Hz. Ali bugün şehid olmuştu!
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (sav) ilim şehrinin kapısı diye övdüğü damadı hicr-i takvime göre bugün şehid edilmişti.
Tarihte bugün, Peygamber Efendimizin (a.s.m) amcasının oğlu, damadı, "ilim şehrinin kapısıdır" dediği, İslam'ın dördüncü halifesi olan Ali bin Ebi Talib'in (r.a.) şehid edilişinin hicrî olarak sene-i devriyesi.
Hz. Ali'nin hilafeti 4 sene 9 ay sürmüş, Hicri 40, Miladi 661. yılında Kûfe'de şehid edilmiştir. O büyük sahabeyi şehid eden ise İbn-i Mülcim adındaki Harici idi. Ramazan'ın 19. günü sabah namazı için Kûfe'deki mescidine giden Hz. Ali, alnına aldığı iki kılıç darbesiyle derin yaralar alır. İki gün sonra da âhirete irtihal eder. İmam Ali (r.a.) şehid edildiğinde 63 yaşındaydı. Son sözü "Lâ İlâhe illallah Muhammedun Rasûlullah" oldu.
Hazreti Ali (ra), oğullarına “Allah’a kulluktan ayrılmayıp, Allah'ın ipine sarılmalarını ve namaza dikkat etmelerini” vasiyet etmiştir.
Hazreti Ali yüzünü hiç puta dönmeden İslamla şereflendiği için ismi anıldığında “kerremellahu veche” denmiştir.
Bediüzzaman'ın Hz. Ali hakkındaki yorumları
Bediüzzaman Hazretleri de Risalelerde Hz. Ali hakkında birçok defa bahsetmiş, 'Şâh-ı velâyet' diye anmıştır. Onun adaletinin, adalet-i mahzâ olduğunu sarahaten beyan etmiştir.
"Cemel Vak’ası denilen Hazret-i Ali ile Hazret-i Talha ve Hazret-i Zübeyr ve Âişe-i Sıddîka (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn) arasında olan muharebe, adalet-i mahzâ ile adalet-i izafiyenin mücadelesidir. Şöyle ki:
Hazret-i Ali, adalet-i mahzâyı esas edip Şeyheyn zamanındaki gibi o esas üzerine gitmek için içtihad etmiş. Muârızları ise, Şeyheyn zamanındaki safvet-i İslâmiye adalet-i mahzâya müsait idi; fakat mürur-u zamanla İslâmiyetleri zayıf muhtelif akvam hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeye girdikleri için, adalet-i mahzânın tatbikatı çok müşkül olduğundan, “ehvenüşşerri ihtiyar” denilen adalet-i nisbiye esası üzerine içtihad ettiler. Münakaşa-i içtihadiye siyasete girdiği için muharebeyi intac etmiştir.
Madem sırf lillâh için ve İslâmiyetin menâfii için içtihad edilmiş ve içtihaddan muharebe tevellüt etmiş; elbette hem katil, hem maktul, ikisi de ehl-i Cennettir, ikisi de ehl-i sevaptır diyebiliriz. Her ne kadar Hazret-i Ali’nin içtihadı musîb ve mukàbilindekilerin hata ise de, yine azâba müstehak değiller. Çünkü, içtihad eden, hakkı bulsa iki sevap var; bulmazsa, bir nevi ibadet olan içtihad sevabı olarak bir sevap alır, hatasından mazurdur."
(Mektubat, Onbeşinci Mektub, 85-86)
alıntı
risale haber