Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Eylül 2008, 12:44   Mesaj No:1

CaferTayar

Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:CaferTayar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 89
Üyelik T.: 21 Ağustos 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 555
Konular: 227
Beğenildi:15
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Hayalin maksuduna ledünce serenaad

Hayalin maksuduna ledünce serenaad







şehri ramazanın rahmetlerinin gönüllerimizde feyizle çoşup
işbu ötelere açık ilhamların daha iyi anlaşılasbileceği umuduyla
siz medine web doslarımıza bir ramazanname olarak sunulmuştur.
rabbbim gönüllerimizi irşada vesile kılsın amiyn.




Yalan olan bu âlemde ne yaptığımızı anlamadan,
Nasıl ve niçinlerin bile cevabını düşünemeden,
Düşler denizinde düşe bata bir yaşamdır, hayatımız.
Hay’dan gelip, Hu’ya gidilen bir seyahattir bu.

Böyle diyenlere gülüpte, abdal denilen âlemdir
Dairenin çemberinde, dolap beygiri gibi dönülen
Dönerken de fark edilmeyen tuuli emeller
Ne yanmayı, biliriz bu âlemde ne de sönmeyi.

Ama bir yangın vardır herkesin gönlünde.
Oysa doğmak ve ölmeklik ne demek?
Buna bile vakıf olamadıktan sonra,
Yaşamak neye yarar hedefi olmayan herkes gibi,

Herlik te feri sönmüş bir gönülle,
Erliğe, soyunmak
Adam olmak, erliğe soyunmak mı acep,
Yoksa er kişi niyetine
Kılınırken duyulan o “er” komutunun, İş işten geçtiğini
Ölene değilde henüz gözü açık olan dirilere
Bir mesaj gibi sunuluşumu gerçek?-
Aslında, açık gözle kapalı göz arasındaki nüans farkı,
O farkı fark edememenin sancısıdır
Gönlümüzdeki, her halde.

Aslında bu sancı gönlümüzü burarken,
Biz hala mali hülya hayalleri kurmakta değilmiyiz?
Şu an bir düşünün nerdesiniz,
Neylesiniz ne yapmaktasınız
Ya ben, Ah nefsim niçin bu kadar asisin,
Asiliğin hükmünü sürdürürken beden siperlerinde,
Sana ram olunan bir ömrün
Heder oluşunu seyretmekten başka ne yapabildim ki?

Özünde ve sözünde dimdik bir irşat edenle
Birlikte olamadın ve bilemedin
levvamenin kirizlerini gönlünde!
Levm, bir isyandı, belki bir baş kaldırmaydı,
Bir itiraftı gerçeğe,
Bir tövbe, bir tezkiye, bir gözyaşıydı zahir.

Ruha pranga vurulmuş esarete müptela
Ve insan bu müptelalığa rağmen zindanda.
Hatta gün ve gecelerini bilmeden yaşayan,
Sonrada bir merhamet elinin sımsıcak güveninde,
Açılan kapılardan gün yüzüne,
Yani hürlüğe azad edilen.

İşte bu karmakarışık fikirlerin fırtınalarının din ipte,
Asude bir latif denizin durgunluğuna yansıyan güneşle
mülhime sahillerinde rıza merhametinde,
Saf ve duru kumlar üzerinde,
Rahman güneşinin şualarında şifa bulmak
Ne kadarda güzel olurdu.

O ıssız, bakir ve temiz sahillerin gönül korsanları,
Denizlerin amazonları mesabesinde bir su perisi
Veya denizkızı gibi masum ilhamları,
Şehvet kanıyla kara kâbuslara dönüştürürken,
Hürlüğe hasret hayatını Hz. İnsan olarak
Bu sahilin ötesine götürüp, Rahmet padişahına
Emanet sunması gerekirken insanın;
Bilemeden ve bulamadan
İlimden yoksun olarak yakalananlar,

O saf gönlerini ve o saf denizin, o saf kumlarında,
O saf demde mülhimenin hilesinde heder eylerler ki;
O zamanda “
ah mürşit, vah mürşit” diye inlerler... İnlerler.

Lakin iş işin içinde hiç olmuştur gayri.
İşi, işin seyrinde ilmedenler,
Sabrın çile tezgâhında tevekkül ipini dokurlarda...
Gönüllerinde “Rabbi zidni ilma” okurlar.
Ve dalarlar hikmet denizinin sularına,
Varırlar sevgilinin diyarına.
Bir rüzgâr eserki, cennet kokularıyla.
Selam sükunetinde sunulur,
Can kâselerle, kâfur şerbetleri.
Göz, görebildiğine mest olur,
Gönül ferahın afi tabında itminana erer.

Bir fitnei ahu gözlerinde ceylan.
Ve o ceylan bakışlarla okunu gönderir ki,
Ne devran kalır, nede seyran.
İtminan, isyan-ı şiddete döner
Emredici nefsin hırsında yücelerin ihtişamından,
Aczi yetin en alt derecelerine, inerek
Bir anda yine bel hum adal olabilir.

İşte o zaman, bütün geçen zaman,
Bütün emanetler, bütün gayretler heba olur.
Ve bir ömrün sağından gelen sadalar sukut eder
Ve başlar şimalin cinnet anarşisinin ceberut cengi.

Ne oldum” demeden, “ne olacam” diyenlerin
Gönül tokluğunu oluşturan tezkiye,
İmdat eylemezse vay ki vay “
Ben neymişim” diyenlere.
Allame ve hazerfen sahibi,
Ve sahib-i zemin, sahib-i zaman
Ve bed-i zamanlıkla ünlenipte,
Hocalıkta koca olamadan,
İlmin hevasından kemal bulamadan,
Rahmet sahilindeki, rıza koyuna
ulaşalabilirmi acep insan?

Bir nida hitabı gelir gönül kavuzlarından
Ve ancak gönül kulaklarından dinleyen algılayabilir.
Nice büyük, büyük âlim, bu haliyle yok oldu.
Onların bu büyüklüğü sorsanıza ne oldu?

Tövbenin tezkiyesi,
Teslimiyetin tebessümünde
Mecal veripte kullara,
Ol raziyenin koynunda
Kucaklarsa kişi, rahmet damlalarını...
O rahmet damlalarının nefs kabuğunda
Ruh istiridyelerinin incilerini
Nasıl büyüttüğünü,
Bir damla rahmetin katresinde
Bir âlem can bulduğunu,

Selamın saf rengini nurun şuasında
Şafak bakireliğinde bilenler,
Şükrün rıza beratında tebrik edilip,
Şefaat-ı Resul adına onanırlar ki,
Artık raziyede rızaya teslim bir bilge olup,
Muhabbet sarayına
Muhammed’i konuk olarak,
Davete hak kazanır.

Ve böylece, marziye sarayına girmenin bedeli,
Mersiye okumaktır.
Muhabbetin “bela” sırrını aşk ederek,
Muhatabı hazzetmek ve hasretmektir aşka.

Âşık gönlün o tertemiz vadilerinden akan,
Hasret sularının şırıltılarında
Coşkulu bir sayha ile davudi bir ritmin eşliğinde
Okurken mersiyesini, ruh,

Rızkın bin bir lezzetini tatmanın saflığında,
Rezzak’a şükrünü hammdin bin bir ismiyle
İfade ederki,
Ol dem
Vuslat ve Vedud tecellisi istila eder varlık âlemini.
Kulluk, amel ve beden,
Aşk, sabır ve vuslat
Birbirine karışıp, mürekkep olurlar.
Ve o mürekkep olur ki, her bir ağza
Bir olur ve dil O’nu söyler,
Kulak O’nu işitir, göz O’nu görür,
Beden O’na gider.

Tasa, tövbenin sabrı ile
Akrabalığını bilip,
Utanır söylemekten, üzüntüsünü,
Zulmün ramında bilip,
Tövbeye sarılır ve susar.

Huzur gözlerinde tatlı bir hazla
Ulu divanın kıyısında
Rahmetlerini görüp,
Razı olarak rıza tespihlerine gark olur.
Ve kul, ezel ve ebedin zahiri ve batınında,
Hayrında, O Hu’da oluşuna ayn-el haz ile
ilm-el haz, hakk-al haz nidasıyla
Bir tadil-i hal eylerki,
Artık makam, mevki, merzuklukta
Saf bir gönül suretinin, siretindeki
Vedud-i şualar nur-u muhabbette sinleşerek,
Saf bir gönül, saf bir beden, saf bir kul eyler insanı,


O zamanda ben, sen yoktur,
Yalnız O vardır.
Yani Huvellahu ehaddır o,
Huvellahu la ilahe illallah,
huuu
Muhammed un Resulullah.
Ezel zaman anı, anla dem bu an.
Özler Onu özler, sözler Onu söyler,
Gözler Onu gözler, sesler Ona sesler,
Onsuz bu âlem sonsuz,
Sonsuz sen olmasan, da,
Senle bu âlem müzeyyen.
Âlem Allah’ın lutfu kullarına,
Kullar ihsanı kollar,
Kollar semaya kalkar, diller Ona yakarır,
Sema ile sena sevgiyle selam olup,
Sunarlar kulluk sevdasını sevgiliye.
Sudan sudur eden varlık,
Mürekkebin karmakarışıklığından
Eğer arıtabilirse kendini,
Suskunluğunu sabahında
Bilir saflığının fendini.
Nazar eyleyen Hak’tır,
Ömür bir ihsandır ki,
Kul olana bilmemek ahlaklaşmamaktır.
Bilmek istersen eğer, bul bilge birini,
Birliğe ermek başlamaktır.
Besmeleyle başla,
Öğrenenle öğreten övülmeye namzettir.
İlim tahsil eylemeyene hayat, hayırsız zahmettir.
Talip ol, talep et ki, matluba eresin!
Bilmek, cahillik ile irad ederse eğer,
Bu sözü sona erdir, sözlerse talibe değer.
Harf ateşi, cümleyi yakıpta kor eyledi,
Söylemeyi O murad eyleyip, lakin yine dil söyledi.
Her kimki bu sözlere gönülden “beli” derse,
Ezelde hal böyleydi, şimdide kal böyleydi.
Ya Rab!
Hamdimizki hamdine tab eyleriz,
Naat-ı şiirler ile yâre selam söyleriz,
Şu yalan dünyamız yazgısı devamına
Dostlara bu geceden bir kez daha
Merhaba der ve emaneti peyleriz.

varıdatı sır yani

Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi CaferTayar 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Hacet kapısın tıklarken Şiirler ve Şairler CaferTayar 0 2018 13 Eylül 2008 11:34
geçmiş zaman aynası Şiirler ve Şairler CaferTayar 0 2133 13 Eylül 2008 11:29
Cuma Günü Selevat Getirmenin Önemi: Dua Bölümü Seyyid 1 2483 12 Eylül 2008 12:39
rahmet katrelerinde bir  cuma  soluğunda dua Dua Bölümü CaferTayar 0 2357 12 Eylül 2008 12:31
Hayat ve kulluğumuz açısından Ramazan Cuma-Bayram-Kandiller CaferTayar 0 2035 06 Eylül 2008 13:07