e kendıne gel, kendine..
Herkes mi öyle yoksa ben mi bir garibim anlamadım. Çok canım sıkkın bu aralar. Kendi kendime kızmaya başladım; niye bu kadar sıkıntılıyım, diye. Sonra durdum şöyle bir etrafıma baktım ve rahatladım. Çünkü herkes benim gibi gerginmiş meğer. Örovizyondaki arkadaşlar gibi bir ben mi; «deliyim» diye kara kara düşünmeye başlamıştım. Allah’tan çabuk uyandım düşünce uykusundan. Şimdi de acayip sevinçliyim. Yalnız olmadığımı anladım koca dünyada. Ama yine de mesele hallolmuş değil. Tamam benim gibi gergin çok insan var da bu gerginlikten nasıl kurtulacağım? Bilmem kaç wattlık elektrik santrali gibi yüklüyüm şu anda. Hemen bu yükümden kurtulmalıyım, yoksa birilerini acayip çarpabilirim. En iyisi yine her zamanki gibi halkıma sormak. Bekle halkım geliyorum. Yettim gari!
–İyi günler beyefendi. –İyi günler efendim. –Beyefendi biraz konuşabilir miyiz? –Kardeş çok canım sıkkın bu aralar, git başkasıyla konuş. –Yapma abi bak ben de gerginim. Gel konuşalım. –Konu ne? –Gerginlikleri nasıl atabiliriz? –Söyleşi yaparak atamayacağımız kesin kardeş. –Olur mu abi bir deneyelim isterseniz. Sıkıntılarınızı atmak için hangi yolları denediniz? –Çok yol denedim kardeş çok. –Meselâ? –Yemek yaptım birkaç gün. –Enteresan, işe yaradı mı abi peki? –Yaradı ama benim değil, hanımın işine yaradı. –Eee sonra? –Sonra; «Bağırırsan iyi gelir.» dediler. Ben de seyyar satıcılığa başladım. Sokak sokak bağırdım: «Domates, biber, patlıcaaaan!» –Bak bu güzel fikir hemen ben de deneyeyim. –Sen öyle zannet. Bu sefer de zabıtalarla papaz oldum. –Ne zor şeymiş şu sıkıntıyı atmak. Sonra ne yaptın abi? –Sonra ana haber bültenlerini seyretmeme kararı aldım. –Ne alâkası var abi, sıkıntıyla ana haber bülteninin? –Ne demek ne alâkası var? Haberleri seyrettikten sonra bizim ev arenaya dönüyordu. –O, işe yaradı mı peki? –Bir hayli yaradı aslında. Ama daha fazla sabredemedim. Ve haberleri seyretmeye tekrar başladım. Ve yine gerginim. –Anladım. Çözüm ne abi? –Yoga diye bir şey duydum. Hintliler yapıyorlarmış. Oraya gideceğim. –Boş ver abi, Hintlilere para kaptırma. –Yok, olsun değer kardeş. Sıkıntımı atacağım. –Nasıl atıyormuş bu yoga sıkıntıyı? –Önce seni uyutuyor... –Uyanıkken atılmıyor mu bu sıkıntı? Sonra soymasınlar seni elin Hindistan’ında. Hint fakiri olur dolaşırsın alimallah Hindistan sokaklarında. –Dalga geçme kardeşim. Hem soruyorsun, hem de dalga geçiyorsun. –Yok abi estağfirullah. Şaka yapmıştım. –Şaka yapma. Yoga ciddî bir iştir. Saatlerce hareketsiz duracaksın orada. Gülmeden, sırıtmadan... –Gülmeden, sırıtmadan nasıl sıkıntı atacaksın abi onu anlamadım.
–Adamlar yıllardır atıyorlar işte.
–Öyle hareketsiz küp gibi otur otur, dert küpü olur insan. –Ne hâlin varsa gör! Nereye gidelim o zaman? –Gel en iyisi biz «kendimiz»e gelelim. –Orası neresi? –Çok yakın hemen şurada. Ne varsa «kendimiz»de var. Görüşmek üzere. “Kendini bilen Rabbini bilir.” buyuruyor yüce Peygamberimiz. Sıkıntılarımızın çözümünü uzaklarda aramayalım. Kendimize gelelim.