Cevap: Zaman israfı ve zamanı anlamak Zaman Tükeniyor Farkında mısın? Evet, devam ediyoruz ve... Zaman tükeniyor, vakit yaklaşıyor, ömür kısalıyor bilmem farkında mıyız? Herhalde zamanımız çok olmalı ki, onun çoğunu boşa tüketiyoruz. Yoksa insan çok kıymetli olan zamanını hiç israf eder mi? Zaman ve gaflet ikilisi bir oldu mu, gaflet zamanı kendine esir alır ve zamanı hiç bitmeyecekmiş gibi gösterir. Evet, zamana gaflet ile bakılırsa, insan kulluk vazifelerini zamana bırakır hep sonra yaparım der durur ve böylece kendini kandırmaktan öteye geçemez. Gafletin tam koyu hali ile sınırlı dünya zamanı sanki ebediymiş gibi görülür. Gaflet işte sıyrılmak lazım ondan... Hayatta birçok fırsatların, yapılması gereken önemli işlerin farkına sonradan varılır. Kimi zaman farkına varıldığında çoktan iş işten geçmiş olur. Farkına varmak, zamanın farkında olmak çok önemli, en azından yapılan hatalar bir daha tekerrür edilmez; ama asıl önemli olan fark, öyle bir fark olmalı ki, o fark diğer bütün farkına varmaları geride bıraksın. İşte o fark; bu dünyanın fani olduğu, ahiretin ise ebedi olduğunu anlama farkıdır. Bu, öyle bir farkına varmadır ki, hayat bu farkı anlama süzgecinden geçirilirse mana bulur. Eğer bu çizginin farkına varılmazsa, insan asli vazifelerini yapmaz ve sonsuz hayatını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Evet, yaşadığımız bu asır ile gelen çoğu imkânlar zaman nimetini idrak etmeye fırsat tanımıyor. Gereksiz meşguliyetlerin kollarında zaman hazinesi boşa tükenip gidiyor. Bu meşguliyetler en başta insanın kendi varlığını anlaması adına, nereden gelip nereye gideceğini idrak etme çizgisinin arasına adeta bir perde oluyor ve insan çoğu zaman bu çizginin ötesindeki hakikatleri fark edemeden hayatını sürdürüyor; gerisi pişmanlık, elden giden fırsatlar ve zamanın gerisinde kalan yapılmayan en önemli vazifeler... Zaman kavramı yaratılmış olan her şey için geçerlidir. Allah (c.c) zaman ve mekândan münezzehtir. O’nun dışında bütün mevcudat zaman ile kayıtlıdır. Bu bilinçle zamanı ve hayatımızı kavramaya çalışalım. Dünya kavramı ile hayatımız bize verilen belirli bir zaman ile sınırlıdır. İnsan ebedi hayatını kazandıracak en önemli vazifelerini doğum ile ecel arasındaki bir zaman müddetinde yapmakla mükellef olup ve bu zamanı israf etmemekle mükelleftir. İnsan ömür sermayesinden geçen bir anı bile geri çevirmeye gücü yetmez. Bu açıdan değerlendirirsek, insana verilmiş ve belli bir süresi olan zaman nimeti, insan için bir servet kıymetindedir ve bu servet geri dönmemek üzere her an tükeniyor. Tükenen bu sermayenin tümü tükenmeden insanın farkına varması ve zamanını asıl gayeleri için kullanması onun için ebedi bir kurtuluşa vesile olacaktır. Evet, zamanı dünya imtihanı için kullanıp israf etmemek ahirette ebedi saadete kavuşmaya vesile olacaktır. Mahşer meydanında boşa israf edilen zamanın hesabının sorulacağını unutmayalım. Peygamber Efendimiz (a.s.m) insanların zaman hakkında gaflete düşme mevzusunu şöyle dile getirir. “Sağlık ve boş vakit, insanlardan pek çoğunun bunlardan faydalanmak hususunda aldandıkları iki büyük nimettir.” (Buhari-Rikak 1) Bu hadiste geçen “boş vakit” ve “aldanmak” bizleri zaman nimetini ne ölçüde kullanılması gerektiğinin bilincine davet ediyor. Evet, zaman nimetini israf etmeme konusunda zamanı kullanış amacımız Allah’ın (c.c) rızasına uygun olmalı. Hayatta kaybedilen pek çok şeyin belki telafisi olabilir, bir hal çaresi bulunabilir. Fakat boşa geçirilen bir anı bile geri getirmeye asla insanın gücü yetmez. Günlük yaşantımızda o kadar çok israf olur ki, çoğu zaman umursanılmaz ve bunların başında en çok zaman israf edilir. Sadece bir günlük yaşantımızı ayrıntılı olarak incelediğimiz takdirde, israf ettiğimiz çok şeylerin olduğunu göreceğiz. Bu israfların en başında da zaman birinci sıradadır. Unutmayalım ki, zaman ışık hızının çok ötelerinde hızlı akıp gidiyor. Zaman nimetini idrak edip, “Asr Suresi” istikametinde kullanabilene ne mutlu. …devam edecek alıntıdır Mehmet KAZAR risale haber |