Tarih içerikli ilimler
TARİH İÇERİKLİ İLİMLER
Kur’an tarihe ve tarihi olaylara özel bir önem atfetmektedir. Hedefi, olayların arkasında kalan gizli degerleri, önemli mesajları muhataplarına ulaştırmaktır. Kur’an sadece tarihi bilgileri anlatmakla kalmaz, zaman zaman da Yüce Allah’ın yaratıcı kudretini, tarihin akışıyla birlikte hep var olan İlâhi yasaları (Sünnetullah) görme imkanı sağlayan jeolojik ve biyolojik özelliklere de dikkatlerimizi çeker.
A. KISASU’L-KUR’ÂN
Kıssaların amacı, sadece insaların ahlâkî davranışlarıyla ilgili bir takım sebep ve neticeler üzerinde durmak değildir. Kur’an’ın kendi sunu mantığı ve yöntemi içerisinde kıssalar, bir nakil ve aktarımın ötesinde, toplumsal değişmelere paralel olarak ele alınması ve üzerinde derinliğe düşünülerek birtakım yorum ve prensiplere ulaşılması gereken tarihsel veriler konumundadırlar. Bunlar, İlâhi bir tarih yorumunu elde etmemiz için mevcutturlar.
Kıssa Kelimesinin Anlamı
Kıssa, ‘
bir kimsenin izini sürüp adım adım takip etmek’ manasına gelmektedir. İkinci bir anlamı da
birine bir sözü beyan etmektir. Bunların dışında
anlatmak, hikâye etmek manalarına da gelmektedir. Ancak Kur’an kıssaları için bu anlamları kullanmamak gerek. Kur’an’daki kıssalar, geçmiş eserleri, izleri açığa çıkaran, bu suretle unutulmuş veya bilinmeyen olaylar üzerinde dikkatleri yoğunlaştırarak insanı derinden derine tefekküre yönelten bir olgudur.
Kıssaların Gayeleri- Hz. Muhammed’in nübüvvetini ispat etmek: Bilindiği gibi ne Hz. Peygamber ne de kavmi, geçmiş peygamberlerin ve ümmetlerin durumlarına vâkıf değildir. Yusuf 102, Kasas 44-45 gibi âyetlerde bu husus açıkça dile getirilmiştir. İşte Hz. Muhammed’in bu kıssaları bilmediği halde Kur’an vasıtasıyla doğru bir tarzda anlatması onun, Allah’ın vahyine mazhar olduğunun en büyük delilidir.
- Hz. Peygamber’i ve müminleri teselli etmek: Hakka davet meşakkatli bir yoldur. Bütün peygamber bu yolda çeşitli zorluklarla karşılaşmışlardır. İşte bu gibi durumlarda Yüce Allah önceki peygamberlerin kıssalarını inzâl ederek, onların da aynı problemlerle karşılaştıklarını anlatmış, böylece peygamberini teselli edip azmini ve irâdesini güçlendirmiştir.
- Muhatapları düşündürmek ve ibret almalarını sağlamak: Görebildiğimiz kadarıyla Kur’an kıssaları, iyilik ve kötülüğün çatışmasını konu edinmektedirler. Her fert Kur’an kıssalarında kendi konumuna ve karakterine uygun bir önek seçebilme imkânına sahiptir. Dolayısıyla mümin insan bu kıssaları okuduğu zaman oralarda anlatılan iyi kişileri takdir edip onlara benzemek, kötülerden de nefret edip onlar gibi olmaktan sakınmak ister.
- İslâm’in evrenselliğini ortaya koymak: Tarih boyunca bütün ğeygamberler Allah’ın varlığını ve birliğini tebliğ edip insanlığı şirkten uzaklaştırmaya gayret etmişlerdir. Enbiyâ sûresinin 48-92 pasajı bunun en güzel örneğini oluşturmaktadır. Bu pasajlarda hakiki varlıkla O’na ortak olarak ileri sürülen tanrıların, başka bir ifadeyle hak ile bâtılın mücadelesine yer verilmiş, son âyette de bu anlatımların gayetine temas edilmiştir.
- Semâvî dinlerin esasta bir olduğunu beyân etmek: ‘Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i peygamber gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a ibadet edin. O’ndan başka ilâhınız yoktur..’ (A’râf;73) ve ‘Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a ibâdet edin. Sizin ondan başka ilâhınız yoktur...’ gibi âyetler bu hususa açıkca işaret etmektedir.
Kıssaların Özellikleri
Kur’an, ilâhî mesajı muhataplarına ulaştırmak için tarihi olayları araç olarak kullanmıştır. Kur’an bu önemli hedefi gerçekleştirirken, söz konusu olan kıssaları belli bir takım özellilere riâyet ederek sunar:
- Zaman söz konusu değildir. Mekân ve şahıs unsurlarına pek rastlanmaz. Msl. Yâsin 13-27
- Bütün kıssalar (Yusuf kıssası hariç) fragmanlar/parçalar halinde zikredilmiştir.
- Hangi maksat ile kıssa zikrediliyorsa hâdiselerin sadece o miktarı verilmektedir.
- Araplar arasında yaygın olarak bilinen kıssalara yer verilmiştir.
- Tarihi birer belge niteliğinde değil, Araplardaki edebî ve menkıbevî özellikleriyle kullanılmıştır.
- Tarihi öğeler ön planda görülmeyip çoğu zaman ihmal edilmiş, gayeye hizmet etmeyen detaylar hazfedilmiştir.
- Birkaç yerde değişik açılardan ele alınarak tekrar edilmiştir. Ancak her zikredilişin farklı bir münasebeti vardır.
- Temsili bir anlatım tarzı seçilmiştir. İfadeler kuruluktan kurtarılıp canlı ve hareket dolu bir savirle müşahhas hale getirilmiştir.
Kıssaların Vâki Olmadığı İddiası
Kur’an kıssalarının gerçekte vuku bulmadığı iddiasını ilk defa ciddi bir şekilde gündeme getiren, Muhammed Ahmed Halefullah’tır. Halefullah’ın konuyla ilgili iddiası şöyledir: Kur’an’ın birçok âyetinde müşriklerin Kur’an hakkındaki ‘evvelkilerin masalları’ nitelemelerine yer verildiği halde hiç bir ayette bu iddialar reddedilmiş değildir. O halde Kur’anda masal bulunduğunu söylemekte bir sakınca yoktur. Kur’an, naklettiği bu olayların vuku bulup bulmadığına, gerçekle uyuşup uyuşmadığına önem vermemiştir çünkü o kıssaları sadece vermek istediği talimat ve öğütler için vesile kılmıştır. Bize göre bu iki iddia da mesnetsiz ve tutarsızdır. Çünkü Kur’an, Furkân sûresinin 5 ve 6. âyetlerinde ‘evvelkilerin masalları’ iddiasını reddetmektedir. Ayrıca, anlattığı kıssaların gayb haberleri olduğunu da birkaç âyetinde ifade etmiştir (Âl-i İmrân:44; Yûsuf:102). Ayrıca Kur’andaki kıssaların Kitab-ı Mukaddes’de anlatılanlara çok benzemesi de bu iddialar için bir delil teşkil etmez. Kitab-ı Mukkades ile Kur’an-ı Kerîm’in kaynağı birdir ve Kitab-ı Mukaddes’in
tamamen tahrif edildiğine dair bir bilgi yoktur. Öyleyse bu benzerliklerin bulunmasında gayet tabiidir.
özetler muhsin demirci tefsir usulü kitabından alıntıdır