Daha Gidecek Çok Yolumuz var..
Hayatın içinde bir yerlerde yüreğini serinletecek bir hikayesi olmalı insanın, o hikaye ile yaşamalı ve o hikaye ile büyümeli. Her hüzün bastığında serinletmeli yüreğini. Şimdi yazmak geçiyor içimden, benim yüreğim serin mi yoksa kara bulutlarla mı kaplı siz karar vermelisiniz...
Aslında bu hikaye hep hayaller kuran ve bu hayallerinin peşinden koşanların hikayesi olmalı.
Evet aslında öyle çok şaşalı bir eğitimim yok, ama ben asla bunun için kendimi eksik hissetmedim, eğer bir eksik varsa onu kapatmanın yollarını aradım hep. Her anlatılanı dinledim, her dinlediğimden bir şeyler öğrenip ceplerime doldurdum. Şimdi baktığımda çok yol katetmişim ama daha gidecek çok fazla yolum var. Sizi hayatta en çok ne mutlu eder? Başarı sizi ne kadar mutlu eder?
"Daha gidecek çok yolum var" diyebiliyorsan Kazanmak için yaratılmışsın demektir, ozaman çok başarılı olabileceğini bilmeli insan, peki başarı nedir? Aslında başarı denilen şey insanın hayallerine ulaştığı noktada gerçekleşir.
Hayalleriniz ne kadar büyükse sizde o kadar başarılı olabilirsiniz, peki hayalleriniz ne kadar büyük? Siz ne kadar yükseğe çıkabilirsiniz? Ulaşamayacağınız kadar büyük hayaller kuramazsınız. Veya yalnızca hayal edebildiğinize ulaşabilirsiniz.
Ama bilmeniz gereken o hayatı yalnızca bizim zorlaştırdığımız. Bir çok eğitimde olumlu düşüncelerden bahsedilmiştir sizlere de, bir kitap size evrene bıraktığınız pozitif enerjiden de bahsediyor olabilir, ama benim bildiğim düşüncelerinizin duygularınızı, onların da davranışlarınızı yönettiğidir.
Bir defa insan kendi ile barışık olmalı, kendini sevmeyen insanlar başkalarını da sevemezler. Zayıf yönlerinizi kabullenmeli ve onlarla yaşayabilmelisiniz, sizi toplumda ezik bir zihne yönlendiren yalnızca egonuzdur, bir insanın egosu ne kadar yüksekse o kadar toplumdan uzaklaşır. Her nefes aldığında bir amaca doğru yürüdüğünü bilmek insanı hayata bağlayan güçlü bir araçtır. Eğer hayatınızda hiçbir amacınız yoksa yaşamında bir anlamı olmayacaktır. Burada önemli konu hayatınızda neyin amaç, neyin o amaca giden yolda etkili bir araç olduğu ile ilgili bir ayrım yapabilmektir.
Eğer hayat amacınîzı ve araçları birbirine karıştırırsanız işte o zaman gittiğiniz yol yol olmaktan çıkmîş demektir. Yıllarca çevremde insanları izleyerek onların davranışlarından ve yaşadıklarından dersler çıkarmaya çalıştım. Bazılarının para kazanmak için yaşadığını, bazılarının ise yaşamak için para kazandığını gördüm. Hayat bu kadar net sınırlarla çizilmiş bir coğrafya değil, hayatın beyninizde nasıl kurgularsanız o şekilde yaşarsınız ve kurguyu değiştirmek hep sizin elinizde.
Bir yıl kadar önce dört yaşında dünya tatlısı bir kız çocuğu ile tanıştım, o güzeller güzeline ve ailesine olan saygımdan dolayı ismini vermeyeceğim, ama eminin bu kızın hikayesi sizleri derinden etkileyecektir, tıpkı beni etkilediği gibi. Annesinin anlattıklarına göre çok zor bir hamilelik olmuş, ama bütün zorluklara rağmen hayata merhaba demiş küçük prenses, onu doğum esnasında kötü bir süpriz bekliyormuş, ameliyat esnasında oluşan bir komplikasyon nedeni ile bu güzeller güzeli bebeğin beyni bir süre oksijensiz kalmış ve küçük prenses vücudunun neredeyse tamamına yakınını kullanamadığı bir dünyaya gözlerini açmış. Yıllarca anne ve baba perişan olmuşlar, gitmedikleri doktor ve uygulanmayan tedavi kalmamış, bu uğraşlar sürerken bu küçük kız hep gülümsemiş, hatta henüz küçücükken ablasını bile güldürürmüş, o minicik bedeni ile onca zorlu tedaviye o da yardımcı olmuş. Önce kolları ve elleri, sonrada beli artık onu ayakta tutmaya karar vermiş ve şimdide ayaklarını terbiye etmeye çalışıyor . Anaokuluna gidiyor ve kendini arkadaşlarına öyle bir kabul ettirmiş ki, hiç biri onun yürüyemediğinin bile farkında değil neredeyse. Bu minik kız çocuğu bana öyle bir ders verdi ki anlatamam; o gün canım çok sıkkındı, prensesle karşılaştık, başını okşadım, tam ayağa kalkacaktım ki benim elimden tuttu ve "ne olur bu kadar üzülme, en azından sen yürüyebiliyorsun." dedi. O an dünya başıma yıkıldı sanki ve hayata neler için üzüldüğümü sorgulamaya başladım. Evet bu hayat hiçbir şey uğruna üzülecek kadar uzun değil. Para hayatınızda neyi değiştirir? Daha iyi koşullarda yaşarsınız, istediğiniz herşeyi alabilirsiniz, istediğiniz tatile gidebilirsiniz, herkes sizin peşinizden gelir... mi acaba? Ama bütün bunlara sahip olurken çevrenizdeki insanların gerçek dostlar olduğuna inanabilecekmisiniz? Herkes hayatının bir döneminde çok zengin olmak ister ama kimse o zaman ne kadar mutlu olacağını bilemez. Hayatınıza nereden baktığınız çok önemlidir, bir eğitim seminerinde değerli dostum bir uygulama esnasında pozitif bakış ile ilgili bir konu anlatırken bir tarafı sarı bir tarafı pembe olan kağıt parçasının sarı renk olan kısmını bize gösterdi ve ne renk gördüğümüzü sordu, hep bir ağızdan sarııı diye bağırdık, oysa o gördüğü rengin pembe olduğunu söyledi. Evet bu örnekte olduğu gibi insan başkalarının gözünden bakabilmeli hayata, onların gördüğünü görebilmeli. Aslında mesele her iki rengi de görmekte, ancak bu şekilde başarı gelir hayatta. Bir dönüp baktığınızda keşkelerinizin sayısı çoksa yanlış yoldasınız demektir. Hayatı keşkesiz, pişmansız yaşayabilmek çok değerlidir. Peki kaç kişi bunu başarabilir? Aslında bütün sorun burada gizlidir, insanoğlu doğası gereği hata yapmaya mahkumdur, ancak önemli olan yaşanılan hatalardan ders çıkartmaktır. Biz bunu da karıştırıyoruz, bir yolda ayağımıza taş takılıp yere düştüğümüzde bizim yaptığımız yolu değiştirmek oluyor, oysa yapmamız gereken taşın üstünden atlayabilmektir.
Hayat bildiğimiz gibi bir okul değildir, okullarda önce ders alır sonra sınava girersin, gerçekte ise önce sınava girer sonra ders alırsın. Yaşamın süresince bir yere ulaşmak istiyorsan nereye gideceğini bilmen gerekir. İlerlediğiniz yolda karşınıza bir ayrım çıktığında nereye gideceğinizi bilmiyorsanız, hangi yoldan gideceğinizinde bir anlamı yoktur.
Öyle bir toplum olduk ki kimseyi önemsemiyoruz, çevremizde insanların başına gelenlerden haberimiz dahi yok, gözümüzün önünde adam öldürseler görmezden geliyoruz, hayatı Televizyonda magazin programlarında ya da yarışmalarda yaşıyoruz, her akşam en az üç saat süren dizilerin arasına sıkıştık kaldık . Hayatı rüyalarda yaşarken, kapı komşunuzun düşüp iki kolunu birden kırıp günlerce hastanede yattığını ancak, hastaneden taburcu olduktan sonra öğreniyoruz.
İnsanlar para için birbirine giriyor bu hayatta, yaptıklarının geleceklerine, çocuklarına nasıl yansıdığını hiç düşünmüyorlar. Kim haklı kim değil ne önemi var ki... Eğer yaptıklarınız, olaydan hiç haberi olmayan çocukların hayatını etkiliyorsa, haklı dahi olsanız suç sizindir..... Şimdi yapmanız gereken, gerçekte sizi hayatta neyin mutlu ettiğine karar vermektir....
Alıntı...