14 Ocak 2014, 11:54
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 21422 Üyelik T.:
08 Kasım 2012 Arkadaşları:35 Cinsiyet: Mesaj:
3.297 Konular:
784 Beğenildi:132 Beğendi:34 Takdirleri:141 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Sınırsız güç kişilik bozar Sınırsız güç kişilik bozar Yıl, 1971… Stanford Üniversitesi’nin Psikoloji Bölümü Profesörü Philip Zimbardo, “insanlara sınırsız güç ve otorite verildiğinde” nasıl davranacaklarını ölçmek için bir psikolojik deneye girişir Bunun için üniversitenin bodrum katı, hapishane ortamına dönüştürülür. Deneye katılmak üzere 24 öğrenci seçilir. Öğrencilerden 12’sine gardiyan, 12’sine de hapishanede kalan mahkûm rolü verilir. Zimbardo da aynı hapishanenin müdürü rolünü üstlenir. Deney 2 hafta sürecektir. Birbirleri ile oldukça dost olan 24 öğrencinin rollerine uyum sağlamaları için psikolojik hazırlıklar yapılır. Gardiyanlara üniforma, mahkûmlara mahkûm kıyafetleri giydirilir. Gardiyanlara, “Siz bu hapishanenin tek otoritesisiniz. Kurallar, sizler tarafından oluşturulur. Otoritenizi kurmak için kontrolün tamamen sizde olduğunu hissettirin. Sizin izniniz olmadıkça hiçbir şey olamayacağını gösterin. Mahkûmların bireysel var oluşlarını bozun, grup psikolojisi içine sokun. Sınırsız bir otoritenin üzerinizdeki varlığını hissedin.” denilir. Bu arada, mahkûmların da rollerine psikolojik olarak daha iyi uyum sağlayabilmeleri için yerel polis teşkilatı ile işbirliği yapılır. Mahkûm rolü oynayacak olan her bir öğrenci, farklı mekânlarda polisler tarafından şok baskınlarla gözaltına alınır, gerçek tutuklanma prosedürlerinden geçirilir, parmak izleri alınır, profil fotoğrafları çekilir, savcılık suçlamaları yüzlerine okunarak hapishaneye gönderilir. Mahkûmlar 3’er kişilik dar hücrelere yerleştirilir. İlk gün çok fazla sorun yaşanmaz… İkinci gün, mahkûmlar hapishanedeki uygulamalardan rahatsız olduklarını belirterek bazı kurallara itiraz ederler. Gardiyanlar, bu itirazlara karşı ilginç bir davranış sergiler, mahkûmların problemlerine kulak vermek yerine sahip oldukları gücü kullanarak itirazları bastırmayı tercih ederler. Mahkûmlar kendi üzerlerinde oluşturulan baskıya karşı direnç gösterdikçe gardiyanlar tutumlarını daha da sertleştirir. Hapishane müdürünün olaylar karşısındaki “sessiz onayı” gardiyanların tutumlarını kabul edilemeyecek bir şiddet düzeyine dönüştürmeye yol açar. Birbirleri ile yıllarca arkadaşlık yapmış aynı üniversitenin öğrencileri “kontrolsüz güç” kullanma hazzını öylesine içselleştirirler ki bir süre sonra gardiyanların “kendi geçmişlerindeki öfke duygularını” mahkûm arkadaşları üzerinde gidermeye çalıştıkları gözlemlenir. Mahkûmlara, kurtulması imkânsız baskılar oluşmaya başlar. Deneyin 3. gününde hiç beklenmedik bir gelişme olur, 8612 numaralı mahkûm çıldırmışçasına bağırmaya, çığlıklar atarak sağa sola saldırmaya, öfke nöbetleri geçirmeye başlar. Gardiyanlar bu mahkûmun çığlıklarını umursamazlar, kulak tıkayarak baskıları daha da artırırlar. Hapishane müdürü Profesör Zimbardo, durumun ciddiyetini fark eder ve 8612 numaralı mahkûmu deneyin dışına alır. Gelişen olaylar karşısında gardiyanlar duyarsız bir keyif içinde hapishaneye hâkim olurlar. Mahkûmlar, içsel direnişleri nefrete dönüştüğü halde, davranışlarında uysallaşırlar. Deney, süre 2 hafta olarak belirlenmesine rağmen, deneklerin üstlendikleri rolleri içselleştirdikleri ve kendi doğal kişiliklerine geri dönüşü oldukça zor tahribatlara uğrattıkları gerekçesiyle 6. günde sonlandırılır. Bu deney, psikoloji literatürüne “Stanford Hapishane Deneyi” olarak geçti. Bu çalışmadan sonra benzer birçok bilimsel çalışmalar yapılmış, makaleler yazılmış, “korku kültürünün” hâkim olduğu topluluklarda ve “sınırsız otorite” kullanılmasına izin verilen kişilerde kişiliklerin nasıl tahrip olduğu belirlenmiştir. Başlangıçta oldukça sağlıklı kişilik yapısına sahip olanların bile kendilerine verilen rolleri “sınırsız otorite kullanımı” ve “idealist bir yüceliş” içerisinde nasıl da acımasızca güç kullanmaya dönüştürdüklerine dair birçok psikolojik çalışma ortaya çıkmıştır. “Sınırsız gücü” elinde barındıran kişi, ister bir okulda öğretmen olsun, ister bir evde aile reisi, bir mahallede muhtar veya bir ülkede yönetici, hiç fark etmez, kontrol edilemeyen güç, o güce itiraz edenler ile güç sahibi arasında kısır döngüye yol açan bir şiddeti doğurur. Deneyin sonunda bu öğrencilere ne olduğunu merak ediyorsanız söyleyeyim: Hem gardiyanlar hem de mahkûmlar, kendi gerçek kişiliklerine dönebilmek için oldukça yoğun psikolojik destek almak zorunda kaldılar. alıntıdır ADEM GÜNEŞ |
| |