Allah en önce neyi yarattı?
Soru: En önce Allah Teâlâ’nın neyi yarattığını bilir misin? Cevap: Evet: “Ezelde Allah’la beraber hiçbir şey yok idi.” Diye hadîs-i şerifte belirtildiği üzere beraberinde hiçbir şey olmadığı halde ezelde Allah Subhânehu ve Teâlâ Tek ve Tenha idi; Zâtı’nı sevdi; ğayrinde Zâtı’nı görmek diledi.
Celal ve Cemal nurlarını birbirine ışıldadı; ışıldamasıyla sıfır yokluktan Zatı’na ayna kılmak üzere tek bir cevheri yarattı.
“Allah’ın ilk yarattığı şey Nebî’nin nurudur ey Câbir!” diye hadîs-i şerîfte belirtildiği üzere biz Müslamanlara göre Allah Teâlâ’nın Zâtı’na ayna kılmak üzere yaratmış olduğu ilk cevherin ismi “Hakîkat-i Muhammediyye”dir.
Sonra Allah Teâlâ “Hakîkat-i Muhammediyye” diye isimlendirilen ilk cevherden bunca âlemi yaratmıştır.
Demek Varlığı başlangıçsız olan ezeli, sadece Allah Teâlâ’dır. Allah Teâlâ’dan başkasının, mesela madde ve cevherlerin ezelî olduğuna inananın imanı doğru olmaz.
Soru: “Ne zamandan beri Mü’minsin bilirmisin?” Cevap: Evet, Allah Teâlânın ruhları asker sıralamasıyla sıralayıp
“Ben sizin Rabb’iniz değimliyim?” demeleri zamanından beri Mü’min olduğumu bilirim.
Soru: Ruh âleminde kul ile Allah nasıl sözleştiler bilirmisin? Cevap: Evet, Allah Teâlâ’nın Rabb olmaklık hükmünü kullarına göstermek dilediğini; ilk kez ruhları karşısına aldığını; onlara hitaben:
“Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?”diye sorduğunu;
Celâli’nden daha ziyade lütuf ve Cemâli’ni görüp isim ve sıfatlarıyla onu tanıyan ruhların, aşk ve şevkle:
“Evet sen bizim Rabb’imizsin. Şahid olduk.” Demeleriyle;
Cemali’nden daha ziyade kahır ve Celâli’ni gören ruhların ise, isim ve sıfatlarıyla O’nu tanımaksızın:
“Evet Sen bizim Rabb’imizsin. Şahid olduk” demeleriyle sözleştiklerini bilirim.
Artık insan ruhları o günkü ikrar üzere dünyaya gelir; kimisi hatırlar, kimisi unutur.
Ömer bin Hattâb radıyallâhu Teâlâ anhu:
“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in: {Hatırla o vakti ki Rabb’in, Âdem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini alıp çıkarttı…} diye El-A’raf Sûresi’nin 172’nci ayetinin manasından sorulduğunu: “Gerçekte Allah Teâlâ Âdem’i yarattı; Yemîni = Kuvvet ve Kudret’yle sırtını okşadı; akabinde sırtından zürriyetini alıp çıkarttı; ve: “Bunları cennet için yarattım; cennetlilerin amelini işlemekle çalışacaklar.” Buyurdu.” Diye cevap verdiğini;
Bu arada ashabdan birisinin:
“O halde nerede amel ya Rasûlallah?” diye sorması üzerine: “Hiç şübhesiz Allah Teâlâ cennet için bir kulunu yarattığı zaman, onu cennetlilerin işledikleri amelle çalıştırır: Nihayet o cennetlilerin işledikleri bir amel üzerine ölür; binnetice cennetlilerin işledikleri amelle çalıştığı için Allah da onu cennetine sokar. Bir kulunu da ateş için yarattığı zaman, onu da ateşlilerin işledikleri amelle çalıştırır: Nihayet o da ateşlilerin işledikleri bir amel üzere ölür; binnetice ateşlilerin işledikleri amelle çalıştığı için Allah da onu ateşine sokar.” Diye buyurduğunu işittim.” Dedi.
Sizden birinizin sûretlenme ve teşekkûlâtı, annesinin karnında kırk günde toplanır. Bu kadardan sonra alaka olur. Bu kadardan sonra et çiğnemi olur. Sonra Allah Teâlâ ona dört kelimeyi yazması için bir meleği gönderir. Yani rızkını, ecelini, amelini, şakî veya saîd olmasını yazar. Sonra ona ruh üfürülür. Kendisi’nden başka hiçbir ilah olmayana yemin ederim ki, sizden biriniz cennetliklerin amelini işler, işler. Tâ ki onunla cennet arası bir zira’dan başka kalmaz. Ne bakarsın ki, kitab ondan önce geçmiş olur; derken tekrar ateşliklerin amelini işler. Ve nitekim ona girer. Ve gerçekte sizden biriniz ateşliklerin amelini işler, işler. Ta ki onunla ateş arasında bir arşından başkası kalmaz. Ne bakarsın ki, kitab ondan önce geçmiş olur; derken tekrar cennetliklerin amelini işler. Ve nitekim ona girer.” Hadîs-i şerifde işaret edildiği üzere insanın bedeni yaratılmadan önce ruhları kudsî huzurda idiler.
Kudsî huzur, dünyada insanın gözünün görmediği, kulağının işitmediği ve hiçbir zaman düşünemediği türlü zikir sesleri, ruhları okşayan nağmeler, güzel kokular, çayır, çimen ve her türlü nimetlerle dopdoluydu.
Anne rahminde insanın bedeninin şekillenmesi tamamlanınca, Allah Teâlâ’nın hüküm ve takdiriyle kudsî huzur denilen aslî vatandan ruhlar iniş yaptılar; kekliğin kafese girdiği gibi beden kafesi içerisine girip nefsle birleştiler. Demek insan, ruh ve bedenden ibarettir.
Halihazırda artık ruhlar beden kafesi içerisinde nefsle birlikte ğurbet diyarında imtihan olunmaktadırlar; inanan ve inancına göre yaşayan ruhlar, öldükten sonra aslî vatan kudsî huzura yani cennete girecekler; İslam Dînine inanmayanlar ise yolda cehennemde kalacaklardır.
Bilir misin? İsmail Çetin, Dilara Yayınları