30Haziran 2015, 15:13
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 31327 Üyelik T.:
23 Eylül 2013 Arkadaşları:10 Cinsiyet:bayan Memleket:sivas Mesaj:
734 Konular:
144 Beğenildi:356 Beğendi:311 Takdirleri:227 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Derdin Devası Derdin Devası Derdin Devası
Serkan AKSOY
26 Haziran 2015ramazan
Hani Koca Ragıp Paşa diyor ya “Ne ararsan bulursun derde devadan gayrı” on bir ay sanki böyle
geçiyor ve o bir aya gelince dert de derman da o bir ayın içerisinde.İlk defa bu ayda o baş döndüren
batı hızından, batı paradigmasından ayrılıyoruz ve bir ihtimal daha var diyebileceğimiz bir zaman
diliminin içine giriyoruz. Zamanın daha bir anlamlı hale geldiği dakikaların dokunulabilir bir hal aldığı
bir zamana geliyoruz. Ramazan dışında yetişemediğin ve görünen o ki asla yetişemeyeceğin ve dahi
kendine sorduğunda asla yetişmek istemeyeceğin bir hız içerisindesin. Zamanı kontrol edemiyoruz
içinde yuvarlandığımız bir heyuladan farkı olmayan anlamlandırılamayan bir şey kalıyor elimizde.
Diğer on bir ayda da boş değiliz bu yuvarlanmamızı durduracak bariyerlerimiz var namaz gibi
ibadetlerimiz gibi bu kontrolsüz frensiz anlamsız akışı durduran ehlileştiren işte tam burada Ramazan
bunu yekten yekpare olarak yapıyor. Hıza ve haza karşı hızlandırılmış yoğunlaştırılmış eğitim…
Oruç imsakten akşama aç susuz kalma bazı oryantalistlerin anlamlandıramayacakları kadar hayret
verici ve ürpertici. Bu hayrete Dücanece karşılık aşktan oluyor yani anlamlandıramazsın kardeş diyor
bir bülbülün bir goncanın açılışını görmek uğruna seher vaktine kadar beklemesi misali insan bilse ki
Sevdiği o pencereden bakacak önünde sürüm sürüm sürünmez mi, oluyor. Ali Şeriati ise “Oruç yemek
vakitlerini değiştirmek değildir.” diyerek işin içinde başka bir iş olduğunu anlatmak için ‘mesele aç
kalmak değil sen hala anlamadın mı hadi gel’ diye tweetler atıyor mesela..
Ama cidden ortada anlamlandırılamayan bir şey var açlığın ve susuzluğun bir gıda olmasından
bahsediyoruz bu akıl dışı bir şey hani o her yerimizi kuşatan kutsallar kutsalı aklın hani o bir iman
derecesinde bağlandığımız kutsal aklın, ha onun işte asla giremeyeceği anlamlandıramayacağı bir alan
çünkü ona TERS. Açlık ve susuzluk bir gıda ve bir özgürlük… Özgürlük deyince her daim her şeyi
sınırsız yapma, her şeyden sınırsız yararlanma, kısıtlanmama, istediğini konuşma, istediğine bakma,
istediğini yeme, istediğini içme, anı dolu dolu yaşama “carpe diem” olarak anlamana neden olan
paradigma tamamen alt-üst oluyor. Yapmamayı tercih ediyorsun, yararlanmamayı tercih ediyorsun,
kardeşine kızmamayı tercih ediyorsun, kan akıtmamayı tercih ediyorsun, yememeyi tercih ediyorsun,
içmemeyi tercih ediyorsun, bakmamayı tercih ediyorsun vs. özgürlüğün asıl bu olduğunu
anlayabildiğimiz olağanüstü bir zaman dilimi…
Ramazan ayı böyle acayip geliyor, bütün ezberleri bozuyor yaptığı en olağanüstü şeylerden birisi de
bu gündelik hayatı sıfırdan yeniden üretiyor. Her şey değişiyor bakışın, konuşman, duruşun, baktığın,
gördüğün hissettiğin her şey değişiyor. İşte burada değişik kokular gelmeye başlıyor. Kapitalizm ve
modernizm içine sızamadığı bu yeniden yapılanmayı acayip, klasik ve hiç de masum olmayan “Nerde
o eski Ramazanlar” ibaresini çok fazla kullanarak kendine geçmişten yollar yaparak sızamadığı anı en
iyi şekilde zedelemeye çalışıyor. İşin acayip olan tarafı modernizmin eski seviciliği, hız ve haza dayalı
kapitallerin geçmiş hasreti… işte reklamların hep o nerde o eski Ramazanlar tadı oradan gelir. Hep bir
hayale nostaljiye gidip oradan ekmek çıkarması gerekir. Olayın Ramazanın yaşanabilitesini düşürmek
temel unsurdur, kokuşmuş paradigmanın içerisinde kalmak her zaman kullanışlılık bakımından iyidir.
Klasik olay gazlı içeceğin kapağının açılması anında topun patlaması hoş biz zaten topun hangi
kardeşimizin başında patladığını biliyoruz ya… [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
| |