Eşini Kendine Bağlamak ve Kişiliği Koruma
Boşanmak üzere olan bir karı-koca yanıma geldi. Becerememişler evliliği, boşanmaya karar vermişler.
Kadın 39, adam 42 yaşında. Üç tane de çocukları var. En büyük kızları lise son sınıfta. Ailede yaşanan sorunlar yüzünden kız iyice içine kapanmış.
Bana "Ayrildığımızda çocuğumuz nasıl en az zarara uğrar?" diye gelmişler. Böylesi durumlarda içime ince bir sızı düşer...
Sordum: Ayrılmasaniz olmaz mı? Bir aile danışmanına gitseydiniz, bir hakemden yardım alsaydıniz.
Gitmişler ama bir sonuç alamamışlar.
Alamamak bir yana, aldıkları danışmanlık ayrılık sürecini daha da hızlandırmış.
Kadın bu süreçte nasıl yıprandığını gözleri dolarak anlattı:
"Hocam yapmadığım fedakarlık kalmadı. Evliliğimi kaybetmemek için kişiliğimi kaybettim. Bana dedilerki: "Eşini kendine bağlamak için onun "nefsine" hitap et, çek erkeğini kendine"
Ben kendi kişiliğine saygı duyan bir kadınken, eşime kendimi beğendirebilmek için kendimden taviz verdim. Karşısında giyindim, süslendim yılıştım resmen. Ama nafile...
Ben böyle giyindikçe, dönüp bakacağı yerde giydiğim kıyafetler nedeniyle onurumu kırıcı sözler söyledi. Çok düşündüm hocam, hiç uğraşmayın. Ayrılmakta kararlıyım ben."
Çünki bu kadın ayrilamamak için kişiliğinden taviz vermesi için aile danışmanindan tavsiye almış. Kendisini rahatsız hissetse de eşinin " nefsine hitap etmesi" ve kendisini kocasına "sunmaya" çalışarak çıkış yolu araması ònerilmiş.
Ama evlilik böyle bir şey değil ki...
Önceki gün bir e-mail aldım.
Dindar bir hanım şöyle soruyordu: "Hanım arkadaşlarımızla fikir alışverişinde bulunurken, bir sorunun içinden çıkamadık.
Malum, hanımların beylerine süslenmesi tavsiye edilmiştir. Eşlerimize güzel görünmek için süslenirken, çocuklarımızın mahremiyet eğitimini zedelemiş olur muyuz? Özellikle ergenliğe girmiş çocuklarımızın karşisında eşlerimiz için giyecegimiz kıyafetler, çocuklarımızın anneye bakışını nasıl etkiler?
Bu sorudan ve yukardaki boşanma olayının "onur kırıcı" yanından anladım ki; kadınlar bir yerde yanılıyor. Evlilikte problem çıktığında sorunlar kendi kişiliğinden taviz vererek değil bilakis kişiliğini korudukça çözülür.
Nefislere hitap edildiği kadar ayakta tutulacak bir oluşum değildir evlilik.
Eğer evliliklere bu gözle bakılırsa, insanların yaşlılık hallerinde, düşkünlük ve sakatlanma hallerinde o aileler yerle bir olur..
Evet, kadının süslenmesi tavsiye edilmektedir. Ama bu süslenme bir "kölenin" kendini beğendirmek üzere "efendisine" sunması gibi bir şey de değildir. Bu konuda ailelere tavsiyede bulunanlar yanılmamalıdır.
Belki şöyle izah etmek gerekir...
Evet süslenmek zaten kadının fıtratının gereğidir. Süslendikçe fıtratının coşkusunu ve kadın olmanın heyecanını yaşar. Ancak kişinin kendi içindeki bu coşkulu hali yaşayabilmesi için bu süslenmiş halini görecek ve bu haline "beğenisini"ifade edecek biri olması gerekir ki içindeki kıpırtılara can gelsin. İşte bu eştir..
Bu açıdan bakıldığında kadının süslenmesi, kendisini eşine 'sunması' değil aksine 'kendisine beğeni ile bakan' eşi vasıtasıyla duygularını coşku içinde tutmasıdır.
Ayrıca bir kadının kendisini süslemesi illa açık giyinmesi demek değildir.
Malesef günümüzde popüler kültürün etkisiyle en mütedeyyin kişilerde bile süslenmek demek dekolte giyinmek olarak algılanıyor.
Halbuki süslenmek, kişinin ruhuna uygun giyinmesidir. Kendisi ile çelişmeden, kendini rahat hissetmesidir.
Ve en "süslü" kişi de kendisi gibi olabilen kişidir.
Burada aile danışmanlarına çok iş düşüyor.
Aileyi koruyayım ve eşleri birbirine yaklaştırayım derken, eşlerin kişiliklerini kaybettirecek tavsiyelerde bulunmak ayrılış sürecini yavaşlatmaz daha da hızlandırır.
Unutmamalı ki insanlar, evliliklerini, kişiliklerini koruyabildikleri kadar korurlar
Adem Güneş