Konu Başlıkları: Kelam ilmi ve önbilgiler
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Ağustos 2014, 14:36   Mesaj No:1

Medineweb

Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:342
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kelam ilmi ve önbilgiler

Kelam ilmi ve önbilgiler

1. Kelâma, Kelâm Denilmesinin Sebebi



1. Kelâmcılar, itikadî konuları tartışırken söze “el-kelâm fi kezave keza..” (Şu konudaki kelâm şöyledir), şeklindebaşlarlardı (Bundan dolayı en çok kullandıkları bu cümledeki ilk kelime bu il*min özel ismi haline gelmiştir).

2. Kelâm meselesi (ve Allah´ın Kelâm sıfatı) bu ilmin en fazla meşhur olan ve en çok tartışma ve çekişme konusu idi. Hatta mütegallibeden biri, “Kur´an mahlûktur” demedikleri için hak ehli olan*lardan bir çoklarını öldürtmüşdür (Memûn, Mutasım, Vâsık zaman*larında Mutezile kelâmı Abbasî Devleti´nin resmî inancı haline gel*miş ve Hanbeliler şiddetli baskılara maruz kalmışlardı).

3. Şer´î meselelerin hakikatini araştırırken ve hasımları sustu*rurken bu ilim, insana kelâm, yani konuşma gücü verir. Bu bakım*dan kelâm, mantıkin felsefî ilimlerdeki yeri gibi (İslânri ilimler için*de) bir yer tutar.

4. Öğretilmesi ve öğrenilmesi farz olan ilimlerin ilki sadece ke*lâmla, yani sözle öğrenilir. Bunun için bu ilme kelâm ismi verilmiş*tir. Daha sonra özellikle akâid ilmine bu isim verilmiş, aradaki fark görülsün diye" öbür ilimlere bu isim verilmemiştir.

5. Kelâmın mahiyeti ve hakikati, iki tarafın ortaya atacakları sözler ve tartışmalarla anlaşılır. Halbuki öbür ilimlerden bazıları*nın mahiyeti düşünülmek ve kitap okumakla da anlaşılabilir.

6. Kelâm en çok ihtilaf edilen ve çekişme konusu olan bir ilim*dir. Bu sebeple muhaliflerle konuşmaya yani kelâm etmeye ve onları reddetmeye şiddetle ihtiyaç göstermektedir.

7. Kelâmdaki delillerin kuvveti sayesinde sanki, “Söz, bu söz*dür, bilinen diğer sözler değil!” denilmiş olmaktadır. Nitekim iki söz-aen daha kuvvetli olanı için, “îşte kelâm budur!” denir.

8. Kelâm, çoğu sem´î ve nakli deliller tarafından da destekle*nen kesin delillere dayanmaktadır. Onun için kalbte en fazla tesir yapan ve oraya nüfuz eden ilim budur. Bundan dolayı, yaralamak manâsına gelen, “ k e 1 m “ kökünden türetilen “kelâm” sö*zü bu ilme isim olarak verilmiştir (Bu sekiz sebepten biri veya bir*kaçı dolayısıyle bu ilme kelâm adı verilmiştir. Bu hususa bütün kay*naklarda işaret edilmektedir).

Kudemâ, denilen eski kelâmcılann anladığı kelâm budur. Bu kelâmdaki ihtilaflı konuların çoğu İslâm fırka ve mezhepleriyle, özellikle Mutezile ile ilgilidir [6]. Zira sünnetin ve hadislerin zahi*rinden anlaşılan manâ ve sahabe topluluğunun itikad konusunda üzerinde yürüdüğü yol hususunda ihtilafla ilgili kaidelerin esasla*rını kuran Mutezile olmuştur.

Bu hadise şöyle vukua gelmiştir: Mutezilenin reisi Vâsıl b. Ata föl. 131/748) Hasan Basrî (öl. 110/728) nin ders halkasından ayrıl*mış, mürtekib-i kebîre (büyük günah işleyen)nin ne mü´min ne de kâfir olduğunu anlatmaya başlamış, iki menzile (iman -küfür) arasında bir menzilin var olduğunu kabul etmiş, bunun üze*rine Hasan Basrî, “Vasıl bizden ayrıldı” (Kad i´tezele Vâsilün annâ) demiş, bundan dolayı ona ve etrafında toplananlara Mutezile adı ve*rilmişti [7].

Mutezile mensupları kendilerine, “Ehlu´i-adl” ve “Ashabu´t-tevhid” gibi isimler vermişlerdir. Bunun sebebi “itaat edene sevap, isyan edene ceza vermek Allah Taâlâ için zarurîdir” demeleri ve Hakk Taâlâ´dan, kadım ve ezeli sıfatların varlığını red*detmeleridir.[8]

2. “Üç Kardeş” Meselesi Ve Ehl-i Sünnet Kelâmının Doğuşu



Daha sonra Mutezile kelâm ilmine genişlemesine ve derinleme*sine dalmış ve temel konuların bir çoğunda filozofların eteklerine sarılmıştır. Böylece mezheplerinin yayılması Ebu´l-Hasan Eş´arî (r.a.) (öl- 330/941) ile Hocası Ebu Ali Cübbâî Cöl. 303/915) arasında geçen şu hadiseye kadar devanı etmiştir:

Eş´arî: Üç kardeş var. Biri ibadet ve itaat halinde, diğeri isyan ve günah içinde, üçüncüsü de çocuk yaşta iken öldü. Bunlar hakkın*da ne dersiniz

Cübbâî: îlki, mükafat olarak cennette, ikincisi ceza olarak ce*henneme girer, üçüncüsü ne mükafat ne de ceza görür.

Eş´arî: Üçüncüsü, “Ya Rabbi, beni neden çocuk yaşta öldürdün de büyüyene kadar yaşatmadın Büyüseydim sana iman ve itaat eder, böylece ben de cennete giderdim”, derse, ona ne cevap verilir

Cübbâî: Rab ona der ki: “Ben haline bakarak şunu bildim: Bü*yüyene kadar yaşasaydın günah işleyecek ve bu sebeple cehenneme gidecektin. Senin menfaat ve meslahtına en uygun olan ( eslah) küçükken ölmendi”.

Eş´arî: Eğer ikincisi, “Ya Rab neden beni küçükken öldürmedin Öyle yapsaydın sana âsi olmaz ve böylece cehenneme girmezdim”, derse Rab ne cevap verir

Bu soru üzerine Cübbâî şaşırdı ve cevap veremedi. Eş´arî de Mu*tezile mezhebinden ayrıldı. Bundan sonra o ve ona tâbi olanlar, Mu*tezilenin görüşlerinin bâtıl olduğunu gösterme, hadiselerde anlatı*lan hususların ve Ehl-i sünnet ve´1-cemaatın yürüdüğü yolun doğru olduğunu ispat etme işi ile meşgul oldular. Ondan dolayı da “Ehl-i sünnet ve´I-cemaat” adını aldılar.[9]


3. Felsefenin Kelâma Girişi



Felsefe Arapçaya nakledilip Müslümanlar ona dalınca; âlimler, Şeriata muhalif olan konularda filozofları reddetmeye koyuldular. Bunun neticesinde, maksatlarını iyice kavrayıp iptal etmek için bir Çok felsefî meseleleri kelâm´a karıştırdılar. Bu durum onları, felsefeni tabiiyyât ve ilahiyat (fizik ve metafizik) kısımlarınin büyük bir bölümünü kelâm ilmine ithal etmeye sürükledi. Daha sonra riyazi (matematik) ilimlere de daldılar. Öyle ki, kelâm “Sem’-îyyât” bahsini ihtiva etmezse, hemen hemen felsefeden ayırt edilmez ve seçilmez hale geldi. îşte bu da Muteahhirîn (sonrakiler) in kelâ*mıdır.

Kelâm, en şerefli bir ilim (eşrefu´l-ulûm)dur. Zira şer´î hüküm*lerin esası ve dinî ilimlerin başı odur. İslâm´ın akideleri hakkında onda bilgi verilir. Gayesi ise, hem dünya hem de âhiret saadetine nail olmaktır. Bu ilimdeki delillerin çoğu, sem´î ve nakli delillerle de te´yid edilen kat´î (burhan, hüccet) delillerdir.

Kelâmın kötülenmesi ve okunmasından menedilmesi hakkında seleften (ve ilk din âlimlerinden) nakledilen hususlar; sadece dinde taassub gösteren, yakîni (kesin ve sağlam) bilgiler tahsil etme eh*liyetine sahip olmayan, müslümanlarm akidelerini bozma gibi bir maksat peşinde koşan ve aslında ihtiyaç duyulmayan (derin gamız, mu´ğdıl ve) anlaşılması güç felsefi konulara dalan kimseler için söz konusudur. Aksi halde farzların aslı ve teşri kılınan hususların esa*sı olan bir hususun öğrenilmesinden menedilmesi nasıl düşünüle*bilir

Kelâm ilminin temeli, sonradan olan (muhdes, hadis ve mahlûk) şeylerin var oluşu ile sanî´in (ve Allah´ın) varlığına, birliğine, sıfat*larına ve fiillerine istidlal, (eserden sanatkara, neticeden sebebe, malulden illete intikal) etmek ve daha sonra diğer semi (nakli ve dinî) konuların. ispatına geçmek olduğu için, (Ömer Nesefî tarafın*dan bu) kitabın ayn ve araz (madde-cisim, özellik-nitelik) nevinden olmak üzere müşâhade edilen varlığa ve bunlar hakkındaki insan bilgisinin doğru ve gerçek olduğuna işaret edilerek başlatılması münasib düşmüştür. Böylece esas ve en önemli maksadın bilinmesini sağlamak için bu hususlar araç olarak kullanılmak istenmiştir
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 33481 23 Mayıs 2015 21:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 4075 10 Mayıs 2015 16:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2730 10 Mayıs 2015 16:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 8956 30 Nisan 2015 14:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3329 19 Nisan 2015 15:45