LEYL Suresi Bize Ne Anlatıyor
LEYL SURESİ
Sure, "gece" anlamına gelen "leyl"e yeminle başladığı için bu ismi almıştır. Gece, karanlığı ile dünyayı kuşatan, güneşi, gündüzü, yeri ve eşyayı perdeleyen bir şeydir. Bu özelliği ve fonksiyonu ile gece insan hayatında önemli bir yere sahip bulunmaktadır. Bu yüzden sure, geceye yeminle başlar. 21 ayetten oluşan Leyl suresi, Mekke'de inmiştir. Mushaftaki sıralamada 92., nüzul sırasına göre ise 9. suredir.
Fedakarlık ve yardımlaşma,
Mutlulut ve mutsuzluk yolları,
Cimriliğin kınanması,
Hidayete ulaştırmanın Allah'ın iradesine bağlı olması,
Maldan sarf etmenin günahları temizlemesi.
Bu sure, karanlığı ile mahlûkâtı örttüğünde geceye; aydınlığı ve ışığı ile varlıkları aydınlattığında gündüze ve iki cinsi yani erkek ve dişiyi vücûda getiren Yüce Yaratıcı'ya yeminle başlar. Mahlûkâtın işlerinin muhtelif ve yollarının ayrı olduğuna yemin eder. Diğer yemin surelerinde olduğu gibi Allah, bu surede de kendi yarattıkları üzerine yemin etmektedir.
Sure, mutluluk ve mutsuzluk yollarını açıklar; kurtuluş isteyenler için ona giden yolu çizer ve iyilerle kötülerin, cennet ehli ile cehennem ehlinin niteliklerini belirtir: "Kim verir ve sakınırsa, en güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya hazırlar ve bunda başarılı kılarız. Kim cimrilik edip vermez, kendini zengin sayıp hakka boyun eğmez ve en güzeli de yalanlarsa biz de onu en zora yöneltiriz" der.
Daha sonra sure, bazı kişilerin, biriktirmiş oldukları mallarına ve yığdıkları servetlerine aldandıklarına dikkat çeker. Oysa bu mal ve servetleri kıyamette onlara hiç fayda vermez.
Sure, Mekkelileri, yani Allah'ın âyetlerini ve Peygamberini (s.a.v.) yalanlayanları onun azap ve intikamından sakındırır. Onları, aşırı derecedeki kızgın ve sıcak ateşe karşı uyarır. Bu ateşe ancak bedbaht ve Allah'ın hidayetinden yüz çeviren kâfirin gireceğini belirtir.
Sûre, nefsini arıtmak ve onu Allah'ın azabından korumak için malını hayır yollarında harcayan sâlih müminleri över. Mal ve servet sahibi olanların mallarından bir kısmını başkalarına vermesi dinin bir gereğidir. Muhtaçlara, akrabaya, yetimlere, ailesine harcayan kimsenin dünyası da ahireti de kolay olacaktır. Maldan sarf etmek insanın günahlarını temizlemektedir. Bu temizliğin iki şekilde olduğu düşünülebilir. Birisi, maldan sarf etmenin kişinin günahlarını temizlemesi; diğeri ise, farkında olmadan mala karışmış haramların günahından kurtulmadır.
Sadakallahü'l Aliyyü'l Azim..
Adı: Adını, 1. ayetteki “gece” anlamına gelen “leyl” kelimesinden almıştır.
Nüzul zamanı: Bu sure, Şems suresine o kadar benzemektedir ki, sanki bu iki süre birbirlerini tefsir etmektedirler. Şems suresinde bir yönden ele alınan şey, bu surede diğer yönden ele alınmıştır. Her iki surenin hemen hemen aynı dönemde nazil olduğu anlaşılmaktadır.
Konu: Hayatta iki yolun arasındaki var olan fark ve bu iki yolun sonucu açıklanmıştır. Sure iki kısımdır: Birincisi 11. ayete kadardır, ikincisi ise 12. ayetten surenin sonuna kadardır.
Birinci kısımda ilk olarak, insanların, kavimlerin veya grupların amel ve çalışmalarının, ahlakî açıdan iki çeşit olduğu açıklanmıştır. Gece ve gündüz, erkek ve dişi nasıl iki türlü ise, bu da öyledir. Bundan sonra Kur’an-ı Kerim’in kısa surelerinin uslübu ile, üç adet bir çeşit ahlakî özellikler, üç adet de diğer çeşit ahlaki ameller ortaya konmuştur. Kulağı ile duyan bir şahıs, bir çeşit özelliğin hangi hayat şeklini temsil ettiğini ve diğer çeşit özelliğin hangi hayatın alameti olduğunu anlayabilir. Bu iki örnek kısa kısa cümlelerle, duyunca insanın kalbine tesir edecek ve lisanı da kolayca anlaşılacak şekilde güzel bir üslupla açıklanmıştır. Birinci çeşit özellikler, insanın mal sarfetmesi, Allah’tan korkması, takvaya ve iyiliğe iyilik olarak inanmasıdır. İkinci çeşit özellikler, insanın cimri olması Allah’ın rıza ve hoşnutluğuna kayıtsız kalması ve iyi ve doğru sözü yalanlamasıdır.
Bu çeşit insan, iyi ve doğru sözü yalanlar, reddeder. Daha sonra, bu iki tip amelin birbirinden açıkça farklı olduğu, netice itibariyle de kesinlikle aynı olmadığı açıklanmıştır. Bu iki amel, şekil itibariyle birbirine ne kadar zıt ise, netice itibariyle de o kadar zıttır. Bir şahıs veya bir topluluk birinci tip ameli işlerse Allah (c.c.) ona, hayattaki temiz ve doğru yolu kolaylaştırır; böylece onun iyilik yapması kolaylaşırken, kötülük yapması da zorlaşacaktır. Ya da bir kimse öteki tip amelleri takip ederse Allah (c.c.) ona, hayatındaki zor ve kötü yolu izlemesini kolaylaştırır; ve böylece onun kötü ameller yapması kolay hale gelir. Bu açıklama çok etkili ve kalbe ok gibi saplanan bir cümle ile son bulmuştur: Dünyada, uğruna her şeyi kurban ettiğiniz bu mal sizinle birlikte kabire gitmeyecek ve ölümden sonra da hiç bir şeye yaramıyacaktır.
İkinci kısımda kısaca şu üç gerçek açıklanmıştır: Birincisi, Allah’ın bu dünyayı insan için imtihan yeri yapmasıdır. Allah (c.c.) insanı bu konuda habersiz bırakmamıştır. Çeşitli yollardan hangisinin doğru olduğunu insana bildirmeyi Allah (c.c.) üzerine almıştır. Bunun yanısıra, bu işin yerine getirilmesi için peygamberler ve kitaplar gönderildiğinin burada ayrıca belirtilmesine ihtiyaç duyulmamıştır. Çünkü bu iki hidayet aracı önlerinde mevcuttu. İkinci gerçek şöyle açıklanmıştır: Dünya ve ahiretin sahibi Allah’tır. Eğer dünyayı istersen onu alırsın, eğer ahireti istersen onu da alırsın. Bu ikisinden hangisini isteyeceğine karar vermek senin elindedir. Üçüncü gerçek şöyle açıklanmıştır: Rasül ve kitabın tebliğ ettiği iyilikten yüz çevirerek onu yalanlıyanları körüklenmiş bir ateş beklemektedir. Bir kimse Allah (c.c.) korkusuyla, onun rızası için ve karşılık beklemeden bu dünyada iyilik yolunda mal sarfederse Allah (c.c.) ondan razı olur ve bu amelin karşılığını öyle verir ki, kul ondan memnun kalır.
(Tefhimü’l-Kur’an, Mevdudi)