Durumu: Medine No : 21422 Üyelik T.:
08 Kasım 2012 Arkadaşları:35 Cinsiyet: Mesaj:
3.298 Konular:
784 Beğenildi:132 Beğendi:34 Takdirleri:141 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Bahanelerin arkasına saklanmak Bahanelerin arkasına saklanmak İnsan, kulluk boyutunda en önemli vazifeleri yapmamak için her zaman kendine bir sebep gösterip bahanelerin arkasına saklanmaya çalışmıştır. Bahanelerin arkasına saklanmak, hakikati bildiği halde hakikat ile yüzleşmemek manasına gelir. Bahaneler üreten bir toplum haline geldik. En önemli vazifelerimize hep bir bahane bulmaya çalıştık. Yeri geldi en önemli kulluk vazifesi yapmamak için bile bahanelerin arkasına saklandık. Oysa gerçekler o kadar ayan beyan ortadaki, bahaneleri gerçeklere hep birer perde yapmaya çalıştık. Hakikat gerçeklerine hiçbir bahane perde olamaz düsturunu unuttuk. Hakikat gerçeklerinden kastım kulluk vazifesini idrak etmek ve hayatımıza uygulamaktan bahsediyorum, çünkü iş kulluk vazifelerini yapmaya gelince hep ihmal ediyoruz ve günümüze göre bahaneler üretip arkasına saklanmaya çalışıyoruz. Tıpkı Üstad Hazretlerinin ifade ettiği gibi; avcıyı gördüğünde başını kuma sokan ve böylelikle avcıdan saklandığını sanan deve kuşu misali gibi. Evet, kulluk vazifesini yapmamak için bahanelerin arkasına saklanmak tıpkı başını kuma sokan deve kuşu örneğe benzer. Sonsuz Kudret ve Merhamet Sahibi Rabbimiz Kur’an-ı Kerimin çokça ayetlerinde bizi imtihan ettiğini, O’na kulluk için yaratıldığımızı bizlere bildirir. Mademki imtihandayız ve buna iman ediyoruz o halde sınavdaki bir öğrenci gibi davranmalıyız. Düşünki imtihandasın, sırasıyla önüne gelen sorulara cevap veriyorsun. Bazen önüne öyle sorular geliyor ki, cevabını bildiğin halde bile bile yanlış şıkkı işaretliyorsun. Böyle bir durum bile bile sınavı kaybetmek olmaz mı? Aynen bu misal gibi düşünelim; bu dünyada imtihanda olduğumuzu biliyoruz. Günahları bile bile işlemek, haramlara bile bile girmek, hele ki, bildiği ve inandığı halde namazı kılmamak tıpkı yukarıda verdiğim örnek gibi imtihan sorusunun cevabını bildiği halde yanlış şıkkı işaretlemeye benzemiyor mu? Böyle bir durum bile bile imtihanı kaybetmek manasına gelmiyor mu? Namaz kılmamak için çoğu zaman hazır cevaplar verilir. Bu cevapların en başında, “Çok yoğun işlerim var, iş yerim müsait değil, abdest alamıyorum, hele zamanım hiç yok.” veya “çalıştığım iş çok zor ve elbiselerim kirleniyor, fırsat bulamıyorum, velhasıl namaz kılamıyorum.” der ve buna benzer cevaplar verilerek namaz kılmamak için bahanelerin arkasına saklanılır. Aslında vicdanın sesi dinlenilse bu bahanelere net cevap verecektir ama şeytan çoğu zaman vicdanın yani kalbin derinlerinden gelen sesi kısmaya çalışır ve maalesef çoğu zamanda başarılı olur. Kalbin derinliklerinden gelen hakikat cevaplarını herkes kalp kulağıyla mutlaka işitir, işitir işitmesine ama o hakikat cevapları ile imtihanda olduğunu unutur. Hem namaz kılmamak için bahaneler geçerli olsaydı imtihan diye bir şey olmazdı. Kaldı ki, Peygamber Efendimiz (a.s.v) ve sahabeler Bedir Savaşı’nın en çetin anında bile namazı ihmal etmemişlerdir. Bu husus Kur’an-ı Kerimde Nisa Suresinin 102. ayetinde anlatılmaktadır. Böyle bir durum ortadayken acaba namaz kılmayanlar inandığı halde hangi bahanelerin arkasına saklanıp ta namaz kılmazlar. "Mutlaka namaz mı kılmam gerek, kılmasam ne olacak ki? Benim kalbim temiz, kimseye bir kötülüğüm yok ki? Allah'ın benim namazıma ne ihtiyacı var ki?" Böyle cevaplarda verilir namaz kılmamak için. Kendilerince haklı olabilirler, bilmezler ki bu tür bahaneler şeytanın birer oyun ve aldatmacasıdır. Peygamber Efendimizin (a.s.v) hâşâ kalbi çok mu kirliydi namaz kılıyordu, hem de gelmiş geçmiş hiçbir günahı yokken. Hem unutmamak gerekir ki namaza bizim ihtiyacımız var. Sonsuz Kudret Sahibi Allah (c.c) bütün noksan sıfatlardan münezzeh olduğu gibi bizim namaz kılmamıza da kesinlikle ihtiyacı yoktur. Şöyle düşünebiliriz; Örneğin; Güneşin ışığından kaçanlar güneşe zarar verebilir mi? Hayır. O halde güneşin bize ihtiyacı yoktur. Biz olmasak bile güneşin enerjisinden ve ışığından zerre kadar bir şey eksilmez. Bizim ona ihtiyacımız vardır. Namaza da güneş misali gibi her insanın ihtiyacı vardır. Güneşin ışığından kaçıp karanlığa girmek isteyenler güneşe zarar veremedikleri gibi, namaz kılmayanlarda ancak kendilerine zarar verirler. Çünkü Sonsuz Kudret ve Merhamet Sahibi Allah’ın nurundan kendilerini mahrum bırakmış olurlar. “O” (c.c) nurdan kendilerini mahrum bırakanlar hayatı manasız görür, yaratılış gayesini anlamaz, başıboş yaşar ve kendini karanlığa mahkûm etmiş olur. Namaza şiddetle biz muhtacız, tıpkı güneşin ışıklarına ihtiyacımız olduğu gibi. Biliyorum, şeytan yine sağdan yaklaşacak ve diyecek ki; "Daha gençsin, önünde uzun bir hayat var, şimdi gençliğini yaşa, keyfine bak, namaz senin neyine, sonra tövbe eder namaza başlarsın." Evet, bu şekil fısıldar şeytan. Unutmayalım ki o bizi cehenneme götürene kadar peşimizi bırakmaz. Namaz bütün kötülüklerden alıkoyduğu gibi hakkıyla namaz kılanlar kalp kulağıyla o sinsi düşmanın fısıltılarını işitir ve tuzağına düşmez. Bilgisayara kurulan virüs programı gibi, hayatımıza namaz virüs programını kurmalı ve günde beş defa bu virüs programını çalıştırmalıyız. Aksi takdirde ahir zamanın sayısız virüsleri her tarafımızı kuşatır ve bizi esir alır. Hem namaz kılmak, eşref-i mahlûkat -yaratılmışların en şereflisi- sırrına mazhar olmaktır. İnsan, ancak namaz kılmak ile insan olma ve hakiki kul olma şerefine nail olabilir. Yazımı bitirirken namaz kılmama bahanesi için çok ilginç bir örnek vermek istiyorum: Neymiş efendim, namaz kılarsa yeni aldığı pantolonların dizi beyazlarmış. Evet, bazen bu tür bahanelerde kılmama sebebi olabiliyor. Namazın hakikatini anlayanlar zaten böyle bir şeyi düşünmeleri imkânsızdır. Hâsılı, ey arkadaşım! Madem hakikati bildiğini inkâr etmiyorsun, peki ne zaman hakikate sarılacak ve namaz kılacaksın? "Kılarız kılarız elbet bir gün kılarız." diyorsun. Ya bir gün dediğin o gün gelmeden, ecelin gelirse o vakit ne yapacaksın. Hani sınavdayız ya her an zil çalabilir ve sınav süresi dolabilir. alıntıdır Mehmet KAZAR |