Alıntı:
mihrinaz Üyemizden Alıntı
HURMA KÜTÜĞÜ KADAR BAŞINIZA TAŞ DÜŞSÜN??? Yalan hikayeler üzerine kurgulanmış dini programlar para basıyor... TV'LERDE Kİ HOKKABAZ HOCALAR, İLAHİYATÇILARI İSYAN ETTİRİYOR;.. -"Hurma kütüğü kadar başınıza taş düşsün" -Ekranlarda ki Ramazan Programları, Şehzadebaşı'nda ki Direklerarasını aratmıyor.. -El ele vererek kanalları parselleyen baba-oğulLARIN uydurma hikayelerden oluşan İslam dışı anlatımları, dine ve topluma çok büyük zararlar veriyor... -Hurafe ve masallarla afyonlanarak beyni uyuşturulan kitleler bu ülkede Kuransız bir hayat yaşadıkça, emlakçı din tüccarları ve siyasetciler tarafından iliklerine kadar sömürülmekten kurtulamayacak. PROF. BALCI'NIN İSYANI VE ANLAMLI RAMAZAN DUASI Değerli dostum İlahiyat Prof.u Dr İsrafil Balcı, baba oğul hotelci hocaların millete anlattığı akıl dışı masallarla nasıl para kazandıklarına ve milletin inancında nasıl yıkıcı tahrifatlar yaptığını çarpıcı bir hikaye ile örneklemiş.. Güya Hz. Peygamber mescitde ayakta konuşurken yorulunca rahatlamak için bir hurma kütüğüne dayanırmış. Devamını bu rezilliklere isyan eden İsrafil Hoca'dan dinleyelim: "Hadis kaynaklarındaki iddialara göre güya Resûlüllah yeni bir minber edinince, daha önce yaslandığı hurma kütüğü öyle hüzünlenmiş ki, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış. Resûlüllah da yanına gidip onu susturabilmek için epey dil dökmüş, hatta dilerse kendisini cennete diktireceğini bile söyleyip gönlünü almış ve susturmayı başarmıştır. Bu iddiaya dair hadis rivayetlerindeki saçmalıkları anlatsam ağzınız açık kalır. Ancak gerekli görmüyorum. Hâsılı, meşhur kütük hikâyesinin özü bu. Düşünün kesilmiş kupkuru bir kütüğü, Resûlüllahın kendisinden ayrılmasına dayanamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Bazı iddialara göre öküz veya deve böğürmesi gibi böğürdüğü, Resûlüllah onu sustururken tıpkı ağlayan çocuğun iç çekerek susması gibi yavaş yavaş sesini kestiğine dair betimlemeler anlatılır. "KÜTÜK KADAR BAŞINIZA TAŞ DÜŞSÜN" İsrafil Hoca devam ediyor: "Resûlüllahın vefatından yaklaşık bir asır sonra üretilen bu tür saçmalıklarla asırlar boyu ümmet uyutuldu. Ne yazık ki, bu gün de aynı. Nitekim bu safsatalar günümüzde de hala geçerliğini korumakta ve hoca sıfatlı birtakım şarlatanlar tarafından dillendirilmektedir. Üstelik reyting ve parsa toplama aracına dönüştürülerek. Ne denebilir ki, kütük kadar başınıza taş düşsün. Bu şarlatanlara ekranları açan tüccar zihniyeti ve asılsız hikâyelerle yurdum insanının dinî duygularını paraya tahvil eden duygu ve beyin yamyamlarını şiddetle kınıyorum. DUAM: Rabbim yurdum insanını TV'lerde boy gösteren beyin yamyamı şarlatanların şerrinden korusun. Bunlar sadece beyin yamyamı değil aynı zamanda duygu yamyamı. Yurdum insanının duygularını çalıp parsa toplayan bu din tüccarlarının tahribatı inanın çok çok büyük." İsrafil Balcı'nın dile getirdiği bu traji komik durum, aslında İslam dünyasının sırtında her geçen gün büyüyerek daha da ağırlaşan bir kambur. Vahap Yazaroğlu.. |
Öncelikle şunu belirteyim ki
Ne alıntı yapılan Balcı Hocayı ne de Bu yazıyı kaleme alanı tanımam herhangi bir fikir çatışmam vs yoktur. Ayrıca Bir kaç ciddi program dışında Dini Program yapan hiç bir yayını izlemem tasvip de etmiyorum. Özellikle Nihat Hatipoğlu, Mustafa Karataş gibi Hocaları görür görmez kanalı değiştiririm. Asla da ne onları nede yayınlarını savunmuyorum.
Amma velakin aşağıda örneklerini vereceğim Bir Çok Rivayeti dolan Hadise Güya deyip uydurma sıfatını takarak, TV deki Hocalara sallamakta Dinime küfreden Müslüman olsa deyimini yaşatmış. Yahu bence de Tv deki o programlar gereksiz seviyesiz sürekli duygu istismarı aynı hikayeler ama bir hadis e de bu kadar basit çamur atılmaz. Kaş yapayım derken göz çıkartmak bu olsa gerek.
Hadisteki Ağlayan Hurma Kütüğü vardır. Peygamberimiz a.s Minder yaptırınca hüznünden ağlamıştır ve bu olay da Peygamberimizin Mucizelerinden birisidir. Nasıl bu kadar çabuk inkar edebiliyorsunuz. pes Vallahi..
Söz konusu Hadisin Rivayet ve Senetleri..:
Hurma Kütüğünün Rasulullaha Hasretinden Ağlaması
469) Cabir şöyle dedi:
Rasûlullah (s.a.v.) bir hurma kütüğünün üzerinde hutbe okurdu. Marangoz bir kölesi olan Ensarlı bir kadın:
-Ya Rasulellah! Benim marangoz bir kölem var. Ona senin için, ü-zerinde hutbe okuyacağın bir minber yaptırsam olmaz mı? dedi. Rasûlullah da:
- "Olur" dedi.
Rasulullah için minber yapıldı. -Cuma günü olunca, o minberin ü-zerinde hutbe okumağa başladı.
Daha önce üzerinde durduğu kütük bebek gibi inlemeye başladı. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):
- "Bu, yanında yapılan zikri dinlemekten uzak kaldığı için ağladı" dedi. [109]
470) Et-Tufeyl İbn Ka'b, babasının şunu anlattığını söyledi.
-Ya Rasulellah! Sana, cuma günü üzerinde duracağın, cemaatin seni görebileceği ve hutbelerini işitebileceği bir minber yapmamı ister misin? dedi. Rasulullah da:
- "Olur" diye cevap verdi.
Minbere üç basamak yapıldı. Minber getirilip yerine konulunca ve Rasulullah (s.a.v.) minbere çıkmak isteyince hurma kütüğünün yanından geçti. Kütük, çatlayıp parçalamncaya kadar öküz gibi böğürdü. Rasulullah (s.a.v.) minberden inip eliyle onu okşadı ve kütük sustu. Sonra tekrar minbere çıktı. Mescid yıkılıp değiştirilince (Hz. Osman devrinde), bu kütüğü Übeyy İbn Ka'b aldı. Çürüyüp güve yeyinceye ve toz toprak haline gelinceye kadar, Ubeyy'in yanında kaldı. [110]
471) Enes anlatmıştır:
Rasulullah (s.a.v.) cuma günü, sırtını dayadığı bir kütüğün yanında hutbe okurdu. Cemaat çoğalınca:
- "Bana bir minber yapın" dedi.
Rasulullah (s.a.v.) için iki basamaklı bir minber yapıldı. Rasulullah hutbe okumak üzere minberin üzerine çıkınca, kütük Rasulullah'a (s.a.v.) olan özleminden dolayı ağladı.
Ben mesciddeyken, kütüğün özlem duyarak inleyip ağladığını duydum. Rasulullah (s.a.v.) minberden ininceye kadar durmadan ağladı. İnip kütüğü okşadıktan sonra sustu.
Hasen bu hadisi anlattığında ağlamış ve şöyle demişti: Allah'ın kulları! Aziz ve Celil olan Allah'ın yanındaki derecesinden dolayı kütük, Rasûlullah'a (s.a.v,) özlem duyarak ağlayıp inlediğine göre, siz onunla karşılaşıp buluşmak için özlem duymaya daha çok hak sahibisiniz. [111]
472) İbn Ömer anlatmıştır:
Rasûlullah (s.a.v.) bir hurma kütüğüne dayanarak hutbe okudu. Minber edindikten sonra hurma kütüğüne dayanmaktan vazgeçti. Hurma kütüğü ağladı. Peygamber (s.a.v.) gelip ona elini sürdü. [112]
473) İbn Abbas şunu anlattı:
Rasûlullah (s.a.v.) bir hurma kütüğüne dayanarak hutbe okurdu. Rumlardan (Bizanslılardan) birisi ona geldi: Rasûlullah (s.a.v.):
- "Bana bir minber yap da onun üzerinde hutbe okuyayım" dedi. [113]
O adam Rasûlullah için gördüğünüz şu minberini yaptı. Rasulul-lah hutbe okumak üzere minberin üzerine çıkınca, hurma kütüğü, yavrusundan ayrılan devenin inlemesine benzer sesler çıkarmağa başladı. Rasûlullah (s.a.v.) minberden inip onu kucaklayınca sustu. Rasûlullah (s.a.v.) bir çukur kazılarak kütüğün oraya gömülmesini emretti.
474) İbn Bureyde'nin babası şunu anlattı:
Peygamber (s.a.v.) hutbe okuduğu zaman ayağa kalkar ve nızun süre ayakta kalırdı. Ayakta durmak onu yoruyordu. Bir hurma kütüğü getirilip bir ucu yere gömülmek suretiyle dikildi. Peygamber (s.a.v.) hutbe okurken uzun süre ayakta durursa arkasını bu hurma kütüğüne dayardı. Medine'ye gelen birisi onun bu durumunu gördü. Yanında bulunan kişilerden birisine:
- Muhammed'in memnun kalacağını bilsem, kendisi için üzerinde oturmak istedikçe oturmasına, ayakta durmak istedikçe ayakta durmasına elverişli bir oturma yeri yapardım, dedi.
Peygamber (s.a.v.) bunu duyunca:
- "Onu bana-getirin" dedi. Adam Rasulullah'a getirildi. Rasûlullah (s.a.v.) ona, kendisi için bu basamakların yapılmasını emretti. Peygamber (s.a.v.), bunda bir rahatlık hissetti.
Peygamber (s.a.v.) hurma kütüğünü bırakıp kendisi için yapılan minbere gidince, hurma kütüğü üzüldü. Peygamber (s.a.v.) onun yanından ayrıldığı zaman devenin inlediği gibi inledi.
Bureyde babasının şöyle dediğini duydu: Peygamber (s.a.v.) hurma kütüğünün inlediğini duyunca, onun yanına döndü ve elini üzerine koyup şöyle dedi:
- "İstersen, yüce Allah'a dua edeyim. Seni, eskiden bittiğin yere geri çevireyim. Oraya dikeyim de, orada eskiden olduğun gibi ol. İstersen, senLcennete dikeyim de cennet ırmaklarından ve pınarlarından sulan. Orada güzelce yetiş ve meyve ver de Allah'ın sevgili kulları senin meyvenden yesinler. Nasıl istersen öyle yapayım" dedi.
O, Rasulullah'm "olur, öyle yapayım, olur öyle yapayım" sözünü duyduğunu söyledi: Bunun üzerine Rasûlullah'a (s.a.v.) soruldu:
"Cennete dikmemi istedi" dedi. [114]
475) Et-Tufeyl tbn Ubeyy Ibn Ka'b'm babası şunu anlattı:
Peygamber (s.a.v.) gölgelik vazifesi gören bir hurma kütüğünün yanında namaz kılar ve o kütüğün yanında hutbe okurdu.
Ashabından birisi:
-Sana cuma günü üzerinde duracağın, cemaatin seni görebileceği ve hutbelerini işitebileceği birşey yapsak olmaz mı? dedi. Rasulullah da:
- "Olur" dedi.
Onun için üç basamak yapıldı. Eskiden yaptığı gibi onun, üzerine çıktı. Hurma kütüğü ona doğru eğildi. Rasulullah (s.a.v.):
- "Sakin ol" dedi. Daha sonra dönüp: "Dilersen seni cennete dikeyim, senden salihler yesinler. Dilersen, eskiden olduğu gibi tekrar seni taze ve yeşil hale getireyim" dedi. Hurma kütüğü ahireti dünyaya tercih etti. Peygamber (s.a.v.) vefat edince o babama verildi. Güve yeyinceye kadar devamlı onun yanında kaldı. [115]
İbn Akil şöyle demiştir:
Hurma kütüğünün ağlamasının ve Rasûlullah'a (s.a.v.) ağaçların gelmesine şaşırılmaması gerekir. Mıknatısta demiri kendisine çeken bir özellik yaratan, Rasulullah'da da ona çeken bir özellik yaratabilir. [116]
[109] İmam Ahmed, Musned, 3/300; İbn Kesir, el-Bıdaye ve'n-Nihaye, 6/146; Ebu-Nuaym, Delaılu'n-Nubuvve, s. 142
[110] İbn Mace, Sünen, kitabu İkameli's-sala, babu ma caefi bed'i şe'ni'l-minber, 1/ 454; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 6/67, 98.
[111] Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/559 (Enes'ten); İmam Ahmed, Musned, 3/226; İbn Huzeyme, Sahih, 776; İbn Hıbban, Sahih, 574 (Mevarid); Tarihu'l-Hatib, 12/486; İbnu'l-Mubarek.Zuhd, 361
[112] Buharî, Sahih, kitabu'l-menakıb, babu alamati'n-nubuvveti fi'l-islam; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/557; Tirmİzî, Sünen, kitabu salatı'l-cumua, babu ma cae fi'l-hutbeti ale'l-minberi, 2/379
[113] Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/558. Bakınız: Fethu'l-Bari, 2/397
[114] Darımı, Sünen, 1/16
[115] İmam Ahmed, Musned, 5/139
[116] Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 283-286.