Durumu: Medine No : 25542 Üyelik T.:
04 Şubat 2013 Arkadaşları:8 Cinsiyet: Mesaj:
72 Konular:
44 Beğenildi:39 Beğendi:3 Takdirleri:163 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Istanbul trafiği/Bedia Özdemir Tokel Istanbul trafiği/Bedia Özdemir Tokel İSTANBUL TRAFİĞİ/Bedia Özdemir Tokel Bütün metropol şehirlerin ortak sorunudur,trafik yoğunluğu..Ama istanbulun Trafik problemi kendisi gibi bir başka ! Her ne kadar nerdeyse uluslararası bir trafik kuralları olsa da her şehrin kendine ait ,hatta o kültürle yoğrulmuş bir trafik anlayışı var. Yaşadığım ülkeden başlayacak olursak ;Avusturya'nın sert trafik kuralları var. Almanyanın ise Avusturyadan çok daha ilkeli ve öğretici bir trafik ilkeleri ve seyri olduğunu gördüm. Avrupa ülkelerindeki trafikte ; malum öncelik '' İNSAN''dır. Türkiyedeki gibi araç değildir.Yayalara yol verilmeli, çocuklar araba koltuğunda oturtulmalı,mutlaka kemeri olmalı ,2 yaşından küçükse ve ön koltukta oturuyorsa mutlaka cama ters oturtulmalı vs. .Eğer çocuk emniyet kemeri yok ve ayağa kalkıp oturuyorsa az sonra motosikletli bir polis durdurup yüklü bir ceza kesebilir.Çocuklar için oturma koltuğu olmayanları polis arabadan indirip ,metroya ya da otobüse bindirebilir .Telefonla konuşuyor ve araba kullanıyorsanız evinize telefonla konuşurken çekili bir resminizle beraber ceza faturası gelebilir. Kırmızı ışık ihlali,yayaları beklememek,sinyalsiz sollamak,hız limitini aşmak ,şerit ortalamak büyük cezaları göze almak demektir. Bulgaristan Yugoslavya gibi batıda ama fakir ülkelerde ise anlaşılmaz cinliklerle dolu tabela ve kurallara rastlayabilirsiniz.Sürücülerden para kotarmak için anlamsız yerlerde 30 hız limitinin olması gibi,otoban eşkiyalarının resmi görevlilerle işbirliği içinde olmaları gibi... Arabistan gibi kural tanımayan ülkelerin ise kendine has bir trafik anlayışı var,Hac ya da umre vesilesiyle bu ülkede trafikte seyr edenler farketmişlerdir,arabalar en son model ve pahalı arabalar (Eee malum petrol) . Bu arabaların ve eski arabaların neredeyse çarpışan araba gibi kullanılması ,Arapların ''Saldım çayıra Allah kayıra ''gibi bir rahatlık içinde kullanması İstanbul trafiğini görenleri bile hayrete düşürüyor. Gelelim asıl konumuz İstanbul trafiğine ; İstanbulda trafiğe her çıkışımda aynı şeyleri yaşıyorum.Önce bir hayret sonra söylenmeler..Sonra karar verdim ki istanbul trafiğinin Türkiyedeki insanların,gizli bir trafik kuralları ve ,araba kullanma stilleri var.Bu kurallar hiç bir yerde yazmıyor ancak sürücülerin hepsi biliyor. Biz bunlara kızarak eleştirerek seyr edemeyiz ,bu anlayışa uymamız gerekir..Yoksa araba kullanamayız..Bu insiyatifi elde ettikten sonra kızmamaya sabırlı olmaya çalışsak ta ,olanlar bazen sınırlarımızı zorluyor..Bir kaç örnek.. Trafikte beni en çok şaşırtan hareket, seyr halindeyken birdenbire yol verilmediği halde ve tabiki sinyal vermeden direksiyonu araba önüne kırarak burnunu sokması ,şöför bunu yaparken mutlaka başka yere bakıyor...ben bu hareketle her karşılaşmamda hayrete düşüyorum.. Normalde ,sinyali vererek beklemesi ,ben yavaşlarsam ,(yol verirsem)yola girmesi şerit değiştirmesi gerekir. ''Araba sollama'' denilen tabiri değiştirip ''sağlama'' tabirini oluşturan ilk ülke de Türkiye olmalı... Trafik adım adım giderken farları gözüne dayayıp yol isteyenler mi,hiç neden yokken dörtlüleri yakıp seyr edenler mi,Kırmızı ışığı yeşil ışık gibi kullanan minübüsler mi,hız limiti 100 olduğu halde ,160 la gelip hemen arkanda bitip sellektör yakanlar ve ödünü koparanlar mı,yol vermessen sağlayıp önünde adım adım giden psikopatlar mı ,kendilerine yeşil yandığında geçmek için adeta yarış ederek ''Allah Allah'' Nidalarıyla koşan yayaları ''Bunlarda olup olmadık yerde yola atlıyola lan üstüne arabayı sürüp ezcen şunları ''diye düşünenlerin sürekli gaz padallarına hızlı bazmalarıyla korkutmaları mı ,kamyon ve otobüslerin sol şeritten gitmelerini mi,sağ emniyet şeridini babasının çiftliği gibi kullananları mı ,trafik sıkışıklığında ; su ,simit satan seyyar satıcıları ''bak ben iş yerime giderken neler çekiyom ,sen kira mira vermeden para kazanıyon ''diye düşünerekten satıcılara hakaret edenleri mi....Allahım ne ararsan var. Bu hareketlerin bir çoğu diğer ülkelerde ehliyetin alınmasına sebeptir.Aslında Türkiyede de bir çok yeni kurallar getirilmiş,ama denetleme yok ya da az.Zaten ''Yeni Türkiye''nin önemli bir sorunu ;yeni kanun ve kuralları getirmek ama denetleyememek.Denetleyemediği için kanunların işlevi çok az. Önceden İstanbul trafiğinde sabah 8-10,akşam 5-8 saatleri yoğun olurdu ,diğer zamanlar açıktı .Artık İstanbul trafiğinin açık olduğu zamanlar yok gibi bir şey ! Saatlerce yolda kalmadan seyr etmek isterseniz,gece saat 2-6 gibi bir zaman dilimini seçmelisiniz.O da ramazan olmamak şartıyla .Zira Ramazan ayında geceler de adım adım..Özellikle ramazanda ''saat 12 olsun trafik açılır öyle çıkarım'' gibi Tüm İstanbulun düşündüğü gibi düşünmeyin. Eğer İstanbul'da iftara davetliyseniz çay faslını bırakıp iftardan yarım saat sonra yola çıkın. Artık İstanbul Trafiği demek adım adım gitmek demek... Bu trafik sayesinde seyyar satıcı sektörü oluştu,simitçiler,sucular,şarj aleti satanlar,fındık fıstıkçılar...Artık '' büyüyünce ne olacaksın çocuğum?'' sorusunun cevabına ''otoban seyyar satıcısı'' mesleğini ekleyebiliriz. Tamam problemler bunlar ama çözüm ne olmalı diyorsanız bence ister e-5 ister e-6 olsun yol kenarlarına benzinlikler gibi mescidler olmalı,malum trafiğe yakalanırsanız namazınızın geçmesi çok olağan bir şey .Hoş e-6 da benzinlik te yok ,yanlışlıkla benzininiz azken e-6 girdiyseniz ,yolda kalma ihtimaliniz çok yüksek ,çünkü benzinlik yok ...Sonra yol kenarı düzayak lokantalar,tuvaletler olmalı,bebek bakım odaları vs. Ha bir de (Tayyib düşmanlığından ötürü )üçüncü köprü yapılmasına karşı çıkanlara şöyle bir afiş olmalı '''HA ŞİNDİ NE OLDİ !!!!''' İstanbul Trafiği problemine çözümlere devam edelim... Şöforün yanında sağ koltukta oturmayın,oturmanız gerekiyorsa hep iyi ve güzel şeylerden bahsedin. Yanınızda çerez ,kuruyemiş,su gibi şeyler bulundurun.Klimanız bakımdan geçmiş olsun,teybiniz ve hopörleriniz bozuk olmasın. İstanbulda başka şehir plakasıyla seyr etmeyin,hele yabancı ülke plakasıyla sakın ! ,bir de bayansanız,trafiğe çıkmaktan vazgeçin. Cuma günü bir karşıdan diğer yakaya geçme gafletinde bulunmayın. İş yeriniz diğer yakadaysa ,evinizi oraya taşıyın. Uzun saçlı ve motorsikletli iseniz,maceralara yelken açtınız demektir...''ben burda beklerken bu nasıl benden hızlı gidebiliyor'' kıskançlığına maruz kalmanız kaçınılmaz. Eminönü,Aksaray,Sirkeci ,Nişantaşı ,Taksim gibi yerlere aracınızla gitmeye kalkışmayın,gemi ve halk ulaşım araçlarını tercih edin. Eğer yolu bilmiyorsanız sakın yoldan geçen herhangi birine sormayın,Türk halkının bilmiyorum diyememe özürü var,kendinizi başka yerlerde bulabilirsiniz,en iyisi nevigasyon kullanın,ya da internetten yol haritasına bakarak çıktısını elinize alın...ille de soracaksanız,en az üç kişiye sorun. Başka araçlarla sakın dalaşmayın,sinirlenmeyin.Kaç kişinin sadece yol verme yüzünden öldürüldüğünü unutmayın. Eğer bebek ,çocuk varsa extra bez,mama,oyuncak,kitap bulundurun,ya da en iyisi çocuklara yastık alın uyutun. Yaşlı varsa eskilerden konu açın ,mutlaka anlatacak şeyi çoktur.Yolun nasıl geçtiğini muhtemelen anlamayacaktır. Hergün işleri sebebiyle köprü trafiğini kullanan kişiler biliyorum .Bu tek seferde takriben 1,buçuk ,günde 3 saat demektir.beş günde 15,ayda 60 ,70 saat eder,Yılda nerden baksan 800 saat ...Yani yolda geçen 800 saat ..Bu vakitlerde hangi konuya ilginiz olursa olsun,o konuyla ilgilenmeniz halinde uzman olacaksınız demektir.Hatta teybten Kuran dinleyerek hafız bile olabilirsiniz.O halde otoban radyolarının -böyle bir tabir var mı bilmiyorum-işi ciddiye alarak çok daha iyi ,eğitici ,kaliteli programlar yapmaları da İstanbul trafiği halkının faydasına olacaktır. Sevgili anneler bu sözüm de size ;eşlerinize veya erkek kardeşlerinize küçük çocuklarınızı 'biraz rahat nefes alayım'' diye emanet ederken iki kere düşünün ..Otoban da değil ama şehir içi kalabalık yollarda ; eli kolu dışarda 4-5 yaşlarında çocuklar görüyorum .Şoför ,çocuklara emniyet kemeri bağlayıp oturtmadığı gibi,arkada ne olup ne bitiyor ya görmüyor ya umurunda değil.Babaların dayıların abilerin küçük çocuklara anneleri gibi mukayyet olamadıklarını unutmayın. Şehir içi yolda takriben 4 -5 yaşlarında çocuğun tek başına seyr eden bir trafikte karşıya geçmeye çalışmasını ise hangi kategoriye koyalım bilemiyorum.Bu sorumsuzluk ta çocuğun aileden alınma sebebidir. Sonuç olarak Türkiye'nin kural tanımaz trafiğine rağmen can kaybının az olduğuna şükrediyor,herşeye rağmen iyi seyirler diliyorum..... (Tam da bu konuyla irtibatlı aşağıdaki animasyonu izleyiniz.Eğer bu videoyu Türkiye de yaşıyan biri olarak izleseydim muhtemelen bu videoyu kasıtlı bulacak ve Avrupalılar bizi kötülüyorlar diyecektim...Lakin ayniyle vaki..) [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |