Hayatın Kısalığı ve Geçiciliği..
“Diploma uğrunda ömrünün en genç, en güzel yıllarını sınavlara hazırlanarak geçirdiler de, sonunda muratlarına erdiler. Derken bir gün öylesine bakıştılar, vuruldular gönülden, anne vermedi, baba karşı çıktıysa da, anlaşıp nişanlandılar. Amcalarla, halalarla, dayılarla, teyzelerle iki yıl boyunca düğün çeyizi seçtiler. Ardından bir heyecan, onu al, bunu ver telaşesi içindeki aylar boyunca doğacak bebeği karşılamaya hazırlandılar.
Sürüklendikleri hayat nehrinin üzerinde, çok büyük bir geçit bekliyordu. Kesindi, gece ve gündüz, herhangi bir anda ve herhangi bir yerde karşılarına çıkabilirdi. Nihayet o anne, baba ve bebek, sevinçle ve sevgiyle uyudukları bir kış gecesinde, kömür sobasının zehrini soludukları için sabahleyin gözlerini açamadılar.
Çaya, pikniğe bile hazırlıklı giden insan, o en büyük randevuya hazırlıksız yakalanırsa, kendisine çok yazık etmez mi? Gök göz olup okyanusa aksa bu büyük kaybedişin yasını tutabilir mi?” M. Bozdağ