Peygamber Bahçesinin Gülü/Ayşenur Yıldız
PEYGAMBER BAHÇESİNİN GÜLÜ
HZ. ÜMÂME BİNTİ EBİ’L-ÂS (R.A)
Şefkat Peygamberi Efendimiz, çocuklara göstermiş olduğu merhamet ile bizler için eşsiz bir örnektir. O, bütün çocukları çok sever, onlarla şakalaşır, oyunlar oynardı. Torunlarıyla yakından ilgilenen Efendimiz, onların ağlamalarına veya üzülmelerine dayanamazdı. Resûlullah’ın en sevdiği torunlarından bir tanesi de Ümâme’dir. Annesi Peygamberimizin mübarek kızı Hz. Zeynep’dir. Babası Ebu’l-Âs b.Rebi’dir. Ümâme dedesinin yanından hiç ayrılmazdı. Onunla vakit geçirmekten çok mutlu olurdu. Peygamber Efendimizin de Ümâme’ye o kadar çoktu ki namaz kılarken bile yanından ayırmazdı. Bununla ilgili Ebu Katâde anlatıyor: “ Resûlullah, kızı Zeyneb’in kerimesi olan torunu Ümâme’yi omuzunda taşıdığı halde halka namaz kıldırırdı. Secdeye varınca çocuğu (yana) bırakır, kıyam için doğrulunca tekrar omuzuna alırdı.” ( Buhari, Salât 106, Edeb 18 )
Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemde, Ümâme’yi Resûlullah’ın sırtında taşıması, namazda dahi sırtına alması büyük önem taşımaktadır. Fakihâni yukarıdaki hadisi şöyle açıklamaktadır: “ Peygamberimizin Ümâme’yi namazda taşımasının hikmeti odur ki, sanki Arapların kızlarla ülfet etmekten hoşlanmama adetlerini reddetmektedir. Onlara muhalefet olması için kız torununu sırtında taşırdı. Hatta onların çirkin, insanlık dışı hareketlerini reddetmekte mübalağa için namazda dahi omuzlarına alırdı. Fiille davranış sözden daha kavidir” der. Cahiliye döneminde babaları tarafından “ Gezmeye gidiyoruz” sözleri ile kandırılıp günahsız kız çocuklarının canlı bedenleri toprağa konulduğunda “ Ne olur babacığım, beni bırakma” feryatları gökteki melekleri dahi ağlatmakta idi. Efendimiz, müşriklerin zulmüne muhalefet olsun diye toprağa layık görülen o küçük bedenleri omuzlarına alarak hem gökteki meleklerin hem de insanlığın hayat güneşi olmuştur.
Ehl-i beyt olmak, dünyada ve ukbada en büyük bahtiyarlıktır. Resûlullah’a torun olmak da bu ayrıcalığın içindedir. Ümâme’yi çok seven dedesi onu sık sık hediyelerle sevindiriyordu. Bir gün Allah Resulü ailesi ile oturmuş sohbet ediyordu. Kendisine hediye gelen altın bir kolyeyi elinde tutarak, “ Bunu çok sevdiğim bir yakınıma vereceğim” buyurdu. Mübarek eşleri kendi aralarında Hz. Aişe annemize vereceğini düşündüler. Ancak Efendimiz Ümâme’yi çağırtarak kolyeyi boynuna taktı. Yine başka bir gün Habeş kralından gelen bir yüzüğü Peygamberimiz kıymetli torunu Ümâme’yi çağırıp: “ Yavrucuğum al şunu, tak!” diyerek vermiştir.
Hz. Ümâme ilk evliliğini Hz. Ali ile yapmıştır. Hz. Fatma annemiz vefat etmeden önce Hz. Ali efendimize yaptığı vasiyette, “ Ben vefat ettikten sonra evlenmelisin. Aksi takdirde gerek sen ve gerekse benim ciğerimin köşesi yavrularım perişan olursunuz. Lâkin yabancı bir üvey annenin elinde çocuklarımın sıkıntıya düşmelerine razı olmam. Ablam Zeyneb’in kızı Ümâme’yi almanız uygun olur” demiştir. Hz. Ali bu vasiyeti yerine getirmiş Hz. Ümâme ile evlenmiştir. Hz. Ümâme, teyzesinin çocuklarına samimi ve içten bir yakınlıkla annelik yapmaya çalışmıştır. Onlara annelerinin yokluğunu aratmamak için büyük fedakârlıklar yapmıştır. Hz. Ali ve Hz. Ümâme annemizin huzurlu geçen bu evliliklerinden rivayetlere göre bir erkek çocuğu dünyaya gelmiştir. Hz. Ali Efendimiz, vefat etmeden önce Muğire bin Nevfel’e: “ Benden sonra Ümâme ile evlen” diye vasiyet etmiştir. Ancak Hz. Ali Efendimiz şehit edildikten sonra Medine valisi Mervan haber gönderip Ümâme annemizle evlenmek istediğini bildirmiştir. Hz. Ümâme ve aile yakınları bu teklife şiddetle karşı çıkmışlardır. İddet süresi dolduktan hemen sonra Hz. Muğire, Hz. Hasan Efendimizden izin isteyerek Ümâme annemizle evlenmiştir. Böylelikle Hz. Ali Efendimizin vasiyeti yerini bulmuştur. Hz. Ümâme’nin Hz. Muğire ile yaptığı bu evlilikten hiç çocuğu olmadığına dair rivayetler olduğu gibi, Yahya adında bir oğlunun olduğuna dair rivayetler de vardır. Bazı kaynaklarda yer alan rivayetlere göre Hz. Ümâme, “Ümmü Yahya” künyesini almıştır. Yedi cihan sultanı Peygamber Efendimizin torunu, Ümâme annemiz, hicri 50. yılda fani dünyadan göç etmiştir. Salât ve sonsuz selam Ümâme annemizin üzerine olsun.
KAYNAKLAR: Nurgül Dede, Hanım Sahabiler, Kayıhan Yayınları, s.s. 181-184 Havva Ergene Işık, Hanım Sahabiler, Gül Yurdu Yayınları, s.s. 76-77 Mehmed Emre, Büyük İslam Kadınları ve Hanım Sahabeler, Çelik Yayınevi, s.s. 149-150 Mevlana Şibli Nûmani, Son Peygamber Hz. Muhammed Siret’ün – Nebi, İz Yayıncılık, s.457