Davet ve Metod üzerine (Üstad Seyyid Fadlullah)
DAVET'İN EMRİ BİLMA'RUF VE NEHYİ ANİLMÜNKER'LE İLİŞKİSİ
Davet Metodu'nu konuşmaya geçmeden önce, "Davet"in kelime olarak kapsamını konuşmak gerekir. Çünkü pek çok kişiye göre davet kelimesi "Emri Bil-ma'ruf ve Nehyi Anilmünker"i kapsamakta veya manasını karşılamaktadır. Bu bakımdan, bizimde bu başlık altında kaynaklara inerek İslami yaşamanın konuyla ilgili şartlarına ve hükümlerine değineceğimiz, Davet Metodu'nun tabiatı ve genel manada istikametini bu şekilde konuşmak istediğimiz düşünülebilir.
Şunu belirtelim ki, biz "Davet"kelimesine bu şekilde bir mana yüklemiyoruz. Bu yüzden, davetin kendine has uzun yolda "Emri Bilma'ruf ve Nehyi Anilmünker" ile hiç karşılaşmadığı bir alanın mevcudiyetini anlamaya yardımcı olsun diye; bu iki kavram arasındaki ayrılık noktalarını ve muhteva açısından ortaya koydukları farklı çizgileri biir parça söz konusu etmek istiyoruz.
Evet, davet kelimesinin lügavi anlamıyla ma'rufu emredip münkerden sakındırmayı kapsadığını inkar etmiyoruz. Çünkü, ma'rufu emretmek, hayır işlemeye ve hayırda yürümeye daveti temsil etmektir. Aynı şekilde, münkerden sakındırmakta şerden kaçınmaya ve şer yolundan ayrılmaya daveti bir yönüyle temsil etmektir. Her ikisinde de olumlu ve olumsuz biçimlerde, "Salih İşler"e davet söz konusudur. Biz, bunu inkar etmiyoruz.
Ancak, "Davet" bir kavram olarak biraz daha dar kaldığından bu anlamları içermez. Özellikle de "ALLAH'a Davet" tabirinin bu manaya gelmediğini daha rahat anlamak mümkündür. Çünkü bu tabir, insanın önündeki iki yoldan birini seçmesini, önündeki iki eğilimden birisini tercih etmesini sağlamak üzere devreye giren ayrılma noktasını temsil etmektedir.
Marufu emretmek ve münkerden sakındırmak ise, insan için koyulduğu yolda peşpeşe adımlar atarak doğru yoldan ayrılmamasını sağlamayı temsil eder. Bunun içinde başlangıç yapılmış, yol belirlenmiş ve ilkeler tesbit edilmiş olmalıdır. Bu nedenle iki kavram arasına sınır koymak mümkün, sebebi de bizce gayet açıktır.
Buna göre, davetin "Başkalarını İslam'a dahil etmek için İslami hayat alanının dışında Müslüman davetçiler tarafından sürdürülen hareketi temsil ettiğini"söyleyebiliriz. Ma'rufu emretmek ve münkerden sakındırmak ise, İslamın Müslümanlar tarafından uygulanmasını sağlamak,
Müslümanların sağa-sola sapmasını önleyip onları İslam yolunda yürümeye hamletmektir.
Bundan dolayı, ma'rufu emredip münkerden sakındıranlar İslami hayatın zayıf ve kuvvetli yönelerini kontrol etmek, doğru işleyen çarkları ve sapmaya yüz tutmuş noktaları tesbit etmek amacıyla İslami hayatın içersinde yaşarlar. Görevler, bir bakıma şeriat bekçiliği ve kanun koruyuculuğunu yapmaktır. ALLAH'a davet edenler ise, bir bakıma sınır boylarındaki kale burçlarında yaşarlar. Sapılığa düşmüşleri, arayış içinde olanları bulmak, ellerinden tutarak onları huzur, güven ve esenlik mekanı olan "İman Kalesi"ne getirmek için çalışırlar.