Durumu: Medine No : 14876 Üyelik T.:
01 Aralık 2011 Arkadaşları:13 Cinsiyet:Anne Mesaj:
874 Konular:
134 Beğenildi:137 Beğendi:67 Takdirleri:484 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | İlahiyat Fakültelerindeki Müfredat değişikliği üzerine İlahiyat Fakültelerindeki Müfredat değişikliği üzerine İlahiyat/İslami İlimler Fakültelerinin Müfredatı Meselesi (YÖK’ün Deklerasyonu)
İlahiyat ve İslami ilimler fakültelerinin müfredatına dair son birkaç günden bu yana ulusal ve sosyal medya üzerinden yürütülen tartışmalar bağlamında şu hususların dikkate alınması önem arz etmektedir:
24 Temmuz 2015 tarihinde YÖK tarafından ilgili rektörlüklere gönderilen yazı, bir müfredat değişimini veya bazı derslerin kaldırılmasını gerekli kılan bir yazı değildir.
Söz konusu yazı, 26 Kasım 2014 tarih ve 29187 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6569 sayılı kanunun 28. Maddesinde yer alan Türkçe eğitim veren fakültelerin hazırlık eğitimi ile ilgili olarak TBMM’den çıkan kanunun uygulanmasına yönelik hususları düzenlemek üzere üniversite senatolarına gönderilmiştir. Bu kararı alan YÖK değil, TBMM’dir. YÖK sadece bu kanunu uygulayandır.
İlgili Yükseköğretim Yürütme Kurulu kararı, söz konusu kanunla sonlandırılan İlahiyat fakültelerindeki yirmiyi aşkın hazırlık sınıfı uygulamasının doğurduğu boşluğu doldurmaya yönelik olduğu gibi, % 30 yabancı dilde eğitim vermesi gereken ancak gerçekte buna riayet edilmeyen bütün fakültelerin dil eğitim kalitelerini arttırmayı da hedeflemektedir.
Hazırlık sınıfı bulunan fakültelerin hazırlık sınıfından sonra doğrudan Arapça ile ilgisi bulunan Arap Dili ve Belagati, Hadis, Tefsir ve Fıkıh (İslam Hukuku) derslerinin mevcut hali ile fakültelerin ikinci yılında haftalık dörder kredi saat verilmek suretiyle sona erdirilmesinin, sonraki iki yıl boyunca da öğrenilen dile yönelik bir dersin bulunmamasına neden olduğu, bunun da zorunlu % 30 yabancı dille eğitimin verilmesini imkânsız kıldığı bilinen bir gerçektir.
İki maddeden ibaret kararın ikinci maddesi Kur’an-ı Kerim Okuma ve Tecvit derslerinin sekiz yarıyıl okutulmasının gerekliliğini tekrar hatırlatan bir madde olup, zaten uygulama bütün fakültelerde bu şekildedir.
Mevcut müfredatta iki yarıyılda okutulan sekiz kredilik söz konusu dersleri, ikişer kredi şeklinde hiç ders arttırılmasına gitmeden bir yıl daha okunması sağlanabilir, bu sayede % 30 yabancı dilde eğitim de gerçekleştirilebilir.
Hazırlık sınıfı bulunan fakültelerde 32 hafta boyunca haftada 26-30 kredi Arapça dersi okutulurken, söz konusu yazı, eğitim kalitesinin artırılması amacına yönelik olarak, asgari 12 kredi saat Arapça dersini öngörmektedir ki bu dahi bir dil eğitimi için son derece yetersizdir.
%30 Arapça eğitim şartlarını yerine getirmek üzere, fakültelerde kararda sözü edilen derslerin dışında ders okutulmamakta veya istisnai bir iki fakültede farklı dersler okutulmaktadır. Kararda Temel İslam Bilimleri Bölümü’ndeki diğer derslerin zikredilmeyişinin sebebi tamamıyla bununla ilgilidir.
Ulusal basın veya sosyal medyada yer verildiği gibi konunun Kelam, İtikadi İslam Mezhepleri ve Tasavvuf dersleri ile Yürütme Kurulu Kararının hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
Medyada kararın DAEŞ, Selefilik ve Vahhabilik gibi akımlarla ilişkilendirilerek tartışılması, bütünüyle art niyetli düşüncelerin ürünüdür. Bu iddiada bulunanlar da kesin olarak bilmektedir ki, İlahiyat fakültelerimizin ve Türkiye’nin fikrî geleneği benzeri akımları üretmek bir yana barındırmaktan dahi çok uzaktadır. Kaldı ki, söz konusu yanlış eğilimlerle mücadele edebilmek ancak o dili ve argümantasyon tekniklerini çok iyi bilen kişiler vasıtasıyla mümkündür.
Yükseköğretim Kurulu’nun eğitim öğretim kalitesini arttırma sorumluluğu çerçevesinde, ülkemizde gittikçe önemi artan Arap ülkelerinden gelen göçmenlerin dilinin öğretilmesi, onların da dini eğitimlerinin sağlanması ancak nitelikli dil ve dinî eğitim vermekle mümkündür. Kaldı ki, dil ve bilimsel yeterliliği bulunmayan yüz binlerce ilahiyat ön lisans ve lisans mezunu öğrencimiz işsizlik sarmalının içerisinde büyük sıkıntı çekmektedir.
Kararın, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü ve İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü dersleri ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu bölümlerdeki derslerin kaldırılmasına veya azaltılmasına yönelik alınacak kararların da takibini yapıp, bu tür kararları tashih ettirmek de Yükseköğretim Kurulu’nun yetki ve sorumluluğundadır.
Tamamıyla İlahiyat fakültelerinin Temel İslam Bilimleri Bölümü ile ilgili bir meseleyi, sanki diğer bölümlerle alakalı gibi göstererek, büyük tepki oluştuğu izlenimi vermek üzere diğer iki bölümün öğretim üyelerinin imzasına açmak da yine kamuoyunu yanlış yönlendirmeye yönelik maksatlı adımlardır.
Meselenin müfredat değiştirilmesiyle ilgisinin bulunmamasına rağmen kamuoyunda konunun tartışılmasını sağlamak üzere, işaret edilen gerçekler bilinmesine rağmen bunların tersine bilgi paylaşımı ancak art niyetli kişilerin yapacağı hususlardır.
Prof. Dr. İbrahim HATİBOĞLU
Yükseköğretim Yürütme Kurulu Üyesi Rektörlerden Açıklama!
Son günlerde çeşitli medya organlarında yeniden gündeme gelen ve İlahiyat/İslami İlimler/İslam ve Din Bilimleri/İlahiyat Bilimleri ve Dini İlimler Fakülteleri’nin müfredatını tartışma konusu yapan haberler bağlamında aşağıdaki hususları kamuoyu ile paylaşmayı gerekli görüyoruz:
24 Temmuz 2015 tarihinde YÖK tarafından ilgili rektörlüklere gönderilen yazı bazı basın yayın organlarında yer aldığı gibi bir müfredat değişimi veya bazı derslerin müfredattan kaldırılması şeklinde değildir. Söz konusu yazı, 26 Kasım 2014 tarih ve 29187 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6569 Sayılı Kanunun 28. Maddesinde yer alan, “Öğretim dili tamamen Türkçe olan programlarda mesleki yabancı dil dersleri dışında zorunlu yabancı dil hazırlık sınıfı açılamaz” hükmügereği gerekli şartları sağlamaması nedeniyle hazırlık sınıfları kapatılan İlahiyat/İslami İlimler/ İslam ve Din Bilimleri/İlahiyat Bilimlerii ve Dini İlimler Fakülteleri ile hazırlık eğitimi devam eden fakültelerdeki öğrencilere dil yeterliliği ve alan uzmanlığı konusunda yetkinlik kazandırmaya ve eğitim-öğretim kalitesinde bir zaafiyet oluşmasını engellemeye yönelik bir düzenlemedir.
YÖK tarafından ilahiyat müfredatı üzerinde yapılan çalışmalar, herhangi bir bilim dalının ders saatlerinin veya kredilerinin azaltılması ya da kaldırılması şeklinde değil, halihazırdaki mevcut müfredatta var olan Arap Dili ve Belagatı, Tefsir, Hadis ve Fıkıh Derslerinin en az altı yarıyıla yayılarak okutulmasına yönelik bir düzenlemedir. Nitekim alınan kararlarda bu husus açık biçimde görülmektedir.
Ayrıca bu yazı ile müfredata zorunlu veya seçmeli ders ekleme veya çıkarma noktasında ilgili kurul ve senatoların yetkileri ellerinden alınmış da değildir.
YÖK’ün hem İlahiyat/İslami İlimler Faküllteleri hem de bir bütün olarak Türk Yükseköğretiminin kalitesini artırmak için yeni arayışlara girdiği bir dönemde bu tür tartışmaların yüksek din eğitiminin kalitesini artırmaya ve hedeflenen amaca ulaşmaya hizmet etmeyeceği aşikardır.
İlahiyat müfredatında “Selefî”, “Vehhâbî”, “IŞİD yanlısı” bir müfredatın dayatıldığı şeklinde bazı ithamlara gelince, bunların hakikat ile bağdaşır hiçbir yönü bulunmadığı gibi ülkemizin içinde bulunduğu şartlar göz önüne alındığında son derece sıkıntılı sonuçlar doğurabilecek söylemler olduğu da görülür.
Esasen bu ifadeler söz konusu fakültelerde ders veren akademisyenlerimiz için de haksız ifadelerdir. Yukarıdaki kavramların akademik özgürlükler çerçevesinde tanınması, tanımlanması, tartışılması ve haklarında fikir beyan edilmesi ayrıdır, ilahiyat fakültelerinin bu kavramların taraftarı ya da karşıtı şeklinde saf tutması ayrıdır. Akademya, bir fikrin taraftarı ya da karşıtı olarak örgütlenen yapılarına adı değildir. Kaldı ki ülkemizde ilahiyat fakülteleri hiçbir zaman yukarıda bahsedilen akımları üreten bir ilim geleneğine taşıyıcılık yapmış değildir.
İlahiyat/İslami İlimler/ İslam ve Din Bilimleri/İlahiyat Bilimlerii ve Dini İlimler Fakülteleri’ndeki öğrencilere dil yeterliliği ve alan uzmanlığı kazandırmaya ve eğitim öğretimin kalitesini artırmaya yönelik düzenlemeyiTemel İslam Bilimleri Bölümü’nün dışındaki bölümlerin müfredat dışına çıkartılması şeklinde bir operasyona dönüştürmek ve İlahiyat camiasında bu düzenlemeye olağanüstü bir reaksiyon varmış gibi bir kamuoyu oluşturmaya çalışmak kanaatimizce en çok bu Fakültelere zarar vermektedir.
Ülke ve millet olarak milli birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde küçük ayrıntılarla uğraşarak ayrışmamızın ülkemize ve milletimize fayda sağlamayacağı ve söz konusu tartışmaların bir an önce bitirilerek eğitim-öğretimin başladığı bugünlerde akademisyenlerin, öğrencilerin ve kamuoyunun suni gündemlerle uğraştırılmasının uygun olmayacağı inancı ile 2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılının ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, son zamanlarda terör olayları dolayısıyla milletçe verdiğimiz tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
__________________ |