Sanal Rüyalar ve Yıkılan Yuvalar/Abdulkadir Seven
Gün geçmiyor ki Türkiye'de boşanma hadiselerini duymamış olalım. Türk halkının aile mefhumu kabuk değiştirip çekirdek aile tamamen parçalanmaya doğru gidiyor. TÜİK verilerinden yapılan derlemeye göre, 2006-2015 dönemini kapsayan 10 yılda Türkiye'de toplam 6 milyon 90 bin 212 çift evlendi, 1 milyon 151 bin 591 çift de boşandı. İstatistiki veriler, evlilikte en tehlikeli dönemin ilk 5 yıl olduğunu ortaya koyuyor. Şiddetli geçimsizlik önceden erkeğin dışardan etkileşimi, kadının ise yakın akrabalarından etkileşimiyle oluşuyordu. Şimdilerde ise teknoloji malesef kendi bilge çağıyla birlikte kültürünüde bizlere empoze ediyor..Değil sıradan insanlar, Müslüman bireylerde dahi rastladığımız yalnizlaşma ve yalnizlığın getirdiği gizemlilik..Gizemli oldukça daha çabuk çözülmeler meydana geliyor.
Evlilik yolu takvayla başlarken, kurtları ise içten içe koca gövdeyi yiyip çürütüyor. Gün geliyor herşey tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığında birde bakıyorsunuz ki meyve vermesi gereken o güzelim ağaç sadece kuru bir kütükten ibaret.
ALLAH af edicir. Merhamet sahibidir. O kullarına asla zulm etmez. Sözleriyle Rahman'ın gazabından korunulacağına, şeytanın bu tür telkinleriyle alabildiğine gedik açılıyor ve her meseleye bir kılıf uyduruluyor. Artık o sağlam aile marazlı/ niteliksiz ve kişiliksiz bir hale bürünerek gizli aldatma emareleri görünmeye başlıyor. Net ortamında ayartmalar boşanmaya ve cocuklarin malesef babasiz ve anasiz büyümesine kadar gidiyor.
Yaşadığımız bilge çağın en büyük problemi iştahsızlık ve doyumsuzluktur. Yemeğe, eğlenceye, teknolojik günah işlemeye ve akabinde gelen ruhsal bunalım/ çöküntüler. Bu çöküntü kendisinden ziyade mesul olduğu çevreyide etki alanına alıyor. İlk etapta günaha yüz kızarırken, sonraları alışagelerek ona mazeretler üretiliyor. Çevreyi suçlayarak ''kimse beni anlamıyor. Izdırabımı ve derdimi anlayan yok''. Çığırtkanlıkları koparılıyor. Son dönemin çılgın alanı ise sanal dünyadir. Kullanım kültürü bizde tam oturmamış. İştahsızlık üzere, ganimet bulmuş mağripli gibi saldırıyoruz.
“Aile içinde bireyler birbirleriyle konuşamaz oldular. Anne dizilerle, çocuklar bilgisayar ve telefonlarla, babalar da kahvelerde yaşam sürdürür hale geldi. Akrabalarla ilişkileri kestik. Kısacası yabancılaşıyoruz ama artık buna dur demek lazım. Aile bir araya geldiğinde zaman zaman telefonları, bilgisayarları, televizyonları kapatın. Ailenizle sık sık yürüyüşlere çıkın, yemek yerken konuşun. Bu milletin aile hayatının yok edilmesi için bin bir türlü tuzak kuruluyor. Gıda ve yiyeceklerde halkın aldatıldığı gibi çocuk yetiştiriciliğinde de ‘çocuklarınızla arkadaş gibi olun’, ‘hayır demeyin’ mesajları bilinç altına işleniyor. Maalesef çocuklarımız mutfaktan bir bardak suyu getirmeye, evdeki çöpü atmaya aciz hale geldiler. Anne babalar çocuklarının hizmetçisi konumuna büründüler. Çocuklarımızın dersleri ve okulu ile ilgilendiğimiz kadar onların ahlak ve vicdan, terbiye, kimlik, karakter, kültür, örf, adet ve inancıyla da ilgilenmemiz gerekir. Anneler, babalar uyutuluyoruz, lütfen uyanın. Ülkemizin 20 yıl içinde dünya devi olacağını biliyorlar ve tüm oyunlarını gençler üzerinde oynuyorlar. Pırıl pırıl bir gençlik, değerlerine bağlı, hedefi ve ideali olan gençlik yetişmesi gerekirken, tele vole kültürü, sanal ve sahte alemlere çekilen gençlerimiz üzerinde kısmen başarılı da oldular. AB’de 2020 yılında iki kişiden biri 60 yaşın üzerinde olacak. Hollanda’da 220 bin şirket varissiz olduğu için kapanıyor. Köpeklere miras bırakıyorlar ama köpekler şirketi yönetemez. Dünya devi olacak gençlerimizin gençlerini kendimiz gibi eğitebilmek için bir an evvel uykudan uyanmalı, nerede hata yaptık demeli, ailelerimize ve neslimize sahip çıkmalıyız. Televizyon ve internet başında 3 saatlik hipnozdan çıkıp kendimize gelelim.” ”Sıtkı Aslanhan
Başımızı ellerimizin arasına alıp sakince düşünelim. Derin tefekküre bile gerek kalmadan ne kadar çok yanlışa imza attığımızın farkına varacağız. Başkalarını suçlamanın, bana zan besliyorlar demenin anlamı yok. Sonuçta ya ümit sizsiniz. Yada ümitsizsiniz. Başkalarını oyalamaktansa kendi hayatımızı oylamalı ve ALLAH'dan tarafa reyimizi kullanarak direncimizi korumalıyız. Yaşayacağımız kısa bir ömür ağacın altında dinlenen yolcu misaliyse o zaman yolcu gibi davranmalıyız. Yol kesenler asla yoldaş olamazlar. Sadece yolcu olurlar. Ya eşreften esfele, Yada eşreften sıddıklara doğru yol alırlar. Tercih bizlerindir. Sanalın girdabında boğularak hayata sanal düşler beslemeyi bırakmalıyız.
selam ve dua ile
Abdulkadir Seven