İncitip Kırıp Döken Var YA!
"Hümeze ve lümezeyi adet edinen herkesin vay haline! Ki o, malı yığıp onu tekrar tekrar sayandır. Malının kendisini ebedî kılacağını zanneder.
Hayır! Andolsun ki o Hutame'ye atılacaktır." Hümeze 1-4
Hümeze suresi 9 ayettir ve Mekkî'dir. Bu mübarek sure, kendi kusurlarını gòrmeyip
başkalarını çekiştiren; onunla bununla alay eden, servetine güvenerek dünyada ebedî yaşayacağını zanneden kimselerin ne kadar dehşetli ve şiddetli bir azaba maruz kalacağını haber verir.
Cenabı Mevlâ, bir insanın şahsiyet ve şerefinin korunmasînın büyük ònemini Kuran-ı Kerim'de bildirmekte, bu türden hallere düçar olanların ahirette çok şiddetli bir ateşle cezalandırılacağını ihtar etmektedir.Bu tür davranışlar toplum nezdinde de insanlar arası ilişkileri bozduğundan kınanan davranışlardır.
Surei Celilenin nuzul sebebi hakkında muhtelif rivayetler olmakla beraber, müfessirlerin büyük çoğunluğunun görüşü, insanlar hakkında
çok kötü konuşan Ahnes b. Şüreyk isimli putperest hakkında nazil olduğudur.
Fakat bilindiği üzere ayeti kerimeleri n iniş sebebinin òzel oluşu genel oluşuna mani değildir. Hüküm ayeti kerimede kınanan kötü sıfatları haiz,
bu fiileri işleyen herkes içindir. Yani " hümeze" ve "lümeze" sıfatları kimde bulunursa, büyük bir cehennem azabı o kimse içindir.
Nitekim surei celilenin devam ayetinde gelecek olan; "O (ateşin kapıları), onların üzerine kapatılıp kilitlenecektir." İlahi fermanında, hümeze ve lümeze yapanların ahirette göreceği azap ifade edilirken çoğul zamiri kullanılmıştır. Yani
"o" denilmemiş, "
onlar" denilmiştir. Bu da hükmün umuma yönelik olacağını, sadece ayeti kerimenin gelmesine sebep olan kişiyle sınırlı olmadığına işaret eder.
'Hümeze' ne demek?
Sure-i celilenin ismi olmasi münasebetiyle mealde aynen muhafazasını uygun gördüğümüz "hümeze" kelimesi "hemz'i adet edinenler" demektir. "Hemz" ise "çimdiklemek,dürtmek, kakmak, vurmak, dar bir yere sıkıştırmak, ısırmak, kırmak, yere çalmak" manalarına gelir. Nitekim Türkçe'de kullandığımız "mahmuz" da "hemz" kelimesinin
vurmak, dürtmek anlamlarıyla ilişkilidir.
"Hümeze" kelimesinin ayeti kerimede ki anlamı, kelimenin kök anlamının çirkin bir ahlâkî duruma uyarlanmış halidir. Buna göre hümeze "inceden inceye veya geriden geriye hafifseyerek" ve
alay ederek şunun bunun namusu ve şerefi ile oynayıp incitmeyi, kötülemeyi, arkadan konuşarak ayıplayıp kınamayı, çekiştirerek òteye beriye laf taşımayı insanları sevmedikleri lakaplarla çağırmayı âdet edinme hali, gammazlık" demektir. Kısaca hümeze, "gammazlığı, yani insanların ayiplarini arayıp, gizlice başkalarına taşımayı, fitneciliği âdet ve sanat edinmiş kimseler " için sòylenmiştir.
Ayeti kerimede geçen "külli hümeze" de yukarı da sıralanan her mana vardır. Yani
gerek el ile fiziki olarak, gerek dil ile; madden ve manen onu bunu itip kakmay, kırıp incitmeyi âdet edinmiş dedikoducu insanların vay hallerine ki, hüsran içinde kahrolmaya mahkumdurlar.
Ayıplamak ya da 'lümeze' yapmak
"Lümeze" de "hümeze" gibidir. Mızrak sapları gibi
kötülemek, yüze karşı eğlenmek, ayıplamak, kaş göz kırparak,işaretle alay ederek birini diğerine göstermek manalarına gelen "lemz" kökündendir. Dolayısıyla "lümeze" "herkesi ayıplamayı ve şuna buna kusur ve eksiklik isnat ederek eğlenmeyi âdet edinmiş, kendini beğenmiş" demektir.
Zemahşerî'ye göre hümeze'nin aslı
"kırıcı" manasından, lümeze'nin aslı da
"ayıplayıcı" manasındandır. Bu manaya mutabık olarak İbn Abbas r.a "hümeze gıybetçi, lümeze ayıpçıdır" demiştir.
Fahrettin Râzî rh.a bu hususta derki: "Lümeze ve hümeze'nin hepsi neticede manada buluşur. O da
kusur bulmak ve kusuru açıklamaktadır Bu da iki sebeple ortaya çıkar: Ya
haset veya kinlenme sırasında olur ve ciddiyetle yapılır. Ya da
alay edip güldürme kabilinden şaka olarak yapılır. Bunların herbiri ya dinle alakalı olur ki, bu da iman ve taatle ilgili şeylerdir. Ya da dünya ile ilgili hususlarda olurki, bu da
insanın gòrünüşü, yürümesi, oturması, kalkması gibi şeylerle olur. Çeşitleri saymakla bitmez.