Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek isteyen, bu yöndeki faaliyetlerini her alanda başarı ile yürüten küresel “akıl” ve tetikçileri, Suriye-Irak-Türkiye üçgeninde faaliyet yürüten sayısı yüzden fazla örgüt vasıtasıyla kendi çıkarlarına ve amaçlarına hizmet eden piyonları gayet güzel kullanıyor.
ABD, İngiltere, Rusya, Almanya, Fransa uydusu ülkeler ve örgütler basiretsiz, bir o kadar da ihanet içeren yaklaşımlarıyla Ortadoğu halklarını çıkmaza soktular ve komşu ülkeleri birbirine düşman haline getirdiler. İran, Suriye’de Esed zalimini desteklerken, Türkiye, örgütsel yapıları destekliyor.
ABD ve diğer Batılı ülkelerin sömürgeci yaklaşımı belli bir plan program dâhilinde bölgeyi ve bu bölgede hedef alınan halkları yıkıma uğratmak üzerine kurulu. Öteden beri her ülkede önce bir “lider” yaratılmakta -ki bölgedeki Saddam, Hafız Esed ve Mübarek gibi diktatörler tam olarak böyleydi-, belli bir noktaya kadar desteklenmekte, güçlenmeleri sağlanmakta, böylece yönetimler kendilerini yenilmez hissetmekte, daha sonra ibre tersine döndürülerek düne kadar desteklenen lider ve yönetimlerin itibarları zedelenmekte, muhalefet güçlendirilmekte, toplum kutuplaştırılarak kaos ortamı yaratılmaktadır.
Hangi ülke ABD ile müttefik olmuşsa yıkıma uğramış veya zararlı çıkmıştır. Afganistan, Irak, Suriye, Pakistan ve Mısır’ın hali ortada iken hâlâ ABD’den dost olmayacağını anlayamayan basiretsiz ülke yöneticileri, bugüne kadar takip edegeldikleri politikaları değiştirme gereği duymuyorlar.
Gelinen noktada -tıpkı 80 darbesinden önce olduğu gibi- ölümler üzerinden toplumsal ayrışmalara gidiliyor. Bunun yanında komşularımızla aramızdaki husumet iyice su yüzüne çıkmış durumda. Batı’nın Müslüman’ı Müslüman’a kırdırma politikası başarı ile yürüyor. Ortadoğu’daki süreci başından beri yanlış okuyan siyasî “akıl” şimdi bu bataklıktan nasıl çıkacağını iyi hesap etmek zorunda.
Bugüne kadar hep Amerikancılıktan söz ediliyordu, artık Rus uşaklığından da söz edilmesi gerekiyor. Rusya’nın Suriye’ye müdahil olmasıyla birlikte Rus uşaklığına meraklı kesimler kendilerini hemen gösterdiler. Demek ki, açığa çıkmaları için uygun bir ortam gerekiyordu.
En ufak bir olayda istisnasız her kesim kendi görüşüne muhalif olan kesimleri toptan günah keçisi ilan ediyor. Kimi “İslam” adına faaliyet yürüten marjinal grupları bütün kötülüklerin faili olarak gösterirken, kimi Ulusalcı-Kemalist zihniyeti suçluyor, kimi ise suçu toptan Sol-Sosyalist kesimin üzerine yıkıyor. Piyonlar çarpışırken arka plan daima karanlıkta kalıyor.
Sosyal medya ve sair kitle iletişim araçları herkesin kendi kirli işlerini meşru göstermek için kullandığı araçlar. Sırtlarını illegal örgütlere dayayanlar her türlü yalanı rahatlıkla söylüyorlar. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da Kürtlere sürekli olarak ayrışmaları ve ayaklanmaları telkin edilirken -ki bugüne kadar tutmadı-, aynı zamanda bütün olaylardan tek bir kişinin sorumlu olduğu izlenimi yaratılmaya çalışılıyor. Hiç şüphesiz bu, sözde “eşitlik”, “adalet”, “kardeşlik” gibi söylemleri dillendirenlerin gerçekte ikiyüzlü insanlar olduklarını açıkça ortaya koyuyor.
Olaylara sadece kendi pencerelerinden baktıkları, onu da doğru düzgün beceremedikleri halde insanlığa mal olmuş birtakım kavramları ağızlarından düşürmeyenler gerçekte evrensel insanî bir bilince sahip değiller. Güneydoğu’da insanları “öz-yönetim” gibi kerameti kendinden menkul ideolojik söylemlerle ayrışmaya-ayaklanmaya davet edenler için bölge halkının uğradığı yıkımın hiçbir önemi yok, nasıl olsa onların çocukları yurtdışında günlerini gün ediyorlar.
Herkese biraz iyi niyet ve akl-ı selim lazım, aksi halde kılavuzun gereği yok, yolun sonu görünüyor.
Mevlüt Hönül
Malazgirt
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]