paşa, bu muhasaraya 25 gün karşı koyabilmiş, sonunda ise teslim olmuştur (1822).
Mehmed Ali Paşa'nın İsyanı:
Mehmed Ali Paşa, Napolyon'un Mısır'ı işgaline karşı gönderilen ordunun içinde Mısır'a gelmiş, valilerin başarısızlıklarını değerlendirerek süratle yükselmiş ve Mısır valisi olmuştur. Mehmed Ali Paşa, sükûneti sağladı, düzenli bir ordu kurdu ve Vehhâbî isyanını bastırdı. Daha sonraları da iplik, bez, şeker, alkol fabrikaları kurdu. Fransa'dan subaylar getirterek modern bir ordu ve donanma kurdu. Tahsil için Avrupa'ya talebeler gönderdi. Çeşitli olaylar ve fitneler sebebiyle, Padişahla valisinin arası açıldı. Mehmed Ali Paşa, Suriye'yi işgal etmek için kuvvet gönderdi ve Akkâ'yı aldı (1831). Arkasından Şam'ı da ele geçirdi (1832). Daha sonra da Konya yakınına kadar geldi. Burada Osmanlı ordusunu mağlup etti. Böylece kendisine İstanbul yolu açıldı (1832). Büyük devletler, ilk başta bu duruma pâdişâhla valisi arasında bir hâdise gözü ile bakarken bu şekle dönüşmesi üzerine, işe müdâhale ettiler. Ruslar, İstanbul'da kuvvetli bir devlet, İngiliz ve Fransızlar da Mısır ve Suriye gibi ticâret yolları üzerinde güçlü bir idare istemiyorlardı. Rusya'nın yardım teklifi, II. Mahmud tarafından kabul edildi. Rus askerleri İstanbul'a geldi (1833), İngiliz ve Fransızların baskısı ile Mehmed Ali Paşa ile Kütahya anlaşması yapıldı (1833). Adana, Girid, Şam ve Cidde valilikleri Mehmed Ali Paşa'ya verildi. Pâdişâh da, Ruslarla Hünkâr İskelesi adiyle bir anlaşma imzaladı (8 Temmuz 1833). Bu anlaşmaya göre Ruslardan askerî yardım alabilecek, ayrıca da Boğazlar başka devletlere kapatılacaktı.
ABDÜLMECİD ve TANZİMAT DÖNEMİ (1839-1861)
Abdulmecid, padişah olduğu zaman 17 yaşında idi. Londra'da büyükelçi olan Mustafa Reşid Paşa, hâriciye vekâletine getirildikten sonra, genç Pâdişah'a hazırladığı Tanzimat fermanı'nı yayınlatmıştır.
Abdülmecid 25 Haziran 1861'de 21 sene, 6 ay padişahlıktan sonra, 39 yaşında vefat etmiştir. Kendisi yenilik taraftan, zekî, zarîf ve nâzik bir kimseydi. Reşid, Âli ve Fuat Paşaları yetiştirmiştir.
ABDÜLAZİZ (1861-1876)
II. Mahmud'un oğlu olan Abdülaziz, 32 yaşında otuzikinci Osmanlı pâdişâhı olarak tahta çıktı. İyi bir tahsil gören Abdülaziz'in edebî kültürü de hayli kuvvetlidir. Denizciliğe merakından dolayı büyük bir donanma kurmuştur. Güçlü, kuvvetli, pehlivanlığa, ciride, ava ve ata meraklı, gösterişli ve heybetli bir pâdişâhtı.
Hükümdarlığının 10 sene, 3 ay süren ilk devresi, Tanzimat ve ıslâhatın devamı, yeni müesseselerin kurulması ve iyi bir haricî siyaset takibi ile geçen parlak bir devirdir. 1871'de Âlî Paşa'nın vefatı ile başlayan ve 4 sene, 9 ay süren ikinci devir, Mahmud Nedim Paşa ve benzerlerinin iş başında bulunduğu, sarayda israfın arttığı ve işlerin çok kötü gittiği bir devirdir.
Abdülaziz, 1863'de bir Mısır seyahati yapmış, ahâlî tarafından büyük tezahüratla karşılanmıştır. Hidiv İsmail Paşa'nm gayreti ile Mısır veraset kânunu, babadan büyük oğula geçecek bir şekilde değiştirilmiştir.
Abdülaziz'in Avrupa Seyahati: (21 Haziran-7 Ağustos 1867) : Fransa ve İngiltere'ye davet edilen Pâdişâh, gemi ile Tulon'a oradan Paris'e geldi. Resmî görüşmeler yaptıktan ve sanayi sergisini gezdikten sonra Londra'ya geçti. On bir gün Londra'da kalan Pâdişâh kraliçe Viktorya ile görüştü. Dönüşte Brüksel, Viyana-Budapeşte ve Tuwa yolu ile geri döndü. Pâdişâha, yurt dışında iken Âlî Paşa vekâlet etmişti. Tarihimizdeki ilk yurtdışı resmî seyahat de budur.
V. MURAD (1876)
Sultan Abdülaziz tahttan indirildikten sonra yerine, V. Murad geçirildi. Fakat kısa zaman sonra hastalığı iyice ağırlaştı. 31 yaşında olan Pâdişâh üç ay süren bir hükümdarlıktan sonra tahttan indirildi ve yerine II. Abdülhamid geçti.
II. ABDÜLHAMİD (1876-1909)
Sultan Abdülmecid'in oğlu olan II. Abdülhamid, 34 yaşında iken otuzdördüncü Osmanlı Padişahı olarak tahta geçti.. 23 Aralık 1876'da I. Meşrûtiyet ilân edildi. Midhad Paşa, başvekilliğe getirildi. Daha sonra ihtilal suçlamasıyla yurt dışına sürgün edildi. Meclis-i Mebûsân 19 Mart 1877'de açıldı. Bu meclis 10 ay, 25 gün faaliyet gösterdikten sonra devrin şartları ve bazı mebusların davranış ve durumlarını dikkate alan II. Abdülhamid tarafından tatil edilmiştir. Daha sonra da bir daha toplanmamıştır. Bu mecliste 69 Müslüman, 46 gayr-i Müslim olmak üzere 115 mebus ve 26 ayan üyesi vardı.
1877 -1878 Osmanlı Rus Harbi (93 Harbi)
31 Ocak 1878'de Ruslar'la bir mütâreke yapıldı. Savaş, 9 ay sürmüştü. Bu savaş, Karlofça'dan sonra en büyük toprak kaybı verilen bir savaştır. 3 Mart 1878'de Ayastafonos (Yeşilköy) anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre; büyük ve kukla bir Bulgaristan kurulmakta, Romanya, Sırbistan ve Karadağ büyütülmektedir. Kars, Ardahan, Doğu Bayezid ve Batum Ruslara bırakılmaktadır.
Düyûn-ı umûmiye 20 Aralık 1881'de kuruldu. Abdülmecid ve Abdülaziz devrindeki borçlarla 93 harbinin tazminatı 252 milyon altın lirayı buluyordu. Devletin bazı alacakları ve bazı maktu gelirler, alacaklı İngiltere ve Fransa'ya bırakıldı ve “Düyûn-ı umûmiye” adiyle bir idare kuruldu. Bu idare, devletin yıkılışına kadar devam etti. Meşrûtiyet döneminde Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük cereyanları ortaya çıkmıştır.
23 Temmuz 1908'de II. Meşrûtiyet ilân edildi.
II. Abdulhamit, 31 Mart Vak’ası (13 Nisan 1909) olarak tarihe geçen hadiseden sonra padişahlıktan alınarak önce Selanik sonra Beylerbeyi sarayında zorunlu ikamete tabi tutulmuş, 10 Şubat 1918'de 76 yaşında iken vefat etmiştir.
V. MEHMED REŞAD (1909-1918)
27 Nisan 1909'da tahta V. Mehmed adiyle geçen Mehmed Reşad, tahta çıkan en yaşlı Osmanlı Pâdişâhıdır. Sultan Abdülmecid'in pâdişâh olan üçüncü oğludur. Hükümetin, dolayısıyle İttihatçıların isteklerine körü körüne bağlı kalmıştır. Mehmed Reşad devri, artık devletin dağılma devri olup felâketlerle dolu geçecektir.
Balkan Savaşı: Savaş 8 Ekim 1912'de başladı. 21-23 Ekim'de Bulgarlar, Süloğlu ve Pınarhisar muharebelerini kazandılar. Ardından Lüleburgaz muharebele-rini de kazanan Bulgarlar, 19 Kasım'da Çatalca önlerine kadar geldiler ve burada güçbela durduruldular. Sırplar, 20 Ekim'de Priştine'yi aldılar.
Balkanlı devletlerle Londra'da toplanan konferansta anlaşmaya varıldı. Buna göre; Osmanlılar bütün Balkanları elinden çıkarmış oldu (30 Mayıs 1913). Bu durumda Balkanlar'da denge bozulmuştu. Bu durum, I. Dünya Harbi'nin baş sebebi oldu.
Birinci Dünya Savaşı:
İngiltere, Fransa ve Rusya “İtilâf Devletleri” adiyle bir araya gelirken, Almanya, Avusturya, İtalya da “İttifak gurubu”nu oluşturmuşlardı. İtalya daha sonra ittifak gurubundan ayrılıp itilâf gurubuna dâhil oldu. Savaş boyunca itilâf gurubuna, daha sonraları Romanya, Yunanistan ve ABD katıldı. İttifak gurubuna da Osmanlı Devleti ve Bulgaristan girdi. Avusturya - Macaristan veliahdının, Saraybosna'da bir Sırp'lı tarafından 28 Haziran 1914'de öldürülmesi üzerine Avusturya, Sırbistan'a, Sırbistan'ın koruyucusu Rusya, Avusturya'ya savaş ilan etmiş ve böylece de iki gurup 29 Temmuz'dan itibaren harbe girmiş oldular.
Osmanlı Devleti'nin Savaşa Katılması:
Birinci Cihan harbinin başlamasından bir gün sonra 2 Ağustos 1914'de harbiye nâzırı Enver Paşa kimseye haber vermeden Almanya ile bir ittifak anlaşması yaptı. Ayrıca da seferberlik ilân ederek, meclisi tatil ettiler. 5 Ağustos'da Avusturya ile de bir ittifak anlaşması yapıldı. Enver ve Talat Paşalar, Osmanlı Devleti'nin Almanya yanında harbe girmesine taraftardı. Cemal Paşa, itilâf gurubuna girilmesini istemişse de bunu itilâf devletlerine kabul ettirememişti. 11 Ağustos 1914'de iki Alman zırhlısı İngiliz ve Fransız gemilerinden kaçarak Çanakkale boğazına gelmiş ve Enver Paşa'nm emri ile de boğazlardan içeri alınmıştı. İngiliz, Fransız ve Rusya'nın itirazı üzerine bu gemilerin satın alındığı ilân edildi. Alman propagandası ile Osmanlı subayları ve bir kısım ahâlî böyle bir savaştan istifâde ederek Balkanları kurtaracağımız, eski gücümüzü elde edeceğimize, hattâ Türkistan'a ulaşacağımıza ve Almanya'nın asla yenilmiyeceğine inanıyordu. Onun için elimizi çabuk tutmamızı istiyorlardı. Enver Paşa ve arkadaşları, Amiral Süşon emrine verdikleri donanmayı 29-30 Ekim 1914'de Rus donanmasına saldırtıp, kış başlangıcında devleti savaşa sokmuş oldular.