Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 Arkadaşları:60 Cinsiyet:Bayan Mesaj:
9.475 Konular:
1144 Beğenildi:4423 Beğendi:3685 Takdirleri:11319 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Medineweb 2.sınıf HADİS dersi 4. Ünite Özeti soru cevap Medineweb Medineweb 2.sınıf HADİS dersi 4. Ünite Özeti soru cevap Medineweb 4. Ünite HADİSLERİN ANLAŞILMASI ve YORUMLANMASI
Hadis ilminin iki temel unsuru vardır. Birincisi, rivayetü'l - hadis , ikincisi de dirayetü'l - hadis'dir.
Rivayetü'l - hadis ilminde , isnad zincirleri tetkik edilerek hadislerin Hz. Peygamber'e (sav) ulaşması ele alınır. Dirayetü'l - hadis ilminde ise hadis metinlerinin mana ve maksatlarının anlaşılması (fehm) hüküm ve hikmetlerinin çıkarılması (istinbat) söz konusu edilir. Ali İbnü'l- Medini'nin ifadesiyle '' Hadislerin mana ve maksatlarını gereği gibi anlamak (tefakkuh) ilmin yarısıdır. Rical bilgisi ve hadislerin ravilerini tanımak ise ilmin diğer yarısıdır. Tefakkuh kelimesi dirayetü'l - hadis ilmi ise Arap dili kuralları ve İslam dinin genel prensipleri doğrultusunda , Hz. Peygamber'in (sav) hallerine uygun olarak , hadis metinlerinden anlaşılan mana , murad ve maksattan bahseden ilimdir ''
Rivayetü'l - hadis ilminin konusu kabul ve red yönünden ravi ve mervi iken, dirayetü'l - hadis ilminin konusu, anlaşılması ve kendisinden hüküm çıkarılması yönünden hadis metinleridir.
Dirayetü'l - hadis '' fıkhul - hadis '' demektir. İlmü tevili akvali'n - nebi veya ilmü esrar'il - hadis gibi terimlerde aynı anlamı çağrıştırır. Fıkhul - hadis '' hadislerin mana ve maksadını anlamak ve hadislerden hareketle Hz. Peygamber'in (sav) gayesini kavramak '' anlamak gelir.
Hakim Nisaburi , fıkhül -hadis bu ilimlerin semeresidir. Dinin varlığını devam ettirebilmesi fıkhül - hadise bağlıdır, diye nitelendirilir.
Fıkhül - hadis , sosyal - pratik bir hayat tarzı ve evrensel değerler taşıyan bir kaynaktır. Çağımızda farklı algılamanın ve anlama probleminin temelinde hadis , fıkıh ve tefsir usulü konularında bilgi eksikliği alt yapı ve tecrübe yetersizliği yatmaktadır.
Fıkıh usulü , bir teşri kaynağı olarak hadisleri (ahkam) anlama konusunda yeterli olmakla beraber problemlerin çözümünde sadece fıkıh ve fetva kitaplarıyla yetinmeyip kuşatıcı yaklaşımla hadis ve sünnet kaynaklarından istifade etmek gerekir.
Hanefi hadis alimi el- Keşmiri '' Bir çok mesele fıkıh kitaplarında mevcut değildir. Kim dinin tamamının fıkıh kitaplarında bulunduğu ve fıkhın dışında hiç bir şeyin kalmadığını iddia ederse, o doğrudan sapmıştır'' diyerek hadislere temas etmiştir. Şafii fıkıh ve tasavvuf alimi Abdülvahhab eş- Şa'rani '' O halde dini muhafaza hususunda çok çalış ve sakın gaflet gösterme! sana hadis kitaplarını tavsiye ederim. Müctehid imamların ihtilaf noktalarını istinad ettikleri ayet , hadis ve haberleri tanıyabilmen için onları mütalaa et. Delillerini bilmeden fıkıh kitapların ile yetinme '' diyerek fıkhül- hadis disiplinine uyarıda bulunmuştur.
Fıkhül - hadis ilmine yönelik çalışmalar şunlardır ;
Ebu Cafer Tahavi - Şerhuma'anil - asar
İbn Hazm - el- Muhalla
İbn Abdilberr - et - Temhid
Şah Veliyyullah ed Dihlevi - Huccetullahi'l - baliğa
Hadis metinlerinin doğru anlaşılmasında ve yorumlanmasında rivayet - dirayet bütünlüğü , nakil - akıl veya hafıza - muhakeme işbirliği , hadisle birlikte fıkıh, mana ve maksadı kavrama melekesi ve hüküm çıkarma yeteneği gereklidir.
Zehebi '' Henüz tüyleri çıkmadığı gelişimini tamamlamadığı halde uçma teşebbüsünde bulunan bir kuş yavrusu mesabesindedir'' yorumu dirayetten kopuk rivayet anlayışı eksik bir yöntem olduğunu vurgulamaktadır.
Hadis ile fıkıh (anlamak , iyice kavramak ) birlikte oldukları zaman kemal bulur, birbirinden ayrıldıkları zaman ise noksan kalırlar, tespitinden rivayet - dirayet bütünlüğünün kaçınılmaz bir ilke olduğunu anlamaktayız.
Ramhürmüzi '' el- Muhaddisü'l - fasıl '' adlı eserinde bazı ravilerin dirayetten kopuk salt bir rivayet bazı fakihlerinde rivayetten uzak salt bir dirayet anlayışını eleştirerek çözüm yolunu önerir.
Hadis ve fıkıh alimi Hattabi'de aynı görüşleri paylaşmıştır.
Hattabi '' İslami ilimleri görkemli bir binaya benzetir, hadis ve sünneti binanın temeli, fıkıh ise temel üstünde yükselen gövde olarak niteler.
Bedreddin Zerkeşi 'nin '' el- İcabe li iradi mestedrakethu Aişe ales - sahabe'' adlı eserinde bazı sahabiler tarafından rivayet edilen hadislerin yanlış veya eksik anlaşılması ve yorumlanması üzerine Hz. Aişe'nin müdahale ederek onları düzelttiğini bildiren kısa ve özlü derlemeden ibarettir.
Hadis alimi el- A'meş , İmam Ebu Hanife'ye ( veya Ebu Yusuf'a ) şöyle hitap eder. '' Sizler doktorsunuz , bizler ise eczacıyız '' rivayet - dirayet bütünlüğü kendinde taşıyan birer müctehiddir. Bir hadisin farklı tariklerini tesbit işinin önemini gösteren örnekte Peygamber Efendimiz'in (sav) buyuruyor ki '' İslam garip olarak başladı. Başladığı gibi yine garip olarak dönecektir. Öyle ise ne mutlu o gariplere '' Bu hadiste '' garipler '' hakkında bilgi geçmez. Sahabiler '' Ya Resulallah garipler kimlerdir '' diye sorduğunda ;
* İnsanlar bozulduklarında onları düzelten kimselerdir.
* Onlar sünnetimi ihya edenler ve Allah'ın kullarına öğretenlerdir.
Peygamber Efendimiz'in (sav) diğer bir hadisinde garipler için '' kabilelerinden uzak yaşayanlar '' cümlesini kullandığı bunun yorumu da '' ilk hadis ashabı ya da vatanlarını terk eden muhacirler , aile fertlerinden ve yakınlarından uzak olanlar '' anlamındadır.
Hadislerin farklı tariklerinin toplanması , ihtilafül - hadis sebebiyle ortaya çıkan problemlerin giderilmesini sağlar
İhtilafü'l - hadis = Bu ilim, araları uzlaştıran ve zıtlık problemin çözüm yolları gösterilen hadisleri konu alır.
'' Muhtelifü'l - hadis ve Müşkilü'l - hadis '' adıyla da anılır.
Hadisteki ihtilafların giderilmesi yöntemi sırayla şöyledir ;
Cem ve telif
Nesh
Tercih
Tevakkuf
Esbabü Vürudi'l - Hadis = Hadisin vüruduna sebeb olan halim, ortam ve şartların bilinmesi mana ve maksadın anlaşılmasına yardımcı olur. Vürud sebebi hadisin söylenmesine sebep olan olay , onun doğru anlaşılmasına vesile olan durum / bağlam söylendiği zaman ve mekana dair bilgi demektir.
Peygamber Efendimiz (sav) buyurdu ki '' Bu gecenizi görüyorsunuz ya ! İşte bu geceden itibaren yüzyıl başında yeryüzünde olanlardan hiç kimse kalmayacaktır'' Bunun üzerine insanlar '' yüzyıl '' tabiri hakkında yanlış yorum yaparak bir kısmı yüzyıl sonra kıyametin kopacağını sandılar. Oysa ki, Peygamber Efendimiz (sav) bu hadisin yüzyıl sonra sahabe kuşağının son bulmasını kastetmektedir.
Hicri 110 tarihinde en son vefat eden sahabi Ebüt Tufeyl Amir b. Vasile'dir.
Ayetlerin nuzülüne ve hadislerin vüruduna şahit olan sahabe kuşağı , dini metinleri anlama ve yorumlama konusunda daha sonraki kuşaklara nazaran avantajlı konumdadır.
Kur'anı Kerim için nuzül sebebi, ayetlerin anlaşılmasında yardımcı bir unsur ise , vürud sebebi de hadis metninin anlaşılmasında aynı role sahiptir.
Garibü'l - Hadis = Hadis metninde geçen ve az kullanıldığında anlaşılması güç olan lafızları konu edinen garip kelimeler bilgisidir. Hadislerin mana ve maksadının farklı anlaşılmasında ve yorumlanmasında kelime ve kavrama farklı manaların yüklenmesinin rolü vardır.
Hadislerin orijinal metinleri Arapça'dır. Hadis ve dini metinlerin doğru anlaşılması, Arap dili ve edebiyatının inceliklerinin iyi bilinmesine ve dikkatle tercüme edilmesine bağlıdır. Arap dilini bilmek farzdır, vaciptir.
Vicade = Hadis öğrenme ( tahammül ) yollarından birisidir ve bir ravinin herhangi bir musannif veya hocanın kendi el yazısıyla yazılmış kitabını veya bazı hadislerini ihtiva eden mecmuasını bulup ele geçirmesi anlamına gelir.
Üslup = Sözün söyleniş tarzı, düşüncenin ifade ediliş ve konunun ele alınışı şeklidir. Fıtratla doğrudan ilişkisi bulunan üslup, insanın ilmi ve ahlaki şahsiyetini, karakterini , hayat felsefesini ve dünya görüşünü aksettirir.
Üslub-i hakim = Peygamber Efendimiz'in (sav) söz , hareket ve davranışlarında görülür. Muhatabın sözünü , maksadının hilafı olmak üzere bi't - telakki beklemediği tarzda cevap vermektir.
Buhari'nin el- Camius - sahih'ine Hattabi '' A'lamul - hadis '' adlı bir şerh yazmıştır. Bu şerh toplumun her kesiminden gelen talep ve duyulan ihtiyaç üzerine yazılmıştır.
Sahih Buhari şerhinin telif sebebi şunlardır;
a) İlmin kayboluşu , cehaletin ortaya çıkışı , bi'datlerin çoğalıp sünnette uzaklaşmaları
b) Hadislerin mana ve maksatlarını araştırmayı ihmal edip, hadis haksız tenkit etmeleri
Klasik kaynaklar yanında yapılan şerhlere başvurmak hadislerin doğru anlaşılmasında ihmal edilmemesi gereken bir yöntemdir.
Hadis tarihi başvuru kaynakları şunlardır ;
Hattabi - Alamul - hadis fi şerhi Sahihı'l Buhari ve Maalimu's - sünen şerhi süneni Ebu Davud
İbn Hacer - Fethu'l - bari
Ayni - Umdetü'l - kari
Ali el Kari - Mirkatü'l mefatih ilk akla gelen kaynaklar
Türkçe kaynak ise Ahmed Naim ile Kamil Miras tarafından hazırlanan '' Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi'dir ''.
Hadislerin anlaşılması ve yorumlanmasına olan öneriler şunlardır ;
1. Hadis ya Allah'dan gelen bir vahiydir, ya da kitap veya sünnetten sahih bir vahye dayanan Resulullah'a (sav) olan bir ictihaddır (Şatibi )
2. Hadislerin anlaşılmasında muhatabın idrak seviyesinin gözönünde bulundurulması önemli bir ilkedir.
3. Münazara , hakikatin ortaya çıkması için yapılan tartışmaların esaslarını inceler. Münazara ile cedel eş anlamlı görülmemelidir. Allah (cc) bir kuluna hayır dilediğinde ona amel kapısını açar ve cedel kapısını kapatır. Allah (cc) bir kuluna şer dilediğinde de ona amel kapısını kapatır ve cedel kapısını açar.
4. Abdullah b. Mesud '' Kendisine sordukları her konuda insanlara fetva veren kimsenin akli dengesi bozuktur. Siz alimleri çok , hatipleri az olan bir devirde yaşıyorsunuz. Sizden sonra alimleri az, hatipleri çok olan bir zaman gelecektir'' diyerek uyarıda bulunmuştur. ( Bi'datlerin bulunduğu dönem )
5. Bazı hadis metinlerinde anlama zorluğunun ve probleminin aşılmasında acele davranarak redetmek yerine sukutü tercih etmek, çözüm yolu için imkan kollamak gereken bir araştırma yöntemidir. Tevakkuf adı verilen bu yöntem , müşkil bir meselede tercihi zorunlu kılan sebepler , nakli ve akli deliller olmadıkça hemen sonuca ulaşma yerine başka delil ve karine aramak, bulunması halinde de durmak, çekimser kalmak, beklemek , görüş beyan etmemek ve kesin hükme varmamak, onun anlaşılmasını ve yorumlanmasını erteleyip zamana bırakmak demektir.
İbn Mace kaynaklı '' İlim talep etmek her Müslümana farzdır'' hadisinin devamı şöyledir; '' Ehil olmayanlara ilim veren kimse domuzların boynuna cevher , inci ve altın gerdanlık takan kimseye benzer''
Bu hadise göre kadın - erkek her Müslümanın iman, amel ve ahlaka dair konuları öğrenmesi dini bir tarih, tıp , iletişim , matematik , askerlik , mühendislik gibi ilim sanat ve meslek dalları ise farz-ı kifayedir. İlmin yaş sınırı yoktur. Bir ömür boyu ilim yolculuğu sürdürmelidir. '' Kişi nezamana kadar hadis yazıp ilim tahsil eder'' sorusuna Ahmed b. Hanbel '' Ölünceye kadar veya ben kabre girinceye kadar ilim talep ederim'' diye cevap verir.
Ebu Hüreyre , Efendimiz'e (sav) '' Senin şefaatine nail olan insanların en bahtiyarı içten bir yöneliş kulluğu Allah'a has kılarak LA İLAHE İLLALLAH diyen kimsedir, buyurdu. İmam Gazali, kelime-i tevhidin mutlak varid olduğu hadisin , ihlas ve sıdk / sadakat lafzının geçtiği mukayyed hadis gibi anlaşılması gerektiğine işaret ederek salih amelin gerekliliğine temas eder. Dini Allah'a özgü kılma düşüncesi ve hayata geçirme endişesi (ihlas) olmayan bir iman anlayışı Cennete giden yolda bir engeldir. İhlasın, tevhid, salih amel , ahlak-ı hamide , samimiyet , sadakat ve istikamet ile doldurulması gerekir.
Yüce Allah Kur'anı Kerim'de insanın varoluş sebebinin ve yaratılış hikmetinin denemek ( sınamak, imtihan etmek ) olduğunu açıklar. '' Denemek '' fiilinin fert ve toplum hayatındaki tezahürünün ibadet titizliği yeryüzünün yaşanabilir bir medeniyete dönüştürülmesi ve insan hak- özgürlüklerine saygı duyan adil bir yöntem anlayışı olduğunu da açıklar. Hadis kader ve alın yazısı adı verilen gerçeklik bir kaynak teşkil eder. Ebedi ezeli ilmine bağlı olarak Allah'ın takdiri, insanın özgür iradesini mahkum eden ve onun akıbetini şekillendiren bir program değildir. Ay ve güneş tutulması onların gibi olayların vuku bulacakları tarihleri belli olması, onların ilahi kanuna bağlı olarak bilim ve tecrübe ile keşfedilmesindendir, yoksa takvim yaprağına kaydedilen bilgi yüzünden değildir. Terazinin bir kefesinin insan , öbür kefesinin toplum olduğu düşünülürse, insanın cüz'i iradeye toplumun ise mutlak iradeye yani, Sünnetullah'a / tabii- ilahi kanuna tekabül ettiği görülür.........
Bu hizmet medineweb. net ailesine mahsustur. Alıntı yapılması durumunda kaynak verilmesi zorunludur..
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |