Durumu: Medine No : 21422 Üyelik T.:
08 Kasım 2012 Arkadaşları:35 Cinsiyet: Mesaj:
3.298 Konular:
784 Beğenildi:132 Beğendi:34 Takdirleri:141 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cevap: Dünyanın en çok eziyet gören halkı En çok zulüm gören azınlık Arakanlılar BM'ye göre dünyanın en çok zulme maruz kalan azınlığı olan Rohingya Müslümanları, kamplarda yaşıyor. Rohingya Müslümanları, Myanmar'ın batısındaki Rakhine (Arakan) eyaletinin başkenti Sittwe'de, kapısında eli silahlı yetkililerin beklediği kamplarda ve köylerde yaşıyor.
Kapılardaki güvenlik noktalarından geçmelerine izin verilmeyen Rohingya Müslümanları, genellikle kendi bölgelerinde mahkum gibiler. Kamplardan ya da köylerden ayrılmak için gerekli izin, ancak çok uzun süren ve büyük paralara mal olan bir süreç sonrası mümkün oluyor.
Anadolu Ajansı (AA) muhabirini Rohingya kamplarına götüren sürücü Tahir, "Her gün bu güvenlik noktasına bakıp duruyoruz. Geçmemize izin vermiyorlar. Kapana sıkışmış gibi hissediyoruz. Kimsenin diğer bölgelere gitmek için gerekli izni almaya yetecek parası yok" diyor.
Rohingya Müslümanlarının tek kaçış yolu, deniz. Malezya, Bangladeş ve kimi zaman da daha uzak diyarlara ulaşabilmek için teknelerle, sallarla denize açılanlardan yüzlercesi, gideceği yere varamadan yaşamını yitiriyor. Buna rağmen hala tehlikeli yolculuk riskini alıyorlar. Tüm paralarını insan kaçakçılarına verenlerin büyük bir kısmı, kendilerini Tayland'daki çetelerin elinde buluyor ve ancak ailelerinin fidye ödemesi durumunda serbest kalabiliyor.
Balıkçı tekneleri ile denize açılanlar, Myanmarlı yetkililer tarafından yakalandıklarında hapse atılıyor, Bangladeşli yetkililerin eline düştüklerindeyse tekrar denize geri gönderiliyorlar. Daha talihsiz olanlar, balıkçı teknelerinde köle olarak çalışmaları için satılıyor.
Resmi seyahat izni alabilmek için yetkililere rüşvet ödeyenlerin de herhangi bir garantisi yok. Rakhine eyaleti içindeki diğer Rohingya köylerine gitmek bile kimi zaman imkansız oluyor. Evlenmek için bekleyen çiftler, eyaletin farklı bölgelerine gönderiliyor ve bir araya gelebilmek için büyük mücadele veriyorlar.
Güvenlik noktasının ötesindeki ilk köy, Bu May. Polisin gelip giden Rohingya Müslümanlarını izlemek dışında yaptığı hiçbir şey yok. Her akşam saat sekizde sokağa çıkma yasağı başlıyor, dikenli tellerle çevrili kamplardan giriş ve çıkışlara kesinlikle izin verilmiyor.
Eyalette yaşayan Budistlerin olası saldırısı durumunda Bu May, ilk hedef halinde. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 2013'te yayımladığı rapora göre, Rohingya Müslümanlarını hedef alan şiddet olaylarında polisin de parmağı var. Ülkedeki diğer azınlıkların tersine Rohingya Müslümanları, yetkililerin kendilerine koruduğuna inanmıyor.
Çocuklar bile yetkililerin şiddet olaylarında oynadığı rolü anımsıyor. Çocuklardan biri, AA muhabirine, "Polislerin köye saldırdığını hatırlıyorum. Önce Budist çeteler, sonra da polisler saldırdı." Bu May'in dışındaki dikenli tellerin önünde bekleyen polise bakarken bile titriyor.
Rohingya Müslümanlarının yaşadığı bölgeler ile Rakhine eyaletinin başkenti Sittwe arasında dünya kadar fark var. Jeneratörü olan birkaç kişi dışında Rohingya Müslümanlarının elektriği yok. Su tesisatları da bulunmuyor. Birkaç yerde uluslararası yardım kuruluşları tarafından kurulan su pompaları var. Aslında yol demeye bin şahit isteyen yollarda kocaman delikler var ve hız limiti saatte sadece 16 kilometre. Ulaşım genellikle, yürüyerek ya da tuktuklarla sağlanıyor. Bölgenin büyük bir kesiminde yol da yok.
Sittwe'de ise yollar, elektrik, lokantalar, internet kafeler ve su tesisatı tamam. Sittwe'de kolayca satın alınabilen buzdolabı ve çamaşır makinesi, Rohingya Müslümanları için sadece bir düşten ibaret. Sittwe'deki terk edilmiş camiler, Rohingya Müslümanlarını kent dışına gönderen saldırıların sembolü olarak bomboş duruyor. Camilerin girişinde bekleyen polisler, Rohingya Müslümanlarının başkentteki varlığının son izlerini de silmek isteyenlere engel oluyor.
Rohingya Müslümanları, ihtiyaçlarını Rakhine eyaletinde hala onlarla iş yapan birkaç kişiden sağlıyor. Geçen yıl Rohingya Müslümanlarına yardım eden bir sürücü, Budistler tarafından dövülmüş, daha sonra boynuna asılan 'hain' tabelası ile başkent sokaklarında gezdirilmişti. Müslümanların büyük bir kısmı, uluslararası yardım kuruluşları ve Dünya Gıda Programı'nın dağıttığı pirinçle beslenmeye çalışıyor.
Kamplar
Kendilerini kamplara sürükleyen şiddet olaylarından bu yana iki yıl geçmesine rağmen bazı Müslümanlar, hala boş pirinç çuvallarından yaptıkları çadırlarda yaşıyor. Küçücük çadırlarda beş ya da daha fazla insan kalıyor.
Kamplar, ikiye ayrılıyor: yerlerinden edilmiş insanlar için kayıtlı kamplar ve kayıt dışı kamplar. Ahşap yapıların bulunduğu kayıtlı kamplar, yiyecek yardımı alabiliyor. Kayıt dışı kamplar ise diğer Rohingya Müslümanlarının cömertliği sayesinde hayatta kalabilenlerle dolu.
Kamplardaki hemen herkes, Sittwe'deki eski evlerine dönmek istiyor. Kayıt dışı bir kampta yaşam savaşı veren bir adam, AA muhabirine, Rohingya Müslümanlarının kendilerine saldıran çetelere karşılık verdikleri için cezalandırıldığını söylüyor.
Çocuklar, toz toprak içinde kağıttan yaptıkları bir topla futbol oynuyor. İki çocuk da boş teneke kutulardan araba yapıyor.
Tay Kyawan kampında kalan Muhammed Rahim, "Yiyecek bulmakta zorlanıyoruz. Çocuklarımız, okula gidemiyor. Tek isteğim, eskiden yaşadığım Nasi bölgesine geri dönebilmek. Eskiden böyle değildik. Şimdi acı çekiyoruz" diyor.
Eyalet yetkilileri ise Rohingya Müslümanlarını hedef alan şiddet olaylarını, geçen ocak ayında yaşanan Du Çe Yar Tan katliamını reddediyor. Sittwe'de yaşayan bir Arakanlı, "Rohingya Müslümanları, kendi evlerini kendileri yaktı" iddiasını dile getiriyor.
Myanmarlı yetkililer de aynı iddiayı tekrarlıyor. Buna karşın AA muhabiri, Rohingya Müslümanlarının kendi evlerini yaktığını gören tek bir tanık bulamıyor.
-Eğitim-
Rohingya Müslümanlarının Sittwe Üniversitesi'ndeki Arakanlı öğrencilerin arasına katılmasına kesinlikle izin verilmiyor.
Sivil toplum örgütlerinden birinde çalışan ve İngilizce bilen Havi, eğitim hakkının elinden alınmasını bir türlü kabul edemiyor: "Şiddet olaylarından önce de ayrımcılığa maruz kalıyorduk ve o zaman da üniversiteye gitmek çok zordu. Ama şimdi buna hakkımız bile yok. Tıp fakültesini kazandım ama okuyamıyorum. Çünkü üniversiteye gitmeme izin vermiyorlar."
Yaşadıkları tüm güçlüklere rağmen Havi ve yaşıtları, Myanmar'dan ayrılmak istemiyor: "Burada kalmak ve halkıma yardım etmek istiyorum. Rohingya Müslümanlarının eğitim seviyesini ve yaşam standartlarını yükseltmek istiyorum."
Havi, Rohingya Müslümanlarının yüzde 98'inin okuma hakları ellerinden alındığı için eğitimsiz olduğuna işaret ediyor.
Bir gün üniversiteye gidebileceği hayalinden asla vazgeçmeyen Havi, "Kendi kendimizi eğitmek zorundayız. Ne eyalet yönetimi ne Myanmar hükümeti ne de uluslararası toplum bize yardım ediyor. Artık korkma lüksümüz yok, konuşmak, sesimizi duyurmak zorundayız" diyor.
Rohingya'da sadece birkaç okul var. Çocuklar, 8-9 yaşından önce okula gidemiyor. Birçoğu da okula gitmek yerine çalışmak zorunda kalıyor.
Beş yaşındaki Abdullah'ın babası, "Eğer çalışmazsa, aç kalırız" diyerek durumlarını dile getiriyor.
Çalışmaya dört yaşındayken başlayan Abdullah, her gün babası ile balık tutmaya çıkıyor. alıntıdır
AA |