Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Şubat 2014, 00:13   Mesaj No:22

enderhafızım

Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:39
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:174
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Şehadete Giden Yol - İstanbul – 1434

Şehâdete Giden Yol - İstanbul 1434 / 2013 Bölüm-23

İbn Ziyâd, kendisine biçilen asıl görevlerden biri başlıyordu ve o bunun için hazırdı. Ebû Rehm’in âzâdlısı olan birini halkın arasına saldı.[1] Ona 3.000 dirhem vermişti. Bu paranın kullanılacağı yer vardı.

Ebû Rehm insanlarla kaynaşıyor, iyi bağlar kuruyor, onlara cömert davranıyor, samîmiyet ilerleyince de Müslim’e ulaşmak, ona biât etmek ve yanında yer almak istediğini söylüyordu. Onun saklandığı yeri öğrenmek istiyordu. Humus şehrinden geldiğini, Humusluların kendi aralarında para topladıklarını ve Müslim’e verilmek üzere kendisine emânet ettiklerini, emâneti yerine getirmek istediğini uygun bir dille, uygun bulduğu yerlerde dile getiriyordu.

Çok geçmeden Müslim İbn Akîl’in bulunduğu evi öğrenmiş yanına varmış ve ona biât etmişti. Bu sırada Müslim, Hâni’ İbn Urve’nin evindeydi. Zaman zaman yer değiştiriyordu. İlk kaldığı evden buraya intikâl etmişti.

Vâlî değişikliği haberi artık herkes tarafından biliniyordu. Yeni Vâlî elbetteki Nu’mân gibi biri değildi. Zulmü, keskin tavırları ve gaddarlığı ile tanınıyordu. Herşeyden önce o Ziyâd İbn Ebîhi’nin oğluydu. Ziyâd’ın zekâsı, hitâbeti, idârî kâbiliyeti tarife sığmayacak derecedeydi. Oğlunun da mutlaka bunlardan payı vardı.

Yeni vâlînin ne derece tehlikeli biri olduğu bilindiği ve değişikliğin özellikle yapıldığı kanâati taşındığı için Müslim’in sâbit bir adreste durmaması daha doğruydu.

Ubeydullah’ın bir şey daha dikkatini çekmişti: İleri gelenler, devlet idaâesi kademelerinde yer alanlar hep ziyâretine gelmiş, selâm vermiş, onu tebrîk etmişlerdi. İçlerinde Hâni İbn Urve yoktu. O gelmemiş, selâm vermemişti.

Hânî’ye uğrayıp vâlînin yanına gitme teklîfinde bulunanlar da olmuştu. Onlara hasta olduğunu, gelemeyeceğini söyüyordu.
Ubeydullah onu tanıyordu. İnsanlar üzerindeki tesirini de biliyordu. Gelmeyişi kendisini rahatsız etmişti. Neden yanına diğerleri ile birlikte gelmediğini sordu. “Rahatsızlıktan şikâyet ediyor,” dediler. İknâ olmamıştı. “Bize kapısının önünde oturduğu haberi ulaştı,” dedi. Bu Hânî’nin hedef seçildiğini gösteriyordu...


[1] Bu kişinin, Ubeydullah’ın âzâdlısı Ma’kîl olduğu da söylenir.
(El-Bidâye ve’n-Nihâye 8/ 155)
Alıntı ile Cevapla