Ahtapot Yahudiliği
Ahtapot Yahudiliği Hiç kuşku yok ki, insanlığın en çok tartışılan ve hakkında en çok eser kaleme alınan kavmi, Yahudilik… Şahsi kütüphanemde de onlar hakkında kaleme alınmış yüzlerce eser var.
Bir kavmin bu denli ilgiye mazhar olması, ya iyiliklerinin çokluğu, ya da zulmünün fazlalığındandır.
Sadece insanlar değil, Allah (c.c.) da bu kavimle ilgili çok şey söylüyor. Kur’an-ı Kerim’de en çok bu kültürden söz ediyor. Üstelik onlar hakkında methüsenada da bulunmaz. Aksine ağır eleştiriler yöneltir ve onlara benzememeyi öğütler.
Yahudi tarihini, kültür ve öğretisini bilmeyen kimseler, onlara haksızlık edildiğini düşünebilir. Elbette hiç kimse Hıristiyanların ‘
günahkâr olarak doğma’ palavrası gibi, doğuştan
“kötü” değil... Fakat atalarının tahrif edilmiş, yalanlarla bezenmiş din ve kültürüne körü körüne bağlı kalırsa, kötüleşmek kaçınılmazlaşır.
Ahtapotu bilirsiniz. O hem korkak, hem de omurgasız. Omurgasızlığı yüzünden her deliğe girebilir, kolayca gizlenebilme yeteneği sayesinde avını çok kolay yakalar. Ortama çok iyi adapte olur. Ağzı son derece keskin olup, vantuz özellikli güçlü kol ve bacakları bulunur. Acayip meraklıdır ve olay yerinde çaktırmadan sıvışır. Yahudi kültürü de tıpkı böyle…
Kur’an-ı Kerim’de, biyolojik Yahudilik değil, aksine kültürel Yahudiliği eleştirir. Yani eleştirilen Yahudi olmak değil, Yahudileşmek…
Filhakika Yahudi doğmakla, “
Yahudileşmek” birbirinden çok farklı iki kavram…
“
Beni İsrail” soyundan olmak yani Yahudi nesebinden doğmakla, başka bir kavimden doğmak arasında, İslam inancı/hukuku açısından zerre miktar bir fark ol(a)maz.
Burada eleştirilen mevzu, birkaç bin asırdır süre gelen ve insanları “
Yahudiler” ve “
Goyimler” yani Yahudi doğanlar ve diğerleri şeklinde tasnif eden, aşağılayan inanç, düşünce, gelenek ve kültürdür.
Zira Yahudi kültür ve geleneğine göre, diğer insanlar, Yahudilere hizmet etmek için yaratılmış, Yahudilerden aşağı mertebe varlıklar...
Bir Yahudi’nin, diğer bir Yahudi’ye canı, malı, ırzı haram iken, diğer bütün insanlığın ki helâl…
Bir Yahudi, diğer insanlara faizle para verebilir. Diğer insanların Yahudilere muhtaç ve bağımlı kalmalarını sağlayıcı yüksek faiz uygulamak, bu inancın bir vecibesi…
Bir Yahudi’yi öldürmek asla kabul edilemez, ancak bir Yahudi, Yahudi olmayan Goyimleri öldürebilir. Üstelik bu kendi uydurdukları ‘
muharref Tevrat’a göre ise faziletli bir davranış...
Bir Yahudi dilediği Filistinliyi yahut başka birini öldürürken hiç kimse kınamaz ama bir Filistinli üstelik kendine zulmeden bir Yahudi’yi hasbelkader kendini savunurken dahi öldürse “
terörist” olarak nitelenir, en ağır müeyyideye maruz kalır.
Yahudi kültür hegemonyasına girmiş olan günümüz dünyasında, bunların insanları “
Yahudiler ve Goyimler” diye tasnif etmesi suç sayılmazken, aksi
“Yahudi düşmanlığı” sayılır ve
“suç” sayılır...
Aslında meselemiz Yahudiler değil. Gilad Atzmon gibi Yahudi anne-babadan doğduğu halde, Yahudi kültürünü reddeden, en ağır eleştiriler yönelten Beni İsrail kavmi mensupları da var...
İslam, bir Yahudi’nin İslam’a girmesini reddetmez. Bu halden tüm Müslümanlar da memnun olurlar. Oysa Yahudi sulbünden doğmayan, özellikle de annesi Yahudi olmayan hiç kimse “
Musevi” olarak dahi kabul edilmez.
Hazar Türklerinin yöneticileri ve halkının bir bölümü Musevileşmişlerdi. Ama Yahudiler onları hâlâ Musevi olarak bile görmezler.
“13’üncü Kabile” olarak tasniflendikleri için, 13 rakamı
“uğursuz” sayılır. Bizim uçaklarda bile 13’üncü koltuk yoktur.
İslam, kişinin Müslüman olduğu halde kimliğini gizleyip, gayri Müslim gibi davranmasını yani münafıklık yapmasını asla kabul etmez. Oysa biliriz ki Ermeni gibi, Kürt gibi, Türk gibi, Arap gibi, İspanyol gibi davranan ve bu yüzden Sebatayist, Parkadöni, Marranolar gibi adlarla anılan pek çok Yahudi mevcut.
Geçenlerde önemli bir zat, Türkiye’nin önemli zenginlerinden ve hayli
“dindar” olarak bilinen bir grubun patronu ile ilgili şunları aktardı:
“
Henüz 12 Eylül olmamıştı. Kâğıda büyük bir zam geldiği için çıkarmakta olduğumuz derginin zamlanmaması için kendilerinden reklam vermelerini rica ettim. ‘Matbuata reklam vermiyoruz, sadece televizyonlara veriyoruz’ dediler. Nedenini öğrenmeye çalıştı isem de, ikna edici bir cevap alamadım. En son içlerinden biri ‘size reklam verirsek zarar görürüz. Biz sizin yanınızda Müslüman, piyasada ise Yahudi gibiyiz. Aksi halde ayakta kalamayız’ dedi.”
Bu hadisenin tarafları halen sağ. O günden bu yana çok yol kat ettiler ve etmeye de devam ediyorlar.
Keşke bu sadece onlarla sınırlı kalabilseydi. Fakat bu markayı ve sahiplerini merak edenlerin pek çoğu da, bilinçsel olarak Yahudileşti.
Kimseyi suçluyor değilim, sadece Müslümanların pek çoğunu değil, insanlığın kahir ekseriyetini de Yahudileştirdiler. Üstelik Yahudiliğin lanetlenen boyutuyla…
Artık biriktirme, faiz/tefecilik, ifsad/tahrif, öldürme, gizlenmiş ikincil kimlikler, fuhşiyyat, aldatma gibi Yahudi kültürünün ne kadar kötü hasleti varsa, her yeri kaplamış durumda.
Teoman Duralı hocanın ifade ettiği gibi, bu kötülük sadece İngilizleri değil, hepimizi kuşattı. Belli ki, insanlığı içten fethetmişler. Çoğumuzu zihinsel olarak Yahudileştirmişler. Galiba Yahudilerin nüfusu 20 milyon değil, neredeyse 5-6 milyar…
Artık bir Yahudi’den emin olamadığımız gibi, bir Hıristiyan’dan da emin değiliz.
Bir İngiliz’den emin olamadığımız gibi, pek çok Müslüman’dan da emin değiliz.
Önce, 1800’lü yıllarda aramızdan seçtikleri zekileri devşirip içimize saldılar. Onlar sadece devletimize değil, zamanla ruhumuza ve bilincimize de çöreklendiler. Sonrası pek zor olmadı. Artık bu lanetlik kültürün esiriyiz.
Pek çoğumuz bir Yahudi’den farklı düşünmüyor, farklı yaşamıyor, farklı davranmıyor. Pek çoğumuzu omurgasızlaştırıp, dünyevileştirdiler.
Aradaki fark öylesine kapandı ki, -onların profesyonelliği bu tarafın amatörlüğü olmasa- muhataplarımızın hangisi Yahudi, hangisi değil ayırt etmek neredeyse imkânsızlaşacak.
Kültürel ahtapot sadece Kudüs’ümüzü değil; bilincimizi, ruhumuzu, bedenimizi, ekmeğimizi işgal etti. Tabiatı kapladı, kanımızda dolaşıyor. Hatta bazı hallerde inancımızı bile.
İşte bu yüzden, İslam’a sokulan hurafelere, -ister onlar yapsın, isterse de aramızdaki beyinsizlerden kaynaklansın-
“İsrailiyat” diyoruz.
Bu tiksindirici kültürün şeytanî işgali öylesine derinimize sindi ki, silkinip vahye dönmedikçe, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’yi mihenk taşı yapmadıkça, ahtapotun kollarından kendimizi kurtaramayız.
Kurtaramazsak hem şu anda olduğu gibi dünyamız, hem de maazallah ahretimiz berbat olur.
KEMAL ÖZER
Kemalözer.com