İmam Buhârî, Ebu’z-Zinad’ın şöyle dediğini nakleder: “Sünnetler ve hakkın çeşitli şekilleri (şer’î hükümler), çoğu kez insan aklının kavrayamayacağı şekilde gelir. Müslümanların ona uymaktan başka çaresi yoktur. Meselâ hayızlı kadın orucu kaza eder de, namazı kaza etmez.” (Buhârî, Savm 41)
Muâze adında bir hanım Hz. Aişe radıyallahu anha’ya gelerek:
“Neden âdet gören bir kadın temizlendikten sonra âdet günlerinde kılamadığı namazları kaza etmiyor da tutamadığı oruçları kaza ediyor?’’ diye sordu
Hz. Aişe: “Sen Harûriye’den misin?” dedi.
Kadın: “Hayır, Harûriye’den değilim ama öğrenmek için soruyorum” dedi.
Bunun üzerine Hz. Aişe: “Vaktiyle bu iş bizim başımıza geldiğinde orucu kaza etmekle emrolunduk, namazın kazası ile emrolunmadık.” dedi. (İbni Mâce, Taharet 119)
Hadiste geçen “Bizim başımıza bu olay gelince orucu tutmamız emredilirdi, ama namazı kılmamız emredilmezdi.” mealindeki ifadenin anlamı şudur: Hz. Peygamber (a.s.m) kendisinin aybaşı halinde namaz kılmadığını bildiği halde, ona daha sonra namazını kaza etmesini emretmemiştir. Eğer namazın kazası olsaydı, mutlaka onu emrederdi.(Nevevî, a.g.e).
- Bu açıklamadan; İmam Nevevînin “kaza / kada” kelimesini bizim bildiğimiz anlamda kullandığını ve bu anlayışın bütün Müslümanlara ait olduğuna inandığını anlayabiliriz.
- İmam Nevevî, söz konusu hadisi açıklarken şu görüşlere yer vermiştir:
"Bütün Müslümanlar, aybaşı ve loğusa halinde olan bir kadına namaz ve orucun farz olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Yine, bütün Müslümanlar, bu durumdaki kadınların temizlendikten sonra da namazlarını kaza etmekle yükümlü olmadıklarında ittifak etmişlerdir."
"Keza, bu durumdaki kadınların -temizlendikten sonra- oruçlarını kaza etmekle yükümlü oldukları hususunda da ittifak etmişlerdir."
"Namaz ile oruç arasındaki fark şundan kaynaklanıyor: Oruç yılda bir defa farz olmaktadır. Namaz ise her gün beş defa kılınması gereken bir farzdır. Namazın kazasından –özel hallerinde olan- kadınların muaf tutulması, Allah’ın onlara bir lütfudur, kolaylığı esas alan bir din olarak İslam’ın bir toleransıdır." (Nevevî, söz konusu hadisin şerhi).
|