24 Mart 2017, 20:03
|
Mesaj No:1 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 Arkadaşları:15 Cinsiyet:Anne Memleket:MEDİNEWEB Yaş:44 Mesaj:
12.707 Konular:
1315 Beğenildi:12525 Beğendi:9253 Takdirleri:28524 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Allah Kelamı Arapça Değil, RAB'ÇA... Allah Kelamı Arapça Değil, RAB'ÇA... Üzerine Kuran’ın indiği dil Arapça.. Oysa Allah kelamı Arapça değil Rab’ça…
Bu dili anlamak bazen zaman ister. Arapça, benim için medrese de arkadaşlarımın parmaklarına yerleştirdikleri bir takım ezberlenmesi zor sıkıcı ve ‘neden niçin?’ sorularının yanıt bulunamadığı gereksiz bir dersti. Sürekli Amr’in Zeydi dövdüğü söylenir ve bunun üzerinden karmaşık işlemler. Dolayısıyla dışardan izlediğim karmaşık ve bir o kadar sıkıcı olan Arapça’dan nefret eder hale gelmiştim. Çünkü hafızlıkta yaşadığım her sıkıntıda ” kızım yapamıyorsan sıkıntı değil. Hafız olman farz değil. Arapça’ya başlarız. Arapça daha önemli ” diyen bir babam vardı. Ergendim ve sarf ettiğim sözlerle canını yakıyordum babamın. “Hayır hafızlığı 5 senede de olsa bitireceğim, çünkü Arapça’dan nefret ediyorum ve asla öğrenmeyeceğim” dedim.
Kader çok garip bir döngü içerisinde çizdi yolumu. Arapça öğrenmemek için bitirdiğim hafızlıktan, yaklaşık iki sene sonra yolum Avrupa İslam Üniversite’sine düştü. İslami ilimler öğrenmek için geldiğim taa Istanbullarda, bir çok sıkıntı yaşadığım yetmiyormuş gibi, bir yıl zorunlu (hazırlık senesi) Arapça öğreneceğimi duyduğumda çok sinirlendim. Daha kötüsü mü? “Esselamu aleyküm” haricinde Arapça hiç bir kelam bilmeyen bir saf olarak girdiğim derste hoca da Arapdı. Yani öyle düşünüyorduk. Çünkü hiç Türkçe konuşmuyordu. Velhasıl kelam okul prosedürü böyleymis, hoca Türkmüş ve % 100 Arapça konuşuluyormuş. Aynı günlerde gittiğim eve de ısınamamış ve iki hafta valizimi yerleştirememiştim. Buraya gelmek için zar zor annemle ikna ettiğimiz babama ağlarken yakalandım. Ve o zaman bana bir cümle söyledi . İstanbul’da 4. Senem hala tekrarlarım; “Kızım buraya gelmek isteyen sensin. İstemiyorsan zorlanıyorsan, dönelim. Ama şunu unutma BİR İŞE NİYET ETTİĞİNDE BİR ENGEL ÇIKAR AMA İLME NİYET ETTİĞİNDE İSE ON ENGEL ÇIKAR “.. Saydım henüz on engele ulaşmamıstık. Şükrettim ve babamın bu sözüyle annemin destekleriyle “devam” kararı aldım.
Bir kaç hafta sonra, hocamız ders de bir çizgi film açtı ve sordu; – Bir şey anladınız mi?
Hiçbir şey anlamamıştık. Herkes sağır ve dilsizmiş gibi sadece bakıyordu.
Güldü ve “sene sonunda bunu tekrar izleyeceğiz ve hepsini anlayacaksınız” dedi. O günden sonra en çok merak ettim, acaba sene sonunda gerçekten onu anlayabilecek miydik?
Bulunduğum sınıfta ki arkadaşlarımın yüzde doksanı imam hatip mezunuydu, ben ise ilkokul terk. Ortaokul ve lisem açıköğretimdi. “Bunun için herkesten daha çok çalışmalıyım” diye düşündüm. Derslere başladıktan iki üç ay sonra kadar gece yarısı kulak aşinaligi olsun diye Arapça parçalar dinliyordum. Bir an müziği durdurdum ve dedim ki; “İslami İlimler iptal, Arapça öğreneceğim. Babamın en büyük hayali. Onun yolundan gideceğim” Geçmişte onca eziyetimin telafisi, ancak Arapça’ya göstereceğim itimad ile olacak. Annemin hastalığınna rağmen beni ilme teşvik etmesi, babamı ikna etmesi, onca ” madem hastasın kızını niye gönderiyorsun dursun yanında işte” diyenleri hiç tereddütsüz reddetmesine karşı, görevim onları razı etmekti. Annemin hayali ; babamın mutluluğu. Babamın mutluluğu; bir evladının kendi yolundan ilerlemesi (Arapca hocası ama mum hiç dibine ışık vermedi)
Birinci sene bitti. İkinci sene aşkla şevkle geldim. Hocamız derse girdi. Bir buçuk saat birşeyler anlattı. Kaldırdım kafamı dersin sonunda ve dedim ki; ” hocam gerçekten anlattıklarınız başımın ağrımasına sebep oldu, siz bir buçuk saattir ne anlatıyorsunuz? ” Çünkü birinci sene çizgi filmler, çocuk şarkıları, sınıfta yemek programı, eğlenceler vs. ile geçmişti. Yani ikinci sene döndük bir kez daha şaşkına. Klasik metinler, dinleme, hiç haber izlemeyen ben haber hazırlama sunma.vs derken o da öyle geldi, geçti, gitti. Artık Arapça ile olan herşeyden zevk alıyordum.
3 ve 4. sene, özetle her senenin imtihanı ayrıydı. Öyle bir seferde ver, kurtul yok. Her yaz etraftan aynı cümleler; “anneni bu kadar seviyorsan, o hastayken nasıl bırakıp gidiyorsun?”, “babana madem bu kadar hürmet ediyorsun, gelin olmadan kır dizini de az otur yanında. Bunca zaman okuduğun yetmedi mi? Ana babaya hizmet ilimden önce gelir.” Ve bunlarla gelen baş ağrıları.
Şükürler olsun ki, annem ve babam, ilme verilen değeri bana en güzel şekilde aşılamıştı. Her sene Arapçanın içine daldıkça, o denizde yüzdükçe, deniz altında ki güzellikleri o ihtişamlı hayatı keşfediyordum sanki. Ve ne kadar zor olursa olsun, tüm engellere ve zorluklara değdiğine inanıyordum. Arapça öğrenmemek için bitirdiğim hafızlık. Ve hafızlık nedeniyle daha çok bağlandığım Arapça. Kaderin garip bir cilvesiydi.
Onca sene Kuran-ı Kerim’le hasır neşir olmak ama onu hissedememek. Sanki çöl ortasında suya kavuşmuş gibiydim. O su Arapçaydı. Çünkü Kuran’ın indiği dil Arapça, O arapça değil Allah kelamı Rab’ça idi…
__________________
~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
| |