Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 Arkadaşları:60 Cinsiyet:Bayan Mesaj:
9.475 Konular:
1144 Beğenildi:4423 Beğendi:3685 Takdirleri:11319 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Sen Benim Çektiğim Sıkıntıları Boşver ! Sen Benim Çektiğim Sıkıntıları Boşver ! İnsanın içinde bulunan nefis , şehveti ve gadabı aşırı çalıştırdığı için buna uymak insana tatlı gelir. İslamiyete uymak ise bu arzuları frenlediği, sınırlandırdığı için, insana acı ve zor gelmektedir.
Bunun için insan , İslamiyete değil, nefsine uymak ve böylece felakete sürüklenmek ister.
Allah'ü Teala'nın merhameti sonsuz olduğundan insanlarda saadeti felaketten , doğruyu eğriden ve faydalıyı zararlıdan ayırabilen bir kuvvet yarattı.
Bu kuvvet akıldır. Şaşmayan , yanılmayan akla akl-ı selim denir. Akl-ı selim sahibi olan kimse nefsine uymaz. İslam dinine uyar. Aklı dinlemeyen kimse ise, nefsine uyar. İslam dinine uymak istemez. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki;
'' İnsanların nefsi mevki almak, başa geçmek sevdasındadır. Onun bütün arzusu şef olup, herkesin kendisine boyun bükmesidir.
Kendisinin ise hiç kimseye muhtaç olmamak ve başkasının emri altına girmek istememektedir. Nefsin bu arzuları ilah olmak ve herkesin kendisine tapınmasını istemek demektir. En kötüsü de Allah'ü Teala'ya ortak olmayı istemektedir. Hatta nefis okadar alçaktır ki ortaklığa razı olmayıp herşeyin yalnız onun emri ile olmasını ister. ''
Hadis-i kudside Allah'ü Teala buyuruyor ki;
''Nefsine düşmanlık et ! çünkü ; nefsin benim düşmanımdır.''
Demek oluyor ki; nefsi kuvvetlendirmek , onun mal , mevki , rütbe , herkesin üstünde olmak , herkesi aşağı görmek ve isteklerini yapmak Allah'ü Teala'nın düşmanına yardım etmek olur ki, bunun ne kadar feci , korkunç bir suç olduğunu anlamalıdır.
İbrahim-i Havvas hazretleri, başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatmaktadır.
'' Bir zaman Şam civarındaydım. Nar ağacı gördüm , tatlı bir nar yemek arzu ediyordum.
Lakin gördüğüm narlar ekşi olduğu için yemeyip sabrettim. Tatlı nar bulduğum zaman yerim diyerek, yoluma devam ettim. Bir yere varınca eli , ayağı olmayan, zayıf, halsiz , yaralı bir kimse gördüm. Yaralarına kurt düşmüş , hatta yaralarına birçok eşşek arısı hücum etmiş, zavallıya ızdırap veriyorlardı. Onun bu çaresiz ve muzdarip haline acıyarak yanına yaklaştım.
- Bu halden kurtulmak istermisin ? diye sordum.
- Hayır dedi. Ben hayretle
- Niçin ? dedim.
- Sağ salim olmak nefsimin arzusudur. Bu halde olmam ise Rabbimin muradıdır.
Onun muradının aksi bir şeyi istemek , kulluğuma yakışmaz, takdirine razı olmak, elbette benim için hayırlıdır , dedi.
- Müsade et de hiç olmazsa arıları senden uzaklaştırayım sana çok ızdırap veriyorlar dedim
- Onlar bana ızdırap verdikçe , benim halim daha hoş oluyor. Ey Havvas ! Sen benim çektiğim sıkıntıları boşver, sen tatlı nar yemek arzusunu kendinden, kalbinden uzaklaştırmaya bak, dedi.
- Bütün bunları nereden biliyorsun, dedim.
- Rabbim bildiriyor, dedi. Sonra izin isteyip yoluma devan ettim.
Netice olarak , nefsin isteklerini yok etmek , ancak İslamiyete uymakla olur. Bir kimse İslamiyete ne kadar çok uyarsa , nefsin arzuları o kadar azalır. Bunun için, nefse en zor , en ağır gelen yük , İslamiyetin emirlerine ve yasaklarına uymaktır. Nefsi ezmek için İslamiyete uymaktan başka yol yoktur. |