'Vefalı insan'/medineweb
Bir kimse hakkında “vefalı insan” sözünü duyduğumuzda onun hakkında bizde derhal olumlu bir düşünce oluşur. Buna karşılık “vefasız insan” sözünü duyduğumuz kimseler hakkında ise hemen gönlümüzde bir soğukluk hissederiz. Vefâlı olmak deyince aklımıza ilgi ve alakayı koparmamak, iyiliğe nankörlük etmemek, arayıp sormak gelir. Vefasız olmak deyince ise bağları koparmak, nankörlük etmek, arayıp sormamak gelir.
Allah Resûlü (s.a.v.) olumlu her bir ahlakî erdem bakımından insanların zirve noktasıydı. Bunlar arasında vefa duygusunun özel bir yeri vardı. Onun bu yönünü en güzel ortaya koyan örneklerden birisi Hz. Âişe’nin (r.a.) şu sözüdür:
“Ben, Allah Resûlü’nün eşleri içinde Hatice’yi görmediğim halde onun kadar kimseyi kıskanmadım. Çünkü Allah Resûlü (s.a.v.) onu hiç dilinden düşürmezdi. Hatta bir koyun kesecek olsa onun etlerini parçalayıp bir kısmını Hatice’nin arkadaşlarına gönderirdi. Ben kendisine “sanki dünyada Hatice’den başka kadın mı yok?” dediğimde bana şöyle derdi: “Hatice’nin şöyle şöyle özellikleri vardı. Hem o benim çocuklarımın da anasıydı.”
(Buharî, Fezâilü’s-sahabe, 50; Tirmizî, el-Birr ve’s-sıla, 70)
Hz. Hatice, en güçlü rivayetlere göre Allah Resûlü’nden 15 yaş daha büyüktü. O dul olduğu halde Allah Resûlü kendisi ile evlenmiş ve 25 yıllık evliliği esnasında başkasıyla evlenmemişti. Kendisinden 6 çocuğu olmuştu. Kendisini ilk tasdik eden, malını-mülkünü İslam davası için harcayan Hz. Hatice’nin bu fedakârlığına ve aziz hatırasına Allah resulü onun vefatı sonrasında da bağlılığını sürdürmüş, onu hiç dilinden düşürmemişti. Öyle ki bu durum Hz. Âişe’nin kıskançlığını celbetmişti.
Evet… Vefa duygusu yapılan fedakârlık ve iyilikleri unutmamayı, anmayı gerektirir. Vefa duygusu, kişinin sevdiği kimselerin sevdiklerini de sevmeyi gerektirir.
Günümüzde emanet, hayâ, tevazu, merhamet, fedakârlık gibi duygular yanında vefâ duygusu da günden güne hayatımızdan çekilip gitmekte.
Rabbimiz bizleri vefâ duygusundan ayırmasın.
(Soner Duman